İnsanlığın evrene ve insana dair sorgulamalarıyla temeli atılan felsefe bilimi, geçmiş çağlardan beri farklı disiplinler üzerinde de etkisini göstermiştir. İnsanlığın eserler üreterek varlığına anlam katmasının somut biçimi olan edebiyat da zaman zaman felsefe ile etkileşime girmiştir. Bizler de bu içeriğimizde felsefeden beslenen 7 edebi eseri sizlerle paylaşıyoruz, keyifli okumalar!
1. Sofie’nin Dünyası
Listemizin ilk sırasında felsefe ile ilgilenmek isteyen herkesin mutlaka karşılaştığı Sophie’nin Dünyası yer alıyor. Sophie’nin Dünyası, Sofie’ye gelen iki zarf içindeki “Kimsin sen?” ve “Dünya nereden çıktı?” soruları ile bizleri felsefe tarihine doğru yolculuğa çıkarıyor. Felsefenin ortaya çıktığı M.Ö. 6.yüzyıldan itibaren çeşitli filozofların görüşlerini kurguyla birlikte aktarıyor. Felsefeye giriş niteliğindeki bu kitap sade bir biçimde evreni daha iyi anlamlandırmamızı sağlıyor.
“Çoğu insanın hayatın ne kadar güzel olduğunu anlamak için önce hasta olması gerekiyordu ne yazık ki. Ya da en azından posta kutusunda esrarengiz bir mektup bulması…” (sf. 14)
2. Yeraltından Notlar
Varoluşçu romanın ilk örneği olarak kabul edilen Yeraltından Notlar, Yeraltı ve Sulusepkene Dair olmak üzere iki bölümden oluşuyor. İlk bölümde kendini böcekten bile aşağılık gören bir anlatıcının varoluşa dair düşüncelerini okurken ikinci bölüm daha çok kurgu biçiminde sürüyor. Girişte tamamen hayal ürünü olduğu belirtilen roman kimi çevreler tarafından Dostoyevski’nin otobiyografisi olarak değerlendiriliyor. İnsanın yeryüzündeki gayesi, ahlak, idrak yeteneği, çağımız ve medeniyete dair cümleler arasında gezinirken okur da kendini sorgulamaktan alıkoyamıyor.
“Baylar, yemin ederim ki, her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır; gerçek, tam manasıyla bir hastalık.” (sf.7)
3. Bulantı
Jean Paul Sartre‘ın sonraki eserlerine de kaynaklık edecek olan, 20.yüzyılın en önemli eserlerinden biri kabul edilen Bulantı romanının kurgusu, varoluşçu felsefe etrafında şekilleniyor. Günlük şeklinde kaleme alınan kitap, öz’e, yalnızlığa, özgürlüğe, var olmaya dair çeşitli doneler sunuyor. Roman kahramanı Roquentin’in dünyaya ve varlığa duyduğu bulantıyı okur da benliğinde hissetmeye başlıyor.
“Farkına varmıştım zaten; benim var olmaya hakkım yoktu. Rastgele ortaya çıkmıştım; bir taş, bir bitki, bir mikrop gibi var olup gidiyordum.” (sf. 130)
4. Aylak Adam
Yusuf Atılgan’ın ölümsüz eseri Aylak Adam’da bizi C. isimli başkarakter ve onun arayışları karşılıyor. Kitap; Kış ile başlayan İlkyaz, Yaz ve Güz şeklinde ilerleyen dört bölümden oluşuyor. C. karakterinin kalabalık içerisindeki yalnızlığı ve ayrıksılığı ile okurların zihninde var olmaya dair sorular beliriyor. Bilinç akışı tekniğiyle derinleşen kitap keyifli bir okuma sunuyor.
“Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı.” (sf. 155)
5. Hay Bin Yakzan
12. yüzyılda ilk felsefi roman olarak kabul edilen Hay Bin Yakzan, İbn Tufeyl ve İbni Sina tarafından kaleme alınıyor. Alegorik bir dille öyküleştirilmiş olan Hay bin Yakzan, vahşi Hayy, mistik Absal ve sosyal Salaman karakterleri etrafında tasavvuftaki insani kamil noktasına erişmeyi konu ediniyor. Kitap, Ahmet Hamdi Tanpınar tarafından “Müslüman aleminin tek romanı” olarak nitelendiriliyor ve kendinden sonraki birçok düşünüre kaynaklık ediyor.
“Bütün amacı mal toplamak, yemek içmek, cinsel isteklerini doyurmak, içindeki kin ve nefreti başkalarını ezerek yatıştırmak, mevki ve makam isteğinde bulunmak, öğretinin buyurduğu yükümlülükleri insanları aldatmak için yerine getirmek gibi aşağılık ve değersiz şeylerden öte gitmeyen insandan daha çok ziyanda olan kimse düşünülebilir mi?” (sf. 166)
6. Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı
Amerikalı felsefeci Robert M. Pirsig tarafından kaleme alınan Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı kurguyla iç içe geçmiş metafizik sorgulamalardan oluşuyor. Görünürde bir motosiklet yolculuğu sürerken, akılcılığa, insan – nesne ilişkilerine ve metafiziğe dair kurguya yedirilmiş düşünceler okurun zihinsel dünyasını geliştiriyor. Felsefe ile ilgilenenler için oldukça zihin açıcı olan bu kitabı öneriyoruz.
“Geçen gece Chris’e Phaedrus’un tüm yaşamını bir hayaletin peşinde harcadığını söylemiştim. Bu doğruydu. Onun izlediği hayalet tüm teknolojinin, tüm modern bilimin, tüm Batı düşüncesinin temelindeki hayaletti. O, akılcılığın hayaletinden başka bir şey değildi.” (sf. 87)
7. Yabancı
Albert Camus’un “saçma felsefesinin” temelini oluşturan Yabancı; Meursault’un “Bugün annem öldü. Belki de dün, bilmiyorum.” cümlesiyle başlıyor. İlk cümlesinden itibaren okuru sarsan kitap Meursault’un toplumsal kabullerden ayrışması ve topluma yabancılaşması ile sürüyor. Meursault’un yaşadığı anlamsız bir dünyaya karşı kayıtsız bir tutum alma hali okuru varoluşçu felsefeye dair düşünmeye itiyor.“Gazeteler sık sık, topluma olan bir borçtan bahsediyorlardı. Onlara göre bu borcu ödemek lazımdı. Fakat bu, hayal gücüne hitap eden bir şey değil. Asıl önemli olan bir kaçma imkanı, değişmez ve şaşmaz bir gidişatın dışına atlayış, umudun bütün şanslarını taşıyan delice bir koşuştu.” (sf. 99)
Kaynakça
- Sofie’nin Dünyası, Jostein Gaarder – Pan Yayıncılık
- Yeraltından Notlar, Fyodor Dostoyevski – İş Bankası Kültür Yayınları
- Bulantı, Jean Paul Sartre – Can Yayınları
- Aylak Adam, Yusuf Atılgan – Yapı Kredi Yayınları
- Hay bin Yakzan, İbn Sina/İbn Tufeyl – Yapı Kredi Yayınları
- Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı, Robert M. Pirsig – Ayrıntı Yayınları
- Yabancı, Albert Camus – Can Yayınları