Dünyanın önde gelen çağdaş sanatçılarından kabul edilen Cindy Sherman 19 ocak 1954 yılında beş kardeş arasından en küçüğü olarak New Jersey, Glen Ridge’de dünyaya geldi. Doğumundan sonra ailesiyle birlikte Long Island Huntington kasabasına taşınan Sherman’ın ailesinin sanata dair pek ilgisi yoktu; babası Charles Sherman mühendis, annesi Dorothy Sherman ise okuma güçlüğü çeken öğrencilere yardımcı olmakta olan bir öğretmendi.
1972 yılında Cindy, resim yapmaya başladığı Buffalo State Collage‘da görsel sanatlar bölümünü okudu. Burada okuduğu süre boyunca sanata olan yeteneğinin ilk ve en temel adımlarını atmış etrafındakilerin de ilgisini çekmeyi başarmıştır. Hem ikinci el dükkanlarından hem de kendi tasarımlarıyla oluşturduğu giyim tarzının, onu başkalarından farklı kılan karakterini yansıttığı söylenir. Kendi yarattığı tarzıyla, imgelerde bulduğu insan türlerinin ve klişelerin çeşitliliğini sergileyerek sanatını dönüştürmeye başlamıştır. Başlangıçta bu fikirleri resmetmeyi denese de daha sonra resmin istediği mesajları vermesi için yeterli olacağını düşünmeyip fotoğrafçılığa yönelmiştir. Fotoğrafçılığa yöneldikten sonra da günümüzde adını en çok duyuran modern ve sosyal eleştiri fotoğrafçılığının çağdaş ustası olmaya adım adım yaklaşmıştır.
Şöhretinin herkes tarafından duyulduğu New York Eyalet Üniversitesi’nde 1977 yılında, ulusal burs ile resim sanatı okumaya başlamıştır. Lakin daha sonra okuduğu bu bölümden ayrılarak fotoğrafçılık bölümüne yönelmiştir. Mezun olduktan sonra sanat camiasında adını, model olarak kendi bedenini kullandığı çığır açan çalışması; genellikle performans sanatı olarak tabir edilen – tipik kadın rollerini, özellikle sanat filmlerini anımsatan 70 siyah beyaz fotoğraftan oluşan “Untitled Film Stills” (İsimsiz Film Kareleri) sergisinde yaptığı çalışmalar ile duyurmuştur. 50’ler ve 60’lar Hollywood filmlerinden ve Avrupa sanat filmlerinden esinlenerek oluşturduğu kadın karakterlerin olduğu fotoğraflara bakıldığında sanki bir şey olacak gibidir – ya da olmuş ve bitmiş gibi. Sherman’ın yakaladığı bu “an”lar elbette döneme damga vuran çalışmalardan biri olmuştur.
Yaptığı bu çalışma 1995 yılında, MOMA (New York Modern Sanatlar Müzesi) tarafından bir milyon doların üzerinde bir fiyattan satın alınmıştır. Aynı zamanda New York’taki Modern Sanatlar Müzesi‘nde (MOMA) 2012’de yapılan bir retrospektife Cindy’nin çalışmalarını etkileyen filmlerden oluşan bir film serisi eşlik etti.
2016’da Sherman, fotoğrafçılığı da kapsayan bir kategori olan “praemium imperiale” resim ödülüne layık görüldü. Aynı yıl Broad Museum, Los Angeles ve Metro Pictures, New York’taki “Imitation of Life” sergisine bir dizi yeni fotoğrafla giriş yapmıştır, böylece Cindy’nin sanat dünyasındaki yeri de tartışmasız hale gelmiştir.

