Bir Ada İcat Etmek Aslında Ne Anlatıyor?

Editör:
Gaye Nur Karabay
spot_img

 “Yas, yaşayan, içindeki en güçlü tarafa seslenen bir şey ve herkesin yası kendine özgü.”

Bir Ada İcat Etmek, İş Bankası Kültür Yayınları aracılığıyla 2023 Nisan ayındaki Fransız aslından ilk çevirisiyle dünya edebiyatından hazinemize kazandığımız en yeni kitaplardan biri. Yazarı olarak karşımıza çıkan Alain Gillot ise Fransız televizyonunda hava durumu sunuculuğu yaptığı kariyerindeki mizahi sunumuyla tanınmıştır. Yazarlığa kadar birçok işi deneyimlemiş olan Gillot’un Bir Ada İcat Etmek adıyla dilimize çevrilen kitabı “S’inventer une île” orijinal adıyla 2019’da yayımlanmıştır.

Bir Ada İcat Etmek, evladını kaybeden bir anne ve babanın yaslarını yaşama sürecini anlatıyor. Anne ve babanın yaslarını yaşama şekilleri birbirinden oldukça farklı ve kitap daha çok babanın yasına yöneliyor. Baba Dani, oğlu Tom’un ölümünün getirdiği yası, oğlunun hayaletiyle yaşıyor. Onun hayali varlığıyla gidemedikleri bir ada tatiline çıkıyorlar, adayla birlikte yeni bir dünya icat ediyorlar kitabın ismindeki gibi.

Reddedilen Bir Ölüm

Alain Gillot“Düşüncelerimle savaştığımdan, baştan kaybedilmiş bir savaştı bu. Er ya da geç galip geleceklerdi.”

Dani, Çin’de ailesinden uzakta bir şantiyede çalışırken aldığı bir telefonla henüz yedi yaşındaki oğlunun ölümünü öğreniyor. Daha ilk şokunu atlatamadan hızlıca Fransa’ya, acı haberle kahrolmuş eşi Nora‘nın yanına dönmek zorundadır. Fransa’ya geldiğinde ise onu eşiyle birlikte aynı zamanda bir cenaze de bekliyor. Oğlu Tom’un cenazesi…

Çok hızlı geçen bir yolculuğun ardından evine -artık oğlunun olmadığı evine- geldiğinde ise tüm cenaze hazırlıklarına basit bir onaylama ile katılıyor. Eşinin aksine oğlu yakılıp kül olmadan önce son kez görmeyi ya da cenazede son kez tabut başında ona vedayı kabul etmiyor. Tüm bu erteleyiş ve reddedişlerini ise kendi içinde şöyle aklıyor: “Oğluma ne zaman istersem o zaman veda edecektim.”

Tüm bunlardan anladığımız gibi Dani oğlunun ölümünü kabullenemiyordur. İşinden dolayı baba-oğul yeterince vakit geçiremeden her şeyi bitiren bu ölüm, Dani’yi bir baba olarak içindeki pişmanlıklar yumağıyla baş başa bırakıyor. Bu kabullenemeyişi, ölüm haberini alır almaz zihninden geçenlerle baştan anlıyoruz aslında.

“Bir an sessizlik olunca bağlantının koptuğunu sandım ama o, haberlerde duyduğumuz, başkalarına, yabancılara söylenen ama bu kez öyle olmayan şu sözcükleri telaffuz etti. ‘Öldü, Dani.’”

Dani’nin kabullenemeyişi cenazeden sonra da devam ediyor. Bu sefer oğlunun ölüm beyanını vermeyi, mezar taşıyla ilgilenmeyi erteliyor. Birkaç gün geçse de kabullenemediğinden dolayı yasını yaşayamıyor aslında. Eşi ağlarken o da ağlayamıyor en basitinden. Ağlamayı istiyor içindeki ağırlık geçsin diye ama ağlayamıyor.

Bir Ölünün Hayalini Bilinçli Kabulleniş

“Bu hayalin gerçekliğine inanmak tabii ki sapkınlıktı ama başka seçeneğim var mıydı? Acı gerçeklerle yaşamakta ısrar etmenin faydası neydi?”

Dani, oğlunun bir kutu eşyasıyla baş başa kaldığında günlerden sonra ilk kez iyi hissediyor. Bundan aldığı güçle yıldızlara bakarak oğlundan ilk defa af dileyebiliyor. Ona veda bile edememişken özrünü diliyor ve bu özür ona nefes aldırıyor. Tam o anda oğlunun hayalini ilk kez bahçelerindeki ağacın altında görüyor ve ona “baba” diye sesleniyor.

Gördüğü bu ilk hayalden sonra aslında Dani durumu mantığıyla analiz edebiliyor. Kabullenememenin getirdiği sinirsel yıpranma ve Nora’nın gidişiyle bu hayalin tetiklendiğini tüm mantıklı yanıyla kendine açıklıyor. Oğlunun hayali, dayanılmaz acısının getirdiği basit bir yanılsama durumu aslında. Ama bir yandan da bu hayalin kendisini heyecanlandırdığının da farkında.

