Usta yönetmen Darren Aronofski imzalı Black Swan, Japon anime sanatçısı Satoshi Kon‘un ünlü Perfect Blue animesinin bale etrafında şekillendiği, kusursuzluk arayışı içerisindeki genç ve yetenekli balerin Nina Sayers‘ın hikayesinin anlatıldığı 2010 yapımı psikolojik gerilim filmi. Sergilenecek yeni Kuğu Gölü Balesi gösterisi için hem beyaz hem de siyah kuğunun tek bir kişi tarafından canlandırılması gerekmektedir. Genç ve hırslı balerin Nina‘nın hedefi, yeni seçilecek baş balerin rolünü kapmak ve her iki kuğuyu da canlandırıp kendi deyimiyle de dediği gibi mükemmel olmaktır.
Kuğu Gölü Balesi
Balenin unutulmazlarından biri olan Kuğu Gölü, Piyotr Ilyiç Çaykovski tarafından 1875-1876 yılları arasında bestelenen ve gerçek aşkın anlatıldığı zamansız bir klasik. Hikayede, kraliyetin düzenlediği bir baloda Prens Siegfried, annesinin isteği üzerine bir eş seçmek zorunda kalır. Siegfried, avlanmak için gittiği göl etrafında kötü büyücü Von Rothbart‘ın kuğuya dönüştürdüğü Prenses Odette‘yi görür ve oracıkta aşık olur. Kötü büyücü, prensi kandırır ve büyünün bozulmaması için elinden gelen her şeyi yapar. Odette ise yaşamı boyunca büyünün etkisinde kalmaktansa ölümü tercih eder. Odette‘nin ölümü sonrası kendisini affedemeyen Siegfried de yaşamına son verir ve büyü bozulur. Tüm çabalara rağmen hikaye mutsuz ve umutsuz bir sonla biter.
Yeni Balerin Seçiliyor
Yaşı gereği emekliliğe ayrılmaya zorlanan eski baş balerin Beth (Winona Ryder) sonrası yeni bir baş balerin arayışı başlar. Hayatını baleye adamış ve yeteneğinden kimsenin şüphe duymadığı genç balerin Nina, en uygun seçim olarak görülür: Zarif, masum, saf ve beyazdır.
Nina
Hikayedeki beyaz kuğunun sahip olduğu tüm özellikleri bünyesinde barındıran balerinimiz, seçilecek iki rolden biri olan beyaz kuğu için biçilmez kaftandır. Tam tersine kötücül siyah kuğu için ise son tercihtir.
Lily
Provalara sonradan dahil olan yeni kız Lily; korkusuz, rahat ve şehvetli hareketleri ile ortamın tüm atmosferini değiştirirken aynı zamanda hikayede bahsedilen siyah kuğuya olan benzerliği ile tüm dikkatleri üzerine çeker ve Nina‘yı oldukça rahatsız eder.
Beth
Eski baş balerin Beth, mükemmeliyetçi olması ve geçmişinde harika performanslar sergilemesi ile çoktan Nina’nın idolü haline gelmiş bir figür olarak karşımıza çıkıyor. Eski ihtişamlı günleri geride kalmış bir balerin olarak zoraki emekliliği kaldıramıyor ve kendisine zarar verme eğilimleri gösteriyor.
Thomas
Thomas, kadınların hakimiyetindeki bale dünyasının merkezindeki bir erkek olarak filmdeki yerini alıyor. Camiada bulunduğu konumu kullanarak öğrencilerinden faydalanan çıkarcı biridir. Ahlaki açıdan bakıldığında kötü bir karakter olsa da öğrencilerinin en iyi performanslarını ortaya çıkarmaları için çaba sarf eden başarılı bir bale hocasıdır.
Anne Kız İlişkisi
Filmde babanın varlığından hiç bahsedilmiyor. Annenin, kızının doğumundan bir hata olarak bahsetmesi, Nina’nın istismar sonucu dünyaya gelmiş bir çocuk olabileceğini akıllara getiriyor. Sosyal hayatları yok denecek kadar az, yakınlarında herhangi bir aile yakınları veya dostları bulunmuyor. Anne ve kız dış dünyadan izole bir şekilde yaşamlarını sürdürüyor.
Annesi, kızını birey olarak değil hala küçük kızı olarak görüyor. Nina’nın tırnakları bile annesi tarafından kesiliyor. Ergenlik ve yetişkinlik dönemlerini sağlıklı yaşamadığı, oyuncaklarla dolu pembe odasından anlaşılıyor. Yalnızca evin içinde değil aynı zamanda banyo ve kendi odasında da mahremiyeti bulunmuyor. Tüm kontrol annesinde.
