Yalnızlık ve yabancılaşmanın insan üzerindeki etkisini modernist çizgide gözler önüne sermede, geleneksel edebiyatın anlatı kalıplarını kırarak bunun dışına çıkmış bir yazar olarak Yusuf Atılgan; bazı temalara dikkat çekmede alışılagelmiş kahramanların dışında bir anti-kahraman Bay C.’yi yaratır ve düşüncelerini farklı bir teknikle aktarır.
“Belki de insanlar kendi kendilerini düşünmek, hayaller kurmak için yeteri kadar yalnız kalamadıklarından anlayışsız oluyorlardı.”
Yusuf Atılgan Kimdir?

1921’de Manisa’da doğmuş olan Yusuf Atılgan, Türk edebiyatının en önemli yapı taşlarından biri olmuştur. Bireyin iç dünyasını ve kimlik arayışını kendine dert edinerek felsefi açıdan derin sorgulamalara girişmiştir. Bu sebepten dolayı varoluş sancıları çekmiş ve çoğu zaman da kendini toplumdan soyutlayarak kafasındaki soru işaretlerine dair romanlarında kayda değer cevaplar aramıştır.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinin Türk dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi. 1976’da İstanbul’a döndükten sonra Milliyet Yayınları’nda danışmanlık ve çevirmenlik yapmış; bir süre de Can Yayınları’nda redaktörlük yapmıştır.
Eserlerinde şehirli, entelektüel, modern, bireyselleşmiş karakterleri işlemesine rağmen kendisi hayatının büyük bir bölümünü İstanbul’un kalabalığından uzakta olan Manisa’nın Hacırahmanlı köyünde doğayla iç içe bir şekilde yaşayarak geçirmiştir. Bu onun toplumla daha mesafeli bir duruş sergilediğinin de açık bir göstergesidir.
Belirsizliği romanlarında önemli bir unsur olarak işlese de kendisi ne istediğini bilen biriydi. Vermek istediği mesajları ana hatlarıyla az ve öz şekilde temalar aracılığıyla verirdi okura. Uzun uzadıya roman sayfaları yazmak ona göre değildi bu yüzden. Hayatı boyunca sadece iki roman yazmış ve bu romanların üçüncüsü olan Canistan‘ı kalp krizi geçirdiği için tamamlayamadan ölmüştür. Birkaç öykü kaleme alsa da yazdıklarıyla Türk toplumunda derin izler bırakan bir yazar olmuştur.
Jean Paul Sartre ve Albert Camus gibi, toplumu derinlemesine analiz eden varoluşçu yazarların etkilerini eserlerinde görmek mümkündür.
Aylak Adam Ne Anlatıyor?

Oğuz Atay‘ın Tutunamayanlar adlı eserine esin kaynağı olan Aylak Adam, “Kış”, “İlkyaz”, “Yaz” ve “Güz” olmak üzere dört başlıktan oluşmaktadır. Romanın ana karakteri olarak bilinen Bay C., Aylak Adam ile aynı kişidir. Bay C. otuzlu yaşlara gelmiş; toplumla ve hayatla uyumsuz bir şekilde yaşamını idame ettiren bağımsız ruhlu bir adam olarak kendi yaşamını sorgulamaktadır. Aslında adının bile belirsiz oluşuyla kendi varoluşunu anlamlandırabilme, kendine bir kimlik edinebilme adına toplumsal normların beklentilerini reddederek, karakterlerle sembolik bağlantılar kurarak kendi dünyasına ait bakış açısıyla anlatmaktadır olayları. Bu anlamda varoluşsal bir çığlıktır Aylak Adam.
