Görünmez Kentler | Kitap İncelemesi

spot_img

Kentlerin temelleri insanın yaratma arzusu ve birlikte yaşama gereksiniminin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Peki yaşananlarla sürekli şekil değiştiren kentlerin yalnızca ruhsuz birer mimariden ibaret olduğunu söyleyebilir miyiz?

Bu, muhtemelen içindeki canlıların yaşamları ile bütünleşen kentler için çok basit bir tanım olur. Ünlü bir masal anlatıcısı olarak bilinen Calvino da eseri ‘’Görünmez Kentler’’de kentlerin ruhunu aktarıyor okuyucuya.

Kentlerdeki yaşam, ünlü gezgin Marco Polo tarafından Tatar hükümdarı Kubilay Han’a göstergeler yoluyla aktarılıyor. Han’ın sahip olduğu uçsuz bucaksız toprakları merak etmesi üzerine Polo, benzersiz kent tasvirleri ile Han’ı büyülemeyi başarıyor. Polo kullandığı imgelerle gerçeklikten kopuk, sıfır noktasında yepyeni bir anlatı tasarlıyor. İkili arasında geçen hayali diyaloglarda kentler, bozulmuşluğun içerisine hapsolmuş mutluluk imgesini sorguluyor. Bu ise anılar, arzular ve dil yoluyla okuyucuya aktarılıyor. Fakat Polo’nun kullandığı tasvir yöntemi alışılmışın biraz dışında. Kullandığı imgeler ve bir hayali andıran betimlemeleriyle Polo, kenti değil de zihnindeki kent imgesini anlatıyor Han’a. Canlıymış gibi tasvirlenen birbirinden farklı özellikleriyle kentler, masalsı bir anlatıyla birer bütünmüş gibi hissettiriyor adeta. Kentler birer mekan olmaktan çıkıp karaktere bürünüyor. Polo, kentleri karakterize etmek için insanlardan, konumdan ve mimariden yararlanıyor. Kentler, nihai bir temada birleşiyor; mekan ve çürüme.

Invisible cities için 39 fikir | mimari, çizim, city art

Kitabın ana karakterleri de birçok insanın ders kitaplarında rastladığı isimler aslında. Biri, yaptığı fetihler ve sahip olduğu toprakların büyüklüğü ile nam salmış Moğol hükümdarı Kubilay Han’ken diğeri ise, seyahatleri ile adından söz ettiren Venedikli tacir Marco Polo’dur. Tarih kitapları, ikilinin hısım olduklarını ve Han’ın görevlendirmesiyle Polo’nun on yedi yıl boyunca yaptığı mistik geçmişi ve coğrafyası ile bilinen doğuya seyahatini yazar. Calvino da bu hikayeden yararlanarak kendi zihnindeki kent yaşamını aktarıyor. Kendisi de Polo gibi bir Venediklidir aynı zamanda. Kurgusunda gerçek karakterlerden yararlanan Calvino, gerçek ile hayali olanı harmanlayarak çarpık kent yaşamını gözler önüne seriyor. Bilinenin ötesinde kent tasvirleriyle Calvino, çok yönlü anlatı sanatını farklı bir seviyeye çıkarmayı başarıyor.

Çok daha geniş bir açıdan bakıldığında geçmişten bu yana tarih anlatıcılığının bozulanı ölümsüzleştirme gibi bir özelliği olduğu bilinir. Calvino da bundan yararlanarak eklediği tarihi karakterle ile bozulmuş kent yaşamında gözle görülmeyen, anlaşılması güç takasın hikayesini sunuyor okuyucuya. Takas denince akla gelen türden materyal bir değiş-tokuş değil söz konusu olan. Bir ağı andıran birbirleriyle ilintili hayatların paylaşımı. Kaderlerin takasıyla hayat bulmuş kentler, her okuyuşta yeni anlamlar kazanıyor.

Belirli bir sonu ve hikâyenin olmayışı eseri yapısal anlamda geleneksel yazından ayırıyor. Geleneksel anlatıda görülmeyen birbirinden kopuk hikayeler yer alıyor eserde. Eserde ilerledikçe okur, kendini bir yerlerde dolanıp farklı çıkışlar bulmuş gibi hissediyor. Yapı-yaşam bağlamında ele alınan kentlerde biçim ve anlatı hakkında kabul görmüş fikirleri de kenara itiyor yazar. Bunun yanı sıra bir kristali andıran bu kentler, dışarıdan sıradan ve şeffaf gözükse de farklı derinlikler barındırıyor. Bahsedilen kurgusal kentlerin oluşmasında Calvino’nun gezilerinde zihninde oluşturduğu atlasının büyük yeri var. Kitapta da görüldüğü üzere her kent, yazarın yaşadığı yer olan Venedik’in çeşitliliğini temel alıyor. Betimlenen kentler okurun zihninde birer resim olmaktan çok anılar bırakıyor. Çünkü Polo, kitabın sonunda Han’a da belirttiği gibi gördüklerinden çok kenti terk ettiğinde kalan izlenimlerini paylaşıyor. Nitekim gözümüzle gördüğümüz değil, bizde iz bırakanlarla devam ederiz yaşamımıza.

