Cumhuriyet Dönemi’ne Genel Bakış
Cumhuriyet Dönemi’nin edebiyata yansıyan değişimlerini incelemeden önce dönemin siyasi ve toplumsal ortamına değinmekte fayda var. Cumhuriyet Dönemi’nin 1923-1946 yıllarının siyasi ortamını 1. Dünya Savaşı ve Millî Mücadele sonrası diğer devletlerle yapılan barış ve sınır anlaşmaları oluşturur. İlk olarak Ermenilerle Gümrü Barış Antlaşması imzalanır. Ardından Rusya ve Fransa ile antlaşma imzalanır. Lozan Barış Antlaşmasıyla birlikte Türkiye Cumhuriyeti uluslararası ilişkilerde tarihi yerini alır. 1932 yılında Türkiye Milletler Cemiyeti’ne üye olur. 1934 yılında Balkan Antantı imzalanır. Bu yıllarda Musul, Boğazlar, Hatay gibi sorunlar da vardır.
1923-1946 yılları arasındaki toplumsal ortamda baskın olan unsur çağdaşlaşma ve değişimdir. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş olması için Türk toplumuna çağdaş bir düzen getirmek istiyordu. Bunun için attığı ilk adım 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet’i ilân etmesidir. Değişimi ekonomi, eğitim, teknik, sosyal, sağlık ve kültürel alanda sürdürdü. Hilafet kaldırıldı; medenî hukuk, ceza kanunu, ticaret kanunu, deniz ticareti kanunu gibi kanunlar kabul edildi. Yeni harf inkılâbı yapıldı ve karma eğitime geçildi. Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu ve Halkevleri açıldı. Bunların yanı sıra soyadı kanununun kabul edilmesi, kılık kıyafet inkılâbının yapılması, uluslararası takvime geçiş, ölçülerde değişiklik yapılması bu dönemin toplumuna yansıyan değişimlerdi.
1923-1946 yılları arasındaki Cumhuriyet Dönemi’nin siyasi ve toplumsal resmini çizdikten sonra edebiyattaki değişimleri hikâye, roman, şiir ve tiyatro türleri üzerinden inceleyeceğiz.
Cumhuriyet Dönemi’nde Hikâye

Cumhuriyet Dönemi Türk öykücülüğü Tanzimat Dönemi’nden itibaren oluşan modern öykü geleneğinin birikimini devam ettirir. Cumhuriyet Dönemi’nden önce yazmaya başlamış ve önemli eserler vermiş Halide Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin gibi isimler Cumhuriyet Dönemi’nde de eser vermeye devam ederler. Cumhuriyet Dönemi hikayesi toplumun sosyal, ekonomik ve politik şartları ile dünya edebiyatındaki hikâyenin değişimi ve edebiyat anlayışları dikkate alınarak gelişme gösterir.
Cumhuriyet Dönemi hikayesinde sosyal ve toplumcu gerçekçi yazarlar önemli yer tutar. Sosyal ve toplumcu gerçekçi yazarların çoğu realist anlayışı benimseyen, gözlemlenebilen dış gerçekliğe odaklanan yazarlardır. Sadri Ertem, Kemal Bilbaşar, Kemal Tahir, Orhan Kemal, Samim Kocagöz, Fakir Baykurt, Aziz Nesin, Sabahattin Ali, Necati Cumalı bu grubun içerisinde bulunan yazarlardır. Bu yazarlar öykülerinde ülkenin sorunlarını veya belli bir bölgedeki sosyal sorunları eleştirel bir şekilde ele alırlar. Özellikle köy ve köylü gruplarındaki insanların hayat mücadelelerini konu edinirler. Bu durum Cumhuriyet Dönemi’nin edebiyattaki değişimine örnektir. Milli Edebiyat ile başlayan Anadolu’ya yönelme Cumhuriyet Dönemi’nde realist ve eleştirel bir yaklaşıma dönüşür.
Yazının başında değindiğimiz siyasi ve toplumsal olaylar yazarları toplumun sesi olmaya itmiştir. Yazarlar hatıra ve gözlemlerini eleştirel bir dille yazmışlardır.
Cumhuriyet Dönemi’nde Atatürk’ün çağdaşlaşma çabası öyküde dünya edebiyatını takip edip belli tarzları edebiyatımıza taşıma şeklinde yer bulmuştur. Çehov Tarzı hikâye edebiyatımızda ilk defa Memduh Şevket Esendal tarafından 1925 sonrası öykülerinde kullanılır. Memduh Şevket, Çehov Tarzı hikayelerinde gözlem ve tanıklıklarına bağlı, her gün görüp geçebileceğimiz sıradan kişi ve olayları yazar. “İhtiyar Çilingir” bu türde önemli bir öykü kitabıdır. Sait Faik de bu tarzın geniş okuyucu kitlesine tanıtılıp sevilmesini sağlar.
