Büyük Kore İmparatorluğu dönemi, Kore’nin modern tarihindeki en tartışmalı dönemlerden biridir. 1897 yılında Kral Gojong’un imparatorluk ilanıyla başlayan bu süreç, Kore’nin uluslararası alandaki güç dengelerini yeniden şekillendirmeyi ve ülkenin bağımsızlığını korumayı amaçlamıştır. Ancak, imparatorluk sisteminin uygulanması ve bu dönemin ulusal ve uluslararası etkileri; hem Koreli hem de uluslararası tarihçiler arasında çeşitli tartışmalara yol açmıştır. Ayrıca, Rusya ve Japonya ile yapılan diplomatik antlaşmalar, iç reformlar ve uluslararası ilişkilerdeki değişimler; Kore’nin modernleşme çabalarını ve bölgedeki rolünü yeniden şekillendirmiştir. Kore tarihine meraklı birisi olarak bu tartışmalı dönemin hem tarihsel hem de politik açıdan derinlemesine incelenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Kral Gojong’un Rus Büyükelçiliği’ne Sığınması

8 Ekim 1895’te Kraliçe Min, Japon askerlerinin sarayına baskın düzenlemesi sonucu suikasta uğrayarak öldürülmüştür. Kraliçe Min Suikastı de Kore tarihinde detaylarını merak ettiğim çarpıcı bir vakadır. Suikast girişimi sırasında Kral Gojong 고종 ve Veliaht Prens Sunjong 순종 ise Japon askerleri tarafından saraylarında esir alınmıştır. Kraliçe Min suikastının ardından kralın güvenliğini sağlamak, Kore hükümeti için hayati önem taşımıştır. Bu çerçevede Rusya ile görüşmeler yapılmış ve Kral Gojong’un Rusya’dan asker yardımı talep ettiği Rus hükümetine bildirilmiştir. Ancak Rus hükümeti, bölgeye yapılacak herhangi bir askeri müdahalenin bölgede gerilime sebep olabileceği nedeniyle bu teklifi reddetmiştir. Bu isteğinin reddedilmesi üzerine Kral Gojong, Seul’da bulunan Rus elçiliğine gönüllü olarak sığınma talebinde bulunmuştur.
11 Şubat 1896’da Kral Gojong ve Veliaht Prens Sunjong, Gyeongbok Sarayı’ndan Rus taraftarı hükümet görevlileri ve Rus askerlerinin yardımıyla Rus Büyükelçiliği’ne kaçırılmıştır. Kral Gojong, 11 Şubat 1896’dan 21 Şubat 1897’ye kadar bir yıldan fazla Rus korumasında ülkeyi yönetmiştir. Tabii bu durum, Rusya’nın yarımadadaki nüfuzunu artırmış ve Rusya’yı ülkenin içişlerinde söz sahibi bir devlet konumuna yükseltmiştir. Rusya’nın yarımadada bu kadar etkin hâle gelmesi, diğer bölge devletlerinin dikkatini çekerken Rusya’nın Kore’yi işgal etmek istediğine dair dedikodular ortaya atılmıştır. Ancak dönemin Rus Elçisi Waeber, Rusya’nın Kore’yi ilhak etmek veya Rus himayesi altına almak gibi bir niyetinin olmadığını net bir şekilde dile getirmiştir.

Japonya; kral ve veliahdın Rus korumasında bulunuyor olmasından rahatsızlık duyduğu için Rusya ile iş birliği yoluna gitmeye karar vermiş, Kral Gojong ve veliaht prensin Gyeongbok Sarayı’na geri dönmesini ve mevcut Kore hükümeti içindeki Japon aleyhtarı isimlerin görevlerinden uzaklaştırılmasını talep etmiştir. Böylece iki devlet arasında görüşmeler başlamış ve görüşmeler sonucu 14 Mayıs 1896’da Waeber-Komura Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşmaya göre Japonya, Kore Kralı Gojong’un kendi rızası ile Rus elçiliğinde kalmaya devam edebileceğini kabul etmiştir.
Yamagata-Lobanov Antlaşması
9 Haziran 1896’da ise iki ülke arasında Yamagata-Lobanov Antlaşması imzalanmıştır. Yamagata-Lobanov Antlaşması, kamuya açık ve gizli maddeler içermektedir. Antlaşmanın kamuya açık olan maddeleri özetle şöyledir:
- Rus ve Japon hükümetleri, Kore yarımadasındaki gereksiz harcamaları kontrol etmek ve ülkenin ekonomik durumunu dengelemek amacıyla Kore hükümetine tavsiyelerde bulunacaktır.
- Ülkenin ekonomik durumunun düzeldiği ve ülke kendi güvenliğini sağlayabilecek konuma geldiği takdirde her iki ülke de yarımadadan çekilecektir.
- Kore içindeki iletişimin devamlılığı için mevcut telgraf sistemleri Japonya’nın kontrolünde ve korumasında olacaktır.

