2021’in sonunda Netflix, Amerikan halkını ikiye bölen absürt bir kavgayı canlandırdı: Yukarı Bakın vs. Yukarı Bakmayın! (Simülasyon, gerçek hayattaki temsillerin taklitleri olarak anlaşılabilir.) Genel kanının aksine Don’t Look Up filminin yalnızca Amerikan muhafazakar siyasetini, halk kutuplaşmasını ya da iklim krizini eleştirdiğini düşünmüyorum. Don’t Look Up, tıpkı Erşan Kuneri gibi, Netflix’in son zamanlarda yaptığı çok katmanlı hiciv barındıran işlerden biri. Absürtlüğü bir tarz olarak kullanan filmin ana eleştiri konusu da tam olarak bu absürtlük: Dolayısıyla film için ‘self-refleksif‘ (öz-dönüşümlü, yani kendine dair de bir görüşü olan. Bu kavram, genellikle bir şey açıklarken kendisini de aynı bağlamda açıklamaktan vazgeçmeyen anlatılar için kullanılır). Filmde hicvedilen noktaları saydığımızda önümüze şöyle bir liste çıkıyor:
- Yeryüzüne düşmek üzere olan meteorun önemli güvenlik sorunu olup olmadığı hakkında halkın kutuplaşması,
- iklim krizi gibi bilinen hayat formunu yok edebilecek bir konunun herkesi ilgilendirmesine rağmen başka konular gibi güvenlik sorunu hâline gelmemesi,
- güvenlik sorunlarıyla siyaset kurumunun çözüm getirmedeki yetersizliği krizi,
- sermaye-devlet ilişkisinde devletin düştüğü konum ve son olarak da gerçek hayatla klasik TV anlatılarının birbirine referans oluşturması
Bunları sosyal teorideki ve siyaset bilimindeki güncel kavramlarla eşleştirebiliriz: Kutuplaşma, iklim krizi karşısında etkisiz kalma, popülist siyaset, yolsuzluk ve neoliberal düzen, simülasyon. Gerçek hayatı okurken, filmin içinde de bahsedildiği gibi, ilk bakışta anlaşılması güç olan başka bir nokta daha var: “Tıpkı filmlerdeki gibi”. Kahramanlarımız, yaşadıkları olayın tıpkı filmlerdeki gibi olduğunu düşünürken, aynı cümleyi gerçek hayatta biz de kurmuyor muyuz? Bu yazıda, gerçek olayları anlatırken film anlatılarına referans vermenin doğrudan devlet-halk ilişkisini etkilediğini Don’t Look Up üzerinden anlamaya çalışacağız.
Adam McKay, Otoriterler de Hata Yapar yazı dizisindeki ikinci filmimizin yönetmeniydi: Vice (2018). Önceki yazımızda, Vice filminde siyasetçinin ahlaki bir sorumluluk taşıdığı ve kendini bu şekilde var ettiği fikrine karşı çıkıldığını anlatmıştım. McKay, Demokrat Parti’den yana bir tavır sergilese de, Başkan Bush’un ve onun yardımcısı Dick Cheney’nin tarihin en güçlü başkan yardımcısı olmasına giden yolu ve bu gücün rasyonel bir kurum teorisine ne denli ters düştüğünü başarılı bir şekilde anlatmıştı. Aslına bakılırsa Adam McKay, bunu ‘insanların gittikçe artan mesailerde git gide daralan maaşları arasında uzun uzadıya ekonomi ve siyaset analizleri dinlemeye vaktinin olmamaması’ temeli üzerine inşa ediyordu. Bu yanıyla da hayatın neoliberal, yani uluslararası piyasanın işleyişine uygun bir düzende aktığını iddia edip bu verili düzene bir eleştiri sunuyordu.
Yazının en başına söylenmesi gerekiyor ki, Don’t Look Up filmi her ne kadar iklim krizini bir metafor olarak kullansa da iklim krizi ve dünyaya çarpan meteor farklı iki durum kurar: İklim krizi uzun süreli ve materyal etkileri ani değişimleri göstermeyen, herkesi aynı anda aynı şekilde etkilemeyen bir olgudur. Meteor çarpması ise dünyayı tek seferde, birkaç ay içerisinde gerçekleşecek ve herkesi aynı anda etkileyecek bir olgudur. Dolayısıyla kitlelerin gündemdeki olası tehdit unsurlarını öncelik sıralarına göre belirlediğini düşündüğümüzde meteor çarpması-iklim krizi benzetmesi ancak sembolik olabilir. Filmde eğer iklim krizi doğrudan kullanılsaydı filmin absürt-hiciv özelliği gerçekçi-fantastik ögelerle yer değiştirecekti. Ancak bu absürtlüğe rağmen, filmde anlatılanlar için “Yok canım, bu kadarı asla olmaz!” diyebiliyor muyuz?
