Yüzüklerin Efendisi: Güç Yüzükleri dizisinin 4. bölümü sonunda izleyiciyle buluştu. Eğer ilk iki bölümün ve 3. bölümün incelemesini okuduysanız, gelin pek çok şey gördüğümüz 4. bölümün incelemesine geçelim.
Bölümü Miriel ile açıyoruz. Daha önceki yazımızda Numenor‘da ortada bir kehanet olabileceğinden bahsetmiştik. Bu kehanetin ne olduğunu görüyoruz. Miriel, Numenor’un sular altında kalacağını görüyor. Kitapları okuyanlar ve evreni bilenler için bu son kaçınılmaz gibi görünüyor. Bu kehanetin elbette elf ile bağlantılı olduğunun farkında.
“Biz Edain’in oğulları ve kızlarıyız. Ordusu bizzat Morgoth’u yenmiş Elros Tar-Minyatur’un. Ama şimdi bir elf, bir kazazede bizi tehdit mi edecek?”
Diğer yandan Pharazon‘un, halkı elf konusunda yatıştırdığını görüyoruz. İleride olacağı kişiye de zemin hazırlıyor diyebiliriz. Bu sahnede aynı zamanda Amazon orijinal karakterleri olan Elendil’in kızı Earien ve Pharazon’un oğlu Kemen arasında duygusal bir şeylerin olacağı mesajı da verilmiş.
Galadriel‘in Miriel’i Güney Topraklarında yer alan tehlikeye karşı uyardığını görüyoruz. Ancak bu uyarı, o an için pek bir şey ifade etmiyor. Hatta zindanlara atılmasına sebep oluyor.
Bu bölümde de batı kıyılarının Isildur‘a seslendiğini duyduk. Hatta bu fısıltılar yüzünden Isildur, kendisi ve iki arkadaşının Deniz Muhafızları‘ndan atılmasına sebep oluyor.
Sonunda önceki bölüme ismini veren Adar‘ı görebiliyoruz. Onun yozlaşmış bir elf olduğundan ve bu nedenle orkların ona “Baba” adını vermesinden bahsetmiştik. Joseph Mawle, rolünün hakkını vermiş diyebiliriz. Hatırlarsanız kendisi Game of Thrones’da Benjen Stark karakterine de hayat vermişti.
“Ben Tanrı değilim. En azından… Henüz.”
Adar’ı yaralanmış bir orkun ölümünü kolaylaştırırken görüyoruz. Son derece de üzülüyor gibi görünüyor. Yüzündeki izlere baktığımızda ağır işkencelerden geçmiş olabileceğini düşünüyoruz. Arondir‘e de son derece normal davranıyor ve güney halkına onun aracılığıyla bir mesaj gönderiyor. Bu mesaj, oranın halkının topraklarından vazgeçmesi ve Adar’a sadık kalması halinde canlarının bağışlanmasından başka bir şey değil.
Theo, annesi karşı çıksa da, Rowan ile kasabalarına yiyecek almaya gidiyor. Burada Rowan korkunca Theo’yu bırakıp gidiyor. Theo’nun yanında Sauron’un işareti olan kılıcı da görüyoruz. Orkla karşı karşıya kalınca kırık kılıcı yarasına bastırarak tamamlıyor. Daha önceki bölümün inceleme yazısında orkların Adar için bir şey aradığını ve bunun Theo’nun kırık kılıcı olabileceğinden bahsetmiştik. Öyle de çıkıyor. Orklardan kaçan Theo kuyuya saklandığında orklar kılıç için Theo’yu her yerde arıyorlar. Bölümün sonlarına doğru da Adar’a kılıcın bulunduğuna dair haber geliyor.
Elrond ve Celebrimbor‘u Eregion‘da görüyoruz. Muhtemelen yüzüklerin dövüleceği kule inşaat halinde. Celebrimbor’un burada Earendil’i hatırlatması yüzümüzde ufak bir tebessüme sebep oluyor.
“Geleceğimin bir gün oğlunun ellerinden olacağını söylemişti.”
Celebrimbor’un huzursuzlandığı bir konu olduğunu görüyoruz. Bir an için bu konunun Annatar olduğunu düşünüp heyecanlansak da durum öyle değil. Huzursuzluğun sebebi Prens Durin ve gizlediği şeyler.