Antlaşmadaki gizli maddelerde ise; yarımadanın güvenliğinin iç veya dış bir güç tarafından tehdit edilmesi ya da bölge içinde Japonya veya Rusya’nın ekonomik çıkarlarına zarar veren bir durum söz konusu olduğunda her iki ülke de olaylara müdahale edebilecek ve gerekirse asker takviyesi yapabileceği belirtilmektedir.
Yamagata-Lobanov Anlaşması için yapılan görüşmeler sırasında Japonya; Rusya’ya Kore yarımadasını 38. paralelden bölerek kuzeyi Rus, güneyi Japon idaresine bırakmayı tasarlayan oldukça radikal bir teklifte bulunmuştur. Buradaki 38. paralelden ülkeyi bölge teklifi oldukça dikkatimi çekmiştir. Çünkü biliyoruz ki daha sonrasında 1948 yılında Kore yarımadası 38. paralelden kuzey ve güney olarak ikiye bölünmüştür. Ancak Rusya, 1896’da bu teklifi kabul etmemiştir. Rusya’nın teklifi kabul etmemesinin nedeni daha sonrasında tüm yarımadayı işgal etme isteğinden dolayı olduğu söylense de Rusya; bu dönemde eğer teklifi kabul etmiş olsaydı hem İngiltere, Almanya, ABD gibi bölgedeki çıkarlarını arttırmaya çalışan Batılı devletlerle mücadele etmek zorunda kalacak hem de Kore’deki yerel halkın sorunlarıyla ilgilenmesi gerekecekti.

Kral Gojong’un Rus himayesine sığınması ile birlikte Rusya ile olan ilişkiler hızla gelişme göstermiş, ülkede Rusça dil okulları açılmıştır. Bu süreçte Kore hükümetinin, Rusya’dan bazı talepleri olmuştur. Bu talepler şu şekilde sıralanabilir:
- Modern bir Kore ordusu kurulana kadar Kral’ın Rusya tarafından korunması.
- Askeri eğitimler için Rus eğitmenler getirilmesi.
- Hükümet, saray ve sanayi-demiryolu girişimleri için Rus danışmanların görevlendirilmesi.
- Japonya’ya olan borcun ödenmesi için para yardımı.
- Rusya ve Kore yarımadası arasında telgraf sisteminin kurulması.

Kral Gojong’un Rus himayesinde bulunduğu süreçte Rusya yardımıyla pek çok yabancı devlet yarımadada ticaret ve yatırım ayrıcalıkları kazanmıştır. Bu duruma örnek olarak 1894’te Japonya’ya verilen Inchon-Seul demiryolu inşasının Japonya’dan alınarak 1896’da ABD’ye verilmesi gösterilebilir. Ancak ABD, 1899’da demiryolu hattını kâr edemediği için Japonlara geri satmıştır. Ayrıca İngiltere, Fransa ve Almanya da bu süreçte yarımadada maden arama ve işleme hakkı kazanmış ve ülkedeki pek çok altın, demir, gümüş ve bakır madenleri yabancıların eline geçmiştir.
Kore yarımadasında Rusya ve diğer devletler ticari çıkarlar elde ederken Japonya, bölgedeki mevcut ticaret ve nüfuzunun zarar görmesini engellemek amacıyla Rusya ile imzalanan Yamagata-Lobanov Antlaşması’nın gizli maddelerini Şubat 1987’de Kore hükümetine bildirmiştir. Böylece Japonya, Kore hükümetinin Rusya’ya karşı daha dikkatli olması gerektiğini belirtirken ülkedeki Rus egemenliğini azaltmayı planlamıştır. Ancak Kore hükümeti, bu gizli maddeleri umursamamış ve ılımlı karşılamıştır.

Ancak Yamagata-Lobanov Antlaşması’nın gizli maddelerinin açıklanması sonucu Kore halkının Ruslara karşı olan güveni sarsılmış ve Seul’da Kore’nin varlığını devam ettirebilmesi için modernleşmesi gerektiğini savunan ve Batı tarzı eğitim almış Korelilerden oluşan Bağımsızlık Kulübü olarak bilenen bir grup, kralın Rus elçiliğinden ayrılarak saraya dönmesini talep etmiştir. Talepler üzerine Kral Gojong, 21 Şubat 1897’de Rus himayesinden ayrılarak Gyeong-un Sarayı’na taşınmıştır.
Kral, her ne kadar Rus himayesinden ayrılmış olsa da Rusya ile olan ilişkiler mevcut durumuyla devam ettirilmiş ve Gyeong-un Sarayı’nın güvenliğinin sağlanmasında Rus askerlerinden yardım alınmıştır. Kralın, Gyeongbok Sarayı yerine Gyeong-un Sarayı’nı tercih etmiş olması ise Gyeong-un Sarayı’nın Seul’deki yabancı elçiliklere yakın bir konumda bulunuyor olmasıdır. Yani kralın hâlâ kendi can güvenliğinden endişe duymaya devam ettiği ve Japonya’nın etkisinde kalmaktan çekindiği yorumunu yapabilirim.
Büyük Kore İmparatorluğu’nun İlanı

