Şiire Açılan İnziva: Tevfik Fikret’in Kendini Eve Kapatması

Editör:
Sinem Aykın, Ayşe Olgun
spot_img

Türk edebiyatına en değerli eserleri kazandıran bir içe dönüş, umudumuzu yeşerten büyük bir küskünlük… Bu yazıda öğrenilmeye değer büyük bir tezatlığı, Tevfik Fikret‘in kendini eve kapatmasını inceliyoruz.

Tevfik Fikret Kimdir?

aa

Tevfik Fikret, en kısa tanımıyla Osmanlı Devleti‘nin Batılılaşma hareketlerini entelektüel ve politik fikir dünyasıyla etkileyen bir aydın, şair ve Türkçe öğretmenidir.

Eğitimini Galatasaray Sultânîsi‘nde tamamlamış olup bu okulda hayatının dönüm noktasına ulaşmıştır. Fikir dünyası Sultânî eğitimi döneminde gelişirken buna sebep olan en önemli etken ise Recaizade Ekrem, Muallim Naci, Muallim Feyzi gibi isimlerin eğitiminden geçmiş olmasıdır. Ufkunu açan öğretmenleri sayesinde Türk külliyatı Tevfik Fikret’i tanıma şansı elde etmiştir.

Memuriyet Yılları ve Şair Kimliği

Tevfik Fikret dostları ve oğlu Haluk | Gazete Kadıköy

Eğitim hayatını tamamlamasının ardından Hariciye Nezareti İstişare Odası’nda kâtip olarak çalışmaya başladı fakat bu görevinden aynı sene içerisinde istifa etti. Bu istifanın nedeni ise bir hayal kırıklığıydı. Fikret, umduğu iş hayatını bu görevinde bulamadı, yeterince çalışmadığını dile getirdi. Öyle ki gecikmeli ödenecek olan maaşını almayı kabul etmemiş, bu maaşı hak etmediğini düşünmüştür.

İş hayatına memuriyet üzerinden farklı yerlerde şans veren Tevfik Fikret‘in hayatındaki yeni dönem Mekteb-î Sultânî‘ye Türkçe öğretmeni olarak atanması ile başladı. Kendisinde büyük bir yer edinen okula bu kez öğretmen sıfatı ile giriyordu. Muallim Naci‘nin vefatı üzerine okulda edebiyat öğretmeni olarak görev yapmaya devam etti. Dönemin hükümetinin bütçeyi kısması ve memur maaşlarını azaltması üzerine protesto amacıyla okuldan ayrılıp kendi dünyasına çekildi. Bu geri çekilme yıllar sonra hayatını dolduracağı inzivaya da hazırlamıştı kendini.

Memuriyetinden ayrıldığı bu dönem onun kalemine iyi gelmiş, üretkenlik açısından büyük başarılar elde etmiştir. Aynı zamanda oğlu Haluk‘un dünyaya gelmesi ile hayatına yeni bakışlar kazandıran Tevfik Fikret şiirleriyle ismini duyurmaya devam eder. Daha önce Mirsad ve Malumat dergilerinde yayımlanan şiirleri ile tanınan Fikret, bu kez hayatını değiştirecek bir döneme giriş yapmıştır. Bu yeni dönemi başlatan hamle Recaizade Ekrem‘in katkısıyla özünde bir bilim dergisi olan Servet-i Fünun‘un edebiyat dergisi haline getirilmesiydi. Yeni biçimini kazanan derginin yönetici görevini üstlenen isim ise Tevfik Fikret oldu.

Fikir Hayatı

Gerçek Gazetesi

Servet-i Fünun dergisinin kendini edebiyatın kollarına bırakmasıyla bu dergide Tevfik Fikret‘in yanında pek çok ünlü isim kendine yer bulmuştur. Bunlardan bazıları Halit Ziya, Cenap Şahabettin,  Samipaşazade SezaiHüseyin Cahit, Mehmet Rauf, İsmail Safa, Hüseyin Siret‘tir. Dergi için kalemlerini bileyen bu isimler yalnızca basılı yayına katkılarıyla kalmayıp aynı zamanda Türk edebiyatına ihtiyacı olduğu yeni bakışı getirmişlerdir. Usta isimler bu kez kendilerine yeni bir isim koyar: Edebiyat-ı Cedide.

