Great Freedom Film İncelemesi: Baskıya Direnen Aşk

Editör:
Işılay Güzel Yılmaz
spot_img

Yönetmenliğini Sebastian Meise‘nin yaptığı Great Freedom (Büyük Özgürlük) filmi, başrol oyuncusu Franz Rogowski‘nin duygu yüklü bir karaktere fiziksel bir darbe yaparak muhteşem bir oyunculuk sergilemesiyle son dönemlerin en gözde filmleri arasına girmiş ve beyazperdeyi parlatan eserlerden biri olmuştur. Söz konusu film 2021 yılının haziran ayında vizyona girmiş, Avusturya/Almanya ortak yapımdır. Dram/Kurgusal türünün bir örneğini veren Great Freedom, Cannes‘da ”Belirli Bir Bakış” bölümünde ”Jüri” ödülünü kazanmış ve bunun yanında ”En İyi Besteci” dalında Avrupa Film Ödülü‘nün sahibi olmuştur. Bunlara ek olarak uluslararası dalda ödüller almaya devam etmiştir. Filmin başrollerini Franz Rogowski, Thomas Prenn, Anton Von Lucke, George Friedrich paylaşırken, filmin müziklerini ise ünlü saksafoncu Peter Brötzmann üstlenmiştir.

Kısaca filmin konusundan bahsedelim: İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya’sında Hans Hoffmann (Franz Rogowski) eşcinsel eğilimler sergilemesinden dolayı tutuklanır ve bu eğilimi dolayısıyla cezaları katlanarak artar. Hapishanede çeşitli olaylar yaşandıktan sonra Hoffman, oda arkadaşı Victor (George Friedrich) ile zor da olsa bir bağ kurmayı başarır. Hayatında stabil olan tek şey de Victor ile arasındaki ilişkidir.

Filmde yaşanan her şey giriş sekansı ile başlar. Bu bölümün aktarımı oldukça güzeldir. Sahneler bir kameraman eşliğinde geçilerek işlenir, bu bölümden sonra anlaşılır ki Hans mahkeme karşısında 175. Madde gereğince yargılanmaktadır. Senaryo içerisinde oldukça sık rastladığımız 175 sayısı Alman Ceza Kanununda oldukça katı bir maddeyi temsil eder.

O halde 175. sayılı hükmü biraz anlatalım. Alman muhakemesinde İmparatorluk döneminden kalma bir madde olmasının yanı sıra, Nazi döneminde eşcinselliğin bastırılması adına daha çok ağırlaştırılan 175. Madde, eşcinselliği suç olarak tanımlıyordu. 1994 yılına kadar bu madde oldukça sıkı şekilde yürütüldü ve toplumdaki değer yargıları ona göre şekillendirildi. Daha sonra Alman Hükümeti 1994 yılında çıkartılan bir yasa ile ”İkinci Dünya Savaşı sonrasında eşcinsel oldukları için ceza alan erkeklere itibarlarının iade edilmesini ve bu kişilere tazminat ödenmesini öngören bir yasa tasarısı hazırlanacağını” duyurdu.

Yüzeysel olarak da olsa maddenin içeriğini biraz öğrendikten sonra film içerisindeki politik savaşı biraz daha iyi kavrayabiliyoruz. Zaten Hans’ın hapiste kaldığı süre boyunca mevsim geçişlerinin yıllara göre ayrılmasının nedeni de dönemin değer algılarına yönelik estetik bir göndermedir.

Bunun dışında Hans ve onun gibi 175. Maddeden dolayı hapse giren diğer mahkumların çalışma alanlarında, bahçede ve çeşitli yerlerde dışlandıklarını görüyoruz. Gardiyanların da bu mahkumlara davranış şekli keza aynı şekilde diğerlerinden daha farklı yönde nüksediyor. Hans karakterinin sürekli deliğe (tecrit koğuşu) atılmasının dolaylı sebeplerinden biri de bu durumdur.