Şubat 1897’de Kral Gojong; Rus himayesinden ayrılarak Gyeong-un Sarayı’na taşındıktan sonra 12 Ekim 1897’de düzenlenen ataları anma töreni esnasında, ülkenin bağımsızlığını koruyacağına ve halkın refahını devam ettireceğine dair bir yemin etmiştir. Aynı zamanda bu tören esnasında Kore’yi, Daehan Jeguk 대한제국 (Büyük Kore İmparatorluğu) olarak adlandırmış ve kendisini hwangje 황제 yani ‘imparator’ ilan etmiştir. Merhum Kraliçe Min ise İmparatoriçe Myeong-seong olarak yeniden isimlendirilmiştir.
Rusya, Eylül 1897’den sonra Kore hükümetindeki nüfuzunu kaybetmeye başlamıştır. Bunda Rus Büyükelçisi Alexis de Speyer’in kibirli davranışları ve diplomatik yetersizliği büyük rol oynamıştır. Çünkü Rus hükümeti, her ne kadar İmparator Gojong’a kendi çıkarları doğrultusunda yardım etmiş olsa da Kore içişlerine karışmamaya özen göstermiştir. Ancak Speyer, Rus hükümetinden izinsiz pek çok kez ülkenin içişlerine müdahale etmiş ve bu tutumu bir süre sonra Kore hükümetince onaylanamaz boyuta gelmiştir.

Speyer, Kore Deniz Gümrük Birliği yetkilisi İngiliz John McLeavy Brown’u görevinden alarak Rus bir yetkili atanmasını sağlamış ve bu durum İngiltere tarafından hiç hoş karşılanmamıştır. Kore hükümeti ise İngiltere ile herhangi bir gerginliğin yaşanmaması adına Brown’u, Maliye Bakanlığı danışmanı yapmıştır. Ancak Brown olayı, Rusya’nın Kore hükümetindeki nüfuzunu olumsuz etkilemiştir. Aynı zamanda Speyer’ın, İmparator Gojong’a hükümet çalışanlarından bazılarını görevden alması için baskı yapması da Rusya’nın Kore hükümetindeki etkisini ve önemini yitirmesine neden olmuştur. Kore hükümeti, Rus elçisinin bu tutumu karşında ülkedeki tüm Rus danışman ve eğitmenlerin görevlerine son vermiştir. Rusya, daha sonra Speyer’ı görevden alıp yerine başka bir yetkili göndermiş olsa da Rus-Kore ilişkileri eskisi gibi yürütülememiş ve hükümetteki Rus nüfusu zamanla zayıflamıştır.
Nishi-Rosen Protokolü

Nisan 1898’de Rusya’nın yarımadadaki etkisini kaybetmesiyle birlikte Japonya, Rusya’yla yapılan görüşmeler sonucu Mançurya’dan uzak duracağına dair Rusya’ya garanti vermiş ve Rusya’ya Kore yarımadasındaki siyasi izlencesini sonlandırmasını teklif etmiştir. Yapılan görüşmeler sonucu iki ülke arasında 25 Nisan 1898’de Nishi-Rosen Protokolü imzalanmıştır. Protokole göre; her iki ülkede Kore’nin bağımsızlığını tanımış, ülkenin içişlerine doğrudan müdahale edici hiçbir girişimde bulunmayacaklarını kabul etmişlerdir. Aynı zamanda Rusya, Japonya’nın bölgedeki ticari ve endüstri girişimlerini tanıyarak Kore ve Japonya arasındaki ticari ve sanayi hiçbir antlaşmaya müdahale etmemeyi kabul etmiştir. Nishi-Rosen Protokolü ile Rusya, Japonya’nın Kore yarımadasındaki egemenliğini kabul etmiş ve yarımadasındaki Japon etkisi tekrar yükselişe geçmiştir.
Gwangmu Reformları

İmparator Gojong, imparatorluk sistemini ilan ettikten sonra ülkedeki iç istikrarı sağlamak amacıyla yeni bir reform dönemi ilan etmiştir. Bu dönemi Gwangmu 광무 olarak adlandırmıştır. Gwangmu reform süreci, 1897-1904 yılları arasını kapsamaktadır. Bu süreçte ilk olarak daha öncesinde yürürlüğü konmuş modernleşme reformlarından Gabo 가보 reformları içinde yer alan saç topuzu kesme ve kısa saç reformu iptal edilmiş ve halk arasındaki huzursuzluklar giderilmiştir. Gwangmu reformları, batı teknolojisi ve modernleşme adımlarının Konfüçyan değerler kapsamında yorumlanarak yarımadanın modernleşmesini hedeflemiştir. Gwangmu reformları özetle şunları kapsamaktadır:
- Arazi Planlama Bakanlığı kuruldu ve yarımadada jeolojik araştırmalar yapılmaya başlandı.
- Yüksek Askeri Şura ve askeri polis teşkilatı kuruldu.
- 17 Ağustos 1899’da 9 maddelik Büyük Kore İmparatorluğu Anayasası 대한국국제 kabul edilip yürürlüğe konuldu.
- Milli marş, resmî kraliyet bayrağı, askeri armalar oluşturuldu.
- Büyük Kore İmparatorluğu toprakları dışında yaşayan Korelilerin haklarını korumak adına Vladivostok ve Jiandao bölgesinde bürolar kuruldu.
- Önceden farklı bakanlıklar altında yürütülen madencilik, demiryolları, ginseng ve sulama faaliyetleri bu dönemde Kraliyet Mülkiye Ofisi’ne bağlandı.
- Batı tarzı eğitim veren kurum ve okullar açıldı.
- Kâğıt, tekstil, silah ve cam fabrikaları kuruldu.
- Halktan alınan vergiler, ülkenin modernleşmesi adına fabrika, okul ve orduya harcanmaya başlandı.
- Başkent Seul’da telefon hattı kuruldu ve tramvay hattı oluşturuldu.
- 1899’da Uluslararası Posta Birliği üyesi olundu.

