“Beni ne eleştirmenler ne de başkalarının düşünceleri ilgilendiriyor. Ben bildiğim doğruyu takip ederim…”
-Brian De Palma
Renkleri olağanüstü kullanan, sevdiğimiz korku-gerilim filmlerinin mimarı; cinayet, tutku, psikolojik rahatsızlıklar gibi temaları işleyen ünlü senarist ve yönetmen Brian Russell De Palma!
1940’da İtalyan asıllı Amerikan Anthony De Palma ve Vivienne Muti‘nin üçüncü çocuğu olarak dünyaya gelen De Palma’nın babasıyla arasında iyi bir ilişki yoktu. Annesini aldatan babasının davranışlarını kaydetmek için onu gizlice takip ederdi; bu olay, De Palma‘nın 1980 yapımı Dressed to Kill filminde Keith Gordon tarafından canlandırılan genç karaktere ilham verecekti.
Colombia Üniversitesi‘nde fizik okurken Citizen Kane (1941) ve Vertigo’yu (1958) izledikten sonra film yapım sürecinden büyülenen ve filmlere ilgisi artan De Palma, 1962’de lisans derecesini aldıktan sonra Sarah Lawrence Koleji‘ne tiyatro bölümüne yüksek lisans öğrencisi olarak kaydoldu.
TCM
Ağırlıklı olarak yönetmen Alfred Hitchock‘un çalışmalarından yararlanan ve çoğunlukla erken dönem çalışmaları postmodernizmle ilişkilendirilen, filmlerinde; kameralar, fotoğraf makineleri, video kayıtları, medya araçları, aynalar, anahtar delikleri, yansımalar, rüyalar yahut ikiz karakterler, çoklu kişilikler kullanan Brian De Palma, seyircinin algısıyla oynar ve gözün ve imgenin güvenilirliğini sorgular. Bunu bazen küçük bir kamera hareketiyle, bakış açısı değiştirerek, bazen rüyaları, fantezileri, kâbusları iç içe geçirerek, bazense Kız Kardeşler (1972), Sahte Vücutlar (1984), İçimizdeki Şeytan (1992) ve Öldüren Kadın’da (2002) olduğu gibi çiftgezer temasıyla yapar.
Brian De Palma her dönem yeni anlatım teknikleri keşfediyor. Patlama’da (1981) kameranın 360 derecelik dönüşüyle sesi dahiyane bir şekilde kullandığı sahne, kesintisiz uzun planları ve bölünmüş ekran gibi imzaları başta olmak üzere nerede görsek tanıyacağımız kadrajlarıyla, Sapık’ın (1960) kısa planlarını her defasında yeniden üretmesiyle, fetiş nesneleriyle ve odak bölme, kaydırma, zoom in/zoom out gibi teknikleri bile benzersiz kılan yaratıcılığıyla stilize bir sinema.
Yılan Gözler – Snake Eyes(1998), Merhaba, Anne! – Hi! Mom (1970), Savaş Günahları – Caualties of War (1989) ve Şenlik Ateşi – The Bonfire of the Vanities (1990) gibi şahane filmerin de yönetmenliğini yapan De Palma’nın en çok ses getiren birkaç filmini inceleyelim.
Patlama – Blow Out (1981)
The New Yorker
Michelangelo Antonioni‘nin Blow-Up‘ına (1966) bir saygı duruşu niteliğinde olan filmde, bir gece geç saatlerde bir köprüde durmuş baykuşları ve diğer gece seslerini kaydederken, patlayarak köprüden nehrin derinliklerine inen bir arabaya tanık olan ses teknisyeni Jack Terry’nin (John Travolta) olayın kazadan çok cinayet sebebiyle olduğunu anlaması ve gerçeği ortaya çıkarma çabasının hikayesi.
