“Seni diğerlerinden farksız yapmaya bütün gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada, kendin olarak kalabilmek, dünyanın en zor savaşını vermek demektir.” – Öğretmenim bir bakar mısınız? /Doğan Cüceloğlu
Vefatı ile her kesimden insanı hüzne boğan saygı değer öğretmenimiz Doğan Cüceloğlu. Kendisinin de birçok kez dile getirdiği gibi önemli olan insanların akıllarında iyi kalmak ve keza vefatının ardından Doğan Cüceloğlu da “iyi insan” olarak anıldı, anılıyor ve anılacak.
Birkaç gündür Doğan Cüceloğlu’nun değerini bilip bilmediğimiz, fikirleri neler, yaşantısı nasıldı gündemde. Saygı değer bir “öğretmen” olan Doğan Cüceloğlu kimdir peki?
Mersin’in Silifke ilçesinde 11 çocuklu bir ailenin 10. çocuğu olarak dünyaya geldi Cüceloğlu, 10 yaşında kaybettiği annesin yokluğu ile kendisini “kimsesiz” hissettiğini her konuşmasında, röportajında dile getirdi. Keza Cüceloğlu ” annen yoksa kimsen yok” sözü ile nam saldı. “annem misafirliğe gitti gelecek sandım. 1 gün oldu gelmedi, 2 gün oldu, 3 gün oldu, 4 gün oldu gelmedi. Ölüm kelimesinin ne demek olduğunu biliyordum ama kavrayamamıştım. 4 gün sonunda annemin mezarına gittiğimde ölümün ne demek olduğunu anladım” sözleri ile de yaşadığı elem ve kederi bizlere derinlemesine aktardı. Bu sebepledir ki aile, anne ve baba kavramları üzerinde çok fazla durarak çocuğun psikolojisini anlatan eserler kaleme almıştır.
Cüceloğlu için şunu cümleleri sarf edebiliriz “kendi kendisini tedavi etti”. Detaylı olarak sebebini değerli hocamızın vermiş olduğu röportajdan yola çıkarak açıklamak daha uygun olur. İzah ettiği üzere; Annesinin vefatının ardından daha da çok içine kapanmıştı ve kendisini yalnız, kimsesiz hissediyordu. Ama eğitimine önem veriyordu keza başarılı da bir öğrenciydi. Liseden sonra eğitimine İstanbul Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi, Psikoloji bölümünde devam etti ve akabinde asistan olarak kariyer başlangıcına ilk adımı attı.
Cüceloğlu, “kendimle ilişkimde aşağılık duygusu vardı.” diyerek içinde yaşadığı psikolojik buhranı birçok kez dile getirdi. Peki böyle hissetmesinin sebebi neydi?
“Yaşadığım acılar her şeyi bilmediğimi, öğrenmem gereken çok şey olduğunu gösterdi ve yalnız bilgi yönünden değil, insan olarak gelişmem gerektiğine ikna oldum.”
Fakir bir aileden geliyordu. Üniversiteye başladığında dahi abisinin 13 yıl öncesinde giymiş olduğu pantolon, gömlek, ceket ile okula gidip geliyordu. Bu durum kendisini, kendi tabiri ile “ezik” hissetmesine sebebiyet veriyordur. Özellikle bu hissiyat, karşı cinsle iletişime geçmesine engel oluyordur. Ki “Kim benim yüzüme bakacak’ halini yaşadım hep. Hiçbir kıza açılamadım. Ondan dolayı hep eziklik duygusu yaşadım. Sonra farkına vardım ki hepsi benim kafamda yarattığım bir öyküydü. Kızlarla alâkası yoktu. Sınıfta İstanbullu kızlar çoğunluktaydı ve yüksek sosyo-ekonomik çevredendi onlar. Amerikan Koleji, Dame de Sion gibi okulları bitirmişlerdi. Dahası yabancı ülkeye gitmiş gelmişler, üçüncü dördüncü sınıfta eğleniyorlardı zaten.” sözlerinden de alanında bu denli başarılı olmasının sebeplerinden birinin küçüklüğünden beri psikolojik olarak travmalara sebebiyet verecek veya etkileyecek olaylarla başa çıkma çabası içinde olması olgusu anlaşılmaktadır. Cüceloğlu bu içinde yaşadığı buhranı, “ezik” hissiyatını Amerika’ya doktora eğitimi için gittiği zaman diliminde diğer kadın öğrencilerle iletişime geçerek ve “kendi kendisini tedavi ederek” aştığını sürekli olarak dile getirmiştir. Halihazırda bizlere öğrettiği en önemli şey aslında sorun olarak gördüğümüz her durumun, felaket olarak algıladığımız her yıkımın aşılmasının elimizde olduğudur.