Gwangmu reform sürecinde pek çok alanda reformlar yapılmaya özen gösterilmiştir. Reformların, Batı tarzı eğitim almış ve ABD taraftarı; Bağımsızlık Kulübü üyelerinin hükümette görevlere getirildiği dönemde temelleri atılmıştır. Ancak ilerleyen süreçte ilerlemeci olarak görülen bu Batı taraftarı; hükümet görevlilerinin mevcut monarşiyi yıkarak cumhuriyet için uğraştıklarına dair çıkan suçlamalar sonucu görevden alınması, yurt dışına kaçması veya tutuklanması gibi nedenler hükümette tekrar muhafazakârların iktidarı ele geçirmesine fırsat vermiştir. Muhafazakârların hükümette güçlenmesiyle birlikte yapılmak istenen modernleşme adımları sekteye uğramış ve İmparator Gojong da reform hareketlerinin devamlılığı için çaba harcamamıştır.
Büyük Kore İmparatorluğu’nun diğer devletlerle olan ilişkileri kısaca değerlendirilecek olursa Japonya ve Rusya ile tarafsız bir politika izlenmeye çalışılırken Avrupa devletleri ve ABD ile sıkı ilişkiler kurulmaya özen gösterilmiştir. Bağımsızlık Kulübü üyelerinin hükümette görevlendirilmeleri de aslında İmparator Gojong’un Avrupa ve ABD ile daha yakın ilişkiler kurmak ve Kore’nin bağımsızlığını korumak istemesi sonucu gerçekleşmiştir.
Rus-Japon Savaşı (1904-1905)

Kasım 1899’da Çin’de patlak veren Boksör Ayaklanması, Çin’de sömürge faaliyetleri yürüten pek çok yabancı devleti tedirgin etmiştir. İsyancılar; ülke topraklarındaki yabancı faaliyetlerinin sona erdirilmesini talep ederken Çin’de yaşayan pek çok yabancıyı öldürmüş, tutuklamış veya ülkeden kovmuştur. Rusya’da Çin’deki bu iç karışıklık sırasında kendi sınır güvenliğini sağlamak ve isyandan yararlanarak Mançurya’da egemen güç konumuna gelmek için bölgeye asker çıkartması yapmış ve 1901’de ayaklanma bastırıldıktan sonra da askerlerini bölgeden geri çekmemiştir. Rus askerlerinin Mançurya’daki varlığı, İngiltere ve ABD’yi rahatsız etmiş ve bu iki devlet Rusya’ya tepki göstermiştir. Ancak bu dönemde Mançurya’daki Rus askeri hareketliliğinden en çok rahatsızlık duyan Japonya olmuştur. Çünkü Japonya, Rusya’nın Mançurya’daki faaliyetlerini hem Kore yarımadasındaki nüfuzu hem de kendi ulusal güvenliği için bir tehdit olarak görmüştür.

Japon Dışişleri Bakanı Komura Jutaro’nun şu ifadesi de Japonya’nın Kore yarımadası ve Mançurya söz konusu olunca neden ihtiyatlı olduğunu göstermektedir: “Kore, Japonya’nın kalbine saplanmaya hazır bir hançer gibidir, bu yüzden Kore’nin yabancı güçlerin eline geçmesi söz konusu dahi olamaz. Rusya’nın Mançurya ve Kore’deki faaliyetleri Kore’yi ilhak etmekle sonuçlanacaktır.”
1901 yılında Rusya ile görüşmeler yapılmış ve Mançurya’daki Rus askeri varlığına karşılık Rusya’dan Japonya’nın Kore yarımadasındaki nüfuzuna müdahale etmemesi teklif edilmiştir. Rusya’nın Mançurya’daki askeri varlığından rahatsızlık duyan İngiltere ise bölgede kendine bir müttefik arayışına girmiştir. Başta Almanya ile görüşen İngiltere, uzlaşı sağlanamadığı için Japonya ile görüşmelere başlamış ve görüşmelerin sonucunda 20 Ocak 1902’de iki devlet arasında ittifak antlaşması imzalanmıştır. Japonya ve İngiltere’nin ittifak antlaşması imzalaması Rusya’yı tedirgin etmiş ve Rusya olası bir savaş hazırlığı içine girmiştir.
Rusya, Japonya-İngiltere ittifakına karşı Fransa ile görüşmüş ve 20 Mart 1902’de iki devlet bir antlaşma imzalanmıştır. 8 Nisan 1902’de ise Rusya; Japonya’nın teklifini kabul etmiş ve Mançurya’nın Rus, Kore yarımadasının Japon nüfuzunda kalabileceğini ve Mançurya’dan kademeli olarak askerlerini çekeceğini açıklamıştır. Ancak Mançurya’dan geri çekilen askeri birliklerin başka bir bölgede konuşlandırıldığı dedikodularının artması sonucu Japonya’da Rusya ile olası bir savaşın hazırlıklarını hızlandırmıştır.

