Kentler, genel olarak insanlar tarafından oluşturulan ve bünyesinde daima bir değişimi ve gelişimi barındıran bütünlük olarak ifade edilebilmektedir. İlk uygarlıklardan günümüze uzanan tarihsel süreç içerisinde kentler sürekli bir değişim içerisinde olmuş ve değişirken farklı toplumların kültürlerinin yansımalarıyla da gelişmiştir. Bu gelişme sürecinde, kente dair mekânsal ve tarihsel değerlerin tümünü oluşturan ve kent kavramı ile sürekli bir etkileşim içerisinde bulunan kavramlardan biri; kent kültürü kavramı da karşımıza çıkmıştır. Kent kültürü kavramı genel olarak, toplum tarafından meydana getirilen ve kente ait ortak bir bellekte toplanan maddi ve manevi değerlerin oluşum sürecinin tümü olarak ifade edilmektedir.
Bir kültürün değerlerini benimsemek ve içinde bulunulan kentin kültürünün gelişimi için üretim yollarının arayışında olmak birçok kavramı da beraberinde getirmiştir. Bu doğrultuda mekân boyutuyla bağlantılı olarak ortaya çıkan kent imajı ve kent vizyonu kavramları bu gelişimin parçalarından bazılarını oluşturmuştur. Bunlarla birlikte, kentte yaşayan bireylerin kente ait unsurları benimsemesini ifade eden kentlilik bilinci kavramı ve kentte yaşayanlara bağlı olarak gelişen ve kentin fiziki özelliklerini yansıtan kent kimliği kavramı da kent kültürünün bünyesine dahil olan kavramlar olmuştur.
Kent İmajı
İmaj kavramının geçmişi, adlandırma açısından olmasa da anlam açısından insanlığın ortaya çıkış zamanlarına kadar geriye götürülebilir. Bu kavram, Latince bir kelime olan Imago (Resim) kelimesinden türetilmiştir ancak günümüzdeki kullanımı Fransızca Image (İmaj) kelimesinden gelmektedir. Türkçede ise bu kavram, resim, görünüş ve izlenim gibi anlamlarla ifade edilmektedir. 20. yüzyılla birlikte teknolojide yaşanan gelişmeler, imaj kavramının daha sık kullanılmasında ve insanlar tarafından iyi bir imajın hem birey hem de kurumsal boyutta ne kadar önemli olduğunun farkına varılmasında etkili olmuştur. Bu kavram günümüzde, sanattan eğitime, sağlıktan siyasete kadar birçok alanda anlam bakımından çeşitli ancak her alanı ilgilendiren bir terim olarak kullanılmaktadır. İmaj kavramı, varlığın sadece soyut yönleriyle değil, somut yönleriyle de ilgilenir ve her iki yönün tüm özelliklerini kapsar. Zira, bu kavramı oluşturan etmenler, somut niteliklerin tek tek ele alınmasından çok, bütünsel olarak obje üzerinde bıraktıkları etki olarak ifade edilebilir. İmaj kavramı temelinde, objektif anlamlardan çok subjektif anlamları barındırmaktadır ve bu doğrultuda imaj türünü, imajı edinen kişinin ya da kentin zihninde beliren düşünceler ve izlenimler oluşturmaktadır (Aydınlıoğlu, 2014: s.4-6).
Kentlerin imajı pek çok unsurun bir araya gelmesiyle oluşmaktadır. Örneğin; Danimarka’nın imajında Vikingler, Andersen masalları veya Almanya’nın imajında bira, Berlin ve Goethe yer almaktadır (Can, 2014: s.31). Buradan yola çıkarak, ülkelerin veya kentlerin ön plana çıkan özelliklerinin, insanların zihninde oluşturduğu düşünceler toplamının, kent imajı kavramına işaret ettiğini söyleyebiliriz. Kent çelişkili bir imaja sahipse, tutarsızlığı veya karmaşayı ortaya çıkaran unsurlar belirlenerek bu unsurların ortadan kaldırılmasına yönelik mesajlar vermek doğru olacaktır. Bu doğrultuda ilk olarak hedef kitlesi belirlenerek bu hedef kitle tarafından algılanan imajın tespiti gerekmektedir. Kentin var olan imajının gelişmesi yönünde olumlu ve olumsuz unsurların saptanması ve başka kentlere göre avantaj ve dezavantaj olarak ortaya çıkabilecek nitelikler belirlenmelidir (Aydınlıoğlu, 2014: s.49-50).
