Asghar Farhadi’nin yönettiği, Yabancı Dalda En İyi Film Oscar‘ını kazanan film seyirci tarafından çok beğenilmiştir. Oscar dışında Altın Ayı, Cesar, Altın Küre gibi ödül törenlerinde, Yabancı Dilde En İyi Film ödüllerini ve başka kategorideki pek çok ödülü de toplamıştır. Film tek kamerayla çekildi ve çekimleri üç ayda tamamlandı. İran’da yaşanan, herkesin merak ettiği ama içinde bulunmayı reddettiği rejimin etkilerinin görüldüğü filmde sınıfsal farklılıklara fazlasıyla değinilmiştir. Bir İran trajedisidir. Zaten bütün rejim kaynaklı İran filmleri trajedi değil midir?
Mahkeme sahnesiyle başlar film. Simin yurtdışında yaşamak istiyordur ama Nadir hasta ve yaşlı babasını bırakıp bir yere gitmek istemiyordur. Bu da adamla kadını bir yol ayrımına getirir. Simin boşanıp, kızını da alıp başka bir ülkeye gitme kararı almıştır. Nadir kızından ayrı kalmak istemiyordur. Termeh babasından ayrı kalmak istemediği için annesiyle gitmek istemez. Simin, kızını ve kocasını yaşadıkları evde bırakıp annesinin evine yerleşir. Filmdeki sınıf farklılıkları hikâyede bu noktadan sonra başlar. Nadir işe, kızı okula gittiğinde babasına bakacak kimse kalmıyordur. Raziye‘yi işe alırlar. Kadın ilk çalışma gününde bu evde çalışmak istemediğine karar verir; çünkü yaşlı adam altına yapmıştır. Dinin gereklerine göre, bir kadının bir erkeğin hijyenini bu şekilde sağlaması Raziye’yi endişelendirir. Zaten kocasından gizli kabul ettiği işin şartlarını ağır bulmuştur. Hamiledir. Daha sonra kendi yerine kocasını bu iş için yönlendirir fakat adamı borçlarından dolayı hapse attıkları için Raziye aynı evde çalışmaya devam eder. Bir gün Nadir ve Termeh eve erken gelirler. Raziye evde değildir ve babası yatağa bağlıdır, üstelik adam rahatsızlanmıştır. Nadir, o sırada küçük kızıyla eve dönen kadına, babasının yaşadığı durumdan dolayı fazla tepki verir ve hamile kadını iter. Üstelik kadını hırsızlıkla suçlar çünkü evdeki nakit para yerinde yoktur. Raziye parayı çalmadığını söyler ama Nadir onu dinlemez. Ertesi gün Nadir’den şikayetçi olurlar, çünkü hamile kadın düşük yapmıştır. İran yasalarına göre, doğmamış bile olsa o bir insandır ve Nadir bir çocuğu öldürmüş sayılmaktadır. Nadir, kadının hamile olduğunu bilmediğini söyler. Aslında parayı alan Raziye değildir. Parayı taşımacılara vermek için Simin almıştır ama bundan Nadir’in haberi yoktur. Ayrıca Raziye’ye bir gün önce araba çarpmıştır.
Çocuk, Nadir Raziye’yi ittiği için mi düşmüştür yoksa Raziye’ye bir gün önce araba çarptığında mı ölmüştür bebeği?
Kimin doğru kimin yalan söylediğini kestiremediğimiz filmde sınıfsal çatışma söz konusudur. Sınıf olarak daha iyi durumda olan Nadir’in İran şartlarında karısına davranışı bile farklıdır. Aslında Simin pek çok İranlı kadına oranla daha özgür davranabiliyordur. Ayrıca çalışan bir kadındır. Diğer tarafta bakıcı olarak çalışmaya başlayan Raziye’nin kocasından çekinmesi, hamileliğine rağmen ağır işi kabul etmesi ve dini inancının da çok kuvvetli olduğunu gözlemliyoruz.
Kadınla adamın mahkemede aralarında geçen bir diyalog akıllara kazınıyor.
Simin: ”Baban Alzheimer, oğlu olduğunun bile farkında değil.”
Nadir: ‘Olsun, ben onun babam olduğunu biliyorum.
İnsanın doğup büyüdüğü coğrafyaya küs olması noktasından hareketle ilerleyen bir hikâyedir. Bir kadını tanıdığı ve bildiği sokaklardan, renklerden soğutmak nasıl mümkün olabilir? Bu yaşadığın topraklardan soğumak mıdır, yoksa o topraklarda başına geleceklerden korkmak mıdır?
Ülkeler farklı, ama fikirler hep aynı noktada buluşturuyor: Kaçmak.
İran’da sıradan denebilecek bir gün bile, diğer coğrafyalarda yaşayan insanlar için 24 saatlik bir trajedi olarak değerlendirilebilir. Özellikle kadınların yaşadıkları hayat bazında. Yine de bu filmde İran rejiminden ziyade, sınıfsal farklılıklar daha ön planda. Bong Joon-ho’nun Parazit filmiyle mukayese edebiliriz.
Ülkeler, şehirler, rejimler ya da insanlar değişse bile; sınıfsal farklılıklarda takınılan tavırlar aşağı yukarı aynı kalıyor. Giriş sekansı mahkeme salonunda açılan film, final sekansını da mahkeme salonunda bitiriyor. Bütün cevapları aldığımızı düşündüğümüz filmin finali ise tam bir muamma!
”Termeh’ye annenle mi yoksa babanla mı yaşamak istiyorsun?” sorusu soruluyor, Termeh kararını vermiş ama bu karar onu gerçeklerle de yüzleştirmiş. Ağzından çıkan ”anne” ya da ”baba” kelimesinden sonra onun için her şey geri dönülmez şekilde değişecek. Anne derse ülkesi olan, belki de pek çok kadının kaçmaya çalıştığı İran’dan gidecek ve babasını kim bilir bir daha ne zaman görecek. Baba derse, annesi onu bırakıp ülkeden gidemeyecek ve bu da annesini yapmaya zorladığı bir fedakarlık olarak hayatı boyunca üstünde bir yük olarak kalacak. Ama Termeh kararını vermiş. O kararı açıklarken anne ve babasının orada olmasını istemiyor.
Film başladığı netlikle bitmiyor. Seyirci olarak Termeh’nin verdiği kararı öğrenemiyoruz. Bunu sadece hayal edebiliriz. Filmin finalinde bir detay var. Nadir ve Simin’in siyahlar içinde olmaları. Bu da Nadir’in babasının öldüğünü ve aslında sorunun kaynağı olarak görülen yaşlı adamın artık sorun olmaktan çıktığını ama buna rağmen ayrılığın nihayete ermiş olmasının hüznünü hissettiriyor. İlişkilerinde artık geri dönüşü olmayan bir yola girildiğini ya da bu çiftin geri adım atmayacak kadar istediklerinde kararlı olduğu anlamına geliyor.
Filmi, ”Her şeyi gözünüzün önünde yaşattım, ama o son bilgiyi size vermeyeceğim.” fikriyle yazan ve yöneten usta: Asghar Farhadi.