Hangisi Güvenlik Sorunu? Skandalların ve Felaketlerin Ayırt Edilememesi

Gündelik hayatta yaşanan her şey siyasetin, meclisin, vekillerin, siysetçilerin ve medyanın bir konusu olmaz. Magazin haberlerinde bile aciliyet arzeden konularla daha küçük çaplı konular farklı yayın sırasına göre verilir ve yorum programlarında ona göre tartışılır. Sabah programlarında doktorların katıldığı ve alternatif sağlık bilgileri verdikleri yayınlar birbirinden farklılık gösterir, hatta verilen bilgiler bazen birbirilerini yanlışlar. Adorno’nun kültür endüstrisi mantığını göz önüne alırsak, izleyici kitlenin verili zamanda yaygın olarak çektiği sorunlar ve tüketebileceği ürünler farklılık gösterir, iyi bir yayıncı da bunu kullanarak hedef kitlesini ekrana çeker (Bernstein and Adorno, 2001: 20).
Güvenlik sorunlarıyla iligili de gerekli güvenlik organlarından yapılan açıklamaların yanı sıra siyaset ve medya da güvenlik tanımlarına müdahil oldu. Neyin öncelik ve aciliyet taşıdığı ve neyin insanların varlıklarına bir tehdit olduğu sorusu, cevaplayanına göre farklılık taşıyor. Örneğin, seküler kitleler için alkol yasağı bilinen yaşam formuna bir tehdit, dolayısıyla seküler yaşamın varlığına bir tehdit olarak algılanabilir. Bir şeyin güvenlik tehdidi olarak kabul edilmesi için her zaman fiziki bir saldırı ihtimaline gerek olmuyor. Güvenlik tehdidi hâline getirme olarak kısaca tanımlayabileceğimiz ‘güvenlikleştirme‘ kavramı da bununla alakalı: Gündelik siyasetteki konuların birincil güvenlik meselesi hâline getirilmesinin ve bunun üzerinden tartışma yollarının kapatılması. Güvenlikleştirme, bir ulusun, topluluğun ya da bireyin kendi varlığına tehdit olarak algılaması ve bunun üzerinden söylem ya da eylem geliştirmesi olarak tanımlanabilir (Buzan et al 1998).
Don’t Look Up filminde de dünyaya yaklaşan meteorun keşfinin ardından ana karakterlerimiz bunun fiziken ne kadar ciddi bir tehdit olduğunu siyasi mercilere anlatmaya çalışıyorlar. Ancak bu sistemin başında olan Amerikan başkanının tercihleri ve kendisinin tamamen siyasi imajına yüklenmesi, kapı arkasında ise izleyiciye son derece ‘cringe’ gelmesi Donald Trum-vari bir tablo çizerken kahramanlarımızı hüsrana uğratıyor. Yine de hüsrana uğrayan kahramanlarımızın bu sürece ayak uydurduğunu görüyoruz. Fiziksel tehdidi fark edip en acil güvenlik tehdidi ilan eden bilim insanları ve bunu bile güvenlik sorunu yapmamayı başarabilen bir siyasi yönetimi görünce, güvenlik tehdidi olarak düşündüğümüz şeylerin objektif değil, kitlelerin kabullenmesiyle inşa edilebilen konular olduğunu anlıyoruz.
Bir diğer önemli noktamız ise skandallaştırma. Amerikan Başkanı’nın (Maryl Streep) yasak ilişki skandalının altından kalkmak için dünyaya çarpmak üzere oluşunu kullanıyor. Sistemin çoktan bozulduğunu unutturuyor (Baudrillard, 1988), daha sonra vazgeçip belli bir seçmen kitlesine hayatın olağan akışından çıkıp uğruna savunulacak bir şey veriyor: Don’t Look Up! Dünyaya meteorun yaklaşması, yeni bir skandal doğururken, ortaya çıkan bu durumun ‘çözülecek bir mesele’, ‘günlük tartışmanın ve teknik koşulların bir parçası’ olmaktan çıkıp tamamen bir ‘skandal’ kategorisine taşınması, kahramanlarımızın deneyimlediği ‘sistemin kendisinin bir skandal olması’ gerçeğini örtüyor. Bu Amerikan başkanını rahatlatırken, ana karakterlerimizin tüm kalitesine rağmen, yöneticilerin aslında skandallar arasında yaşayıp, onları yönetmekte uzmanlaştığını, buna da ülkeyi yönetmek dediğini anlıyoruz.