Kent Vizyonu
Kent vizyonu, kentin gelecekte ulaşmak istediği hedefleri ve bu hedefler doğrultusunda kentin geleceğinin bugünden öngörülmesine yönelik çabaları içerir. Bu konuda tarihsel süreç içerisinde gelişen kentin üzerinde yer aldığı demografik yerleşim biçimleri, fiziki ve kültürel çevreyle şekillenen değerler ve insan ilişkileri, maddi ve kurumsal yapılar kentsel vizyonu belirlemede temel belirleyicilerdir. Kent vizyonu, kentin kimliğini ortaya koyarak onun geleceğini şekillendirerek gelişimini sağlayacak bir modeli planlamak olarak ifade edilebilir. Kent, vizyona ilişkin kendi altyapısına uygun olarak üretim üzerinde durduğu konuların yanı sıra küresel gelişmişlik standartları ölçüsünde de kentin eksikliklerini belirleyerek geleceğe yönelik gerçekçi adımlar atmalıdır. Kent vizyonu, kentte yaşayan insanların ihtiyaç ve beklentilerini karşılamanın ötesinde bu beklentileri aşacak küresel hedeflere yönelik olmalıdır. Bu çerçevede, kenti ilgilendiren tüm unsurların bir araya getirilerek kentin geleceğinin oluşturulması ve gerçekleştirilmesi noktasında atılacak adımların ortak bir amaca yönlendirilmesi gerekmektedir (Kurt, 2018: s. 215).
Günümüzde etkili bir vizyona sahip olmak, geleceğe yönelik somut adımlar atmak için ihtiyaç hatta zorunluluk haline gelmiştir. Zira değişime ayak uyduramayan kentler, ilerleme kat edemezler ve ilgi uyandırıcı olamazlar. Kent vizyonu, belirsiz bir geleceğe yönelik kararlar alınmasında rehber niteliği görür. Kent vizyonunun eksik olduğu durumlarda yalnızca kısa vadeli amaçlar ortaya çıkacaktır. Vizyon, kentin gelecekte nerede olacağının planlanarak faaliyete geçirilmesi süreci olduğu için kültürel değerlerle de bağlantılı olarak hareket etmelidir. Kentin kültürel değeri o kentin değerini oluştururken, o öze uygun olarak hazırlanan vizyon hedefine uygun hareket ettiği sürece olumlu sonuç doğurur. Bir kent vizyonu oluşturulurken önce vizyon etrafında fonksiyonlar tanımlanması ve vizyona ulaşırken uygulanacak stratejilerin belirlenmesi gerekmektedir. Vizyon geliştirilirken kentin sadece bir ülkede değil, tüm dünya çerçevesinde düşünmek gerekliliği ortaya çıkar. Bu noktada kent için, kısa gelecekler değil uzun süreçler düşünülerek planlar oluşturulmalıdır (Hoşgör, 2010: s. 16-22).
Kent imajı ve kent vizyonu kavramlarının ardından değinilmesi gereken, kent ve kültür kavramlarıyla bağlantılı olarak ortaya çıkan ve bireylerin yaşadıkları tarihsel süreçle birlikte şekillenen iki kavramdan daha bahsetmek doğru olacaktır. Bu kavramlardan ilki, kentte yaşayan ve kente ait unsurları benimseyerek hareket eden bireylerde oluşan kentlilik bilinci kavramıdır. İkincisi ise, yine kentte yaşayan bireylere bağlı olarak gelişen ve bu çerçevede kentin fiziki özelliklerinin de yansımasını ifade eden kent kimliği kavramıdır.
Kentlilik Bilinci
Kent, farklı kültürlerin bir arada yaşadığı, farklı inanç sistemine bağlı ırk ve etnik kökeni içinde barındıran bir yaşam alanıdır. Bu denli farklı bireylerin bir arada yaşamaları ancak, kentten eşit bir şekilde faydalanmaları ve kent kültürünün kentlilik bilinci ile sağlamlaştırılması sonucu mümkün kılınabilir. Kentlilik bilinci, kentte yaşayanların tavır ve davranışlarının, kente uygun bir şekilde sergilenmesi ve kentli olduklarının farkında olmaları anlamına gelmektedir. Kentlilik bilincinin oluşabilmesi için öncelikle bireyin, kent ile bağ kurması ve kendini bulunduğu kentin bir parçası olarak görmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda kentte yaşayan bireylerin arasında ortak bir kent kültürünün oluşması, kentlilik bilincinin ortaya çıkmasında önem teşkil etmektedir (Çaba Şan, 2010: s.67-73). Kendisini bulunduğu mekâna ait hisseden insanlar, kentin gerçek sahipleridir diyebiliriz. Zira kent ile bütünleşen, kendisini kente ait hisseden kişi, kente dair sorunlara farkındalık duygusu ile yaklaşarak çözüm üretici bir rol üstlenmiş olur. Kentte yaşayan bireyin, kente karşı sorumluluk hissetmesi ve kendini yaşadığı mekânın bir parçası olarak görmesi, pratikte davranışlarına yansır ve birey kentlilik bilincine ulaşmış olur. Kent kültürünü meydana getiren unsurların, kentte yaşayan bireyler tarafından sahiplenilmesi ve benimsenmesi, kentlilik bilincine ulaşan bireylerin davranışlarının bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.
