Sinema dünyasında yolculuk etmeye hazır mısınız? Sinema editörleri olarak, özenle seçtiğimiz 5 filmle birlikte, aksiyondan drama, bilim kurgudan romantizme kadar geniş bir yelpazede öneriler sunuyoruz. Bizimle birlikte, sinemanın büyülü dünyasında yolculuk ederken, unutulmaz bir film deneyimi yaşamanın keyfini çıkarın. Haftanın öne çıkan filmlerini takip edin ve sinema dünyasının sınırsız olanaklarına bir adım daha yaklaşın!
Analyze This (1999)
Harold Ramis tarafından yönetilen ve Robert De Niro ile Billy Crystal’ın başrolleri paylaştığı Analyze This, mafya babası Paul Vitti’nin tuhaf bir terapi sürecini konu alır. Paul Vitti (Robert De Niro), New York’un ünlü bir mafya lideridir. Ancak, son zamanlarda garip bir durumla karşı karşıya kalır. Birçok kişiyi öldürme emrini verdiği halde, ansızın paniğe kapılıp huzursuzlanmaya başlar. Çeşitli sorunları nedeniyle uyku bozuklukları, anksiyete ve strese kapılmıştır. Bir gün, Vitti, yanlışlıkla hayatını kurtaran terapist Dr. Ben Sobel (Billy Crystal) ile tanışır. Ben, Vitti’nin tedavi edilmesi gerektiğini fark eder ve onu terapide tedavi etmeye karar verir. Başlangıçta zorlu bir süreç yaşasa da, Ben, Vitti’nin duygusal ve zihinsel problemlerini ele almaya çalışırken komik ve sürprizlerle dolu bir maceraya atılır.
Film, suç dünyasının acımasız liderinin kahramanı ile terapi seanslarındaki komik diyaloglar arasındaki eşsiz uyumuyla izleyiciyi memnun eder. Eğlenceli, komik ve heyecan verici bir film arayanlar için “Analyze This” bu haftaki önerimizdir.
Aleyna Kavak önerdi.
Das Experiment (2001)
Güç dengeleri, insan doğası, otorite, itaat, şiddet eğiliminin kökeni, mahkûm ve gardiyan psikolojisi gibi konuları incelemek adına yapılan bilimsel bir deneyde; 20 erkek denek belli bir para karşılığında sahte bir hapishane ortamında iki hafta geçirmeyi kabul eder. Deneklerin 8’i gardiyan rolünü, 12’si ise mahkûm rolünü üstlenecektir. Başlarda her şey basit bir deney, bir oyun gibidir. Fakat zaman ilerledikçe denekler kendilerini rollerine öylesine kaptırırlar ki deney tehlikeli bir hâl almaya başlar.
Yönetmen koltuğunda Oliver Hirschbiegel’in oturduğu film, meşhur Stanford hapishanesi deneyini beyaz perdeye taşıyor. 1971’de psikolog Philip Zimbardo tarafından yapılan gerçek bir deneyden esinlenen filmde gerilim tonu bir an olsun bile düşmüyor. Das Experiment; otorite ve itaat kavramlarının köküne inmeye çalışırken gücün en karanlık köşelerinde geziniyor. İnsan psikolojisine dair başarılı çıkarımları ve yüksek temposuyla keyifli bir seyir tecrübesi vadeden bu filme mutlaka bir şans vermelisiniz.
Ayçe Cansu Yaşar önerdi.
Bad Times at the El Royale
Bad Times at the El Royale klişe bir konuya sahip: Dört yabancının kaderi bir otelde birleşir! 1969’da geçen hikâye, bir zamanlar ünlü olan ve o zamandan beri unutulmaya yüz tutmuş Nevada ve Kaliforniya sınırındaki El Royale otelinde konumlanıyor. Tıpkı bir film noir klişesi gibi, dört yabancı tek tek otele check-in yapmak için geliyor. Bir rahip olan Jeff Bridges, şarkıcı Cynthia Erivo, hippi tarikatından ayrılmış Dakota Johnson ve şirket adamı John Hamm’in kaderleri karanlık ve fırtınalı bir gecede tamamen değişiyor. Her biri film ilerledikçe sırlarını saklamaya ve otelin gizemleriyle yüzleşmeye çalışırken kendilerini tuhaf durumların içinde buluyorlar.
Filmin yönetmen koltuğunda daha önce Cabin in the Woods‘u da yöneten Drew Goddard oturuyor. Goddard, Tarantino filmlerinden pek çok tekniği ödünç alıyor. İki saatin üzerindeki film, dengeli miktarda ayarlanmış şaşırma faktörü ile harika bir hikâye anlatımı sunuyor. El Royale, göz ardı edilmiş olsa da herkesin mutlaka izlemesi gereken bir film.
Berfin Sayarsoy önerdi.
Cameraperson (2016)
Kirsten Johnson tarafından çekilen bu belgesel,Johnson’ın kariyeri boyunca çalıştığı farklı projelerden çeşitli kesitler ve çekimlerden oluşan bir derlemedir.Kamera arkasında yaşadığı deneyimleri ve gözlemleri seyirciyle paylaştığı 102 dakika içerisinde, Johnson’ın geçmiş projeleri sırasında tanık olduğu olaylar ve duygusal anlar üzerine odaklanırken, sadece bir belgesel yapımcısının değil, aynı zamanda bir insan olarak Johnson’ın bakış açısını da sunar. Savaş bölgelerindeyaşamış insanların dramlarına, doğal felaketlerden günlük yaşamın sıradan anlarına kadar çeşitli sahnelerle Cameraperson, seyirciye sinema ve belgesel yapımının gücünü gösteriyor.
Günsu Akçatepe önerdi.
The Hustler, 1961
The Hustler, 1961 yılında Robert Rossen tarafından yönetilen bir dram filmi. Film, Paul Newman tarafından canlandırılan, bilardo dünyasının en iyisi olduğunu kanıtlamaya kararlı, yetenekli ama bir o kadar da kibirli Eddie Felson karakterinin hikayesini konu alıyor. Sarah Packard isimli bir kadına aşık olması ve Minnesota Fats isimli ezeli rakibiyle karşı karşıya gelmesinin ardından ise olaylar karmaşık bir hale bürünüyor. Bir yandan hırsları ve tutkusunun abartılığı nedeniyle sürekli kendisiyle savaşmakta olan Eddie; diğer yandan zirveye ulaşmak için yapması gereken fedakarlıkları fark ediyor.
Film sadece bir spor draması olmanın ötesinde, aynı zamanda son derece incelikle tasarlanmış bir karakter çalışması (character study) olarak öne çıkıyor. Hırs, kimlik ve mükemmeliyetçilik temalarını ele alan film; insanlığın doğasına ve insan ilişkilerinin karmaşıklığına önemli bir bakış açısı sunarak, bazı saplantıların hayatımızı nasıl etkileyiceğine dair önemli soru işaretleri uyandırıyor. Oyuncuların başarılı performanslarıyla da dikkat çeken film, Paul Newman’a oynadığı ikonik Eddie rolü için bir Oscar adaylığı getirmişti. Günümüzde halen sinema tarihinin önemli bir parçası olmaya devam eden The Hustler, karakter odaklı dramaları seven tüm okuyucularımızın izlemesi gereken bir klasik.
Sedef Hızlan önerdi.