Toplumda farklı düşünen diğerlerine benzemeyen özgür ruhlu özgün bir karakterdir. 1959′ da kalabalıklar arasında dahi kendini yalnız hisseden Aylak Adam, kitap boyunca hayatının tutamağını arar ve aradığı aşkı bir türlü bulamaz. Bay C. karakterinin üzerinden, o dönemdeki “yalnızlaşma”, “yabancılaşma”, “bireysellik”, “kadın-erkek ilişkileri”, “kötümserlik”, “aşk”, “ikiyüzlülük” gibi konularla toplumdan kopmuş, yalnız bireylerin topluma ve toplum sorunlarına sırt çeviren vurdumduymaz görüntülerinin altından, aslında bu sorunları derinlemesine irdeleyen entelektüel bir adamın bakış açısıyla geniş bir perspektiften bakabilme imkanları sunar bizlere.
Bay C.; okumayı, sinemaya ve tiyatroya gitmeyi seven sanatsal yanı ağır basan bir karakterdir. Çocukluğunda babasının teyzesiyle olan münasebeti, Bay C. için ilerideki hayatının ne yönde şekilleneceğini belirleyen travmatik bir olaya sebep olmuştur ne yazık ki! Ve her fırsatta babasına benzememek için imtina eden Bay C.; kadınlarla olan ilişkilerinde çocukluğunda yaşadığı olayın etkisinde kalarak zaman zaman babasına benzer bir tavır sergilemektedir.
Babasından kalma mirasıyla maddi sıkıntıları olmayan işsiz güçsüz olan bu adam, aylak oluşu sebebiyle iyi gözlem yapabilen, düşünmeye fazlasıyla zamanı olan ve bunu olağanüstü betimlemeler ve etkileyici sözlerle dile getirerek sıradan bir hayatı öylesine hissederek yaşar ki toplumda ona rahatsızlık veren şeyleri bile kendine dert edinerek kendi bakış açısıyla kesintisiz bir şekilde aktarır bizlere.
Herkes bir düzende yaşayıp giderken o sorunlara odaklanarak insanların kendilerini hayat koşuşturmasına kaptırmalarına dayanamaz. Ve onların kabullendiği sığ, mekanikleşen tekdüze yaşamlarını sorgulayarak onların ruhsal dünyalarına dikkat çekmek ister. Daha farkındalıklı ve ruhu olan bir hayat inşa edebilmeyi ister kendince. Ama herkese alışılagelen yaşam tarzlarını sürdürmek çok daha kolay gelir.
Bay C. Neden Anti-Kahramandır?

Kendisiyle barışık olmayan, içsel çatışmalar yaşayan, toplumun dayattığı normları reddeden fakat bu uğurda daha da yalnızlaşan, iç dünyasındaki çatışmalar sonucu kendini daha da sıkışmış hisseden, klasik kahraman arketiplerinden uzak olarak bireysel özgürlüğünü savunan, özgün bir karakterdir. Eser boyunca da kahramanımızın, bir değişim geçirdiğini görmeyiz. Olaylar olağan şekilde akışına devam etmektedir.
Fakat Bay C., bir kahraman olarak alışılagelmişin dışında kalan bir karakterdir. Çünkü onun içsel çatışmaları, yanından ayırmadığı kıymetli valizindeki zamklı yüklerine benzer. Huzursuzluğu da büyüktür bu yüzden Aylak Adam’ın. Bay C., kendi kurmuş olduğu hapishanenin, kendi düşüncelerinin haklılığı altında ezilen hem mahkumu hem de olayları en ince ayrıntısına kadar içsel bir analizle sorgulayan sorgu memurudur. Sosyolojik olarak gelinen noktaya yön vermede, fütursuz toplumun aymaz düşüncelerine bekçilik ederek kendi içinde büyük bir hesaplaşma yaşar muntazaman.
Onun anti-kahraman olarak değerlendirilmesinin nedenleri şunlardır:
1. Kendi Toplumunun Bilinçli Yabanıdır
“Ben, toplumdaki değerlerin iki yüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum: Gerçek sevgiyi!”