Cumhuriyet hikâyesinin önceki dönemlerden en büyük farklarından bir diğeri de dil ve üsluptur. Cumhuriyet Dönemi’nde yazarlar, en karmaşık olayları mekân ve insanın detaylı tasvirleriyle, kahramanın iç dünyasını çözümleyerek anlatırlar. Bu önceki dönemlere göre önemli bir gelişmedir.
Cumhuriyet Dönemi’nde Roman

Cumhuriyet Dönemi’nin ilk romancı nesli Millî Edebiyat kadrosu içinde de yer alan Halide Edip Adıvar, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Reşat Nuri Güntekin gibi isimlerden oluşur. Cumhuriyet’in ilk romanlarında yeni devletin kurulma günleri, Millî Mücadele sonrasında yaşanan siyasal değişimler konu edilmiştir. Millî Mücadele romanları da bu devrede karşımıza çıkar. Cumhuriyet’in ilanı sonrasında sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel alanda yapılan değişiklikler romanlarda konu olarak işlenmiştir. Birçok yazar bu değişiklikleri savunmuş ve halkın benimsemesine yardımcı olmuştur.
Yazarlar Cumhuriyet’i savunurken Osmanlılık ve Osmanlı Tarihi’ne karşı belli bir tutum belirlemişlerdir. Bazı yazarlar Osmanlı’yı atlayarak İslâmiyet öncesi Türk tarihini ele almış, Osmanlı’yı kötüleyip eleştirmişken bazı yazarlar Osmanlı’yı savunup yüceltmiştir.
Cumhuriyet romanında görülen bir diğer özellik ideoloji ve dünya görüşlerinin konu olarak işlenmesidir. Milliyetçilik ideolojisini millî-tarihî romanlarda, İslâmcılık düşüncesini dinî içerikli ve hidayete erme romanlarında, Marksist-Sosyalist düşüncenin edebiyata yansımasını da toplumcu gerçekçi romanlarda görürüz.
Doğu-Batı çatışması, Cumhuriyet Dönemi romanının en çok işlenen konularından biridir. Bu konunun işlendiği en bilinen eser Peyami Safa’nın Fatih Harbiye adlı eseridir. Bu konular haricinde birey, bireyin toplum içinde ve hayat karşısındaki problemleri konu edinilir. Toplum-birey çatışması ve bireyin iç çatışmasına değinilir.
Cumhuriyet Dönemi’nde Şiir

Cumhuriyet Dönemi şiirinde görülen ilk temsilciler diğer türlerde de olduğu gibi önceki dönemlerde yazmaya başlayan yazarlardır. 1. Kuşak hece şairleri, 20. Yüzyılın başında doğan, hece veznini ve sade Türkçeyi Türk şiirinde hâkim kılan şairlerdir. Orhan Seyfi, Halit Fahri, Enis Behiç, Yusuf Ziya ve Faruk Nafiz bu şairlere örnektir. Ardından 1900-1910 yılları arasında doğan hecenin ikinci kuşağı gelir. İkinci kuşağın en önemli temsilcileri Ahmet Hamdi, Ahmet Kutsi, Necip Fazıl, Ahmet Muhip ve Cahit Sıtkı’dır. Bu kuşağın önceki nesilden farklarından biri konuları derinlikli ve incelmiş duyarlılığı esas alarak yazmalarıdır.
Cumhuriyet şiirinde en büyük değişimlerden biri 1940 yılında yayımlanan Garip ön sözüyle ortaya çıkan Garip Hareketi’dir. Garip ön sözü Cumhuriyet Dönemi’ndeki ilk poetika metnidir. Orhan Veli ve arkadaşları bu ön sözde şiir ölçütlerini, teklif ettikleri yenilikleri ve öncekilerden farklarını ortaya koymuşlardır. Şiir sanatı açısından önemli iddialar ve tartışılması gereken eleştiriler bırakmışlardır. Bu ön sözdeki bazı cümleler spot niteliğindedir, ilke ve ölçütler belirtir.
