Being the Ricardos, 1950’li yıllarda Amerikan televizyonlarının en çok izlenen ikilisi Lucille Ball ve Desi Arnaz‘ın kişisel hikayelerini anlatan filmdir. Yazarı ve yönetmeni konumundaki isim, pek çok iyi filmin de yazarı ve yönetmeni olan muhteşem Aaron Sorkin‘dir. Başrollerini Javier Bardem ve Nicole Kidman‘ın oynadıkları bu bol diyaloglu film Amazon tarafından yayımlandı. 2 saat boyunca hız kesmeden devam eden hikaye asla sıkmıyor. Yönetmen Sorkin, I Love Lucy dizisinin bir bölümünün çekimleri süresince yaşanan olaylara odaklanıyor. Sorkin ayrıca, gerçek hayatta da evli olan Desi ve Lucille’in özel yaşamlarındaki sorunları, zaman zaman flashbacklerle de destekleyerek hikaye bütünlüğünü bozmadan anlatma yoluna gitmiş.
Film boyunca tanışmalarına, Lucille’in hamile kalışına, bunu o dönemde ekranda hamile kadın göstermeyen bir sektöre inatla dayatmasına ve başarmasına da şahit oluyoruz. Tüm bunlara tanık olmak Nicole Kidman’ın hayat verdiği Lucille’in zekasına hayran bırakıyor. Desi de tıpkı eşi gibi zeki bir erkek. Zekaları, uyumları ve birlikte hareket etmeleriyle çok güçlü bir imaj çiziyorlar. Ayrıca filmde yer alan Linda Lavin ve Robert Pine‘ın anlatıcı konumunda olmaları da filme belgesel havası katmış.
Biraz teknik konuşursak; makyaj konusunda dönemin atmosferini yaratmak konusunda olduğu gibi çok başarılı bir iş çıkarılmış. Nicole Kidman ve Javier Bardem’i 15 yaş gençleşmiş olarak izliyoruz. Oscar ödüllerinde makyaj dalında adaylık kazanması olası bir durum.
Filmde iç mekanlar çokça kullanılmış, pandemi sürecinde çekilen filmlerden biri olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla dar alanda çekilen bol diyaloglu bu filmden iyi performanslar beklemek normal. Oyunculuğun öne çıktığı filmde Hollywood‘un en deneyimli oyuncularının yer alması da kaçınılmaz tabii.
Filmin konusuna gelirsek; 1920’li yıllarda genç bir kızken Lucille’in komünist olduğuna dair bir kutucuğu işaretlemesinin, hayatının bu çok ünlü olduğu döneminde karşısına çıkması kariyeri için sorun oluşturur, ancak aslında Lucille hiçbir şekilde komünist eylemlerde bulunmamıştır. Buna dair herhangi bir toplantıya katılmamış, bir faaliyette bulunmamıştır. Sadece onu yetiştiren kişinin onu yönlendirmesiyle yaptığı bir davranışın sıkıntılarını çekmektedir. Finaline doğru, FBI’ın Lucille’i temize çıkarması anı canlı olarak pek çok insanın şahitliğinde gerçekleşir. Bunu yapan kişinin J. Edgar olduğunu da detay olarak belirtelim. Lucille’in senaryonun çoğu kısmında mantıksal hatalar bulması, çekilecek sahneleri planlaması, tasarlaması, senaryoyu daha komik ve olumlu tepkiler alacak şekilde düzenlemek istemesi de yine zeki bir kadın olduğunu ve işine fazlasıyla özen gösterdiğini düşünmemizi sağlıyor.
Lucille’in hep şüphelendiği soruyu Desi’ye sormasıyla seyirci olarak cevaba kilitlendiğimiz bir an gelir. Desi’nin onu aldatıp aldatmadığını öğrenmek ister. Desi kabul etmez, ancak ruj bulaşmış peçeteyi göstererek ”Bu benim rujum değil.” der. Kendi rujunun olduğu peçeteyi gösterir. Desi sadece fahişelerle birlikte olduğunu itiraf eder. O gece Lucille sahnede ilk kez repliğini unutmuş görünür. Oysaki ifadesinden repliği unutmadığı, sadece söylemediğini çıkarırız. Ertesi gün Desi’ye boşanma davası açar.
Desi’nin yardımları sayesinde komünist damgası yemekten kurtulan Lucille, aldatılmayı kabul etmemiştir ve kocasından istediği tek şey olan ”yuva olma” isteğine Desi’nin ihanet ettiğini düşünür.
Herkes tarafından çok sevilen bir dizinin, sevilen oyuncularının göz önünde olan hayatları ve o parıltıyı takip eden insanlar… Bir insan yıldız bile olsa, günün sonunda istediği tek şey ailesiyle olmak olabilir. Bütün şöhretine rağmen, insanın en büyük hayalinin bir yuvaya sahip olmak istemesi fikri çoğu kişiye şaşırtıcı bile gelebilir, ancak yıldızlar her ne kadar sahnede parlasalar da, onların da bizim gibi duyguları olduğunu çoğu kez unutuyoruz. Paranın satın alamayacağı nadir şeylerden biridir sevgi.
Nina Arianda, J. K. Simmons, Alia Shawkat, Clark Gregg gibi isimler yardımcı oyuncular olarak filmde rol alıyorlar.
Filmde adı geçen ve bir bölümüne odaklanılan dizi; 1951 – 1957 yılları arasında altı sezon olarak çekilen I Love Lucy; bir çete lideri olan Ricky Ricardo ve eşi Lucy‘nin hayatlarını komedi olarak anlatan popüler bir dizidir.
Aaron Sorkin‘in yazdığı filmlerden/dizilerden bazıları şöyledir; The Trial of the Chicago 7, The Social Network, The Newsroom, Steve Jobs, A Few Good Men, Moneyball. Çok sevilen ve ödül sezonunda ön plana çıkan filmlerin yazarlığını ve yönetmenliğini yapmıştır. Altın Küre’de en iyi senaryo yazarı dalında bu yılda Being the Ricardos filmiyle aday. Oscar ödüllü senaristin bu filmde de çok iyi bir senaryoyla seyirci karşısına çıktığını söyleyebiliriz.