Edebiyat-ı Cedide, dönemi içerisinde bir topluluk olarak edebiyatta yeniliği savunmuş; hisli kelimeleri, şiirin soyluluğunu ve ağırlığını eserlerinde baskın bir halde kullanmayı tercih etmiştir. Sanatı sanat olarak ele almayı amaçlayan bu topluluk dönemde oldukça sık rastlanan toplumsal olay ve temaları eserlerinden uzak tutmuş, ağdalı dili ile kendine has olmanın adımlarını atmıştır. Bu “herkesten uzak olma” da denebilen fikri okumak zor değildir Tevfik Fikret‘in şiirlerinde.

Kimseden ümmîd-i feyz etmem, dilenmem perr-ü-bâl
Kendi cevvim, kendi eflâkimde kendim tâirim,
İnhinâ tavk-ı esâretten girandır boynuma;
Fikri hür, irfanı hür, vicdânı hür bir şâirim.
(Kimseden Ümmid-i Feyz Etmem, Tevfik Fikret)

Edebiyat-ı Cedide topluluğunda ismi en ön sıralarda parlayan Tevfik Fikret‘in toplumdan ve özellikle siyasetten uzak olan duygu yüklü edebi anlayışı zamanla kendini değişimin kollarında buldu. Bu değişimi etkileyen en önemli faktör ise o dönemde hızla düşüşe geçen Osmanlı Devleti gelişmeleri idi. Halk bitmek bilmeyen savaşa, yoksulluğa, verilen şehitlere alışmaya çalışıyorken Tevfik Fikret isimli aydın gözlerini bambaşka bir yeniliğe açıyordu. Bu kez kaleminin mürekkebi şu satırları yazdı:

Silin bulutları, silkin zılâl-i ehvâli;
Ziyâ içinde koşun bir halâs-ı meşkûra.
Ümidimiz bu: Ölürsek de biz, yaşar mutlaka.
Vatan sizinle, şu zindan karanlığından uzak!
(Sabah Olursa, Tevfik Fikret)

Her şiirinde bir temadan fazlası olarak yer verdiği “vatan” meselesi onun daimi uğraşı idi. Batıcılık fikri ile ismi sıkı sıkıya bağlı olan Tevfik Fikret yaşadığı dönemde yapılan yanlışları ve doğruları çok iyi gözlemliyordu. Yaşamakta olduğu hayal kırıklığı dönemin diğer şairlerindeki romantizmden çok uzaktı, o evini kaybeden bir vatanseverin hisleriyle yazıyordu. Bir çözüm arıyordu bu evi yangından kurtarmak için.

Yaşadığı her dakikada yapılan yanlıştan dönülmesi adına sesini yükselten usta ozan kimi zaman hor görüldü, zaman zaman kendisinden nefret edildi. Tüm bunlara rağmen onu anlayan, kavrayan, ufku açık okuyucuları oldu. Bu isimlerden en önemlisi ise kuşkusuz Mustafa Kemal‘di. Tevfik Fikret kendi döneminde çabaladığı kurtuluşu, bilginin ışığında ulu öndere aşılamıştı.

Ferda şiiri Atatürk’ün Fikret‘in kaleminden en beğendiği şiiridir. Ferda, “yarın” demektir. Atatürk de Fikret gibi gençliği, cumhuriyetin geleceğinin, Türk devriminin, yarının en büyük güvencesi görmüştür. Fikret için de her şey gençlik içindir ve gençliğe sorumluluklarını hatırlatır. Her duyuşumda bana umut dolduran, çalışmanın ve sorumluluğun önemini hissettiren bu şaheserden bir parçayı sizlere sunuyorum.

Yükselmeli, dokunmalı alnın semâlara;
Doymaz beşer dedikleri kuş, i’tilâlara…
Uğraş, didin, düşün, ara, bul, koş, atıl, bağır;
Durmak zamanı geçti, çalışmak zamanıdır!

İstibdat Dönemi ve Kin

İstibdat Döneminde posta yoluyla halka ulaştırılan Tokmak gazetesi

Tevfik Fikret bir muhalif değil, doğru ve hak yanında var olan bir aydındı. Pek çok kişi tarafından yanlış yorumlamalara maruz kalması ona dair hakikatin bilinmesindeki zorunluluğu artırmaktadır. Öyledir ki Fikret şairlik hayatının ilk yıllarında -memuriyetinden istifa ettiği döneme de denk gelir- sarayı, padişahı, yönetimi öven pek çok şiir kaleme almış ve padişaha olan övgüsünü eksik bırakmamıştır. Bu şiirlerinden biri ise Sitayiş-i Hazreti Şehriyâri’dir. Aynı zamanda padişah II. Abdülhamit‘in doğum günü vesilesi ile kaleme aldığı uzun bir şiiri bulunmaktadır.

