Hani bazı kitaplar vardır her satırında kendimizden izlere rastladığımız, ilk defa okumamıza rağmen çok tanıdık olduğumuz o hikaye, bize bizden seslenen yanımızdır. İşte bu roman, Kalben’in bize seslenişi. Söz yazarlığı ve müzisyenliğiyle yaptığı her işe değer katan Kalben’in ilk romanı Eski Dünyanın Yangını, albümüyle aynı ismi taşıyor. Aynı zamanda albümde aynı isimle bir şarkı da bulunuyor. Eski Dünyanın Yangını romanından ilham alınarak ortaya çıkarılmış bir albüm eş zamanlı olarak okurlarla ve dinleyenlerle buluşarak kültür dünyamızda bir ilki işaret ediyor. Bugün sizlerle Kalben’in Eski Dünyanın Yangını kitabını inceleyeceğiz.
1986 yılında İskenderun’da dünyaya gelen Kalben, müzisyen, söz yazarı, kadın hakları savunucu kimliğiyle tanınan bir sanatçı. Müzisyenliğinin yanında başarılı bir yazar olan Kalben’in ilk romanı 17 Ocak 2022 itibarıyla okuyucuyla buluştu.
Kalben’in kaleme aldığı kitap Holden Kitap tarafından yayımlandı. Kitabın ilk fikirlerinin 2009 yılında oluşmaya başladığını dile getiren Kalben, kitabının çatısının iki yılda oluştuğunu belirtiyor. 280 sayfadan oluşan romanın editörlüğünü Baran Güzel üstleniyor. Kitabın kapak tasarımıysa Barış Şehri’ye ait.
Eski Dünyanın Yangını, birlikte benzer acılara göğüs geren iki kadının hayalleri, mücadele biçimleri, sevme ve sevilme şekilleri üzerinden okurlarla paylaşılıyor. Bu roman aslında annelerinin küskün ve hüzünlü gölgesinde yeryüzüne kök salmaya çalışırken, birbirine destek olan iki yalnız çocuğun dostluğunu anlatıyor.
“Sevmekle başladı her şey, sevmekle bitecek.”
Eski Dünyanın Yangını Ne Anlatıyor?
Kantante ve Koda isimli iki kadının öyküsünün anlatıldığı bu kitapta erkek egemen dünyada yaşamını sürdürmeye çalışan kadınların yaşam mücadeleleri, hayalleri, amaçları işleniyor. Yolları daha çocuk yaşta kesişen Kantante ve Koda’nın birbirine olan yakınlıkları ortak acılarından geçiyor. Ailelerinden kalan travmalardan kurtulmaya çalışan çocuklar, büyüdüklerinde evden uzaklaşıp daha iyi bir yaşamın mücadelesini vermeye çalışıyorlar. Ama evden uzaklaşmak her şeye çözüm olmuyor çünkü dışarıda da tıpkı bugüne kadar yaşadıkları gibi sıkıntılarla karşılaşmaya devam ediyorlar. Birlikte büyüyen iki arkadaşın zaman içerisinde yolları ayrılmaya başlıyor. Kantante birden ortalıktan kayboluyor ve kimse nerede olduğunu bilmiyor. Tam bu sırada Koda Kantante’ye ait bir günlük buluyor ve günlüğü okuyor. Kantante’nin nereye gittiğini bu sayede bulmaya çalışıyor.
“Yaşamak, görmek, bilmek istiyorum bu bahçede. Göz ucuyla izlediğiniz bir kedi kadar neşeli oldunuz mu hiç? Sıcacık sarı kürkünüz, uzun havadar kuyruğunuz ve ihtiyacınız olan her şeyin müziğini işiten kulaklarınız var mı? Siz hiçbir baltaya sap olmamış kedi gördünüz mü? Göremezsiniz çünkü kediler öyle düşünmez. Biz, insan evlatlarına, ağaçlardan yonttukları baltaların sapları olmayı öğretiriz. İnsanları baltalaştırmayı severiz. İnsanı insanla keser, parçalarız.”
Kitabın içeriğine baktığımızda birçok kadının hikayesinin anlatıldığını görüyoruz. Erkek egemen bir dünyada yaşayan ve aynı mücadeleyi veren, sevmek ve sevilmek isteyen, önüne engel konulmaması için çabalayan kadınların sesi oluyor bu roman. Kalben, kurgu ve üslup bakımından oldukça başarılı bir eser ortaya koyuyor. Mutlulukların ortak bir dili olduğu gibi insanların mutsuzlukları ve yaşamı sorgulayış biçimlerinde de ortak bir dilin, ortak bir acının bulunduğunu her satırda daha iyi anlıyoruz. Hayatın iniş ve çıkışları, insanların dönüşümü karakterler üzerinde çok başarılı bir şekilde anlatılıyor. Kitap, okurlarını çocukluklarına doğru bir yolculuğa davet ediyor. Bütün farklılıklarımıza ve benzerliklerimize ayna tutarken bu yanlarımıza bakmak için de destek oluyor. Yaşamın içinden filtresiz bir yaklaşımla kadının acılarıyla yüzleşmesini sağlıyor. Kalben, “yaranı sev, yalnızlığınla yüzleş, hataların yaşamın bir parçası olduğunu kabullen” diyor adeta. Aşk, mutluluk, dostluk, aile, hüzün de cesurca işlenen temalar arasında. Çocukluk arkadaşı iki ana karakterin sonu bilinmez hikayesi, çocukluktan genç kızlığa ve sonra kadınlığa giden bir yolda insan olarak var olmanın anlamı üzerine çokça düşünülmüş bir roman.
“Mutsuz olmayı daha iyi biliyor sanki insan ve mutluluğu yakaladığında ise onu bulduğunu anlayana kadar kaçırıyor elinden. Bazılarımız sadece hayatta kaldığımız için müteşekkiriz ve her gün aynı düğmeye basıyoruz. O düğme bizi bilinmezden, cesaretten, kendimiz için gerçek bir düzen var etmekten kurtarıyor. Ezberlediğimiz çürük hayatın kırmızısı solmuş, bozuk düğmesi.”
Eski Dünyanın Yangını, şahsına münhasır Kalben ritminin her bir satıra işlendiği, içimizden bir roman olarak karşımıza çıkıyor. İnsana kendi penceresinden bakabilmenin özgürlüğünü yaşatan bu romanı okumak, Kalben şarkılarında dans etmeye benziyor. Kalp Hanım, kalemine sağlık diyor ve ekliyoruz “Kadınlar konuşuyor, kadınlar anlatıyor.”