“Dünyanın güzelliği, solmadan az önce iki ayrı çehreye sahiptir; biri neşedir, öteki ise insanın yüreğini delen acı.”
Bu sözler, insanın varoluşuna dair çarpıcı bir gerçeği dile getirmektedir. Virginia Woolf’un feminist ve edebi düşüncelerini temel aldığı Kendine Ait Bir Oda adlı eseri de benzer bir içgörüyle kaleme alınmıştır. Kadınların edebiyat dünyasında varlık gösterebilmesi için ekonomik özgürlüğe ve fiziksel bir alana sahip olmalarının gerekliliği, kitap boyunca ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. Woolf’un düşüncelerinin, yalnızca kuramsal bir çerçevede kalmadığı, tarihten ve kişisel deneyimlerden hareketle şekillendirildiği de dikkat çekmektedir.
Kadınların Edebiyattaki Yeri ve Shakespeare’in Kız Kardeşi
Eserde, kadın ve kurmaca üzerine yapılan bilimsel araştırmalar ışığında kapsamlı bir inceleme sunulmaktadır. Woolf, kadınların tarih boyunca sanatsal üretim süreçlerinden nasıl dışlandığını ve erkek egemen edebiyat dünyasında nasıl görünmez kılındığını çeşitli örneklerle açıklamaktadır. Bu tezini desteklemek amacıyla Londra Müzesi’ndeki eserler incelenmiş, dünya liderlerinin kadınlarla ilgili söylemlerine sıkça yer verilmiştir. Aynı zamanda, Jane Austen ve Charlotte Brontë gibi kadın yazarların içinde bulunduğu zor koşullar detaylandırılarak, edebiyatın cinsiyetle ilişkisi daha somut bir şekilde ortaya konulmuştur.
Edebiyat dünyasında erkek yazarların daha fazla kabul gördüğü gerçeği, Woolf tarafından çarpıcı bir şekilde ele alınmaktadır. Kadınların edebi alanda var olabilmesi için sadece yetenekli olmalarının yeterli görülmediği, aynı zamanda toplumun dayattığı sınırları da aşmaları gerektiği vurgulanmaktadır. Kendine Ait Bir Oda’nın en dikkat çeken bölümlerinden biri de, Woolf’un “Shakespeare’in bir kız kardeşi olsaydı ne olurdu?” sorusu üzerine geliştirdiği düşüncelerdir. Eğer Shakespeare’in bir kız kardeşi olsaydı, onun yeteneğinin bile toplum tarafından nasıl bastırılacağı ayrıntılı bir biçimde aktarılmıştır. Bu noktada, Woolf’un kendi yaşam deneyimlerinden de yola çıkarak bir anlatım sunduğu göze çarpmaktadır.
Kadın Yazarlar ve Edebiyat Dünyasında Görünmezlik Sorunu
Kitap boyunca kadın yazarların üretim süreçlerinde karşılaştığı engeller tartışılmış, özellikle de erkeklerin edebi eserlerde kadın karakterleri ele alırken nasıl farklı bir yaklaşım sergilediği incelenmiştir. Woolf, kadınların edebi dünyada nasıl temsil edildiğini sorgularken şu çarpıcı ifadeyi kullanmaktadır:
“Kurmacalarda kralların ve fatihlerin hayatlarına hükmediyor; gerçek hayatta ailesinin parmağına zorla yüzük taktığı herhangi bir delikanlının kölesi…”
Kadınların edebi dünyada var olabilme sürecine dair yapılan bu eleştiriler, günümüzde de geçerliliğini korumaktadır. Woolf’un yaşadığı dönemde kadın yazarların sayısında küçük bir artış olduğu belirtilse de toplumsal algının büyük ölçüde değişmediği açıkça görülmektedir. O dönemde kaleme alınan bu fikirlerin, bugünün dünyasında da yankı bulması, kitabın zamansız bir nitelik taşıdığını göstermektedir.
Eserin çevirisi açısından değerlendirildiğinde, Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıkan baskının oldukça başarılı olduğu söylenebilir. Kapak tasarımının estetik açıdan dikkat çekici olduğu, kitabın fiziksel özelliklerinin de okuma sürecini kolaylaştırdığı belirtilmelidir. Kitabın ortalarına gelindiğinde, sert kapaklı ve ağır kitaplara kıyasla, elde tutulması ve okunması daha rahat bir deneyim sunduğu fark edilmektedir.
Virginia Woolf, anlatım dili ve kurgu anlayışı açısından klasik yazarlardan farklı bir noktada durmaktadır. Onun eserlerini tam anlamıyla kavrayabilmek için okurun zihnini boşaltması ve kendisini metnin akışına bırakması gerekmektedir. Kendine Ait Bir Oda, yalnızca bir inceleme kitabı değil, aynı zamanda feminist düşüncenin temel taşlarından biri olarak değerlendirilmelidir.
Bu nedenle, kitap yalnızca kadınların değil, edebiyat ve toplumsal cinsiyet konularına ilgi duyan herkesin okuması gereken bir başyapıt niteliği taşımaktadır.
Virginia Woolf, tarafsız bir şekilde yazmaya çalışır. Erkekleri aşağılamadan kadınların dezavantajlarını açıklar. Amacı, kadınların da eşit haklara sahip olmasıdır. Kurgusunun niteliği eşit eğitim ve fırsatlar sağlanırsa kadınların da ne kadar başarılı olabileceğini gösteren bir örnektir adeta.