Siyasetçinin Tüketim Mekanizmasına Adapte Olması

Kahramanlarımız, dünyaya yaklaşan meteorun ortak bir paydada herkesi buluşturacağını düşünseler de dünyaya meteor çarpacağı gerçeği çok da fazla yankı bulmaz. Bilim insanı olan ve meteorun objektif tehlikesinin farkında olan kahramanlarımız, bu tehdidin politik ekonomi ve sosyal politik sonuçlarına göre değerlendirildiğini görünce şaşırırlar. Filmin en çarpıcı noktalarından biri, gelmiş geçmiş en büyük dış güvenlik tehdidinin Seda Sayan-vari absürd bir sabah programında açıklanması. Olayın absürtlüğünü gözümüze sokan McKay’in düşünmemizi istediği nokta şu olsa gerek: Bu kadar inşa edilmiş gerçekliğin ve paylaşılamayan ahlakî, ekonomik, politik üstünlükler içierisinde bunların hepsini aynı anda tehdit eden şeyin, insanların karakterlerinin tüketiminin en çılgın boyuta ulaştığı sabah programında açıklanması, neoliberal düzenin piyasa şartlarını topluma enjekte ederken neyi aşırıya kaçırdığını gösteriyor: Hiçbir şey gerçek değil, gerçek olan tek şey herhangi bir fenomenin tüketilebilirliği. Öyle ki, Leonardo Dicaprio’nun canlandırığı profesörümüz, kendini sabah programının sunucusuyla ilişki yaşarken buluyor.
Bilimin tamamen liyakat değeriyle başlayıp tamamen tüketim değerine ve absürt eğlenceye dönüştürüldüğü yerde ayartıcılığı görüyoruz: Gerçek ile taklit arasındaki gerilim, Baudrillard’a göre ayartıcılıktır. McKay, ayartıcılığın bu boyutunu profesörümüzün cinselliğiyle ve meritokrasinin sistem içerisinde yok oluşuyla açıklıyor. Hâlen daha meritokratik değerlere sahip çıkmaya çalışan diğer kahramanımız ise sistemden dışlanıyor.
Dünyaya yaklaşan meteorun ortak bir paydada herkesi buluşturacağını düşünseler de dünyaya meteor çarpacağı gerçeği çok da fazla yankı bulmaz. Dolayısıyla, sabah programında açıklanan, artık gerçeküstü diğer popüler kültür ürünleriyle bir farkı kalmayan tehlikemiz, politik ekonomik çıkarlara kurban gitmeden önce, objektif güvenlik tehdidi diye bir şeyin neredeyse imkansız olduğunu ortaya çıkarıyor.
Filmin sonunda ise dünyada inşa edilen güç ilişkilerinden yalnızca materyal güç ilişkilerinin kaldığını görüyoruz. Sistemin en başındaki kişiler, Amerikan Başkanı, tamamen kitleyi ve kendini ekonomik olarak destekleyen dinamikleri göz önüne alıyor. Kitlenin tehdit olarak gördüklerini değiştirebiliyor, konuyu kitleler arasında tüketilen ahlakî ayrımlara getirebiliyor: “Yukarı Bak!” vs. “Yukarı Bakma!” Güvenlik, arzu, talep ve sahte katılımcılığın insanı en başa götürmesi: İnsan doğası kötü müdür? Yönetmenimizin cevabı, Thomas Hobbes’u aratmıyor.
Kaynakça:
Baudrillard, J. (1994). Simulacra and simulation. University of Michigan press.
Buzan, B., Wæver, O., & De Wilde, J. (1998). Security: A new framework for analysis. Lynne Rienner Publishers.
J. M. Bernstein, Adorno, T. W. (2001). The culture industry: Selected essays on mass culture. Psychology Press.
Peoples, C., & Vaughan-Williams, N. (2020). Critical security studies: An introduction. Routledge.
İnternet kaynakları:
Parkinson, Emily (2022). ‘Don’t Look Up is All Message, No Movie’, The Queens University Journal, Received: 10-20-2022, https://www.queensjournal.ca/story/2022-01-20/lifestyle/dont-look-up-is-all-message-no-movie/#:~:text=In%20Don%27t%20Look%20Up,have%20become%20to%20the%20world.