Hayatta bazı anlar vardır ki, içimiz anlatma aşkıyla yanıp tutuşur. Yeter ki bizi anlayacak biri çıkagelsin. Aslında bu çok doğal bir istektir. Çünkü anlatmak yalnızca konuşmayı içermez, iç dünyamıza dışarıdan bir gözle bakabilmemizi de sağlar. Fakat her durumda anlatma ihtiyacımız karşılık bulamayabilir.
Exulansis Nedir?

Bizim için önemli olan bir olayı çevremizdeki insanlarla paylaşmak isteriz. Bu konuda heveslenmemiz çok olasıdır. Exulansis ise paylaşmak için heveslendiğimiz bir konuya ilgisiz bir tavırla karşılık verilmesidir. Karşımızdaki kişinin bizimle ilgilenmediğini veya bizi anlamadığını düşünerek konuyu değiştirme eğilimi gösteririz. En sade haliyle exulansis; kişinin bir deneyimi, kimsenin anlamayacağını düşündüğü için anlatmaktan vazgeçme hali olarak tanımlanır. “Boşuna uğraşıyorum, nasıl olsa anlamayacaklar, en iyisi susmak ve kabuğuma çekilmek” gibi tüm sözler istemsizce zihnimizde belirir ve sonrası bir vazgeçişten ibaret olur. Kişi bu davranış kalıbıyla bir çeşit savunma mekanizması geliştirir. Kendini anlatmanın susmaktan daha yıpratıcı olacağına inanır. Duygusal yalnızlığın sığındığı liman ise sessizlik oluverir.
Anlatma İhtiyacı ve Paylaşma Arzusu

İnsanın içinde taşıdığı en temel ihtiyaçların başında anlatma isteği gelir. Anlatma isteği, sadece anlaşılma ihtiyacıyla özetlenemez. Bazen bizi mutlu eden bir haberi, bazen bir yas sürecini, bazen de sadece zihnimizi meşgul eden düşünceleri sevdiklerimizle paylaşarak dingin hissetmek isteriz. Bu durum yalnızca sade bir iletişim sürecinden ibaret değildir, varlığımıza anlam katmanın bir başka yoludur diyebiliriz.
Lewis’in “Dostluk, bir kişinin diğerine “Ne! Sen de mi? Ben tek olduğumu sanıyordum.” dediği anda doğar.” sözleri, benim için sevginin tanımı niteliğindedir. Sevildiğini hissetmek anlaşılmakla iç içe bir kavram. Kendimizi karşımızdaki insana sürekli açıklamak zorunda olduğumuzda, içinde bulunduğumuz iletişim yıpratıcı bir hal alır. Gösterdiğimiz çabanın görülmediğini, harcadığımız emeğin ise değmediğini hissederiz. Bu da beraberinde tükenmişlik hissini getirebilir.
Anlaşılamamak Üzerine

Anlaşılamama hissinin iki farklı düzeyde olduğunu düşünüyorum. Bazen ruhumuzun coşku içinde olduğu anlar yaşarız. Bu duyguları paylaşmak istediğimiz insanların da bize benzer duygularla karşılık vermesini isteriz. Beklediğimiz duygusal tepkiyi alamamak da bizi hayal kırıklığına uğratabilir. Bazen de sevginin getirdiği çabalama arzusuyla, kendimizi ne kadar çok anlatırsak o derece anlaşılacağımızı düşünürüz. Bu yanılgının devamı olarak bizi anlamamakta ısrarcı insanlara gerekenden fazla efor harcarız. Sonuç ise yine hayal kırıklığı olur.
Her ilişkinin kendine has bir dinamiği olduğunu düşünüyorum. İletişim yapısının gidişatını ise bu dinamik belirler. Bu kısım çok öznel bir alandır. Fakat herkes için kabul görmesi gereken belli başlı iletişim unsurları vardır. İletişimde saygının temel olması gerekir. Kişi fikirlerini özgürce tartışabilmeli, duygularını yansıtırken suçluluk hissetmemelidir. Eğer ki hissettiklerimizin anlaşılmadığı ilişkiler içindeysek ya da tepkisiz kalarak bizi soru işaretleriyle yalnız bırakan insanlarla berabersek doğru yerde olmadığımız gerçeğiyle yüzleşmemiz gerekir. Duygusal açıdan sağlıklı olmak isteyen her bireyin bu durumu kabullenmesinde fayda var.
Vazgeçişin Psikolojisi