Buna benzer bir başka olay olarak da bir sahnede Victor karakterinin ”Bir 175 ile görülmeye bile tahammül edemiyorum” sözleri trajikomik kaçmaktadır. Çünkü ilerleyen sahnelerin birinde Victor’un başka bir oda arkadaşıyla olan muhabbetinde, savaş zamanı yemeklerin içerisine uyarıcı haplar konulduğunu öğreniyoruz. Bu sırada Victor elindeki birtakım playboy fotoğraflarıyla erekte olmaya çalışır fakat başaramaz. Daha sonraki sahnede Victor, hapishanenin vasıflı mahkumlarından biri olarak yemek dağıtmaktadır. Hans’ın kapısına geldiğinde Hans ona bir İncil verir ve bunu ”163.” hücreye götürmesini ister. Bunun sebebini diğer parafta anlatacağız. Nitekim Victor ilk başta kabul etmez, fakat Hans’ın ısrarı üzerine ona bir teklifte bulunur. Victor, Hans’dan kendisine mastürbasyon yapmasını ister. Hatta bunu kaba bir biçimde belirtir. Hans ilk başta bunu kabul etmez, daha sonra Victor tam gitmek üzereyken çaresizlikten teklifi kabul eder ve onun isteğini yerine getirir. Bunun da etkisiyle Hans ve Victor arasındaki etkileşim biraz daha farklı bir güzergahta ilerlemeye başlar. Victor kendi içinde bu durumu kabullenmese de, aslında o da eşcinsel bir yönelim göstermeye başlar. Tabiri caizse insan kınadığı şeyin esiri olur.

Gelelim Hans’ın 163 numaralı hücreye İncil yollama meselesine. Pek tabii hapishanedeki gruplaşmalar arasında yer alamayan 175. madde sakinleri kendi özerkliklerinde bireysel sosyalleşmeye yürürler. Bunun etkisiyle aynı suçtan içeri girmiş Oscar (Thomas Prenn) ile Hans birbirlerine destek olurlar. Aralarındaki ilişki dönemin aykırı olduğu bir duruma evrilir ve ikili arasındaki aşk duygusu yoğunlaşarak artar. Hatta Hans’ın Oscar’a olan tutkusuyla Oscar’ın ”Birlikte yaşayamayız Hans” demesi dönemin Alman ideolojisi ve toplumun baskıcı yaşamını üstünkörü betimliyor.

Bahçede görüştükleri bir sahnede fazla yakınlaşmaları sebebiyle gardiyan onları birkaç kez uyarır. Uyarıları dikkate almayan Hans, gardiyanların müdahalesiyle yine tecrit hücresine kapatılır ve artık bahçeye çıkması yasaklanır. Bu süre içerisinde Oscar ile bir şekilde iletişime geçmeye çalışan Hans, çözümü sigara sarmak için sayfalar koparttığı inciline, belli harfleri işaretlemekte bulur. İğneyle işaretlediği belli harfler ile Oscar’a şifreli bir mesaj yollar. Oscar İncil’i alır ve mesajı okur, o da Hans’ın yaptığı gibi şifreli bir mesaj yazar, fakat Victor’u tanımadığı için Hans’a bu mektubu ulaştıramaz.

İzleyiciyi etkileyen bir başka olay da burada yaşanır. Oscar mesajı okur ve tek başına kaldığı hücresinde şöyle söyler ”Bir kamışla İncil’e kelimeler deliyorum. Bu yeterince aptalca değilmiş gibi, yazdıklarımı okumayacaksın bile çünkü o aptal kitabı hücrene nasıl yollayacağımı bilmiyorum.”

Sahnenin sonunda Hans’ın haftalar sonra bahçeye çıkmasına izin verilir. Çıkar çıkmaz gözleri Oscar’ı arar fakat göremez. Daha sonra Hans bir atılım yaparak Victor’un yanına gider ve ona Oscar’ı sorar. Victor’un verdiği cevaplar üzerine Hans sinir krizi geçirir. Victor ona acır ve diğer mahkumlara rağmen sarılma cesaretinde bulunur. Bu sırada gardiyanlar sarılmayı engellemek adına araya girerler, bu esnada Victor dayanamaz ve gardiyanlarla kavga eder. Her ikisini de deliğe atarlar.
Oscar ölmüş, Hans sinir krizi geçirmiş ve Victor da deliğe atılmıştır.

Oscar’dan sonra kendine gelemeyen Hans için zorlu geçen bir süreç başlar. Bu esnada Victor hücresinde tek kalmaktadır. Hans’ın durumunu bildiği için değerli bir eşyasını gardiyana rüşvet olarak bırakarak onu diğerlerine kıyasla oldukça konforlu hücresine aldırır. Bu sahne ve sonrasında da Victor’un Hans’a verdiği değerin katlandığını ve kademe kademe kendini kabullenip değiştiğini gözlemliyoruz. İkili artık engel tanımayarak birbirlerini tamamlama yolunda emin adımlar atmaya başlarlar.

