Mine Söğüt’ün 2019 yılında yayımlanan öykü kitabı Gergedan, yazarın kendine has yazım tarzında ilerliyor. Birbirinden farklı öykülerde, gerçeküstü ögelerle beraber bir gergedan metaforu beliriyor. Mine Söğüt öyküleriyle topluma dair konulardaki öfkesini ustalıkla okura sunuyor. Satır aralığında tanıdık bir şeyler bulacağınızı düşündüğümüz alıntıları sizler için derledik, keyifli okumalar Söylenti ailesi!
- “Hayatta kalamayacağım bir iklimde yapayalnız bırakılmışlığımın öfkesiyle…
Yeminimden döneceğim ve kendi yaratıcısına kinlenen bir gergedana dönüşeceğim.” - “Babaların edepsizce öfkelenişine, annelerin bu öfkeden edepsizce tat alışına tanık olan her kutsal çocuk, o tanıklıktan biraz daha yaşlanmış ve biraz daha eksilmiş ve biraz daha delirmiş olarak yeniden doğar.” (sf.14)
- “Korku nedir, artık hiç bilmiyorum. Bildiğim tek şey… Bu hayat bir ada… Hayırsız bir ada… Bizi ta ne zaman atmışlar bu adaya. Birbirimizi yiyoruz iştahla.” (sf.27)
- “Katiller yeniden yeniden ve yeniden doğuyorlar. Kadınları itinayla itinayla itinayla severek ve severek ve severek bir bir öldürüyorlar. Her başarılı erkeğin arkasında kabus gibi bir anne.” (sf.30)
- “Başını usulca yere eğdi ve kasıklarındaki o hiç kapanmayan yaraya baktı. Ağlayası yoktu, bir türkü mırıldandı.” (sf.37)
- “O kapıdan, o pencereden, o kurşunlardan, o piknik sepetinden, o geçmişten ve o gelecekten, korkulardan, şüphelerden, bayraklardan, dillerden, isimlerden, intikamlardan ve suçluluklardan, kinlerden, nefretlerden, sınırlardan, dağlardan, yollardan, sürgünlerden, çetelerden, her şeyden, var mı, her şeyden arkamıza bakmadan kaçıyoruz işte.” (sf.43)
- “İsimler, ah o isimler…
Eski şeyleri yinelemekten başka bir işe yaramıyorlar.” (sf.43) - “Aramayın bizi, biz kırlarda mutlu öldük.” (sf.43)
- “Dilimizdeki başka kelimeleri düşünüyorum. Ve başka dillerdeki başka kelimeleri. Onları anlamaya çalışırken insan hayatın anlamını çözüverir. Ama o çözdüğü anlam da o an ayağına, hatta boynuna dolanıverir. O yüzden anlamlar da kelimeler de aslen tehlikelidir. Denizden, fırtınadan, ve yalnızlıktan daha tehlikeli.” (sf.49)
- “Hazır mıyım?
Değilim aslında. Ne fırtınaya ne kadere ne denizkızına ne gergedana ne de bu derin ve uçsuz bucaksız yalnızlığa. Ama gemideyim. Herkes gibi. Hayalet gibi. Kadere doğru…” (sf.50) - “Peki hiç insan öldürdün mü?” diyor Passolini. Kendi katilini arar gibi.
“Peki hiç aşığını öldürdün mü?” diyor Greenaway. Aşkı arar gibi.
“Peki hiç kendini öldürdün mü? diyor Haneke. O an öldürüyorum kendimi hiçi hiçine.” (sf.53) - “Sıradanlık kötüdür diye mırıldanıyor Pasolini. Sıradan olmak kötülük için yeterlidir.” (sf.54)
- “Ceplerimizde huzursuz hikayeler. Belleklerimizde irini kurumamış yaralar. Tırnaklarımızın arası hayattan kazıdığımız kirlerle dolu. Ne geçmişe güvenimiz var, ne bugüne, ne de geleceğe.” (sf.55)
- “Sıkışan ve kararan şehrin kasvetiyle donanmışız. Onun kaybettiği bir gelecek var. Benim kaybettiğim bir geçmiş. Onun hayalleri mümkün. Benim kabuğum kırık.” (sf.58)
- “Kabul ettiğin şeylerden kendine bir kumaş gibi dokursun hayatı.” (sf.62)
- “Soru sormam hayat belirtisi ama ille de bir cevap istemem aptallık.” (sf.78)
- “Kendimi biri zannettiğim için düştüğüm derin kuyuda alamadığım nefes benim kendi kafesim.” (sf.78)
- “Her şeyden, Allah’tan, devletten, toplumdan ve babamdan ve annemden ve kendimden korktuğum için yapmadığım, yapamadığım şeylerin neticesinde katlandığım bu hayatı kendi hayatım sanmam ve bana böyle bir hayatı reva gördüğüne inandığım Allah’a sığınmam, ondan medet ummam, üstüne üstlük ondan da korkmam neticesinde şuursuzca çevirdiğim işkence gibi bir hayat çemberinde delirmekteyim.” (sf.80)
- “Öyle kolay pes etmez küfrü duasından büyük olanlar.” (sf.81)
- “Yanıbaşındaki yoksulun ve çokuluslunun yediklerini ve yemediklerini birbirinden çıkarsan elinde kalacak olan sadece vicdan.” (sf.89)
Gergedan – Büyük Küfür Kitabı / Mine Söğüt
Yapı Kredi Yayınları