İnsanda da değerlerde de duygularda da hakikati arama konusunda kendini inzivaya çekmiş bir âlim gibidir Bay C. Kendi içindeki duygusal boşluğa tutunarak gerçeğin mayasını arar durur âdeta. Toplumdan ve ona taban tabana karşıt zihinlerden uygun adım uzaklaşarak onlardan ivedilikle soyutlamaya çalışır kendini. Kendi bütünlüğünü korumaya çalışır böylece.
Kalabalıklar içinde dahi varoluş sancıları çeken bir karakterdir Aylak Adam. Ezbere bildiği hayatların ezber hâline getirilmiş tiratlarını okurken bulursunuz Bay C.’nin silüetini. Onu bazen bir köşe başında sebebini çok iyi bildiği bir levhanın neden oraya konulduğuna dair kafa yorarken, bazen sinema salonuna doğru ilerlerken gözlem radarına takılan herkes için içinden söylediği nokta atışı sözlerle, bazen bir pastanede müşterilerden o pastanenin çalışanlarına kadar işleyen sürecin tekrarını ne kadar iyi bildiğine dair bir filmin tekrarını izlemeyi anımsatan iç monologlarla, bazen de bir binada edebiyat toplantılarını gerçekleştirmek uğruna toplanan arkadaşlarının ne tür fikir beyanlarında bulunacağına dair kendisini rahatsız eden motifleri kimseye duyurmadan en ince ayrıntısına kadar vurgularken bulursunuz Bay C.’yi.
Sanki aynı hayatın tekrarını yaşayan yaftalı biri durmaktadır karşınızda. İşte bu yüzden doğup büyüdüğü topraklarda kendi toplumuna el olmuş, en çok da kendi ruhsal dünyasının gizemli memleketine yabancı kalmış bir Aylak Adam var olmaya çalışmaktadır bu toplumda.
2. Toplum Normlarına Karşı Durmada Tek Başına Topyekûn Bir Güç
“Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı.”
Toplum dayatması olan normları ve insan ilişkilerini irdeleyerek, dogmatik düşüncelerin sömürge imparatorluğu hâline getirilmesinin kuvvetli bir eleştirisini yapar Aylak Adam. Sürü psikolojisi mantığıyla hareket etmeyerek, aynı toplumun dikte ettiği kurallar mührünü hayatı boyunca bir kaşe gibi taşıyıp aynı fabrikasyonun benzer bir ürünü olmaktansa kendi istediği şekilde kendisi kalarak var olma mücadelesi verir kendi içinde. Ve aklına takılan her şeyi bir bir sorgulayarak özgün olmayı tercih eder. Birileri istediği için evlenip çocuk yapmak, aile kurmak, çalışmak Bay C. ye göre değildir. “Düzen” başlığı adı altındaki otomatikleşen bu mekanik sistemi askıya alarak kendi adına reddeder Aylak Adam.
Yüzeysel insan ilişkileri, bir şeyleri sırf olmuş olması için oldurma çabası onu çevresinden anbean uzaklaştırarak kendi iç dünyasına daha da yaklaştırır. Toplumun beklentilerine uymadığı için de “aylak” olarak nitelendirilir. Bilinçli bir başkaldırıdır Bay C.’nin yaptığı. Hayatın anlamını sorgular ve çoğunlukla da hayal kırıklığı yaşar. Tek başına büyük bir var olma mücadelesi verir bu anlamda.
3. Yitirilmemiş Gerçek Duyguları Aramada Bir Kâşif
“Sevmek! Kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba. Bu değerler aynı olmadıkça iki kişi iki ayrı dil konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu?”