Renkler
Renklerin insan psikolojisi üzerindeki etkisi azımsanamayacak kadar fazla olduğu bilinir. Filmin içinde de renkler bilinçli olarak karakter temsili için ustaca kullanılıyor. Nina, siyah kuğuya dönüşene kadar uzun süre boyunca beyaz ve tonlarında kıyafetler ile görünüyor. Tam tersine annesi ve en büyük rakibi Lily ise film boyunca siyah kıyafetler içinde görünüyor. Thomas da iyi veya kötü olduğundan tam anlamıyla emin olamadığımız bir karakter olduğu için gri tonlarında kıyafetler içinde görünüyor.
Baskı
Hem annesi Erica hem de bale hocası Thomas tarafından kendisine karşı oluşturulan baskının altında eziliyor. Mükemmel olma çabası ve hırslı bir karaktere sahip olması ise üzerindeki baskıyı zamanla gittikçe arttırıyor. Baskının bazı durumlarda insan psikolojisi üzerinde ters bir etkisi olduğu bilinir. Başkarakterimiz de aynı şekilde üzerindeki yüksek baskıyı itici güç olarak kullanıp derinlerdeki ürkütücü gücünü ortaya çıkarıyor.
Kişilik Bozukluğu
Vücudunda beliren yaralar şeklinde sanrılar görmeye başlıyor. Gerçekle hayal arasındaki çizgiyi yer yer aşıyor. Git gide karanlık tarafa sürükleniyor. Kişiliğinin tam anlamıyla bölündüğü kısmı film, ayna metaforu ile gösteriyor. Ayna, kendimizi gördüğümüz hatta kimi zaman kendimizle hesaplaştığımız yer olmasına rağmen Nina, aynaya baktığında yalnızca kendisini değil, kendisinin birden fazla yansımasını görüyor.
Karanlık Taraf
İnsanın özünde hem iyi hem de kötü tarafa sahip olduğu kabul edilir. Genelde insanlar bu iki taraftan yalnızca birini dışarı yansıtır. Nina da her ne kadar saf ve iyi bir karakter olarak gözükse de o da içinde karanlık bir taraf barındırıyor. Karakterin dönüşümü yalnızca kişilik olarak değil, aynı zamanda fiziksel olarak da gerçekleşiyor. Vücudunda kılların ve kanatların çıkması her ne kadar biz izleyenlere sembolik olarak aktarılsa da karakterimiz kendisini tam anlamıyla kuğuya dönüştürüyor: Kuğu gibi hissetmiyor, adeta bir kuğu oluyor.
Kusursuz Olmak
Finalde atlayış yapıp yatağa süzüldükten sonra kendisini tebrik etmeye gelen ekip arkadaşlarına “Mükemmeldim.” demesi, bedel ödemesine rağmen karakterimizin sonunda hiçbir pişmanlık duymadığını gösteriyor. Mükemmeliyetçi her insan gibi “Bir insan ne kadar ileri gidebilir?” sorusunun cevabını veriyor izleyenlere.
Perfect Blue
Satoshi Kon başyapıtı Perfect Blue animesiyle yalnızca konunun işlenişi olarak değil aynı zamanda yer yer sahne çekimleri olarak da büyük benzerlikler taşıyor. Black Swan konuşurken Perfect Blue animesinden ayrı düşünmek pek mümkün olmuyor. Her iki filmde de izleyici gerçeklik ile hayal arasındaki ince çizgide zaman zaman gidip geliyor. Her iki başkarakterin de gerçeklikten yavaş yavaş kopması ve finalde gerçekle acı bir şekilde yüzleşmeleri de taşıdıkları ortak özelliklerden bir diğeri olarak yer alıyor.
Teknik Özellikler
Yönetmenin Requiem for A Dream filminde unutulmaz müziklere imza atan usta besteci Clint Mansell, aynı şekilde Black Swan filmi için de harika bir iş çıkarıp filmin geneline hakim olan tüm gerilimi müzikleri ile izleyiciye aktarıyor. Natalie Portman, hiç şüphesiz kariyerinin en güçlü oyunculuk performansını sergileyip uzun süredir hak ettiği Oscar ödülünü evine götürürken sinema tarihine de unutulmaz bir karakter bırakıyor. Black Swan, özünde orijinal bir film olarak gözükmese de bütün parçaların birbiriyle uyum içinde olduğu eşsiz bir yapım olarak yönetmenin filmografi en üst sıralarındaki yerini alıyor.