De Profundis, André Gide’in ‘Büyük bir yazar değildi ama; kelimenin tam anlamıyla büyük bir hayat adamıydı’ diye bahsettiği yakın dostu Oscar Wilde’in eseridir. Kitap olma amacıyla yazılmayan, Fransızca anlamı ‘derinlerden gelen’ olan, dışavurumun satırlara yansımasıyla büyük bir esere dönüşen bir kitaptır.
Can yayınlarında, Wilde’in yakın dostu André Gide’in ön sözüyle başlayan eser, Oscar Wilde’in, Reading Hapishanesinden, aşığı Alfred Douglas’a yazdığı mektuplardan oluşuyor. Mektupları okudukça Wilde ile empati kuruyor ve ‘Bu kentin ahlakını iyice bozduğumu umuyorum’ diye bir cümle kurmasına sebep olan toplum baskısının ağırlığını hissediyoruz.
Wilde, eşcinsel olduğu için yaşadığı dönemde ahlaksızlık suçlamalarıyla yargılanmış ve iki yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. Onun yaşadığı bu sıkıntılı günlerde, aşığı Alfred’in babasının, Wilde’a duyduğu öfkenin payı da vardır. Oscar Wilde’ın iki yılını geçirdiği bu hapishanede kitap, oyun veya yazı yazılması yasaktı. Sadece mektuba izin veriliyordu ve Wilde, tahta bir yatakta iki yıl boyunca sevgilisine mektup yazdı.
Hedonist bir yaşamı benimseyen ve bunu eserlerine de yansıtan Oscar Wilde, aşk mektuplarında bildiğimizin tam tersine, büyük aşkı yüzünden acı suçlamalarda bulunan, sitemkâr ve bir o kadar kederli bir Oscar Wilde olarak karşımıza çıkıyor. Başlarda öfke ile yazılan mektuplar bir süre sonra yerini dingin ve sakin satırlara bırakıyor. Wilde bu mektuplarda sadece aşkını değil, aynı zamanda değişen düşünce dünyasını da yansıtmıştır. Hapishanede geçirdiği zaman ve yaşadığı olayların bu değişimde payı büyüktür. Öyle ki, hapishanede geçirdiği zamanları ‘Reading Zindanı Baladı’ adlı şiirinde de yazmıştır.
Wilde, zıt duyguların harmanlanmış olarak yer aldığı bu mektupları yazdı fakat bu mektuplar aşığına hiçbir zaman ulaşmadı. Wilde’ın da rahat hayata düşkünlüğünden ve savurganlığından şikayet ettiği aşığı Alfred Douglas, normal yaşamına devam etmiş ve bu durumu çok umursamamıştır.
Wilde, hapishaneden çıktığında ise tamamıyla değişmiş, farklı biri olmuştu, arkadaşlarının deyimiyle ‘görülecek halde değildi’. Bu değişimi kendisinin söylediği bu sözlerden de anlayabiliriz; “Hapis beni tümüyle değiştirdi. Bende bunu umuyordum. Bosie (Alfred’in takma ismi) korkunç; bunu anlayamıyor. Aynı hayatı sürdüremeyeceğimi anlamıyor; başkalarını beni değiştirmekle suçluyor. Ama insan asla eski yaşamına geri dönmemeli.’’ Kendisinin de dediği gibi eski Oscar Wilde değildi fakat toplumun ona bakışı değişmedi. Üstelik çevresinde bulunan kişi sayısı da gittikçe azaldı; cenazesine sadece yedi kişi katıldı.
De Profundis’den birkaç satır;
“Şimdi içimde gizli kalan bir yanım bana dünyada hiçbir şeyin, hele acı çekmenin kesinlikle anlamsız olamayacağını söylüyor.’’
“Seninle ilişkide insan ya her şeyi sana feda etmek ya da seni feda etmek zorundaydı. Başka seçenek yoktu.”
“Biz kederin maskaralarıyız. Kalbi kırık palyaçolarız.”
“Ahlakın bana yararı yok, ben doğuştan ahlakçılığa karşı biriyim. Kurallara değil, istisnalara göre yaratılmış insanlardanım. Tanrıların bana yararı yok, cennetin güzelliğini de, cehennemin dehşetini de kendi içimde buldum.’’
“Ben sana hayatımı verdim, sense insanın en aşağılık, en alçak tutkularını, nefret, gurur ve hırsı doyurmak için benim hayatımı harcadın.”