Vazgeçmek içten içe farkındalığın bir sonucudur. Bu vazgeçiş sonucu kişi; kendini sosyal ortamlara açmaktan uzaklaşabilir. Bireyde; içine kapanma, sosyal iletişimlerinde kendiyle alakalı bilgi vermekten kaçınma gibi davranışlar gözlemlenebilir. Bu durum aniden ortaya çıkmaz. Uzun ve yıpratıcı konuşmalar, kişinin kendini sorguladığı birçok durum sonucunda verilen bir tepkidir. Aslında yaşananlar, vazgeçmekten öte bir kabullenişin belirtisidir.
Tüm bu yaşananların yükü ise bizimle yaşar. Psikomatik belirtilerle kendini gösterebilir. Kişi kendini anlatmaz ise bedeni mutlaka anlatacak bir yol bulur. Zihinsel acı, çıkış noktası olarak sağlık sorunlarıyla kendini yansıtabilir. İçimizde biriken her şeyin bir geri dönüşü olacaktır. Sıklaşan baş ağrıları, sindirim problemleri, cilt reaksiyonları ve kronik vücut ağrıları gibi belirtiler yaşıyorsak sebebinin yalnızca fiziksel olmadığını bilmeliyiz. Bu sebeple anlatmaktan vazgeçmemek gerekir. Kimseyle konuşamadığımızı hissediyorsak, belki de dikkatimizin yönünü içimize çevirmenin vakti gelmiştir. Dışarıdan bir gücün bizi anlaması umuduyla yaşamak yerine kendi ruhumuzu tüm şeffaflığıyla anlama çabasıyla yol alabiliriz.
Exulansis ile Barışmak

Exulansis ile barışmak içsel bir uzlaşı gerektirir. Herkesin bizi anlamak zorunda olmadığını kabullenmemiz ile başlar. Çevremizde bizi anlamayanlar olsa bile kendi gerçekliğimizin arkasında durmak zorundayız.
Kabulleniş aşamasında kişi kendini suçlamaya meyilli olabilir, ilgi çekici olmadığını bu sebeple insanların onu anlamaya çalışmadıklarını düşünebilir. Bu tarz tehlikeli düşüncelerden uzak durmakta fayda var. Çünkü her bireyin yaşantısı kendine özeldir ve kimse sizi sizden daha iyi anlayamaz. Bu yüzden anlatmak, içinde umut ve hayal kırıklığını barındırır. Ama tüm bunlar anlatma ihtiyacının değerini azaltmaz. Çünkü bazen sadece kendimizi duymak için bile konuşmamız gerekir.
Yaşanan hayal kırıklıklarına rağmen içimizde bir yerlerde umut hala var. Anlaşılabildiğimiz ilişkiler kurabilmek kolay değil. Fakat kendimizi keşfetmeye başladığımızda sağlıklı ilişkiler içinde bulunmamız kaçınılmaz olacaktır.
Kendi ruhumuzu anlayabilmeyi başardığımızda, başkalarının bizi anlamaması eksiklik olmaktan çıkar. İçimizdeki boşlukları çevrenin onaylamalarıyla değil, kendi sesimizle doldurabiliriz. Çünkü insan ancak kendini anlayabildiği ölçüde dünyaya sevgiyle yaklaşabilir.
Kaynakça
“Günlük Hayatta Herkes Tarafından Hissedilen Ama İsmi Bilinmeyen Duygular”.uplifers. Web. Erişim Tarihi: 16.04.2025
John Koenig,” Exulansis Definition”. Thepracticalpsych. Web. Erişim Tarihi: 16.04.2025
Uzm. Klinik Psikolog Kübra Bozkurt, “Ruh ve Beden Sağlığı Ayrılmaz Bir Bütündür”.medicana. Web. Erişim Tarihi: 19.04.2025
Öne Çıkarılan Görsel: terapiya.co