Osmanlı Devleti’nin tüm gücüyle ayakta kalmak için çabaladığı son günlerde Enver Paşa ismi daima ön plana çıkmıştır. İttihat ve Terakki liderliği, Harbiye Nazırlığı ve Başkumandan vekili olmak üzere birçok görevde bulunmuş olan Enver Paşa, Osmanlı Devleti tarih sahnesinden çekilmeden önce görev almış son büyük komutanlardan biri olmasının yanı sıra, Abdülmecit’in torunu ve Süleyman Efendi’nin kızı olan Naciye Sultan ile evlenerek Osmanlı Hanedanlığına damat olarak katılmıştır. Saray hayatı, evlilikler, sürgün yılları ve Enver Paşa’nın şahsi yaşamına dair önemli bilgiler içeren bu eser, geçmişe dair birçok soruya cevap niteliğindedir.
- “Naciye Sultan’ın birkaç yönden önemi olduğunu söylemek gerekiyor. Bunlardan birisi, herhangi birinin değil Enver Paşa’nın eşi olmasıdır. İkincisi, Osmanlı Padişahı Sultan Abdülmecit’in torunu ve Şehzade Süleyman Efendi’nin kızı sıfatıyla bir saraylı yani Osmanoğulları hanedanının bir mensubu olmasıdır.” (s.7)
- “Bu hasret hiç bitmeyecek sanıyordum: Memlekete dönmek, çocuklarıma kavuşmak, bana erişilmez bir rüya gibi geliyordu.” (s.9)
- “Hâlâ rüya görmekten korkuyordum. Uyur da uyandığım zaman kendimi başka yerde bulurum diye içimde bir ürperti vardı.” (s.16)
- “Bir insan ömrü içine bu kadar değişiklik nasıl sığabiliyor?” (s. 24)
- “Çingeneleri seyretmeye bayılırdım. Fakat ne çare ki onlara uzaktan bakabilirdim. Hastalık bulaşma korkusu ile yanlarına yaklaşmam katiyen yasak edilmişti.” (s.25)
- “Meğerse hayat bana ne kadar maceralar ne kadar başıboş yaşayacağım seneler hazırlıyormuş!” (s.25)
- “Aile arasında birbirini ziyaret etmek diye bir adet yoktu. Hatta yan yana saraylarda oturan kardeşler bile birbirine misafirliğe gitmezdi.” (s.28)
- “Bütün hayatımıza ve refahımıza rağmen, serbest hayatın hasretini duyardık. Nitekim hiçbir şey bahasına yeniden bu tarzda bir hayata değil dönmeyi, orada bir an bile yaşamayı hatırdan geçirip arzu etmem.” (s.29)
- “Evin içinde herkes uykuda, yalnız ben uyanığım. Bu halime uyanıklık demenin de ne dereceye kadar doğru olduğunu bilemem.” (s.36)
- “Eve gelmek, babamı bulamamak, onu bir daha görememek beni çok ürkütüyor.” (s.44)
- “Cesur olanlar arkamdan gelsin. Harp etmek cesurların işidir. Ölümden korkanlar çadırlarına dönsünler. Ben şu kırk Türk askeriyle beraber hücuma geçeceğim. Biz erkekçesine ölmeyi biliriz. Düşman önünden kaçmak insanlık şanına yakışmaz.” (s.62)
- “İnsanların içinde kökleşmiş olan âdet ve örfleri birden söküp atmak çok güçtür.” (s.63)
- “Enver Paşa’yı belki birçok kimseler kibirli, sert ve haşin olarak tanımıştır. Onun öyle olduğunu zannedenler çoktur. Fakat dünyada onun kadar munis, yumuşak ve nazik bir insan tasavvur edemem. Kendisiyle yaşadığım müddetçe ağzından hiç kimse için fena bir söz işitmedim. ‘Keşki ondan biraz olsun kırılmış veya ağzından kötü bir söz duymuş olsaydım…’ diye kendi kendime çok defa düşünmüşümdür. O zaman belki kendisi hakkında fena bir hatıra besler de onu daha kolay unutabilirdim.” (s.68)
- “Enver Paşa kendisi için değil, evvela memleket sonra da benim için yaşadı.“ (s.69)
- “Bu insana o kadar sonsuz imanım vardır ki politika tenkitlerinden gayri, aleyhinde hiç kimsenin bir şey söylemesine tahammül edemem.” (s.69)
- “Köylerde yaşayanlar, şehir halkından daha saf ve açık yürekli oluyorlar. Kendilerine alaka ve samimiyet gösterenlere daha sıcak muamele ediyorlardı.” (s.76)
- “İnsana evvelden başına gelecekleri anlatsalar: ‘Ben bu kadar cefaya dayanamam, bu derecede üzülmeye tahammül edemem,’ diye kadere isyan eder, fakat dayanılmayacak cefa ve üzüntü yoktur.” (s.100)
- “…fakat yine de uzun müddet ümit kesemedim. Belki bir yanlışlık olmuştur. Belki günün birinde tekrar gelir diye bekledim.” (s.123)
- “Bazen bu hayata tamamıyla alıştığımı sanırdım. Fakat bu köksüzlük bende derin bir elem uyandırıyordu.” (s.136)
- “Her an yeni bir acı ile karşılaşmak ne kadar güç geliyordu.” (s.144)
Enver, Burak. Enver Paşa’nın Eşi Naciye Sultan’ın Anıları. Kronik Yayınları, İstanbul:2023.