Bitmek Bilmeyen Enerjileri ile Red Hot Chili Peppers
Birçoğumuzun “Californication”, “Under the Bridge”, “Scar Tissue” şarkılarıyla tanıdığı rock, funk ve punk türlerinin birleşiminden oluşan kendilerine özgü tarzlarıyla; 7 Grammy ödüllü ve albümleri milyonlar satan o eşsiz Amerikan grup: Red Hot Chili Peppers.
Grubun kurulduğu günden bu yana hiç değişmeyen iki ismi Anthony Kiedis ve Michael ‘Flea’ Balzary dışında Hillel Slovak ve Jack Irons da bir araya gelerek grubu 1983’te kurmuşlardır. Bir yıl sonra ise ilk albümleri olan “Red Hot Chili Peppers”ı piyasaya sürerek müzik dünyasına giriş yapmışlardır.
Nasıl Red Hot Chili Peppers Oldular?
Bu cesur dörtlünün dostluğu lisede başlamıştı. Grup olmaya karar vermeden önce sıkı bir arkadaşlıkları vardı. Balzary’nin bugün hâlâ kullandığı ‘Flea’ lakabını takan Kiedis ve onu rock ile tanıştıran da Slovak’tır. Grubun ilk albümünün çıkışından 4 yıl kadar sonra, grup üyelerinin uyuşturucu ile mücadeleleri zorlu bir hal almaya başlamıştı. 1988 yılında Hillel Slovak’ın yüksek doz nedeniyle hayatını kaybetmesi ve Jack Irons’un bu ölümü kabul etmek istememesi sonucunda gruptan ayrılması, grubun dağılma noktasına gelmesine neden oldu.
Yeniden toparlanmalarıyla birlikte gruba gitarist John Frusciante ve davulcu Chad Smith dâhil oldu. Bu yeni kadro, Red Hot Chili Peppers’ın altın çağlarını yaşadı diyebiliriz. 1989’da çıkardıkları ‘Mother’s Milk’ albümü daha geniş kitlelere ulaşmalarını ve ilk “Altın Plak” ödüllerini kazanmalarını sağladı.
Kimyası Adında Saklı
Red Hot Chili Peppers, yaptıkları müzikle birçok janra ve tarza katkıda bulunmuştur. İlk olarak, grup funk müziğine olan ilgisiyle dikkat çekti. Funk; dans edilebilir ritimleri, vokal melodileri ve sıra dışı bas çizgileriyle öne çıkan bir türdür. Bu şekilde, enerjik gitar riffleri, sıradışı bas çalma teknikleri ve funk ritimleriyle görünür bir grup haline geldiler.
Grup, aynı zamanda punk rock etkilerini müziklerine de yansıttı. Punk rock; hızlı tempolu, enerjik ve isyankar bir müzik tarzıdır. Red Hot Chili Peppers, punk rock’ın enerjisini ve isyankâr ruhunu müziklerine yansıtarak dinamik ve hırçın bir tarz ortaya koydu.
Ayrıca, Red Hot Chili Peppers’ın müziğinde rap ve hip-hop unsurları da bulunmakta. Vokalist Anthony Kiedis, bazı şarkılarda rap tarzında vokal performansları sergilemiştir. Bu, grup müziğine farklı bir boyut katmış ve rap ile rock müziğinin başarılı bir birleşimini ortaya çıkarmıştır.
Red Hot Chili Peppers, funk, punk rock, rap, hip-hop, alternatif rock ve pop rock gibi çeşitli janraları kendi müziklerine dahil ederek benzersiz bir tarz oluşturmuştur. O dönemlerde bu türlerin bir araya gelmesini kimse hayal bile etmezken onların yapması bir ekol haline dönüşmelerini sağladı. Bu müzikal katkıları, grupların ilham almasına ve müzik dünyasında çeşitliliğin artmasına önemli bir rol oynadı. Üstelik 1985’te, henüz yolun başındayken, büyük funk ikonu George Clinton ile çalışmaya başlamaları da oldukça önemli bir detay.
Birkaç Şarkıdan Daha Fazlası
2022’de üretkenliklerini konuşturarak yıl içinde iki albüm yayımlayan grubun 1984’ten bu yana 13 başarılı albümü bulunmakta. Albümlerden bazıları onlar için dönüm noktası oldu. Gerçek çıkışlarını 1991’de çıkardıkları “Blood Sugar Sex Magik”le yaptılar. Albümün yıldız parçası “Under the Bridge” uzun süre listelerde 2 numaranın sahibi oldu ve ödüllü müzik videoları “Give It Away” singlelarının da etkisiyle albüm dünya çapında 2 milyondan fazla sattı ve bu parçalar grubun en ikonik eserleri haline geldi. Başarıları sonuçsuz kalmadı ve Grammy ile taçlandı. Hatta yılın sonunda verdikleri birkaç konserde alt grupları Pearl Jam ve Nirvana‘ydı.