“Hafızamda oğlumla ilgili ne varsa en ince ayrıntısına kadar, olduğu gibi korumayı başaramazsam, asıl o zaman onu sonsuza dek kaybedecektim ve bu olasılığı bütün ruhumla reddediyordum.”

Birkaç gün sonra ise arabasının içinde tekrar oğlunun hayalini gördüğünde delirmemek için ona karşı çıkıyor ve onu -hayalini- istemiyor. Oğlundan aldığı yanıt ise şu oluyor: “İyi de baba, ben senin yüzünden buradayım…”

Karşı çıksa da o hayali çağıranın kendisi olduğunu kabulleniyor. Çünkü kendisinin oğluna, onunla geçiremediği tüm zamanlara ihtiyacı vardı. Oğlunun kutudaki eşyalarına bakarken bile iyi hissederken hayalinin iyi gelmemesi imkansızdı.

“Günler sonra ilk defa nefes aldığımı, görünmez bir düşmanla mücadele etmeyi bıraktığımı, sıkışıp kalmadığımı hissettim. Bütün istediğim, beni gerçek anlamda ilgilendiren tek şey, oğlumla zaman geçirmekti.”

Yani oğlunun hayalini hayatına kabul etmesi, onun için bir delilik değil ona yaşayabilme gücü verendi. Ona ne yapmak istediğini sorduğunda ise oğlu verdiği ada sözünü hatırlatıyor.

“Baba, hiçbir tatilimde burada değildin.”

Böylece Dani, oğlunun hayalini yanına alarak sözünü tutuyor, sadece ikisi için bir ada icat ediyorlar. Dani, bu tatilde aslında tam olarak bir babadır. Sadece oğlu için vardır orada. Ona istediği yemekleri yapar, yaptığı krepi sevmesi için uğraşır, yeni bisiklet alıp vaktinde geç kaldıkları o turu atarlar. Attığı her adımda ise gerçek bir baba olamadığıyla yüzleşme korkusu vardır.

“Hayaletlerle yaşamak canlılarla yaşamaktan daha kolay değildi ve Tom beni olduğumu düşündüğüm şeye, yetersiz bir babaya dönüştürüyordu.”

Hayatın Gerçekleriyle Yalın Ama Derin Bir Yüzleşme

“İnsan her şeyden çok ne arar? Bir parça şefkat.”

Kitapta anlatılanlar genel olarak kısa, yalın ama derinlikli. Bizi hayatın gerçekleriyle yüzleştirmesi, dolandırmadan olurken aynı zamanda da bir o kadar sert oluyor. En başta en gerçek olan ölümün vakitsiz oluşuyla yüzleştiriyor. Ertelemenin yersizliğini, pişmanlıkların fayda etmediğini, düşündüğümüz kadar çok da zamanımızın olmayışını anlıyoruz.

Okuyucu olarak bizlerin yüzleşmesinin yanında Dani’nin de yüzleştikleri var elbette. Mesela en son küçükken hissettiği çizim yapmanın huzuruna tekrar erişiyor. Çocukluğuna dönerek kendi anne babasıyla arasındaki mesafeyi ve bu mesafenin onun seçimlerini etkilediğinin farkına varıyor. Meslek seçiminde çocukluğunda duruşundan çok etkilendiği bir komşularının payı olduğunu yeni anlıyor. Babasında aradığını çocukken onda bulmuştu ve büyüyünce de onun gibi evinden uzakta havalı bir meslek seçiyor. Ama bu gösterişli hayata duyduğu hevesin yersizliğini de oğlunun ölümüyle en sert şekilde öğreniyor.

Bir Hayalin Korkusuzluğu

Dani, oğlunun hayalinin korkusuz oluşundan sıklıkla bahsediyor. Kendisinin kaçtığı şeylerden oğlunun hayalinin korkmamasını, içten içe her seferinde takdir ediyor. Oğlunun cesur hayaleti inatla denize girmek istiyor. Dani onun aksine hayalinin de ölecek olmasından delicesine korkuyor, denize girmek istemiyor.

“Denize gitmek isteyeceğini, o anda yaşanacakları, onun ve benim, bizim, nelerle yüzleşeceğimizi nasıl öngörememiştim?”

Tom ise denize girme isteğinden vazgeçmediğinde denize giriyorlar. Babanın korktuğu oluyor, Tom’un hayali de yine bir denizde gidiyor. Dani başta yıkılsa da eşini kaybetmiş ama onunla hala konuşabilen bir adamla karşılaşmasıyla bu yasla yaşayabilmenin yolunu tekrar hatırlıyor. Ne de olsa oğlunun hayalini tekrar görebilmek kendi elindedir.

