Gezgin Ruhlu Kişilerin Sevebileceği 5 Kitap

spot_img

Gezmek, yeni yerler keşfetmek ve farklı kültürlere şahit olmak için güzel bir yoldur. Seyahat ederken bakış açımızın gördüğümüz farklı yaşamlarla birlikte genişlediğini görürüz. Gezgin ruhlu kişiler içinse bu durum bir keşfetme tutkusudur. Bu tutkuyla harekete geçip dünyanın farklı yerlerini gezen, bunları kaleme alan yazarlarımıza ve eserlerine gelin birlikte bakalım. İçinizdeki gezgin ruha dokunacak eserleri sizler için derledik!

1. Patagonya Ekspresi – Luis Sepulveda

 “Rüzgarsız bir tan vakti, hafif bir meltem, büyük fiyordun derin sularında ilerlemek için Pasifik’i bırakmakta olduğumuzu haber veriyor. Suyun yüzeyi üzerinde doğan güneşin gümüş yansımalar saçtığı madeni bir levha gibi.”  

Luis Sepulveda, 1949 yılında Şili’de dünyaya gelir. Yazar, gençlik döneminde yaşadığı politik olaylar sonucunda ülkesini terk etmek zorunda kalır. Ülkesini terk ettikten sonra birçok Güney Amerika ve Avrupa ülkesinde yaşayan yazar, 1980 yılında Almanya’ya yerleşir. Bu dönemlerde kalemini güçlendiren Luis Sepulveda, kısa öykü, tiyatro, roman ve deneme türlerinde eserler verir. Ortaya çıkardığı bu eserlerle farklı ödüller kazanır.  

Luis Sepulveda’nın unutulmaz eserlerinden biri de Patagonya Ekspresi’dir. Orijinal adı Patagonia Express olan bu eser adını bir zamanlar Patagonya’da çok tutulan fakat hızlı gitmediği için seferleri sonlandırılan Patagonya Ekspresi’nden alır. 

Dünyanın hemen hemen her yerini dolaşmış olan yazar, Patagonya Ekspresi’ni 1955 yılında okuyucusuyla buluşturur. Hayatını yolculuk yapmaya adayan, yeni insanlar tanıyan ve tanıdığı insanların öykülerini kendi yorumuyla kaleme döken yazar, kullandığı yalın dili ve anlaşılır üslubuyla okuyucusuna keyifli anlar yaşatır. Okurunu Latin Amerika’da, Patagonya’da, Ateş Ülkesi’nde gezdirir. Luis Sepulveda, eserini yolculuklardan ibaret bırakmaz, dünyayı gezerken aynı zamanda dünyayı, yaşamayı nasıl sevmeliyiz, onlara nasıl bakmalıyız sorularının da cevabını verir. Kim bilir belki de Patagonya Ekspresi’ni özel kılan da budur. 

2. Seyahat Sanatı – Alain de Botton

“Şu anda bulunmadığım bir yerde bulunursam daha iyi olacağım yanılsamasını yaşamışımdır hep; bu hareket etme tutkusunu sonsuza dek ruhumda taşıyacağım.” 

Alain de Botton, 20 Aralık 1969 yılında İsviçre’de dünyaya gelir. Aldığı çeşitli eğitimlerden sonra roman yazmak isteyen yazar 1993 yılında ilk eseri olan Aşk Üzerine‘yi okuyucusuyla buluşturur. Eleştirmenler tarafından övgü toplayan bu eserin arkasından yeni eserler yazmaya devam eden Botton, 2002 yılında Seyahat Sanatı isimli eserini kaleme alır. 

Kaleme aldığı eserleriyle farklı kavramlar üzerinde duran yazar, Seyahat Sanatı isimli denemesinde de isminden anlaşıldığı üzere seyahat kavramına farklı bir bakış getirir. Alain de Botton’a göre seyahat, ruhu dinlendiren, nefes aldıran bir etkinliktir. Yazar, kendi seyahatlerinden elde ettiği deneyimleri, neden seyahat etmeye ihtiyaç duyduğumuzu, nasıl seyahat etmemiz gerektiğini birçok alt başlıkla eserinde verir. 

Kendi deneyimlerinden yola çıkan yazar, eserinin her bir bölümünde düşüncelerini desteklemek için farklı sanatçıların rehberliğinden faydalanır. Amsterdam’dan Madrid’e, Londra’dan Sina Yarımadası’na kadar uzanan rotada bize eşlik eden hayali rehberler Flaubert, Van Gogh, Wordsworth ve John Ruskin olur. Okuyucusunu edebi bir seyahate çıkaran bu eseri okumanız için tavsiye ediyoruz! 

3. 80 Günde Parasız Devri Alem – Muammer Yılmaz ve Milan Bihlmann

“Genellikle ne zaman bilinmeyene doğru adım atsak, hayat bize çok güzel anlar yaşatıyor. Kırılganlıksa hayatın özünü anlamamızı sağlıyor. Kendine karşı dürüst olmak, dolu dolu yaşamak ve bu hayata yürekten inanmak… Asıl önemli olanlar bunlar.” 

80 Günde Parasız Devri Alem, Muammer Yılmaz ve Milan Bihlmann tarafından kaleme alınır. Eserin isminden de anlaşıldığı üzere bu ikili Jules Verne‘in ölümsüz eseri olan 80 Günde Devr-i Âlem eserinden ilham alır. Yönetmen ve fotoğrafçı olan Muammer Yılmaz, Alman arkadaşı Milan Bilhmann 80 günde dünyayı gezmeye karar verir. Bu macerayı diğerlerinden farklı kılan şey ise bu seyahatin parasız yapılmış olmasıdır. 2014 yılında 80 günde parasız bir şekilde yapılan bu seyahat 2017 yılında 80 Günde Parasız Devri Alem eseri olarak okuyucusuyla buluşur.  

