2014 yılında kaleme aldığı ilk romanı ile on yıldır isminden sıklıkla söz ettiren Fransız genç yazar Édouard Louis, kendi hayatındaki gerçekliklerini filtresiz bir şekilde kağıda dökmüş ve çarpıcı hayat hikâyesiyle okurlarını etkilemişti. Henüz dört kitabı ile şimdiden otuz küsur farklı dilde okurlarıyla buluşan yazar, değindiği temaları ve anlatımıyla edebiyat dünyasına sarsıcı bir giriş yaptı.
Édouard Louis Kimdir?
Édouard Louis, 1992 yılında Fransa’nın daha yoksul kesimlerinin yaşadığı bölgede, aslında Eddy Bellegueule ismiyle dünyaya geldi. Bu ismi hiçbir zaman benimsemediği ve kendisine hep kötü hatıralar bıraktığı için 2013 yılında ismini değiştirdi. Ailesinin işçi bir sınıfa mensup olması dolayısıyla zorlu geçen hayatına, bir de akran zorbalığı ve eril dille mücadele etme gibi durumlar eklendi. Küçük yaşlarından itibaren cinsel kimliği, büyüdüğü bölgede bir sorun halindeydi. Başta ailesi sonra arkadaşları tarafından hep bir dışlanmaya, zorbalığa maruz kaldı. Bütün bunlar yetmezmiş gibi babasının geçirdiği bir iş kazası ve uzun bir süre yataktan kalkamayacak durumda olması ise aile içerisindeki şiddetli geçimsizliği de arttırmıştı. O yaşlarında oluşan siyasi düşüncesi, ileride daha da keskin hatlarla şekillenecek ve belirli kesimler tarafından da suçlanacaktı.
Politik Bilinci Nasıl Gelişti?
Babasının geçirdiği iş kazası ile zihnindeki soru işaretlerine cevaplar bularak taşları yerine oturtan Louis, politik bir kişiliğe bürünmek zorundaydı. Devletten alınan maddi yardımlar, babasının tedavi sürecinde olmasına yardım sağlamazken aksine babasının daha zor bir durumla baş başa kalmasın sebep oluyordu. Louis‘nin büyüdüğü yerde çalışmak, beden gücü demekti, insanlar, özellikle işçiler, bedenleriyle para kazanırlardı. Kazanın üzerinden geçen kısa bir süre zarfında henüz bedensel olarak çalışmaya uygun olmadığı gerçeğini yok sayan devlet, yardıma devam etmek için babasına sürekli olarak çalıştığına ya da iş aradığına dair belgeler sunması gerektiğini hatırlatan mektuplar ve aramalar bırakıyordu. Babasının bu durumu onun politikaya bakışını büyük bir ölçüde etkilemişti.
“… senin boğazındaki lokmayı alıyor.” (Babamı Kim Öldürdü – s.50)
Édouard Louis, kendi ailesinde liseye giden ilk kişiydi. Liseyi yatılı bir okulda okurken tanıştığı burjuva sınıfı, yaşadığı bölge ile birbirine tamamen zıt düşmüştü. Siyaset, politika ve bunlara dair sahip olduğu bilinç, bu durumlar çerçevesinde şekillenmek zorundaydı ona göre. Toplumsal farklılıklar, adaletsizliğin bu denli üst düzeyde olması ve yaygınlaşan şiddet yazarda yeni pencereler açmıştı. Egemen sınıf ve işçi sınıfı arasındaki derin uçurum ve siyasetin belirli bir kesime yönelik işlemesi, Louis’nin yeni başlayan hayatında oldukça etkili olmuştu. Yazarın ilk gösterilerine şahit olduğu 2018 yılında Fransa’da baş gösteren “Sarı Yelekliler Hareketi”, onda derin bir öfke ve üzüntü yaratmıştı. Benzer acıların ortak paydada buluşturduğu insanlar, güçlü seslerini duyurmayı bekliyorlardı. Édouard Louis ise bunun yolunu yazmakta buldu ve kitaplarında hep duyulmayan sesleri duyurmaya çalıştı.
Neden Şiddetin Sesi Olmayı Tercih Etti?