“Bence canlılardan farklı değil. Ölülerimizle de ne istersek onu yapıyoruz.”

Sona Yaklaşırken Acıyla Yaşamayı Öğrenme

Dani, oğlunun hayaliyle adadayken Nora’nın psikiyatri kliniğinde olduğunu öğrenir. Eşini yalnız bırakmamak için geri dönecekken Tom’un hayalini ise adalarına emanet etmek zorundadır.

Eşinin yanına geldiğinde oğlunun mezarını ziyaret etmek için kendini zorlar. Ama yine yapamaz, bir sürü mezarın içinden oğlunun mezarını bulmak istemez. Çünkü adada bıraktığı oğlu, ona bir mezar aracılığıyla ulaşmaktan çok daha fazlasını vermiştir.

Nora ise eşinin acısını her şeyden uzakta yaşadığı o adaya kendisini de götürmesini ister. Dani bunu her ne kadar kabul etse de korkmaktadır. Nora, oğlunun hayaliyle yaşadığını o eve girdiğinde oğlu için aldığı eşyalardan anlayıp delirdiğini düşünecektir. Kaçınılmaz son gelir ve Nora her şeyi görür, eşinin yapmaya çalıştığını anlar. Dani, eşine delirmediğini nasıl açıklayacağını bilemezken tam da bu çıkmazda yardımına yine Tom’un hayali yetişir.

“Ama baba, burası bizim adamız. Mümkün değil ki… Annemle gidebilir, istediğin zaman da geri dönebilirsin; ben hep burada olacağım.”

Oğlu sözleriyle o çıkmazda babası için bir çıkış yaratır. Dani, eşinin yanında alışagelmiş dünyayı yaşarken sadece oğlunun hayalinin olduğu huzurlu dünya da hep kalbinde olacaktır. O dünya bazen kaçışı olacak, bazen de ona yol gösterecektir.

“Onu zihnimde yarattığımı hâlâ unutabiliyordum. Bir yere gitmesi için taksiye, gemiye, uçağa binmesine gerek yoktu, o benim duygularımın sırtında seyahat ediyordu.”

Her şeye rağmen en kötüsü oyundan çekilmek, yaşayacaklarından korkma ve deneme şansını kabullenmemekti.

Son olarak yayınevinin kitabın tanıtımı için hazırladığı aşağıdaki kısa video her şeyin gözünüzde daha iyi canlanmasını sağlayacaktır.


Kaynakça:

Bir Ada İcat Etmek, Alain Gillot, Çeviren: Birsel Uzma, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2023, 168 sayfa.

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

İstanbul Mimarisi: Ragıp Paşa Apartmanı

Ragıp Paşa Apartmanı, İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde, Batılılaşma dönemi mimarisiyle inşa edilmiş, tarihi ve estetik açıdan önemli bir yapıdır.

Yanmış Kibritlerden Olağanüstü Başarılara: Louis Kahn’ın Hikâyesi

Yanmış dallarla ve kibritlerle başlayan yolculuğuyla mimarlık tarihine kazınan bir isim: Louis Kahn.

Yalın Tutku Aslında Ne Anlatıyor?

Yalın Tutku, sıradan bir aşk hikâyesi değil, bir kadının arzusunu sakınmadan taşıma çabası.

Adolescence Dizi İncelemesi: Incel Alt Kültürü

Netflix'te yayınlanan Adolescence, dijital bir dünyada büyümeye dair zor sorular sorarken 2025'in en iyi yapımlarından biri olarak uyarıcı bir hikaye sunuyor.

Flow Film İncelemesi: Suyun Akışında Bir Yolculuğun Hikayesi

Flow, yaşanan sel felaketi sonrası bir tekneye sığınan farklı hayvanların hayatta kalma hikâyesini diyalogsuz bir şekilde anlatıyor.

“Ayna Karşısındaki Kız” Tablosunu Anımsatan Şarkılar

Ayna Karşısındaki Kız tablosunun gizemi ve tablo ile özdeşleşen şarkıları sizler için listeledik!

Orta Çağ Avrupası: Zamanın Trajedisi Günümüzün Komedisi

Bilimden uzak, salgın hastalıkların kol gezdiği ve kilisenin çıkarları doğrultusunda din faktörü ile insanların baskılandığı Orta Çağ Avrupası'na derinlemesine bir bakış.

Dünyanın İlk Kadın Yönetmenlerinden Günümüze: Kadınların Sinemadaki Rolü

Kadın yönetmenler, sinema tarihine yön vererek sektörde kalıcı izler bıraktı.

Unutulmuş Olmak Nasıl Hissettiriyor?

Selena Gomez How Does It Feel To Be Forgotten şarkısıyla eski bir bağın yankısını mı yoksa yeniden doğan benliğini mi anlatıyor?

Söylenti Radarında Bu Ay: The 1975

Söylenti Radarı serimizin bu ayki konuğu, pop-rock müziğin en çarpıcı grubu The 1975!