Sevgi onun için kıymetli, kutsal var oluş amacı gibi bir şeydir onun için. Amaçsızlığın içinde kendine küçük hedeflerden oluşan duraklar belirlemesine rağmen onu bir türlü bulamaz. Hatta bulduğunu düşündüğü zamanlarda bile bir emin olamama durumu yaşar. Tereddüte düşüp sorguladığı, ikilemde kaldığı zamanlarda kafasında koca soru işaretleriyle usulca ilerler onun için bilindik olan kaldırımlardan. Düşüncelerinin ağırlığından ve kararlarının acziyetinden feragat edip de hata yapıp yanılmış olmaktan, koca bir hayatı boş yere heba edip ömrünü anlamsız bir şey uğruna tüketmekten korkar. Ve bunun için de hayatı ve birçok şeyi mütemadiyen sorgular.
Çoğu zaman onu hislerine en yaklaştıracak olan şeylere, bir çiçeğe su verir gibi saf ve içten bir eğilimle yönelir. Bu yüzden yaşam kaynağını arar, içindeki anlamsız arayışa bir son vermek ister. Kadınlarla olan ilişkilerinde çocukken babasının yaşadığı bir olaya şahit olması yetişkinliğinde ona pahalıya patlayacak bağlanma sorunlarına neden olmuştur. Kadınlarla olan ilişkilerine bakıldığında ise, hep sorunlu olan bir genç olarak devam eder yaşamına. Duygusal açıdan tutarsız ve istikrarsız olduğu için de kadınlara güvenemez. Onu hayata bağlayacak olan hedeflerden daha ilk dönemeçte vazgeçerek amaçsızlık anaforuna teslim olur.
4. Yalnızlık ve Melankoli Notalarına Sert Basan Bir Karakter
“Belki de insanlar kendi kendilerini düşünmek, hayaller kurmak için yeteri kadar yalnız kalamadıklarından anlayışsız oluyorlardı.”
Yalnızlığı hem bir tercih hem de kadersel bir bağ olarak taşıması insanlarla derin bağlar kurmasını engeller. En sevdiği insanlardan bile zamanla uzaklaşır. O, tek başına bireysel bir kahramandır. Kendi doğrularını kendi arayan melankolik karakter. Babadan kalma mirası bile onu mutlu etmeye yetmez. Ona göre aşk bile kapitalist sisteme dayanan bir oyundur. Ne kadar acı çekerse çeksin yalnızlığı ona bilinmeyen bir yoldan daha tanıdık geldiği için bir ilişkiye devam etme potansiyelini gösteremez. Varoluşsal anlamda kendini yalnızlığa mahkum eden bir ambargo koymuştur kendi hayatına.
5. Aylak Adam Oluşu ve Amaçsızlığı
“Birden kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi. İçimdeki sıkıntı eridi.”
Onun en büyük hedeflerinden biri amaçsızlıktır. Normalde kahramanların bir hedefi olmasına rağmen Bay C.’nin net bir hedefi yoktur. Boşluk içinde savruladururken kendi yarattığı başıboşluğun içinde kendi yolunu arasa da bulamaz. Onun için bazı şeyler hiçbir zaman netleşmez.
Roman boyunca bir işte çalışmadığını ve düzenli bir hayat sürmediğine şahit oluruz. Gerçek kimliğini sokaklarda aylaklık ederek bulmaya çalışır. Bu bir çeşit kendini arama bulma sürecidir, içsel dünyasına kendisinin bile isteye yaptığı bir yolculuktur. Kendine uygun olan, kendi gibi düşünen, özellikle kendi gibi duygusal yoğunluğu kendi içinde barındıran, kendine en yakın olan kişiyi bulma gayretine girişir ve kendi gerçeğini arar kitap boyunca.
6. Yüzeysellik Yerine Derinliği Tercih Ederdi
“İnsanlar her yerde böyleydiler. Kısasından isterlerdi. Hep aynı çamurdandılar; sevgiymiş, dostlukmuş; laftı.”