1903 yılı boyunca Rusya ve Japonya arasındaki görüşmeler devam etmiş ve Rusya, bu görüşmelerde Japonya’ya Kore’nin toprak bütünlüğünü bozacak hiçbir girişimde bulunmaması ve Mançurya’dan uzak durmasına dair bir teklif sunmuştur. Bu teklifin yarımadadaki çıkarlarına ters düştüğünün farkında olan Japonya, 6 Şubat 1904’te görüşmeleri sonlandırmış ve 8 Şubat’ta Amiral Togo kumandasındaki Japon donanması Port Arthur’da demirli Rus donanmasını bombalamıştır. Bu gelişme sonucu 10 Şubat 1904’de iki ülke birbirine savaş ilan etmiştir.

Rusya ve Japonya arasındaki gerilimin farkında olan İmparator Gojong, ülkenin bağımsızlığını korumakta zorlanacağını düşündüğünden hâlihazırda devam eden reform faaliyetlerini askıya almıştır. Rusya ve Japonya’nın yarımadada ve Kore hükümetinde baskılarının artması sonucu Ağustos 1903’te her iki devletten Kore’nin bütünlüğünün ve bağımsızlığının tanınması talep edilmiştir. Ancak bu talep, Rus ve Japon hükümetlerince görmezden gelinmiştir. Bunun üzerine olası bir savaşa hazırlık olarak 21 Ocak 1904’te Kore hükümeti, Büyük Kore İmparatorluğu’nun tarafsızlığını ilan etmiştir. Bu ilandan kısa bir süre sonra Kore karasularında Rus-Japon Savaşı patlak vermiştir.
Savaşın başlaması ile birlikte Japon askerleri, Seul’a girmiş ve Kore hükümeti ile Japonya’nın Kore topraklarında rahat hareket edebilmesini sağlayacak bir protokol imzalanmıştır. Savaşın ilerleyen aşamalarında ise Japonya; Kore yarımadası üzerinde askeri, ekonomik ve siyasi nüfuzunu arttırmış ve Kore’yi Japon askeri üssü olarak kullanmaya başlamıştır. Her ne kadar İmparator Gojong ve Kore hükümeti Japonya’nın bu tutumuna karşı gelseler de Japonya’yı engelleyebilecek güçleri olmadığından gelişmelere seyirci kalmışlardır.
Rusya, Japonya ile yapılacak savaşı kolay bir zafer olarak görmüştür. Ancak Savaşın sonunda Rusya, yenilgiyi kabul etmiş ve savaş sona ermiştir. Rusya’nın savaşı kaybetmesine neden olan iki önemli etmen vardır: Biri, Trans-Sibirya demiryolunun Rusya’nın bölgeye ulaşım sağlamasına yardımcı olan tek demiryolu olmasıdır. Bu nedenle de Rusya’nın Uzak Doğu’ya ulaşımı kısıtlanmıştır. Diğer etmen ise Rus hükümetinin dâhilindeki karışıklıklar ve çatışmalardır. Aynı zamanda Rus Çarı II. Nicholas’ın kararsızlıkları, zafer ısrarı ve yanlış stratejileri Rusya’nın savaşı kaybetmesine sebebiyet vermiştir. Japonya ise hem İngiltere tarafından desteklendiği hem de bölgede lojistik bir sorun yaşamadığı için avantajlı bir konumdadır. Ancak Rusya’nın savaşı kaybetmesindeki en kilit faktör, Rusya’nın Japonya’yı küçümsemiş olması ve Japonların hiçbir şekilde Rusya’ya karşı savaş ilan edemeyeceğine inanmış olmalarıdır.
Portsmouth Antlaşması