Gönüllü dernekler, sivil toplum kuruluşları, sanatsal etkinlikler vb. faaliyetlere katılım, bireylerde kentlilik bilincinin oluşumunun sonuçlarından bazılarıdır. Bireylerin, özellikle kent hakkında alınan kararlarda etkili ve kentin geleceğini yönlendirme açısından olumlu ya da olumsuz bir tepkide bulunması yine bu bilincin göstergelerindendir (Bayhan, 2017: s.40-46). Kentler zamanla, göç gibi faktörler sonucu sarsıntıya uğrar ya da bozulma sürecine girer. Böyle dönemlerde kentlilik bilincinin önemi artmakta ve kente uygun tavır ve davranış kalıplarının yerine getirilmesinin önemi ortaya çıkmaktadır. Sağlıklı bir kentin ortaya çıkması veya kentin mevcut kültürel ve fiziki yapısının tehdit altında kalmaması için, kentin tarihsel ve kültürel değerlerinin korunması ve bu doğrultuda ilk olarak bireylerde kentlilik bilincinin oluşturulması gerekmektedir (Çaba Şan, 2010: s.72).
Kent Kimliği
Kentler tarih boyunca insana dair birçok farklılığı içinde barındıran mekanlar olmuşlardır. Ancak sadece fiziki bir mekân tasviri olarak kalmamış, birçok toplumsal olayın, insanların insanlarla ve çevreyle olan ilişkisine de şahitlik etmişlerdir. Kentler bir yandan tarihsel süreç içerisinde kentte yaşayanların değerlerinde bir dönüşüm yaratırken, diğer yandan da dönüştürdüğü değerler ile ortaya bir kimlik çıkarır (Oğurlu, 2014: s.281). Kent kültürü, insan ve mekân arasındaki etkileşimin neden ve sonuçlarına temas ederken kent kimliği, bu etkileşimden doğan neden ve sonuçların özgün yapısı üzerinde durur. Kent kimliğinin oluşumunda öncelikle toplum tarafından ortaya çıkarılan değerlerin, birey tarafından aidiyet duygusu ile sahiplenmesi gerekmektedir. Bu aidiyet duygusu, tarihin, ekonominin veya coğrafyanın özelliklerinin bir sonucu olabilir. Bu sonuçların etkisinden meydana gelen benimseme veya rıza gösterme hali, kent kimliğine yansıyabilir (Yazar, 2015: s.16,21).
Kentlerin geçmişte geçirdiği evrimler göz önüne alındığında yalnızca yerel ve geleneksel değerlerle oluşturulmuş kent kimlikleri dikkat çeker. Günümüzde ise genişledikçe karmaşıklaşan ve yerel değerlere bağlılığın ötesinde bireyin kimliği ile bağlantılı bir kent kimliği söz konusudur (Ay, 2010: s.13). Evrensel değerlerin kentler üzerindeki etkisi, dünyanın herhangi bir yerindeki mekân ile yaşadığımız mekân arasındaki benzerlikleri gün geçtikçe artırmaktadır. Ancak kentlerin kendi tarihsel süreçlerinde oluşturdukları farklılıkları da bulunmaktadır. Bu farklılıklar kentlerin kendilerine özgü kimliklerin oluşmasında önemli rol oynamaktadır (Çaba Şan, 2010: s.60). Kimliğin değişken ve çeşitliliği içinde barındıran bir yapısı vardır. Bu durumun günümüz yaşam biçimlerinin dinamik ve değişken yapısından kaynaklanmaktadır. Modern toplum öncesi dönemlerde yavaş bir değişim seyri gösteren kimlik, günümüzde daha hızlı ve çok yönlüdür. Modernleşme ile önem kazanan birey ve bireysellik çoklu kimlik anlayışının ilk basamağını oluşturmuştur (Bozan, 2019: s.44). Genel olarak baktığımızda kent kimliği durağan değil, dinamik bir yapıya sahiptir. Doğal afetler, savaşlar ve iklim değişiklikleri gibi birçok etkiden dolayı fiziksel olarak değişime uğrayabilmektedir. Bunun yanında projeler ile değiştirilen fiziksel kent özellikleri kent kimliğini de aynı şekilde dönüştürmektedir (Uçkaç, 2006: s. 19). Örneğin ülkemizde kentsel dönüşüm projelerinin, kent kimliğinin yapısal özellikleri üzerinde tek tipleştirici etkisi söz konusudur (Oğurlu, 2014: s.289).