Toplumsal eşitsizliklerin ve normların çok olduğu dönemde yazar olarak bazı noktalara parmak basmayı hatta onları irdelemeyi doğru bulan Louis, kitaplarında işlediği temayı bir noktada hep bu seslere kulak kabartmadan geçmeyi ihmal etmedi. Siyasetin bir noktada işçi sınıfını şiddete meyilli gösterme çalışmaları karşısında da öfkesini göstermek durumunda kalan yazar, şiddeti anlatmayı ve şiddetin yazarı olmayı tercih etti. Çünkü ona göre şiddet hakkında ne kadar konuşulursa o kadar geri alınabilirdi. Gündemin dışında bir de özel hayatında yaşadığı cinsel şiddetle de sesini duyurmaya çalışmıştı yazar. 2012 yılında kendi evinde bir erkek tarafından t******e uğrayan Louis, kendi yaşadıklarının filtrelenmesini kaldıramamış ve bunu bir kitaba çevirerek yaşadığı hikâyesini yeniden almak, ona sahip çıkmak istemişti. Verdiği bir röportajında “Bundan önce, birçok kadının kendilerine inanılmadığı gerçeğinden bahsettiğini duymuştum. Ve Şiddetin Tarihi yayımlandığında, o kadınların neler yaşadığının tam boyutunu fark ettim” ifadesiyle kitabının yarattığı sansasyonu gözler önüne serdi.

“Senin hikâyeni anlatmaya bir kadının hikâyesini anlatma niyetiyle başlamıştım ama şimdi farkına varıyorum ki senin hikâyen, kendi yaşamının ve babamla birlikteki yaşamının seni mecbur bıraktığı varolmayışa karşı, bir kadın olma hakkını elde edebilmek için mücadele veren bir varlığın hikâyesiymiş.” (Bir Kadının Kavgaları ve Dönüşümleri – s.43)
Sonrasında kaleme aldığı iki eserinde de durduğu yer değişmedi, şiddetin karşısında takındığı tavrı daha kalın tuğlalarla örüldü. Artı olarak küçüklüğünden gelen eril dile maruz bırakılma, yeni cepheler doğurdu. Eril şiddetin sınırlarını zihninde yerli yerine oturtarak eserlerinde karşı taraftan yollar çizdi. Bazen kendisi bazen annesi üzerinden anlattığı hikâyelerde maruz kalınan şiddetin seyrini değiştirmeyi amaçladı. Erilliğin karşısında durulmaması noktasında toplumsal eşitsizliklerin de yok olmayacağı gerçeğini genç yaşında öğrenmek zorunda kalmıştı.
Yaşadıklarını Anlatması Eserlerine Nasıl Yansıdı?
.jpg)
Otobiyografik tarzda yazdığı eserlerinde kurguyu çok nadir kullanan Édouard Louis, anlatmak istediklerini, kendi hayatı üzerinden biçimlendirmişti. Yaşadıklarını anlatmayı seçtiğinde kurgunun işin içine dahil olması da zordu, ufak tefek ayrıntıları değiştirerek ya da eklemeler yaparak kurguyu kullanmıştı. Bütün bunlara ek olarak yer verdiği dil ve üslubu da kurgunun dışarda kalması gerektiğini düşündürtüyor. Louis’nin kitaplarında anlatılanlar, okur olarak çok içimizden, bizden ortaya çıkan bir olaymış gibi hissettiriyor. Sanki bir yerde karşılıklı oturmuş ve birinci kişi ağzından dinliyormuşsunuz gibi. Eserlerinin çoğu; sarsıcı, çarpıcı, çekincesizce ve güçlü şeklinde tanımlanırken yazarın böyle hissettirmesi de gayet beklenen bir olay olarak karşımıza çıkıyor.
Kaynakça:
vesaire.org, “Édouard Louis: Bireysel sorumluluk neden yalnızca yoksullarındır?” web
oggito.com, “Édouard Louis: ‘Şiddet günlük ritminizin bir parçası haline geldiğinde onun normal olduğuna inanmaya başlıyorsunuz.'” web
gazeteduvar.com, “Édouard Louis ve yazı biçimi olarak protesto” web
theguardian.com, “Édouard Louis: ‘Şiddetin yazarı olmak istiyorum. Şiddet hakkında ne kadar çok konuşursanız, onu o kadar çok geri alabilirsiniz.'” web