ABD Başkanı Roosevelt’in aracılığıyla yapılan barış görüşmeleri sonucu 5 Eylül 1905’te Portsmouth Antlaşması, iki devlet tarafından imzalanmıştır. Portsmouth Antlaşması, Kore yarımadasının kaderini belirleyen bir antlaşmadır. İmzalanan antlaşmaya göre Rusya; Japonya’nın Kore topraklarındaki tüm siyasi, ekonomik, askeri çıkarlarını kabul etmiş ve yarımadaya hiçbir şekilde müdahale etmeyeceğine garanti vermiştir. Bu antlaşmaya göre Kore yarımadası, tamamen Japonya’ya bırakılmış ve yarımadadaki Rus nüfuzu tamamen yok edilmiştir. İmparator Gojong; Kore’nin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü için ABD’den yardım talep etmiş olsa da ABD, Japonya ile yaptığı Filipinlerin ABD’ye bırakılması anlaşmasına bağlı kalarak Kore’nin Japonya’ya bırakılmasına ses çıkarmamıştır.
Rus-Japon Savaşı pek çok yönden dünya tarihi için önemlidir. İlk olarak Japonya tüm dünyaya mevcut gücünü ve gelişmişliğini kanıtlamış ve küçük bir ada devleti olan Japonya, büyük Rusya’yı yenerek sömürge altındaki tüm devlet ve uluslara umut vermiştir. Aynı zamanda savaşın iki devlet içinde büyük ekonomik ve askeri kayba neden olması; savaşta kullanılan modern silahlar, teçhizat ve iki devletin emperyalist hedefleri doğrultusunda yaşanmış ilk ‘‘modern savaş’’ olduğu için Steinberg gibi bazı tarihçiler tarafından Rus-Japon Savaşı ‘’Sıfırıncı Dünya Savaşı’’ (World War Zero) olarak değerlendirilmektedir.
Rus-Japon Savaşı’nın diğer bir önemi ise savaş gözlemciliğinin başlamasıdır. Savaşı yakından takip etmek için farklı ülkelerden gazeteciler, siviller ve askeri gözlemciler cephelere gitmiştir. Rus-Japon Savaşı, savaş gözlemciliğinin yapıldığı ilk savaş değildir ancak savaş gözlemciliğinin önem kazanmasında, kurumsallaşmasında ve profesyonelleşmesinde önemli bir etkisi olmuştur. Gözlemciler savaşta kullanılan teçhizat, malzeme ve stratejileri gözlemleyerek raporlamış ve kendi ülkelerindeki birimlere iletmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’ndan da Pertev Bey, savaşı gözlemlemesi için bölgeye gönderilmiştir.
İlhak Antlaşması’na Giden Süreçte Kore Yarımadası (1905-1910)

Portsmouth Antlaşması imzalandıktan sonra Kore yarımadası tamamen Japon nüfuzuna bırakılmıştır. Japonya, Kore’deki Japon karşıtı girişimleri ve Korelileri askeri baskı ile yönetmeye başlamış ve ölüm cezaları uygulanmaya başlanmıştır. Yarımadadaki posta, telgraf ve telefon ağları tamamen Japonya’nın kontrolüne geçmiştir. Böylece Japonya, Kore’de sıkıyönetim kurmaya başlamıştır. İmparator Gojong, Japonya’nın sıkıyönetimine karşı ABD’den yardım talebinde bulunmuş ve ABD ile görüşmeler yapılmıştır. Ancak imparator, ABD’den beklediği yardımı görememiştir. Mart 1905’de imparator, Rusya ve Çin’e elçiler göndererek Kore’nin mevcut durumunu aktarmalarını istemiştir. Fakat bu görüşmelerden de bir sonuç alınamamış, Kore yarımadası kendi kaderine ve Japonya’ya terk edilmiştir.
Japonya, İmparator Gojong’un ülkenin dış ve içişleriyle alakalı konuları yabancı devletlere anlatarak onlardan destek ve yardım talep etmesinden rahatsız olmuştur. Yarımadadaki nüfuzunu resmî olarak kabul ettirmek ve iç ve dışişlerindeki otoritesini sağlamlaştırmak için Kore hükümeti ve imparatoru, bir antlaşma yapmaya zorlamıştır. İmparator ve Kore hükümeti, başta antlaşmayı imzalamaya dirense de Japonya; hükümet görevlilerini ve bakanları tehdit, rüşvet gibi yöntemlerle kendi tarafına çekmiştir.
Eulsa Antlaşması