Dikkat, Son sahnelere yaklaşıyoruz!

 

Yıl 1994. Hans hapishanede rutin işleri yaparken görevli gardiyanın masasında bir habere rastlar. Haberde 175. Madde feshini görür. Yeni yasaya göre artık eşcinsellik bir suç olarak görülmeyecek ve onlar da her birey gibi kendi özgürlüğünü kucaklayacaktır. Haberi okuyan Hans ilk başta okuduklarına inanamaz, fakat sonrasında bunun kesinliğini anlar ”Artık yasalım!” diyerek izleyicide dramatik bir etki bırakır. Üzücü olan kısım ise artık hayatına Victor olmadan yalnız devam edecek olmasıdır.

Hapishaneden ayrılacağı gün geldiğinde Victor’a veda etmeye yeltenir fakat Victor: ”Veda etme. Uğursuzluk getirir.” der ve ekler ”Hoffmann, ara sıra sigara getir bana.”
Hans hapisten çıkar. Große Freiheit (Büyük Özgürlük)” kulübüne gider.
Eşcinselliğin artık suç olarak görülmediği yeni Alman dünyasında burası, bir nevi var olma özgürlüğü elde etmiş bireylerin kendilerini buldukları ve gizlenmek zorunda olmadıkları halim selim bir alandır. İçeride filmin bestecisi Peter Brötzmnann sıradan bir sahne sanatçısı edasıyla adeta saksafonu ağlatmaktadır. Fondaki seküler filarmoni eşliğinde Hans, burada kendisiyle baş başa kalarak hayatını gözden geçirir. Kulüpten çıkarken bir otomatın yanından geçer. Sonra otomatın yanına geri döner ve bir paket sigara alır. Tam her şey bitti film bu kadar derken, Hans bir kuyumcunun önünde durur. Yerden bir taş alarak kuyumcunun camına fırlatır ve alarmlar çalar. Hans cebinde bir paket sigara ile olduğu yere oturur ve polisin gelip onu tutuklayarak sevgili arkadaşı Victor’a götürmesini bekler.

Hayatımızın her yerinde bir sivilce gibi boy gösteren aşk, bir kez daha derinlerden uyanarak hayatımızın tam orta yerinde patlar. 

  •  Söylenti Dergi olarak Great Freedom (Büyük Özgürlük) filmini sizler için analiz ettik. Dilerseniz filme MUBI platformundan ulaşabilirsiniz.

spot_img
Emre Eren Alptekin
Emre Eren Alptekin
Konya'nın Seydişehir ilçesinde doğdum ve aslen Şanlıurfalıyım. Çocukluk ve eğitim hayatımın birçoğu Seydişehir'de geçti. Bu sürelerde içimdeki yazma hissiyatı beni çepeçevre kapladı. Özellikle bu süreçte kısa öyküler ve sanat sineması için analizler yapmak hayatımın odak noktası oldu. Asla yazı yazarak para kazanmak gibi bir gayem olmadı. Sadece içimden geldiği şekli ile kendi görüşlerimi insanlara aktarabilmek ve bir nebze de olsa dünyada bir iz bırakabilmek için yazmaktayım. Her zaman farklı bakıştaki insanların eserlerimi olumsuz ya da olumlu yönde eleştirmelerini isterim. Çünkü bu davranışın benim yazın hayatımda etkili bir ilerleme olacağını düşünürüm. Bunlara ek olarak şu anda yaşantıma İzmir'de devam ediyorum ve Dokuz Eylül Üniversitesi/Arkeoloji bölümünde eğitimimi sürdürüyorum.

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.

HBO Max’te İzleyebileceğiniz Yapımlar

İşte HBO Max'te izleyebileceğiniz yapımlar.

Exulansis: Anlaşılamamanın Getirdiği Vazgeçiş

Exulansis, kişinin anlaşılamayacağını düşünerek kendini anlatmaktan vazgeçişini konu alır.

Şahane Hatalar : Kendi Maceranı Kendin Yarat

Sadece hataların sonuçlarına odaklanmak yerine, bu hataların insanları nasıl şekillendirdiğini ve nasıl birer öğrenme fırsatı sunduğunu ele alan sıra dışı kitap: Şahane Hatalar.

Yahya Kemal Şiirlerinde Yedi Farklı Tema

"İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar." Türk edebiyatına hayalinden kelimeler armağan ve miras bırakan Yahya Kemal Beyatlı.