Zirveye tırmanmışken, John Frusciante ağır depresyonla baş edemeyip turne ortasındayken yaptığı ani ayrılık Red Hot Chili Peppers için şok etkisi yarattı ama yola devam etmek zorundaydılar. John’un yerine Dave Navarro ekibe dâhil oldu ve birlikte ‘’One Hot Minute’’ albümünü çıkardılar (1995). Çok iyi satışlar elde etseler de bir süre sonra Navarro ile anlaşamadılar, ayrıca grubun Frusciante’ye ihtiyacı vardı. Uzak kaldığı süre boyunca Flea, Frusciante’nin zor zamanlarında yanında olmuş, desteğini bir an bile eksik etmemişti ve artık gruba dönmesi için ikna etti.
Frusciante’nin dönüşüyle beraber 1999’da çıkardıkları, hepimizin o çok sevdiği meşhur “Californication” albümünü yaptılar, bu Red Hot Chili Peppers için de bir nevi yeniden doğum gibiydi. Geçmiş yıllarda aldıkları yaraları anlattılar şarkılarında, çok zor zamanlar geçirmişlerdi ve tekrar bir aradaydılar. Acılarından beslenmeleri ve bize böyle güzel anlatmaları onları milyonlarca kez dinlememize neden oldu ve yeniden zirveye taşıdı. Dinamik şarkı yapıları ve etkileyici sözleriyle büyük bir etki yarattılar ve RHCP için artık dünya turnesi zamanı gelmişti.
Californication’dan sonra yayımlanan diğer albümler sırasıyla; ‘By The Way’, ‘Stadium Arcadium’,’ I’m With You’, ‘The Getaway’, ‘Unlimited Love’, ‘Return of the Dream Canteen’ oldu.
“I’m With You” ve “The Getaway” yine Frusciante’nin yer almadığı albümlerdi. Çünkü 2009’da kendisinin ve müziğinin değiştiğini, artık kariyerine solo devam etmek istediğini öne sürerek gruptan ayrıldı. Bunun sonucunda Red Hot Chili Peppers, Josh Klinghoffer ile 10 yıl sürecek bir yola çıktı.
O süre zarfında çıkan iki albümde de daha deneysel ve olgun davrandılar. Bu da müziklerindeki yeni bir evrimi ve farklı tarzlardaki cesaretlerini bize göstermiş oldu.
2019’da John Frusciante’nin gruba geri dönmesiyle asıl dörtlü kavuştu ve bu yaratıcılığın kaybolmadığını gösterircesine hiç hız kesmeden 2022’de iki yeni albüm yayımladılar. Detaylı incelemesine bu yazılardan ulaşabilirsiniz:
Bonus: Red Hot Chili Peppers Hakkında 3 İlginç Bilgi
- Kaliforniya Sevdaları
‘California’ kelimesini şarkılarda bu kadar sık kullanmalarının sebebi kökenlerinin oraya ait olması ve şehrin teması ile şarkılarının temalarını ilişkilendirdikleri içindir. Bu da zamanla onlar için bir marka ve espri haline gelmiştir.
2. Chad Smith ve Will Ferrell Benzerliği
Grubun davulcusu Chad Smith, ünlü komedyen Will Ferrell ile dış görünüşte büyük bir benzerlik taşımasıyla ünlüdür. Hatta bu benzerlik, ikisi arasında bir “çifte” soru-cevap yarışması düzenlenmesine bile neden olmuştur.
3. Guinnes Rekorlar Kitabı’na Girdiler
Red Hot Chili Peppers, 2006 yılında Londra’da Wembley Stadyumu’nda bir konser vererek Guinness Rekorlar Kitabı’na girdi. Bu konserde, 70.000’den fazla seyirciye performans sergileyerek en fazla izleyiciye sahip stadyum konseri rekorunu kırdılar.
Bize böyle güzel şarkıları bıraktıkları için iyi ki varlar!
Kaynakça:
Öne Çıkan Görsel https://www.rollingstone.com/pro/news/red-hot-chili-peppers-catalog-merck-mercuriadis-hipgnosis-1164617/
https://www.theravemag.com/dream-of-californication-red-hot-chili-peppers/
https://www.metalmusicarchives.com/artist/red-hot-chili-peppers
https://loudwire.com/red-hot-chili-peppers-new-album-john-frusciante/