Yaptığı çalışmalarda kullandığı tekniklere ve vermek istediği mesajlara daha detaylı bakmak gerekirse eserlerinin çoğunda kadın stereotipleri üzerinde çalışmış olduğu görülür; kadınlara dair klişeleşmiş düşünceler ilgi alanı olmuştur. Lakin bu konuda kendisini diğer sanatçılardan ayıran çok önemli bir fark vardır: kadınları olduğu gibi değil erkeklerin kadınları nasıl gördüğüne dair betimlemesi. Her ne kadar kılık kıyafetlerini konusuna göre maskülen veya feminen olarak değiştirerek kamera karşısına geçip otoportresini çekmiş olsa da kendisi ”İşimde isimsiz olduğumu hissediyorum. Resimlere baktığımda kendimi hiç görmüyorum; Onlar otoportre değil. Bazen ortadan kayboluyorum” sözleriyle sanatını icra ederken kendi olmaktan çıktığını ifade etmiştir. Eserlerinin çoğu da erkek görünümünde bir kadın olduğu anlaşılır ve bu tarzı, kadınlar hakkındaki kalıplaşmış düşünceleri yıkmaya yöneliktir. Göz alıcı karakterleri canlandırırken, Cindy her zaman grotesk sanatla ilgilendiğini vurgular: “İnsanların kendilerini nasıl güzel gösterdiklerinden iğreniyorum; Diğer tarafa çok daha fazla hayran kaldım.”

Bir yandan da sanatını icra ettiği dönemde damga vurduğu konu; eserlerinde yansıttığı feminizm esintileridir. Fakat bu feminizm hepimizin sandığı gibi liberal, radikal, sosyalist veya marksist feminizm gibi türlerine ayrılmadan hatta teorik taraflarına değinmeden işlediği bir düşüncedir. Otoportrelerinde de görüleceği üzere genellikle perukları kaymıştır, protezleri soyulmuştur ve makyajı kötü bir şekilde harmanlamıştır. Bunun sebebi, tüm kimlik yapılarının yapaylığı için bir metafor olan bu uydurmaların toplumsal kurgular olduğunu vurgulamayı hedeflediğindendir. Bu sırada feminizm esintileri görülen çalışmalarıyla beraber fotoğraflarında model olmaya devam etmiştir; reklam, televizyon, film ve moda alemlerinden aldığı kadın – erkek eşitsizliği görüntülerini uyandıran kılıklara girmiştir ve bu sayede medya tarafından desteklenen bu eşitsizliğe de meydan okumuştur.
Lakin hiçbir zaman feminizmi eserlerinde açıklama, daha doğrusu yapıcı – eleştirel yaklaştığı bu durumu başkalarına kanıtlama ihtiyacında bulunmamıştır. Bunu da şu sözleriyle ”Çalışma neyse odur ve umarım feminist çalışma ya da feminist tavsiyeli bir çalışma olarak görülür, ama feminist şeyler hakkında teorik saçmalıklar yapmayacağım” ifade etmiştir. Sherman’ın fotoğraf portreleri ikinci tür politik hiciv, karikatür, grafik roman, pulp fiction, stand-up komedisi (bazı karakterleri gerçekten rahatsız edici derecede komiktir) ve diğer sosyal eleştirel disiplinler arasında; izleyicileri sanattaki ortak klişeleri ve kültürel varsayımları yeniden düşünmeye zorlayan gelenekleri genişletirken, günümüze uzanan yolculuğunda da yoğun bir şekilde temellenmiştir.
Sherman, farklı karakterlere büründüğü fotoğraf çalışmalarının hepsinde kendi bedenini kullanmış ve bu çalışmalarına herhangi bir isim vermemiştir, genellikle çalışmalarına Untitled denir ve ardından bir rakam eklenir. Böyle bir yöntemi tercih etmesinin sebebi, çalışmalarında evrenselliğe önem vermesi ve eserlerine bakan izleyicinin var olan yorum yelpazesine müdahale etmek istemeyişidir.
Kendi bedenini ve yüzünü kullandığı yüzlerce fotoğraf olmasına rağmen bunların hiçbiri kendi otoportresi değildir, ve bir sanatçının bunu yapması da kavramsal sanat açısından oldukça önem teşkil eder. Cindy Sherman şu anda New York’ta yaşamakta ve eşsiz yapıt ve teknikleriyle hâlâ daha eşsiz düşünceler yaymaktadır. Sanatsal çalışmaları dışında film yönetmenliği de yapmakta ve aynı zamanda instagram hesabında yaptığı çalışmalara benzeyen selfie’ler paylaşıyor. Son olarak cinsiyet yargılarına karşı gelen eserlerinden sadece birkaçına bir göz atalım:




Kaynak
www.theartstory.org