Sahtelik, yapaylık ve yüzeysellik onun lügatinde karşılığı olmayan kavramlardır. Yapaylığa, kendi toplumuna ve o toplumdaki düzenin sahteciliğine, yüzeysel çağın ilişkilerine kendi döneminde meydan okuyan bir adamdır Bay C. Daha o dönemde Aylak Adam, modernist hayatın anlamsız sokaklarında aylak aylak dolaşarak kendi gerçeğini bulmaya çalışan, yenilikçi bir karakterdir. Aradığı gerçek insanı ve sevgiyi bulamayışının hezimeti altında elem dolu ezilişinin sancılarını görmemek ne mümkün!
7. Hayatın Gerçekleri Baş Edilemez Olduğunda Sanat Sığınılan En Güçlü Limandır
“İnsanların hızlı yaşadıkları bir çağda olduğunu neden unutmuştu?”
Bay C., sinemaya, edebiyata ve sanata ilgi duyan, okuyan, çok iyi gözlem yapan, düşündüklerini sorgulayan birisidir. Kendi bunalımlarıyla boğuşurken baş etmede bunlar onun için en iyi vitamin kaynaklarıdır. Kendisinden başka kendi olarak var olabildiği ve kendisini emanet edebileceği tek sığınak onun için sanattır! Sanat gerçeklerden bir kaçıştır Bay C. için.
8. Belirsizliklerle Dolu Sıra Dışı Bir Karakterdir
“Dünyada hepimiz saltanatlı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. “
Aylak Adam’ı ahlaki açıdan tam manasıyla iyi ya da kötü bir şekilde değerlendirmek çok fazla doğru olmaz. Bay C.’nin yakıtı zaman ve arayıştır. Bu iki kavram da birbirine bir zincirin halkaları gibi sıkı sıkıya bağlıdır. Aylak Adam, kendi tabularının doğrularını henüz net bir şekilde yontuya dönüştüremediği için de mutsuzdur. Ne istediğini bilse de aklındakileri kalıplara dökme konusunda gelgitler yaşar. Diğer romanlarda ise karakterler daha nettir. Varoluşçu edebiyatın en güçlü örneklerinden biri olarak sıra dışı bir karakter olmanın özelliklerini taşır roman boyunca. Kendi varlığını tüm belirsizlere rağmen nüfuz ederek koruma altına alan bir yapısı vardır Bay C.’nin.
Romanda Karakter İsimleri Neden Belirsizdir?

Karakterler yolda karşılaştığımız herhangi biri olabilir. Her gün işe giderken ismini bile bilmediğimiz fakat selam verdiğimiz tanıdık biri, kahvaltı için fırına girdiğimizde ilk rastladığımız kişi ya da iş yerinde çok iyi tanıdığımızı zannettiğimiz ancak kabul görmemekten korktuğu için gerçek kimliğini saklamak zorunda hisseden bir arkadaşımız olabilir. Kim bilebilir ki? İsimleri gizlenerek anlatılan her karakterin gerçekte aslını yansıtan duygusal durumlarına tercüman olan karakterler yer alıyor olabilir bu romanda.
Bu açıdan bireylerin duygularının deşifre olmasının önlemesi için karakterleri harflerle belirleyerek anlatmak, Jose Saramago‘nun “Körlük” romanıyla benzer ilişkiler kurduğunu hatırlatır bizlere. İki roman da aslında insanlığın genel bir temsilini oluşturur.
Ayrıca konu öznel bir bakış açısıyla anlatılmaktadır. Herkesin kendini bulabileceği gerçeğin yansıtıldığı romanda duygusal bir mesafe oluşturularak okuyucunun kendini daha rahat bir şekilde satır aralarında bulmasına müsaade edilmiş olabilir. Böylece okur, karakterlerin iç dünyasına ve düşüncelerine daha fazla odaklanabilir.
Kaynakça:
- “Yusuf Atılgan Hayatı, Edebi Kişiliği ve Eserleri.”. Türk Edebiyatı. Web. 24.03.2025
- Atılgan, Yusuf. Aylak Adam. İstanbul: Can, 2017.