Copying Beethoven: Bir Hayranlıktan Fazlası

Editör:
Sedef Hızlan

Yazı İçindekiler [hide]

spot_img

2006 yılında Polonyalı yönetmen Agnieszka Holland tarafından çekilen Copying Beethoven’ın senarist koltuğunda Stephen J. Rivele ve Christopher Wilkinson oturuyor. Oyuncu kadrosunda ise; Ed Harris, Diane Kruger, Matthew Goode gibi ünlü oyuncular yer alıyor.

Ludwig van Beethoven

17 Aralık 1770 tarihinde Almanya’da doğan Beethoven, alkolik bir müzisyen olan babası Johann’dan ilk derslerini alarak müzik hayatına giriş yapmıştır. Ailesini geçindirmek için kilisede müzik yapmaya başlayan ünlü besteci; Mozart tarafından keşfedilmiş ve bir diğer ünlü besteci olan Joseph Haydn tarafından ise üstün yeteneği fark edilmiştir.

Copying Beethoven filmi; Almanyalı ünlü besteci Ludwig van Beethoven‘ın (Ed Harris) hayatının son yıllarına ve son eseri olan 9. Senfoni’yi (Symphony No. 9) yazarken yaşadıklarına odaklanıyor. Fakat konu sadece bununla sınırlı değil; hikayeye kurgusal karakter olarak eklenen Anna Holtz (Diane Kruger) isimli öğrenci, Beethoven’ın sağırlığı nedeniyle başarmakta zorluk çektiği birçok konuda ona yardımcı oluyor ve adeta onun başarısını kopyalamaya çalışıyor. Ünlü bestecinin hayatının son yıllarına, film ile birlikte eşlik ediyoruz.

Film, kısmi biyografik bir film olarak düşünülebilir ancak neredeyse tamamen kurgusal bir yapıya sahip. Ses açısından ise izleyicilere adeta müzikal bir şölen yaşatan Copying Beethoven, etkileyici bir beste ve bunun etrafında kurgulanmış bir montaj sekansıyla başlıyor. Bir at arabasında yolculuk yapmakta olan Anna Holtz isimli müzik öğrencisi, etrafındaki kimsenin duymadığı müziği duyuyor ve sanki seyirci de Holtz’un zihninin içerisinde onunla birlikte bu müziğe eşlik ediyor. Kurgu ve müziğin eşsiz uyumu ve bütün planların müzikle aynı ritime uyarak değişimi sayesinde büyüleyici bir giriş sahnesine şahit oluyoruz.

1824 yılında Viyana’da geçen filmde; Anna Holtz, bir kopyacıya ihtiyacı olan Beethoven’ın kopyacısı olmak için ünlü müzik yayıncısı Wenzel Schlemmer’ın yanına geliyor. Oldukça hasta ve yaşlı olan Schlemmer, bu genç kızı Beethoven hakkında uyarıyor. Onun ne kadar egoist ve zor bir insan olduğundan bahsediyor. Ancak Holtz oldukça hırslı ve müziğe tutkuyla bağlı bir öğrenci olduğu için duydukları bu işten vazgeçmesi için yeterli olmuyor. Beethoven’ın Holtz’u karşılaması ise kişiliğiyle ilgili ilk sinyalleri veriyor. Kendini beğenmiş ve kaba bir tavırla genç kızın bu işi beceremeyeceğini söyleyen Beethoven karşısında Holtz, oldukça özgüvenli bir tavırla yapabileceğini anlatmaya çalışıyor ve sonunda onu ikna etmeyi başarıyor. Filmin başından sonuna kadar egoistliğiyle öne çıkan Beethoven, Tanrı’nın ona müzik yeteneğini bahşettiğini sık sık vurguluyor. Ancak duyma yetisi gittikçe azaldığı için Tanrı’ya öfkelenmekten de geri kalmıyor.

“Ben zor bir insanım ama Tanrı’nın beni böyle yarattığını hatırlayınca rahatlıyorum.”