Cüceloğlu hayatının akıbetini ve evliliğini bizlere şöyle aktarmakta “Amerika’da doktora öğrencisiyken, benim gibi doktora öğrencisi olan Kaliforniya’da doğmuş büyümüş Emily ile tanıştım ve evlendim. Evlendiğimde ne kendimi tanıyormuşum ne de evliliğin ne olduğunu. Silifke’de büyürken çevremde gördüğüm evlilik, koca, baba modelleriyle Kaliforniya’da büyümüş feminist bir Amerikalı kıza kocalık yapmaya çalıştım. Sonuç: hem ben çok ıstırap çektim hem de Emily’e acı çektirdim. Benim şimdi yüreğimi en çok yakan çocuklarıma verdiğim acılar. Onlardan dört yıl ayrı yaşadım.” bu söylemlerden şu sonuç rahatlıkla çıkartılabilmektedir: Psikoloji alanında, psikoloji bilimine kattıklarıyla, uluslararası çalışmalarıyla birçok başarı elde etmesinin arkasında yaşamış olduğu hayat yatıyor. İlmini, bilimini kendi üzerinde de teyit ede ede elde edilmiş muazzam bir başarı. Bir o kadar da tüm bunları anlatırken kendinden emin, insanlığa katkısı olması için seçili cümleler altında yatan duygusal bir birey oluşu. Cüceloğlu sadece psikoloji alanında olan bir bilim insanı, psikolog, akademisyen değildi, aynı zamanda hepimizin “öğretmeniydi”. Fikirleriyle, katkılarıyla, yol göstermeleriyle aslında hep bizimle olacak, saygıyla anılacaktır.
“Eğer birisi bir şekilde yardım etmeye körleşmişse, onun çocukluğuna bak, yetişişinde mutlaka bazı yanlış şeyler vardır, o insan olarak gelişmesinde tökezlemiştir.”
Eserlerinden ve vermiş olduğu eğitimlerden de yola çıkarak aslında topluma aşılamak istediği şeylerin temeli “iyi bir insan olmak” ve “iyi bir ebeveyn, öğretmen olmak” tır. Bizlere aktarımı ise, eğitimin ailede başladığı, etik ve ahlaki değerlerimizi ailemizden aldığımız eğitimin belirlediğidir. Topluma, iyi bir insan yetiştirirseniz, yetiştirdiğiniz çocuğun öncelikle kendisine daha sonrasında da yaşadığı topluma faydalı bir birey olacağı düşüncesini yer ettirdi. Aynı zamanda yazmış olduğu kitaplarda nasıl çocuk yetiştirilmesi gerektiğini psikoloji alanı altında anne-babalara, öğretmenlere ve okuyacak diğer bireylere aktarmaktadır.
“Hiçbir okulda nasıl ana, nasıl baba, nasıl koca olunur, yaşam yönetimi nedir, insan ilişkileri ne zaman sağlıklı olur öğretilmiyor, ayrıca bunların konuşulduğu yok.”
Saygı değer hocamızın Canan Dila ile yapmış olduğu söyleşi neticesinde biyografik eser olarak kaleme alınan ” İnsanı Ararken: Damdan Düşen Psikolog kitabından tüm yaşadıklarını, kendisi ile olan “savaşını”, neleri ve nasıl atlattığını, üstesinden geldiğini detaylı bir şekilde okuyabiliyoruz.
“Var Mısın?” adlı eserinde Cüceloğlu tarafından bize bir soru yöneltiyor: Gençliğimde gergin, stresli, mutsuz günlerim çok oldu. Kendimi suçlu hissettiğim, değersiz gördüğüm dönemler yaşadım. Şimdi hayatım anlamlı, coşkulu ve şükür duygusuyla dopdolu., Neden? İçinde yaşadığım koşulların iyileşmesinden mi? Geliştirdiğim farkındalıkların sonucu mu?
Herkesin vereceği cevap farklılık gösteriyor keza birçoğumuz belki de olumsuz şekilde yanıtlıyoruz bu soruyu. Kendimizi ne denli tanıyoruz ne olduğumuzu, nasıl birisi olduğumuzu biliyor muyuz? Nasıl yetiştik, nasıl yetiştirmeliyiz? Kendimizi nasıl geliştirmeliyiz? Tüm bu soruların cevapları Cüceloğlu tarafından 7’den 70’e hepimizin cevaplaması için tane tane kaleme alınmıştır. Eserleri geçmişten günümüze, geleceğimize ışık tutacaktır.
Bilime, eğitime, psikolojiye ve en önemlisi bizlere katıklarından dolayı, saygı ve rahmetle.
KAYNAKÇA:
http://www.dogancuceloglu.net/yasam-yolculugu/
https://www.kigem.com/fakir-ve-eziktim-hangi-kiz-bana-bakar-diye-dusunuyordum-