Acısı hep taze olanların, dakikaları geçmeyip ömrü tükenenlerin şiiri Sevgilim Ben Şimdi… Bu şiir okura adeta dert ortağı olan gerçekçi ve yalın bir şiirdir. Cemal Süreya sade bir dille kaleme aldığı bu şiirde ayrılık ve özlem temalarını oluşturduğu imgeler ile güçlü bir zemine oturtarak adeta okurunun sesi olmuş; günlük portrelerle edebiyatın dansını kalemiyle kağıda işlemiştir.
Cemal Süreya’nın Edebi Kişiliği

Cemal Süreya hiç kuşkusuz ki şiir denilince akla ilk gelen şairlerimizdendir, şiirle ilgilenmeyen biri bile onun adından haberdardır. Fikirleri ve gerek düzyazıda gerekse şiirdeki söylemleri ile edebiyatı etkilemiş ve edebiyatımızın öncülerinden olmuştur. Onun şiirlerini anlamak için edebi kişiliğine hakim olmak önemlidir çünkü söylemek istedikleri kağıtta değil kalemindedir. Sosyal konularda da şiiri olan şairimiz aşk, cinsellik ve kadın temalı şiirleriyle ön plana çıkmış ve aşkı, kadını en güzel tasvir eden şairlerimizden olmuştur. Cemal Süreya’ya göre şiir: “Dille yangınlar yaratma sanatıdır” kendisi de bu yangınları, sade dilini güçlü metaforlar, imgeler ve söz oyunlarıyla harmanlayarak yaratmıştır. Şiirlerinde insanı kendine has dil ve anlatım özellikleriyle her yönden anlatmaya çalışmış modern ve gelenekseli harmanlayarak yapıtlar sunup toplum değerlerini göz ardı etmeden düşüncelerini şiirlerine işlemiştir.
Cemal Süreya, Aşk ve Kadın

Cemal Süreya‘nın şiirlerinde en çok kullanılan imge kadın imgesidir hatta ona göre kadın aşkın bir parçası, hayatın ise tamamıdır. Cemal Süreya’nın edebiyata ilgi duyması annesinden dinlediği halk hikâyeleriyle başlamıştır. Annesini küçük yaşta kaybeden şairimiz kendine bir anne figürü aramış ancak kötü bir üvey anneyle karşılaşmıştır. Üvey annesi yüzünden yaşadığı travmalar ile gerçek anne şefkatine daha da hasret kalan şairimiz, bu şefkati başka kadınlarda bulmaya çalışır ve her kadını annesini sevdiği gibi sever. Annesinin erken ölümü ve anne sevgisini bulamamasından dolayı onun için hem annesi hem de aradığı o sevgi ulaşılamazdır. Bundandır ki; Süreya’nın aşk şiirlerinde hep bir acı, yarım kalmışlık ve ayrılık vardır.
Şiir Tahlili

Aşk ne tuhaf şeydir belki aylar belki yıllar önce hiç tanındığın, kalabalık arasında görsen yüzünü hatırlamayacağını biri hayatına giriyor ve bir gün ansızın hayatından çıkıyor. O çıkıyor, hayat sürüyor, sen bir dakika öteye gidemiyorsun. İşte usta şair Cemal Süreya o geçmeyen dakikaları Sevgilim Ben Şimdi şiiri ile kelimelerle adeta canlandırmış.
Şiir ilk okunduğunda düz bir şiir gibi görünüyor ancak yaşadığımız acılar düşünüldüğünde ve şiirin perdesi aralandığında Cemal Süreya’nın acıyı edebi bir yoğunlukla harmanlayarak ne kadar derin bir yapıt oluşturduğunu anlayabiliriz. Acı da böyle değil mi zaten ne kadar derine inilirse o kadar kanar…
Sevgilim ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim
Elimde uçuk mavi bir kalem cebimde iki paket sigara
Hayatımız geçiyor gözlerimin önünden
Çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz
“Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz”
Cemal Süreya’nın burada mavi kalem demesinin elbette anlamı bir anlamı var. Mavi renk; yalnızlığı, üzüntüyü ve depresyonu temsil eder. Tıpkı şiirde hakim olan tema gibi. Şair geçmişi düşünürken o günlerin bir daha geri gelmeyeceği ihtimalinin farkındadır ve bu ihtimal onu derin bir huzursuzluğa sürükler.
Çiçekler, çiçekler, su verdim bu sabah çiçeklere
O gülün yüzü gülmüyor sensiz
O köklensin diye pencerede suya koyduğun devetabanı
Hepten hüzünlü bu günlerde
Gür ve coşkun bir günışığı dadanmış pencereye
Ne tuhaftır değil mi? Hep aynı yerde olan şey bir süre sonra bize tanıdık gelir o yöne baksak da fark etmeyiz bir süre sonra ancak öyle bir an gelir ki en savunmasız anında bakmazsın ama fark edersin ve o şey sana onu hatırlatır. Bu dizleri okuduğumda zihnimde bu canlandı şair hep görüyordu o gülü, devetabanını, ancak şimdi ki kadar anlamlı mıydı ya da değerli miydi bunlar?

Masada tabaklar neşesiz
Koridor ıssız
Banyoda havlular yalnız
Mutfak dersen-derbeder ve pis
Çiti orda duruyor, ekmek kutusu boş
Vantilatör soluksuz
Halılar tozlu
Giysilerimin gardropda ve şurda burda
Memo’nun oyuncak sepeti uykularda
Mavi gece lambası hevessiz
Kapı diyor ki açın beni, kapayın beni
Perdeler gömlek değiştiren yılanlar gibi
Radyo desen sessiz
Tabure sandalyalardan çekiniyor
Küçük oda karanlık ve ıssız
Burada derbeder olan ev değil aslında derbeder olan şairin zihni, kalbi hatta şairin ta kendisi ve bu nesneler durumu şair için hiçbir şey ifade etmiyor çünkü sevgili yokken hiçbir şey anlamlı gelmiyor. Şiirde devam eden, bekleyen bir hayat var ancak şiirin havasından da sezebileceğimiz gibi devam edemeyen, acı çeken bir aşık var ortada.
Her şey seni bekliyor, her şey gelmeni
İçeri girmeni
Senin elinin değmesini
Gözünün dokunmasını
Ve her şey tekrarlıyor
Seni nice sevdiğimi
Umut ve beklenti kelimeleri ne kadar pozitif kelimeler gibi gözükse de yaralayıcıdırlar. Her sabah içinde bu hislerle uyanırsın ancak gün sonunda gerçekleşmeyince koca bir yumru ile girersin yatağa ve günden güne büyür o yumru taşınmaz bir hale gelir. Ancak insanın elinde olmuyor beklememek, sevmemek, düşünmemek; bu da insanoğlunun lanetidir belki hissedebilmek ve engelleyememek…
Kaynakça
KANTER, Fatih. “Cemal Süreya Seber”. Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü, 2019, 01.09.2024
YAVUZER, M. Şahin. Cemal Süreya’nın Şiirlerinde Kadın Arketipi. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 29.07.2018: 137, 138
KARADENİZ, Mustafa, DURAN OTO, Elif. Cemal Süreya Şiirinde Kadın Görünümleri. Batman Üniversitesi Yaşam Bilimleri Dergisi. 2017: 37