Garip şiirinin en dikkat çeken özelliği mizahî dili başarıyla kullanmasıdır. İroni ve parodi gibi mizah öğelerini şiirde asli unsur olarak kullanmışlardır. Orhan Veli “Eskiler Alıyorum” şiirinde ironiyi başarılı bir şekilde kullanmıştır. Bu şiirde Hâşim’in “Bir Günün Sonunda Arzu” şiirine atıf yapmıştır. Eskileri alıp yıldız yapmak eski sayılan şeyleri yenilemektir. “Musikiye bayılıyorum” mısrasıyla şiirde musikiye yer vermiş olur. Bu musikinin de eskiye ait olduğunu göstermek içindir. Şair burada da parodi yapar. Şiirin son mısrası olan “Bir de rakı şişesinde balık olsam” mısrası Hâşim’in “Göllerde bu dem bir kamış olsam!” mısrasına atıftır. Hâşim’in şiir anlayışının ve şiirlerinin içini boşaltarak yıpratmayı amaçlar. Garip Hareketi’nden başka olarak toplumcu gerçekçi ve metafizik, mistisizm eğiliminde olan şairler vardır.
Cumhuriyet Dönemi’nde Tiyatro

1923 yılında Cumhuriyet’in ilanından sonra tiyatro diğer sanatlar gibi uygarlığın vazgeçilmez parçası olarak görülmüştür. Bu dönemde tiyatronun ilerlemesi dönemin siyasî, ekonomik ve fikrî hareketlerine bağlıdır. 1927 yılında Dârülbedâyi’nin başına Muhsin Ertuğrul getirilmiştir. Bu Türk edebiyatında tiyatronun dönüm noktalarından biri olmuştur. Muhsin Ertuğrul, yerli yazarları cesaretlendirmiş, Batı’dan çevrilen eserleri sunmuş, sahneleme, dekor alanında ve yetiştirdiği oyuncularla Türk tiyatrosunda önemli rol oynamıştır.
1930’lu yıllarda açılan Halkevleri’nin tiyatro kolları halkı eğitmek ve Atatürk ilke ve inkılaplarının benimsetilmesi amacıyla görevlendirilir.
Osmanlı döneminde tiyatro sanatı halkın ulaşabileceği bir sanattan ziyade lüks bir eğlence olarak görülürdü. Cumhuriyet dönemi‘nde medeniyetin simgesi olarak görüldüğü için bütün ülkeye yaygınlaştırılmıştır. Ayrıca uzun yıllar imparatorlukta yaşayan halka ulusçuluğu, Atatürk ilke ve inkılaplarını aktarmak için tiyatro aracı olarak görülmüştür.
Türk oyun yazarlığı Cumhuriyet Dönemi’nde tiyatronun kurumsallaşmasıyla gelişmiştir. Türk yazarları Avrupa tiyatrosundan etkilenmişlerdir. Bu Cumhuriyet Dönemi’nde çağdaşlaşma çabalarının tiyatroya yansımasıdır. Türk oyun yazarları, oyunlarda öncelikle Osmanlı toplumundan modern Türk toplumuna geçişi konu olarak seçmişlerdir. Ahmet Kutsi’nin “Köşebaşı” eseri bu geçiş dönemini en iyi anlatan eserlerdendir.
Cumhuriyet Dönemi’nde ulusçuluk edebiyat üzerinden benimsetilmeye çalışılmıştır. Bu amaç doğrultusunda tiyatro eserlerinde Türk ulusunu ve Türk yurdunu sevdirmeyi amaçlayan oyunlar yazılmış ve sergilenmiştir. Faruk Nafiz’in “Akın”, “Özyurt”, “Kahraman”; Necip Fazıl’ın “Sabır Taşı”, “Tohum”; Yaşar Nabi’nin “Mete” eserleri bu tarz eserlere örnektir.
KAYNAKÇA
- Andı, M. Fatih. “Türk Edebiyatında Roman: Cumhuriyet Devri”. Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Cilt 4, Sayı 8, 2006: 165-201.
- Fatih Andı, Yılmaz Daşçıoğlu, Mehmet Narlı, Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayını, Ağustos 2018.
- Buttanrı, Müzzeyyen. “Türk Edebiyatında Tiyatro: Cumhuriyet Devri”. Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Cilt 4, Sayı 8, 2006: 203-243.
- İsmail Çetişli, Emine Kolaç, Cumhuriyet Dönemi Türk Nesri, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayını, Ağustos 2018.
- Hasan Erkek, Nurhan Tekerek, Özdemir Nutku vd., Türk Tiyatrosu, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayını, Ocak 2019.