Sonuç olarak baktığımızda, kent imajının tutarlılığı ile imajı edinen kişinin ya da kentin zihninde beliren düşünceler ve izlenimlerin olumlu bir seyir izlemesiyle birlikte, kimliğe sahip bir kentte kendini kentin bir parçası olarak gören bireyin, yaşam alanına ilişkin sorunlara daha duyarlı ve sorumluluk bilincinin daha gelişkin olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır (Uçkaç, 2006: s.13,14). Bu doğrultuda kentler, sahip oldukları kimliklerin sürekliliğini sağlamak için tek tek bireylerin yansıması olan toplumsal değerlere koruyucu yaklaşmalı ve kent kimliğinin esnek yapıya sahip bir kalıcılığının geliştirilmesi için çözüm önerileri geliştirmelidir (Oğurlu, 2014: s.288-289). Bu kalıcı çözümler için de kentte yaşayanların tavır ve davranışlarının, kente uygun bir şekilde sergilenmesi ve kentli olduklarının farkında olmalarını ifade eden kentlilik bilincine sahip olmaları gerekmektedir. Kent ancak tüm bu tanımlamalar sonucunda gelecekte ulaşmak istediği hedeflere ulaşabilecektir.
Kaynakça
AY Ceren (2010). “Kent İmgesi Üzerine Görsel Çözümlemeler”, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Resim Anasanat Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara.
AYDINLIOĞLU Ömer (2014). “Kent İmajı ve Kent İmajının Ölçümü: (Kahramanmaraş Kenti İmajı Üzerine Bir Araştırma)”, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Erzurum.
BAYHAN Murat (2017). “Kentleşme Sürecinde Kentlilik Bilinci; Diyarbakır Örneği”, Bingöl Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyoloji Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Bingöl.
BOZAN Hüseyin (2019). “Kent Kültürü ve Kent Kimliğinin Küreselleşme Bağlamında Bir Analizi: Van İli Örneği”, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Yönetimi Bölümü, Kamu Yönetimi Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi.
CAN Mevlüde Canan, KAZANCI BAŞARAN Zeynep (20149. “Kent Markası ve İmajının Belirlenmesi: Rize Örneği”, Marmara Üniversitesi Öneri Dergisi, Cilt 11, Sayı 42, ss. 27-42.
ÇABA ŞAN Deniz (2010). “Kent Kültürü ve Kentlilik Bilincinin Oluşmasında Kent-Yaşam Dergilerinin Etkisi ve İzmir Örneği”, Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Gazetecilik Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi.
HOŞGÖR Nur (2010). “Kent Vizyonu ve Kent İmajı Açısından Kültürel Değerler, Konya Örneği”, Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Konya.
KURT Nihat (2018). “Kent Yönetiminde Ekonomik Misyon ve Gelecek Perspektifi”, Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Hakemli Elektronik Dergi | Cilt: 11 Sayı: 2, www.kentakademisi.com .
OĞURLU İdris (2014). “Çevre-Kent İmajı-Kent Kimliği-Kent Kültürü Etkileşimlerine Bir Bakış”, İstanbul Ticaret Üniversitesi, Fen Bilimleri Dergisi, Yıl:13, Sayı:26, s.275-293.
UÇKAÇ Leyla (2006). ‘’Kentsel Tasarımın Kent Kimliği Üzerine Etkileri: Keçi Ören Örneği”, Ankara Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Peyzaj Mimarlığı Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Ankara.
YAZAR Ahmet (2015). “Kent Kültürü ve Kent Kimliğine Tarihsel ve Kuramsal Bakış”, Toros Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı:3, ss.117-144.