Kentler aynı zamanda belirli başlıklar üzerinden tanımlanıyor. Fakat, titizlikle işlenmiş bu kronolojik düzende kentlerin birbirleriyle kesişimleri dikkat çekiyor. Yazar, zihnindekileri belirli bir düzende olabilsinler diye bu yönteme başvurduğundan bahsediyor kitabın giriş kısmında. Anlaşıldığı üzere, her kent ilham alındığı alanlar üzerinden sınıflandırılıyor. Anı ve arzu kavramları üzerinden yapılan bu düzenlemelerde kentler bazen ‘’Kentler ve Gözler’’ adı altında yalnızca yapılan gözlemleri anlatırken ‘’ Kentler ve Ölüler ‘’ başlığı altındaki kentler yaşam döngüsü üzerinden kaleme alınmış. Polo, bu başlık altında Adelma adını verdiği bir kente uğruyor. Bu kentte, insanların ona tanıdıkları biriymiş gibi baktığından bahsediyor. Polo, kısa bir süre içinde kentten biri haline geliyor ve kenti öldükten sonra gelinen bir yermiş gibi tasvirliyor. Kendini de bir ölüymüş gibi. Bu benzetme ile yaşam, sonu olmayan bir girdapmış izlenimi veriyor.

 

Okumayı sürdürdüğüm sırada kent anlatımında yazarın açık kapı bıraktığını da sezdim. Aslında kentlerin tasvirinden çıkarılması gereken bir sonuç yok. Yazarın kentleri izlenimleri ile anlatması, zihnimde bir kent resim bırakmaktan çok kentin bıraktığı hisleri kendi hissettiklerim ile harmanlayıp anlamama olanak sağladı. Bu sebepten ötürü kitabın her okuyucuda farklı birer kitaba dönüşebileceğini hissettim. Yazar, okuyucu ile girdiği bu interaktif yolculuğun sonunda okuyucuyu kendi hayatından izler ile buluşturarak etkilemeyi başarıyor. Okuma sürecinde yazarı da okuyucunun arasına karışmış gibi hayal edebilirsiniz.

Son satırlara yaklaşıldığında yazarın; Yeni Atlantis, Ütopya, Güneş Ülkesi, Oceana, Taome, Armani, New-Lanark, Icaria gibi gidip görülmesi imkânsız olan ütopik yerlerden de söz ettiğini görüyoruz. Sözü edilen eserler de başka yazarların zihinlerinde kurdukları ütopyalardan ibaret. Polo, eser sonunda bu yerlerin de Han’ın atlasında yer aldığından bahsediyor. Buradan çıkarılabilecek sonuçlardan biri de aslında Polo’nun başından beri birer rüyaymış gibi anlattığı kentlerin de bu ütopik yerler gibi birer hayal ürününden ibaret olabileceği. Aslında yazar, kitabın birçok yerinde de belirttiği üzere gözle görülenin mi yoksa görülenin ardının mı gerçek olduğunda karar veremiyor. Polo’ya göre Han’la yaptıkları sohbet esnasında bile bir kent doğuyor olabilir. Çünkü kentler canlılar olmaksızın birer nesneler yığındır. Nesnelere de güvenilmez. Yaşam olduğu müddetçe oluşum kaçınılmazdır. İnsan, kente karakter katar, kent de insana. Bu yaşam-yapıt ilişkisi içerisinde birçok kent doğar ve ölür. Nihayetinde, görülmesi gereken oluşan karakterdir.

Her masalın sonunda olduğu gibi bir son bulmuyor okuyucuyu. İlk okuyuşta bir dersmiş gibi gelen bu son, aslında çıkarılabilecek birçok son için ipucu niteliğinde. Yazar, cehennemin bir son olmadığından ve anın kendisi olduğundan bahsediyor. Hemen akabinde ise acıdan kurtulmak için iki seçenek olduğunu yazıyor. Ya kolay yolu seçip kabullenir cehennemini insan, ya da bu cehennemin içinde cehennem olmayanı aramakla geçirir yaşamını. Bulduğunda ise onu tanımakla.

 

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.

HBO Max’te İzleyebileceğiniz Yapımlar

İşte HBO Max'te izleyebileceğiniz yapımlar.

Exulansis: Anlaşılamamanın Getirdiği Vazgeçiş

Exulansis, kişinin anlaşılamayacağını düşünerek kendini anlatmaktan vazgeçişini konu alır.

Şahane Hatalar : Kendi Maceranı Kendin Yarat

Sadece hataların sonuçlarına odaklanmak yerine, bu hataların insanları nasıl şekillendirdiğini ve nasıl birer öğrenme fırsatı sunduğunu ele alan sıra dışı kitap: Şahane Hatalar.

Yahya Kemal Şiirlerinde Yedi Farklı Tema

"İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar." Türk edebiyatına hayalinden kelimeler armağan ve miras bırakan Yahya Kemal Beyatlı.

Kayıp Seslerden Yazının Öznelerine: Virginia Woolf’un Eserlerinde “Kadın” Teması

Woolf’un dilinde "kadın", tarihin dışına itilmiş bir sesin geri çağrılması, unutulmuş bir hakikatin dile gelmesidir.