Bir gerilim filmi olarak bugün biraz eskimiş görünse de, bölünmüş perde kullanımı, zoomlar ve çarpıcı kamera açıları ile ilgimizi çekiyor. Hikâyenin zaman zaman inandırıcılıktan uzaklaşması filme darbe vuruyor ve tadını çıkarmak için de bu kimi anlamsızlıklara takılmamak gerekiyor. “Ses” ile yola çıksa da ses ile eşleştirilen ve büyütülen görüntüler üzerinden de ilerleyen filmin ses ve görüntü kurgusu veya daha doğru bir deyiş ile sinemadaki kurgu üzerine bir film olduğunu da belirtmek gerek. Ayrıca filmin sadece Blow Up (1966) değil belki de en az onun kadar Francis Ford Coppola’nın The Conversation (1974) filminden de esintiler taşıdığını söyleyelim.
Carlito’nun Yolu – Carlito’s Way (1993)
IMDB
“Bazen bir iyilik seni bir kurşundan daha hızlı ölüme götürür.”
Başrollerini Al Pacino ve Sean Penn’in paylaştığı, Brian De Palma‘nın efsanevi yapımlarından biri. Bu kez kaçmak isteyen bir uyuşturucu baronunun hayatını canlandırmak için Pacino ile bir araya gelen De Palma, baygın romantizm tonlarıyla Michael Mann‘ın çalışmalarını hatırlatan sımsıkı sarılmış bir heyecan yolculuğunu harmanlamış. Pacino‘nun avukatı olarak Penn‘in inanılmaz derecede keyifsiz ve pis bir performansının başrolde olduğu ikili, anlaşmazlığa düşüyor.
Carlito’s Way, De Palma‘nın kariyerinin büyük başarılarından birine öncülük ediyor.
Günah Tohumu – Carrie (1976)
Beyaz perdeyi süsleyen ilk Stephen King uyarlaması olan Carrie, genç De Palma için mükemmel bir projeydi. Sektörde ilerleme kaydetmeye devam eden yönetmen, atmosferde yeteneklerine tam olarak uyan bir huzursuzluk düzeyi yaratmak için King’in romanının dehşetinden yararlandı. Başrollerini Sissy Spacek ve Jonh Travolta’nın paylaştığı yapım telekinetik güçleri olan genç bir kızın koyu dinci ve baskıcı bir annenin ellerinde güçlerini kontrol edemeyip nasıl hem kendine hem de yaşadığı çevreye zarar verdiğini anlatıyor.
Brian De Palma ekranı ikiye bölmek gibi pek çok yeniliği de bu filmde beraberinde getirmiş ve sinema dünyasında çığır açmıştır.
Dokunulmazlar – The Untouchables (1987)
NeoText
Başrollerini Kevin Costner, Sean Connary ve Al Capone rolünde harikalar yaratan Robert De Niro’nun paylaştığı yapım çok büyük ses getirmiş ve gişede rekor bir başarıya imza atmıştı. Elliot Ness’in Al Capone’u adalete teslim edişini otobiyografik olarak anlatan yapımda kaçak içkiyle bir imparatorluk kurduktan sonra, efsanevi suç patronu Al Capone (Robert De Niro) Chicago’yu katı bir şekilde yönetiyor. Bu, De Palma‘nın Dokunulmazlar’ının önermesi. Hikaye, Capone’u devirmeye çalışırken Yasaklama Ajanı Eliot Ness (Kevin Costner) ile takip ediyor, ancak en iyi çabaları bile Windy City’nin polis gücü içindeki yaygın yolsuzluk nedeniyle başarısız oluyor. Aralarında İrlandalı-Amerikalı polis Jimmy Malone’nin (Sean Connery) de bulunduğu, rüşvet veya korkuya kapılmayacak seçkin bir hukukçu grubunu işe alan Ness, Capone’u adalete teslim etme kararlılığını tazeliyor. Filmin baştan sona heyecanlı bir yolculuk olduğunu düşünüyoruz.
Görevimiz Tehlike – Mission: Impossible (1996)
IMDB
60’lı ve 70’li yıllarda çok seyredilen bir dizi olan ve ülkemizde de ‘’Görevimiz Tehlike’’ adıyla yayınlanan dizinin beyazperde uygulaması. Başrolünü Tom Cruse’un oynadığı yapım gişede büyük bir başarı getirdi ve eleştirmenler tarafından da beğeni gördü. Serinin en karanlık atmosferine sahip olan filmi olduğunu da ekleyelim.