17 Kasım 1905’te Japon Elçi Hayashi Gonsuke ve Kore Dışişleri Bakanı Park Che-Sun arasında Eulsa Antlaşması 을사조약 imzalanmıştır. Antlaşmada, İmparator Gojong’un mührü bulunmamaktadır. Bu yüzden Kore hükümeti, Büyük Kore İmparatorluğu Anayasası’na göre bu anlaşmanın geçerli olmadığını dile getirerek kabul etmemiş olsa da bir değişiklik olmadan antlaşma yürürlüğe konulmuştur. Antlaşmanın maddeleri özetle şöyledir:
- Kore dışişleri, Tokyo’daki Japon Dışişleri Bakanlığı’na bağlanacaktır.
- Yabancı devletlerle imzalanmış mevcut antlaşmalar devam ettirilecek ancak Eulsa Anlaşması sonrasında yabancı devletlerle imzalanacak antlaşmalar Japon hükümeti aracılığıyla gerçekleştirilecektir.
- Seul’da Japon Genel Valiliği kurulacak ve bu birime Japon Genel Vali atanacaktır. Vali, ülkenin diplomatik işlerinden sorumlu olurken Kore hükümetini de temsil edecektir.
- Japonya ile imzalanmış tüm antlaşmalar, Eulsa Antlaşması’nın hükümlerine karşı olmadığı sürece devam ettirilecektir.
- Japonya, Büyük Kore İmparatorluğu’nun refah ve onurunu koruyacaktır.
Eulsa Antlaşması ile Kore yarımadası bizzat Kore hükümeti tarafından Japonya’ya teslim edilmiştir. Mevcut hükümet ve imparator sadece sembolik varlığını devam ettirirken tüm yetkilerini kaybetmiştir. Yapılan antlaşmayla birlikte Kore’nin Japonya’nın bir ili veya vilayeti hâline dönüştüğünü söyleyebiliriz. Çünkü antlaşmanın ilk iki maddesinde de görüldüğü gibi Kore’nin dışişleri, Japonya’ya bağlanmıştır ve ülke bağımsızlığını kaybetmiştir.

Eulsa Antlaşması’na göre Seul’a atanan ilk Japon Genel Valisi İto Hirobumi olmuştur. İto Hirobumi, Kore hükümeti üzerinde sıkı bir kontrol sağlamış ve hükümet görevlilerini Japonya’nın siyasi amaçları doğrultusunda belirlemiştir. Ancak İmparator Gojong, Eulsa Antlaşması’nın geçerliliğini kabul etmemiş, mevcut antlaşmanın kendisi tarafından onaylanmadığını ve geçerliliği olmadığına dair bir mektup yazarak ve Kore Günlük Haberleri Gazetesi 대한매일신보’ne göndererek yayınlatmıştır. Daha sonra ise bir mektup da İngiliz gazetesi The Tribune’a ulaştırılmış ve Kore’nin mevcut durumu, ilk kez İmparator Gojong’un ağzından dünya basınına sunulmuştur. Ancak bu çabalar sonuçsuz kalırken imparatorun Japonya’ya karşı duruşu, Japon hükümetini rahatsız etmiş ve Gojong’un tahtan indirilmesine karar verilmiştir. 16 Temmuz 1907’de Gojong’a tahtan çekilip yerini oğluna bırakması teklif edilmiş ancak Gojong, bu teklifi reddetmiştir.
19 Temmuz’da ise Japon taraftarı bakanlardan oluşan Kore hükümeti, İmparator Gojong’un halkın güvenini kaybettiğini ve imparatorluk yapmaya uygun olmadığını dile getirerek tahtan çekilmesini istemiştir. Bunun üzerine Gojong, tahtan çekilmiş ve tahta oğlu Veliaht Prens Sunjong geçmiştir.
İmparator Sunjong Dönemi

Veliaht Prens Sunjong, 20 Temmuz 1907’de imparator olarak tahta geçmiş ve 24 Temmuz’da Japonya ile yarımadadaki Japon nüfuzunu daha da kuvvetlendiren bir antlaşma imzalanmıştır. İmzalanan yeni antlaşma ile Kore’nin içişleriyle alakalı reform kararları, hükümet atamaları ve görevden almalar; yasama ve yürütme kararları Japon hükümetine devredilmiştir. Antlaşma sonrası 1 Ağustos’ta Kore ordusu, Genel Vali İto Hirobumi’nin direktifi sonucu dağıtılmış ve yarımadadaki tek askeri güç Japon ordusu olmuştur.
İmparator Sunjong’un tahta geçtiği 1907 yılından sonra yarımada hızla Japon sömürgesine dönüşmeye başlamıştır. 26 Ekim 1909’da Japon Genel Valisi İto Hirobumi’nun bir Kore milliyetçisi tarafından öldürülmesi sonucu ise Japonya, Kore hükümetini ilhak antlaşması imzalamaya zorlamıştır. 29 Ağustos 1910’da ise Japonya’yla İlhak Antlaşması imzalanmış ve ülke resmî olarak Japon sömürgesine dönüşmüştür.
Büyük Kore İmparatorluğu’na Dair Genel Düşünceler ve Tartışmalar
Büyük Kore İmparatorluğu dönemi, hem Koreli tarihçiler açısından hem de uluslararası tarihçiler açısından tartışmalı bir dönemdir. Bu döneme dair pek çok farklı görüş ve fikir ayrılığı bulunmaktadır. Bu bölümde kısaca bu fikir ayrılıklarına yer verilecektir.