Muammer Yılmaz ve Milan Bihlmann ikilisi dünyada iyi insanların hâlâ var olduğunu ispatlamak için parasız çıktıkları bu yolculukta yaşadıkları ilginç olayları okuyucusuna aktarır. 4 kıta, 19 ülkeden oluşan bu rota da maceraperest ikiliyle dünyayı yeniden keşfederiz. İlk baskısı Fransızca olan daha sonra da İngilizce basılan bu eserden elde edilen tüm gelirle iki arkadaş “Bir Hayalim Var” isimli projeye imza atar. Böylelikle iyi insanların hâlâ var olduğunu ve var olacağını göstermiş olurlar. İçleri ısıtan, akıcı, anlaşılır bu eseri okumak karamsar günler de hepimize iyi gelebilir.  

4. Doğu Avrupa’da Yolculuk – Gabriel Garcia Marquez

“Hayatta hiçbir bakış açıları olmayan, hayattan hiçbir şekilde zevk almayan, bir pişmanlık havası içinde ve her Allah’ın günü muhteşem bir geçmişi yâd ederek yetiştirilmiş, cahil bir kuşak.” 

Gabriel Garcia Marquez, 20. yüzyılın öne çıkan yazarlarından biridir. Kaleme aldığı romanları, hikâyeleri ve oyunlarıyla okuyucusunda kendine has bir iz bırakır. 1982 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülür.

Gabriel Garcia Marquez, Doğu Avrupa’da Yolculuk isimli eserinde 1950’lerde Doğu Avrupa’daki sosyalist ya da Sovyet işgalinde olan ülkelere yaptığı seyahatleri anlatır. Gazeteci olarak yaptığı bu ziyaretlerinde yanında iki arkadaşı daha vardır. Marquez’in güncesi olarak karşımıza çıkan bu eserde kendimizi üç arkadaşın yanında dördüncü bir yol arkadaşı olarak hissedebiliriz. Macaristan, Çekoslovakya, Polonya ve Doğu Almanya’ya kadar uzanan bu yolculukta Gabriel Garcia Marquez’in gözünden dönemin özelliklerini, siyasi gelişmeleri, insanları ve yaşam şekillerini görürüz. Tüm bunların Marquez’in kendine has anlatımıyla sunulması eseri bambaşka bir yere taşır. 

5. Bir Dinozorun Gezileri – Mina Urgan

“Bana kalırsa, en keyifli okuma, güzel bir bahçede, iki ağaç arasında kurulmuş bir hamakta sallana sallana okumaktır. Bundan daha da güzeli, bir teknede deniz sizi sallarken okumaktır.”

1 Mayıs 1915 yılında dünyaya gelen Mina Urgan, çevirmen ve yazar olarak Türk edebiyatında derin izler bırakır. Hayata bakışı ve fikirleriyle toplumdan ayrıldığını düşünen Urgan, aksine kalemiyle okuyucusuyla derin bir bağ kurar.

Bir dinozorun hayatını, gezilerini kim merak eder ki? diyerek kaleme aldığı eseri Bir Dinozorun Gezileri yazıldığı andan itibaren güncelliğini korur. “Dinozorca” yani az parayla gezen, gezdiği yerleri kendi bakış açısıyla aktaran yazarın bu gezileri 1999 yılında okuyucusuyla buluşur. Türkiye’de gezdiği yerlerden de bahseden yazar, şehirleri önceki durumlarıyla kıyaslar. Türkiye sınırlarında kalmayan bu geziler yurtdışına da uzanır. Okuyucusunda gezme hissini uyandıran bu eseri okumanız için tavsiye ediyoruz!

 

 

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

5 Farklı Sebeple Neden Yaşlı Adam ve Deniz Okumalıyız?

Yaşlı Adam ve Deniz, mücadelenin değerini ve kaybetmenin içinde de bir başarı ve onur olduğunu dile getiren zamansız bir hikayedir.

Türk Mitolojisinde Kartal Figürü

Kartal, Türk mitolojisinde önemli bir yere sahip hayvan figürüdür. Destanlara ve efsanelere konuk olarak hükümdarlık alametine dönüşmüştür.

Geyik: Türk Mitolojisinin Derinliklerindeki Ruhsal Rehber

Türk mitolojisinde geyik, doğa ile insan arasındaki ilişkiyi simgeler. Ruhsal yolculuk, rehberlik ve dönüşüm figürü olarak geçmişten günümüze derin bir anlam taşır.

Alıntının Hikâyesi: Livaneli’den Aşk, Travma ve Unutabilmek Üzerine

“Aşk, bir uçurum kıyısında gözü bağlı yürümektir.”

Müziğin Kalbinin Attığı O Yer: Royal Albert Hall

1871'de açılan Royal Albert Hall yıllar boyunca birçok sanat etkinliğine tanıklık etmiştir.

İngiliz İç Savaşı: Sebepleri ve Sonuçları

17. yüzyılda İngiltere'de yaşanan iç savaş, kısa bir süreliğine de olsa Cromwell liderliğinde askeri bir yönetimi meydana getirdi.

Anadolu Turnesi: Psikedelik Bir Yolculuğun Sosyolojik Yansımaları

Alternatif rock grubu Venus Music Peace Band'in Anadolu Turnesine dair bir belgesel incelemesi.

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.