II. Abdülhamit‘in sıkı yönetim kararı Tevfik Fikret‘in düşünce dünyasında sapma yaşatmamış, aksine hakikati ve hakkı aramaya kendini daha da adayan güçlü bir şair ortaya çıkarmıştı. Şiirlerinde sezilmesinde güçlük çekilmeyen kin, haksızlığa uğramanın verdiği başkaldırı, taşlama yapmaktan çekinmeyen cesur tutumların başlama noktası tam olarak bilinmese de İstibdat döneminin amaçlarına Tevfik Fikret’in şiirlerinde ulaşamadığı kesindi. Sıkı yönetimden nasibini alan pek çok sessizi Tevfik Fikret şiirleriyle konuşturmayı başarıyordu.

Artık yeter fikri susturduğunuz,
yerini hiç bir şey tutamaz bu dünyada
zincirsiz, kelepçesiz yaşamanın.
Hadi gidin tarih korusun sizi,
-haydutlara en iyi sığınaktır gece-,
gidin, yok olun siz de o mezarlıkta.
İşte müjdelerin en güzeli,
işte en gerçek özgürlük
düşümüzdeki gelecek çağlarda:
Ne savaş, ne savaşan, ne salgın,
ne saltanat, ne yoksulluk, ne ezen, ne ezilen,
ne yakınma, ne de zulmün kahrı,
ne tapılan, ne tapan,
ben benim, sen de sen!
(Tarih-i Kadim, Tevfik Fikret)

Ozanın en yakın dostlarından olan Hüseyin Cahit, Tevfik Fikret‘in bu kısıtlayıcı istibdat dönemi karşıtlığını şu sözlerle anlatır:

“Fikret en çok Abdülhamit ve İstibdat Dönemi aleyhine söz söylerken coşardı. Yanımızda yabancı bulunmadığı zamanlar, sohbet mevzusu edebiyattan sonra bu idi. Fikret lâkırdılarında gayet nezih ve ciddi olduğu halde Abdülhamit’e ve onun istibdatına karşı duyduğu kin, kendisine bizim eski alaturka tarzda hicviyeler yazmaya bile sevketmişti.”

 

Aşiyan’da Bir Bülbül Öter

Tevfik Fikretin Çalışma Odası

Fikret‘in kendini eve kapatma düşüncesini geçmiş yıllarda kendisine yapılan asılsız suçlamalar ve gözaltılar doğurmuştur. Kişinin egemenliğini sonuna kadar savunup bunun uğruna yaşamını sürdüren bir düşünür için onun yaşadıkları kendisini olduğu kadar edebi çalışmalarını sürdürdüğü arkadaşlarını da zorlamaktaydı. İleriki dönemlerde alınacak istibdat kararına göz kırpan kısıtlamalar entelektüel girişimlerin önünü kesiyordu. Tüm bu yaşananlara karşılık Edebiyat-ı Cedide şairleri geleceklerini görmekte güçlük çekiyordu. Adeta “sis” kaplamıştı bir sonraki günlerini.

İşte tüm bu ümitsizlik onları herkesten, her şeyden uzakta yaşama isteğine itiyordu. Tevfik Fikret ve dostları Hüseyin CahitMehmet RaufHüseyin Kazım ve Dr. Esat Yeni Zelanda’ya taşınıp hayatlarını sürdürme düşüncesine kapılmıştı. Bunu gerçekleştiremeyince Hüseyin Kazım’ın Manisa’daki çiftliğine yerleşmeyi düşündüler fakat Tevfik Fikret bu düşünceleri bir kenara bırakıp cesur olmayı seçti. Fakat tüm bu hayaller, yaşananlar onun hayatının ileriki döneminde yaşayacağı inzivasının temelini oluşturdu.

Servet-i Fünûnun kapanması, baskıcı yönetimden duyduğu karamsarlık, arkadaşları Hüseyin Siret ve İsmail Safa‘nın sürgüne gönderilmesi, 1902’de kız kardeşi Sıdıka‘yı kaybetmesi, babasının Irak’a sürülmesi ve 1905’te babasını da kaybetmesi, Tevfik Fikret‘i çok yıpratmıştı. Tüm bu sebeplerle Tevfik Fikret 1900-1908 yılları arasında kendini Aşiyan adındaki evine kapattı.

Tevfik Fikret‘in kendini eve kapatması onun için bir inziva olsa da edebi bir dönüm noktasıdır adeta. Hissettiği kin, karamsarlık, yaşadığı tüm üzüntü ile birleşince Tevfik Fikret bu hislerin dizelerden taştığı şiirler yazar. Bu şiirlerden en meşhuru ise elbette Sis şiiridir. Fikret’in “Sis” şiiri dönemin sosyal ve siyasal özelliklerini yansıtan önemli bir edebi eserdir.