Joseon Hanedanlığı’nın egemen olduğu Kore yarımadasında Kore halkından başka bir millet yaşamadığı hâlde imparatorluk sisteminin ilan edilmiş olması, ilk tartışma konularından biridir. Çünkü imparatorluklar birçok ayrı devlet veya bölgenin toplamını içinde barındıran çatılardır. Kore yarımadası içinse böyle bir durumdan söz edilemez. Ancak bu durum, Kral Gojong’un bölge devletleri ile olan güç statüsünü eşitleme ve Kore’nin bağımsızlığını koruma isteği olarak algılanmıştır. Joseon Hanedanlığı’nın imparatorluk sistemine geçmesiyle bölgedeki dinamiklerde veya yarımadanın şartlarında bir değişim olmamış, mevcut durum devam etmiştir. Bu yüzden bu düzenleme, yalnızca kâğıt üzerinde yapılmış statüsel bir değişimdir.
Her ne kadar ülkenin adı Büyük Kore İmparatorluğu olarak değiştirilmiş olsa da sosyal tabakada bu durum desteklenmemiştir. Yani halk, yaşadıkları toprakları Joseon olarak adlandırmaya devam etmiştir. Büyük Kore İmparatorluğu ifadesi, resmî yazışmalar ve kararları içeren belgeler dışında karşımıza çıkmamaktadır. Bu durum Joseon Hanedanlığı’nın Büyük Kore İmparatorluğu olarak isim değiştirmekten öteye geçemediğini tekrar kanıtlar niteliktedir.
Bu konuyla alakalı okuduğum tüm tarihi verileri gözden geçirip düşündüğümde, aslında Kral Gojong’un Büyük Kore İmparatorluğu girişiminin, Kore’nin bağımsızlığını korumak adına atılmış bir adım olduğunu söylemek doğrudur. Ancak ülke dinamikleri, fazlasıyla diğer yabancı devletlerin desteğine dayandırılmış ve bu durumda en sonunda Japonya’nın bölgede tam egemen olmasına sebebiyet vermiştir.
Aynı zamanda Büyük Kore İmparatorluğu dönemi, araştırmacı ve tarihçilerin hem fikir olduğu bir konu değildir. Bazıları bu dönemi Joseon Hanedanlığı’nın devamı olarak, bazıları Japon sömürge dönemi olarak, bazıları da Joseon Hanedanlığı’nın çöküşünün ardından devam eden imparatorluk olarak değerlendirmektedir. Yani Büyük Kore İmparatorluğu dönemi konusunda bir kafa karışıklığı mevcuttur. Kore Eğitim Bakanlığı’nın liselerde okuttuğu Guksa 국사 yani Ülke Tarihi adlı tarih kitabında bu dönem ‘’sömürge dönemi’’ altında anlatılmaktadır. Yani ülke imparatorluk sistemine geçmiş olsa da içişlerindeki ve dışişlerindeki başarısızlıklar, istenen değişimi yaratamamıştır.
Kaynakça
Akyüz, Doruk. Bir Osmanlı Kurmayının Gözünden Rus-Japon Harbi – Miralay Pertev Bey’in Gözlemleri. İstanbul: Dergâh Yayınları, 2017.
Banbal, Oktay Gökhan. Japon İşgal Döneminde Kore Yarımadası ve Uzak Doğu’nın Siyasi Görünümü (No: 399704) [Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi], 2015.
Çelik, Hatice. “On Dokuzuncu Yüzyıl Doğu Asya Sistemi’nde Dengeleme Politikaları: Kore-Rusya İlişkileri Örneği”. Cappadocia Journal of Area Studies, 2(2), (2020): 127-142.
Han, Young Woo. A Review of Korean History, Modern Contemporary Era (Cilt 3). Çev. Hahm Chai-bong Kyongsaewon, 2010.
Holcombe, Charles. Doğu Asya Tarihi: Çin, Japonya, Kore Medeniyetin Köklerinden 21. Yüzyıla Kadar. Çev. Muhammed Murtaza Özeren. İstanbul: Dergâh Yayınları, 2016.
Gökçe, Özlem & Gökmen, Mahmut Ertan. “1897-1910 Kore’nin Politik Durumu ve Dehan İmparatorluğu”. DTCF Dergisi, 56(2), (2016): 93-110.
Kim, Ki Jung. The War and US-Korean Relations. İçinde D. Wolff, S.G. Marks, B:W: Menning, D.S.V.D. Oye, J.W. Steinberg, Y. Shinji (Eds.), The Russo-Japanese War in Global Perspective: World War Zero, Vol. II (sf.467-491). Brill, 2007.
Nahm, Andrew. Korea Tradition & Transformation – A History of the Korean People. Hollym International Corp,1996.
Oğuz, Müge Kübra. Choson Krallığı’ndan Daehan İmparatorluğu’na: Kore’nin Dış Politikaları (1876-1910) (No: 538511) [Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi], 2019.
Steinberg, John. “Was the Russo-Japanese War World War Zero?”. The Russian Review, 67(1), (2008): 1-7.
Streich, Phillip & Levy, Jack. “Information, Commitment, and the Russo-Japanese War of 1904-1905”. Foreign Policy Analysis, 0, (2014): 1-23.
Zvetina, Edmund. Imperial Russian Interest and Intervention in Korea, 1860-1903 [Yüksek Lisans Tezi, Lyola University Chicago], 1952.
Kapak Görseli: Wikipedia