Holtz, rahibe halasının yanında manastırda yaşıyor ve sanatla pek ilgisi olmayan mühendis Martin Bauer (Matthew Goode) ile nişanlı. Bauer ise Beethoven’dan hiçbir zaman hoşlanmıyor. Beethoven ile yıldızları barışmayan bir diğer karakter ise yeğeni Karl. Beethoven’ın dünyadaki tek sevdiği insan olmasına rağmen Karl, kendisinden sadece para ihtiyacı için faydalanıyor. Beethoven, Karl’ı yavaş yavaş kaybettiği yeteneğini devralacak bir veliaht gibi gördüğü için onu zorla müziğe yönlendirmeye çalışıyor ancak bütün çabaları sonuçsuz kalıyor.

Holtz’u birçok kez konuşmalarıyla aşağılayan Beethoven, hem Holtz’un yeteneği hem de kendi çaresizliği nedeniyle bir noktadan sonra onsuz yapamayacak hale geliyor. Dolayısıyla, son çalışması olacak olan 9. Senfoni için de birlikte çalışmaya başlıyorlar.

9. Senfoninin ilk kez dinleyiciyle buluşacağı gün ise Beethoven’ın kulakları neredeyse tamamen sağırlaşıyor. Zor durumda kalan Schlemmer, Holtz’dan yardım istiyor. Oldukça şık bir tiyatro sahnesinde 300 kişilik orkestrayı yönetmesi gereken Beethoven, Holtz’un sahnenin gizli bir yerinden onu yönlendirmesi sayesinde gözleri dolduran o senfoniyi tamamlamayı başarıyor. Dakikalar süren çalışma, filmin en etkileyici sahnelerinden biri olarak öne çıkıyor. Sahnenin en trajik anı kuşkusuz, çok büyük bir alkış tufanına tutulan Beethoven’ın bunu bile duyamadığı an. Müziği iliklere kadar hissettirmeyi başaran giriş sahnesi ve bu etkileyici sahneyle birlikte yönetmen Holland’ın başarısı göze çarpıyor.

Holtz’un nişanlısı Martin ile arası Beethoven yüzünden açılıyor. Beethoven‘ın Martin’in üzerinde çalıştığı köprü maketini yıkmasının sonucunda, genç adam Holtz’u ikisi arasında seçim yapmak zorunda bırakıyor. Holtz müzik tutkusu nedeniyle Beethoven’ın yanında olmayı seçiyor. Sağlık durumu gittikçe kötüleşmeye başlayan Beethoven’la sürekli Holtz ilgileniyor. Ona beslediği hayranlık duygusundan fazlasını hissettiren bu davranışlar, seyirciye zaman zaman Holtz’un Beethoven’a aşık olabileceğini de düşündürtüyor. Beethoven’ı tıraş edip onu süngerle şefkatli bir biçimde yıkayan Holtz, çok büyük bir vefa örneği de gösteriyor. Hastalıklarıyla daha fazla mücadele edemeyen Beethoven, hayatını kaybediyor.

Yüzyıllar boyunca eskimeyecek eserler bırakan Beethoven’ın hayatının son yıllarına şahit olmak ve o yılların müziğini tüm derinliğiyle hissetmek isterseniz, bu etkileyici filme bir şans vermenizi öneririz.

spot_img
Duygu Aksoy
Duygu Aksoy
“Siz ışığı yeniden bulmak istemiyorsunuz; dünyada karanlıktan başka bir şey olmadığına emin olmak istiyorsunuz.”

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Geyik: Türk Mitolojisinin Derinliklerindeki Ruhsal Rehber

Türk mitolojisinde geyik, doğa ile insan arasındaki ilişkiyi simgeler. Ruhsal yolculuk, rehberlik ve dönüşüm figürü olarak geçmişten günümüze derin bir anlam taşır.

Alıntının Hikâyesi: Livaneli’den Aşk, Travma ve Unutabilmek Üzerine

“Aşk, bir uçurum kıyısında gözü bağlı yürümektir.”

Müziğin Kalbinin Attığı O Yer: Royal Albert Hall

1871'de açılan Royal Albert Hall yıllar boyunca birçok sanat etkinliğine tanıklık etmiştir.

İngiliz İç Savaşı: Sebepleri ve Sonuçları

17. yüzyılda İngiltere'de yaşanan iç savaş, kısa bir süreliğine de olsa Cromwell liderliğinde askeri bir yönetimi meydana getirdi.

Anadolu Turnesi: Psikedelik Bir Yolculuğun Sosyolojik Yansımaları

Alternatif rock grubu Venus Music Peace Band'in Anadolu Turnesine dair bir belgesel incelemesi.

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!