Ahmet Hamdi Tanpınar Sis şiirini “Abdülhamit devrinin bir hasta odasını andıran vehimli İstabul’unun geniş bir visionda toplanmış bütün bir romanı” ve “korkunç bir beddua” olarak tanımlar.

Sis Şiiri Hakkında

Cengiz Bektaş Abdülmecit Efendinin Sis Tablosunun Önünde

Nedim ve Nâbî gibi şairler İstanbul’u yüksek bir medeniyet ülkesi olarak tasvir ederken Tevfik Fikret, Abdülhamit’in istibdat yönetimi altındaki dış dünya ile derin bir ümitsizlik ve yalnızlık ruh hali içerisinde bulunan kendi iç dünyasını birleştirerek Sis şiirini yazar. Bu şiir Tevfik Fikret Aşiyan’da polisler tarafından göz hapsindeyken yoğun bir sıkışmışlık, öfke hali içerisinde yazılmıştır. Aşiyan’ın pencerelerinden kendini gösteren boğaz manzarasını sabah saatlerinde kaplayan sis, Fikret’e ilham kaynağı olmuş ve bir başyapıt çıkarmıştır ortaya.

Ruşen Eşref Ünaydın Tevfik Fikret adlı eserinde Sis şiirinin yazıldığı ortamı şu sözlerle anlatır:

“O sıralarda bir polis her gün evini gözaltında bulundururmuş, rutubetli bir şubat günü sis denize olanca kesafeti ile çökmüş. Akşama kadar suların üstünden sıyrılamamış. Polisin duvarı ile sisin duvarı arasında kalan şair, o gün bütün bir devri bütün dertleriyle duymuş.”

Sis şiiri Osmanlı tarihi açısından büyük bir önem taşımakla birlikte Tevfik Fikret‘in ömrünü geçirdiği, sayısız şiire konu olan İstanbul’a duyduğu öfkeyi, dargınlığı bildirir. Bundandır ki İstanbul hakkında hayranlık barındıran pek çok şiir arasında Sis şiirinin bendeki yeri ayrıdır. Çünkü o, her şeyin değişebileceğini; dönemde alınan kararların insanın hayatını, sevgisini, tercihini değiştirebileceğini gösterirken İstanbul’a küskündür. Bu küskünlük Tevfik Fikret’in kendisini eve kapatması ile de bağlantılıdır, her gün gözlerine bakan o güzel manzaradan dahi bıkmıştır Fikret. Bu hissettikleri kısıtlanmış insanı aydınlatmaktadır. Hem de en başarılı, en şairane, en cesur yoldan… Bize hayattaki sisleri silip atacak yarınların güneşini gösteren usta şair Tevfik Fikret’i saygıyla anıyoruz.


Kaynakça

  1. Andı, M. Fatih. Saray Karşısında Tevfik Fikret. DergiPark. Web. Erişim Tarihi: 01.09.2024
  2. 1878-1907 Dönemi Dergileri. Seyriadem. Web. Erişim Tarihi: 02.09.2024
  3. Tevfik Fikret Kimdir. İndigo Dergisi. Web. Erişim Tarihi: 04.09.2024
  4. Tevfik Fikret’in Atatürk’ü Etkileyen Yönleri, Anka Enstitüsü. Web. Erişim Tarihi: 06.09.2024
  5. Tevfik Fikret ve Sis Şiiri, Dibace. Web. Erişim Tarihi: 08.09.2024
  6. Cengiz Bektaş’ın çektiği Aşiyan Tevfik Fikret Müzesi fotoğrafları. Salt Araştırma. Web. Erişim Tarihi: 08.09.2024
spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.

HBO Max’te İzleyebileceğiniz Yapımlar

İşte HBO Max'te izleyebileceğiniz yapımlar.

Exulansis: Anlaşılamamanın Getirdiği Vazgeçiş

Exulansis, kişinin anlaşılamayacağını düşünerek kendini anlatmaktan vazgeçişini konu alır.

Şahane Hatalar : Kendi Maceranı Kendin Yarat

Sadece hataların sonuçlarına odaklanmak yerine, bu hataların insanları nasıl şekillendirdiğini ve nasıl birer öğrenme fırsatı sunduğunu ele alan sıra dışı kitap: Şahane Hatalar.

Yahya Kemal Şiirlerinde Yedi Farklı Tema

"İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar." Türk edebiyatına hayalinden kelimeler armağan ve miras bırakan Yahya Kemal Beyatlı.