Elrond’u yeniden Khazad-Dum‘da görüyoruz. Belli ki Durin’in neler sakladığını öğrenmeye gidiyor. Amacına da ulaşıyor. Her ne kadar Disa bunu gizlemeye çalışsa da Elrond, büyük sırrı öğreniyor. Bu sır, Yüzüklerin Efendisi üçlemesinden de aşina olduğumuz mithril. Hatırlarsanız Moria’da Frodo’yu bir trol yaralamıştı ancak mithrilden yapılmış zırh sayesinde kurtulmuştu. Mithril, dizide de bahsedildiği üzere, ipekten hafif ve demirden sert. Gandalf, Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği’nde mithril hakkında şunları söylemişti: “Altından on kez daha değerliydi mithril, şimdi ise paha biçilemez… Mithril’i kim istemezdi ki! Bakır gibi dövülebilir, cam gibi cilalanabilirdi; cüceler onunla su verilmiş çelikten hem daha sert, hem daha hafif bir metal yapıyorlardı. Güzelliği bildiğimiz gümüşe benziyordu ama Mithril’in güzelliği ne kararır, ne donuklaşırdı. Elfler çok severlerdi onu; nice işlerin yanında, kapıların üzerinde görmüş olduğunuz İthildin’i yani Yıldız-ay’ı da Mithril’den yapmışlardır.”
Elrond mithrili öğrendikten sonra madende bir sorun çıkıyor ve dört cücenin madende kaldığını öğreniyoruz.
Earien ve Isildur’u, Isildur’un başına gelenler hakkında konuştuğunu gördüğümüzde ilgimizi çeken şey arkadaki çizim oluyor. Elfler ve insanlar, omuz omuza bir deniz yaratığına karşı savaşıyorlar. Elflerin izlerini, adanın her yerinde görmek mümkün. Isildur ise Deniz Muhafızları’ndan atıldığı için batıya gitmeyi hak etmediğini düşünüyor.
“Palantiri birçok kehanet gösterir. Kimi hiç gerçekleşmez.”
Galadriel’in zindandan kurtulduğu sahne ise oldukça ilgi çekici. Bir anda üç muhafızı nasıl zindana soktuğunu anlayamadık desek yeridir. Ancak kaçtıktan sonra kral Tar-Palantir‘in yanına geliyor. Kralın hasta olduğunu ve bunu bilen çok az kişi olduğunu öğreniyoruz. Miriel Galadriel’e palantir aracılığıyla kehaneti gösteriyor. Ancak burada değinmemiz gereken bir nokta var. Palantiri (Palantiri çoğul kelimedir), aslında bir iletişim aracı olarak görülebilir. Tolkien’in deyimiyle “Those That Saw From Far” yani “Uzakları Gösteren” anlamına gelir.
Sonrasında Theo’yu yine orklardan kaçarken görüyoruz. Tam yakalandığı sırada da Arondir onu kurtarıyor. Arondir’in oraya nasıl geldiğini ve nasıl silahlandığını ne yazık ki göremiyoruz.
Cücelerin madende mahsur kalan cüceler için yaptığı ayin ise son derece ilgi çekiciydi. Disa’nın yaktığı ağıt tüylerimizi diken diken etti desek yeridir. Bu sahneden sonra ise Elrond’un ağzından Earendil’i dinlemek oldukça keyifliydi.
Tekrar Güney Toprakları’na döndüğümüzde Waldreg‘in Theo’yla olan Sauron konuşmasına şahit oluyoruz. Waldreg’in Theo’ya Sauron’dan hayranlıkla bahsettiğini görüyoruz. Sonrasında ise herkesin şahit olduğu meteor adamın düşüşünden bahsediyor. Meteor adam gerçekten Sauron mu yoksa Waldreg sadece bir alamet mi arıyor ilerleyen bölümlerde anlayacağız.
“O ne biliyor musun? O bir kılıç değil. O bir güç. Atalarımız için bizzat efendinin elleriyle dövüldü… Kaybolan geri dönecek.”
Son sahnede ise Galadriel’in gemiye bindirildiğini görüyoruz. Naip kraliçe, kehanetin elften kaynaklandığını düşünerek onu Orta Dünya’ya geri göndermeye karar veriyor. Ancak Galadriel’in uzaklaşmasıyla Ak Ağaç‘ın yaprakları dökülmeye başlıyor. Ak Ağaç’ın yapraklarının dökülmesinin nedeni bir önceki bölümde Miriel tarafından açıklanmıştı. Bu nedenle Miriel Galadriel’i göndermekten vazgeçiyor ve Güney Toprakları için savaşmaya karar veriyor. Bunu açıklarken Pharazon ile karşılıklı durmaları da oldukça ilgi çekiciydi.
Dizinin yayınlanan son bölümünden konuşulacak çok şey olduğu gibi bazı boşluklar da mevcut. İlerleyen bölümlerde neler olacağını merakla bekliyoruz!