De Palma uzun süreli diyalogsuz aksiyon sekanslarında uzman ve filmde üç kere bu sekanslarla karşılaşıyoruz: Diplomatik karşılamadaki açılış senaryosu; hassas bir bilgisayar hırsızlığı eylemi ve bir helikopterin yüksek hızlı Londra-Paris trenini takip ederek Chunnel’e doğru ilerlediği, Cruise ve tepesine kötü bir adamın tutunduğu bir kovalamaca.
Öldüren Kadın – Femme Fatale (2002)
Getty Images
Laura Ash (Rebecca Romijn), baştan çıkarıcı, öldürücü cazibeye sahip tam bir femme fatale’dır. Zorlu bir mücevher soygununun ardından, ekip arkadaşlarına kazık atarak kaçtığı Fransa’ya 7 yıl sonra bambaşka bir kimlikle dönüyor. Eski hayatını geride bıraktığını sanan Ash’in fotoğraflarını Nicolas Bardo (Antonio Banderas) adlı bir paparazzi çekerek kapak olmasına sebep olur. Gizli kimliği ortaya çıkan genç kadın, Bardo’yu da kullanarak içine düştüğü zor durumdan kurtulmaya çalışıyor.
Yaralı Yüz – Scarface (1983)
The New York Times
Amerikan pop kültürünün silinmez bir parçası. Uyuşturucu oyunundan canlı çıkabileceğini düşünen herkesi yutan, ters giden Amerikan rüyasının destansı bir tasviri olan Scarface. De Palma, Al Pacino‘dan Küba göçmeni Tony Montana’nın ikonik tasviri ve bir dizi alıntı yapılabilir repliklerle bezeli Oliver Stone senaryosu…
Filmin muazzam oyuncu kadrosunu ise Al Pacino, Steven Bauer, Michelle Pfeiffer, Mary Elizabeth Mastrantonio, Robert Loggia, Paul Shenar ve F. Murray Abraham oluşturuyor. 1980’li yılların atmosferini başarılı bir şekilde yansıtan film, Tony Montana isimli genç bir Kübalının Miami’de gangster kültürü içerisindeki hayatını ele alıyor ve Montana’nın suç ile bezenmiş hayat içerisinde yükselişiyle beraber istek ve arzularını konu ediniyor. Tony’nin Küba’dan Amerika’ya geldikten sonra burada çalışma izni için çıktığı yolculukta hayatının farklı noktalara evrilmesini konu alan film bir adamın hırsıyla beraber yapabileceklerini sinema tarihine ve zihnimize sahneleriyle adeta kazıyor.
Variety
Yönetmen Brian De Palma filmi Amerikan Sinema Filmleri Derneği’ne sunduğunda, film uyuşturucu ve şiddet sahneleri yüzünden onay alamadı. Film tekrar kurgudan geçip ikinci ve üçüncü defa kontrole gitse de yine onay alamadı. De Palma onay alabilmek için daha fazla kesme yapmayacağını söyleyince filmin yapımcısı Martin Bregmann bir grup uzmanı ve narkotik üyesini bir araya getirip filmi izletti. Onlar filmin uyuşturucu dünyasını çok iyi anlattığını ve aslında uyuşturucu karşıtı olduğu için izlenmesi gerektiğini söyleyince filmin üçüncü versiyonu “ebeveyn kontrolünde izlenebilir” olarak değerlendirildi. Aradaki farka çok da hâkim olmadıkları için De Palma’nın filmin ilk hâlini vizyona soktuğunu aylar sonra video kaseti çıktığında fark ettiler.
Kaynak:
gurkankilicaslan.com,”Blow Out- Brian De Palma”,Erişim Tarihi:12.03.2023
altyazi.net,”Beş Maddede Brian De Palma”,Erişim Tarihi:12.03.2023
movieweb.com,”Best Brian De Palma Movies”,Erişim Tarihi:12.03.2023
otekisinema.com,”Brian De Palma”,Erişim Tarihi:12.03.2023
filmloverss.com,”Scarface Hakkında Mutlaka Bilinmesi Gereken 15 Detay”,Eişim Tarihi:13.03.2023