Türk edebiyatında hece vezniyle yazdığı şiirlerle bilinen Rıza Tevfik Bölükbaşı, aynı zamanda siyasetle ilgilenen devlet adamıdır. Mesleği de doktor olan Bölükbaşı, çok yönlülüğü ile çevresinden tebrikleri toplamıştır. Felsefeye olan ilgisi ve merakı ile Feylesof Rıza unvanının sahibi olmuştur. Rıza Tevfik Bölükbaşı’nın edebiyata verdiği katkılarını incelerken gelin siyasi ve edebi yönleriyle birlikte onu daha yakından tanıyalım.

Rıza Tevfik Bölükbaşı Kimdir?
Asıl adı Ali Rıza olan Bölükbaşı, Edirne iline bağlı Svilengrad’da 7 Ocak 1869 dünyaya gelmiştir. Üsküdar Sion Mektebi‘nde başladığı öğrenim hayatına Gelibolu Rüştiyesi’yle tamamlamıştır. Babasının tayini üzerine ailecek gittikleri İzmit’te sıtma hastalığına yakalanması nedeniyle annesini kaybeder. Babasının tekrar tayininin çıkmasından dolayı Gelibolu’ya gitmek durumunda kalır. Gelibolu’da rüştiye de eğitimini birincilikle tamamlayan Bölükbaşı, şiirle ilk burada tanışır. Tarihin tozlu sayfalarında ki kaynaklarda yazan cümlelere göre Ali Rıza Bölükbaşı şiirle ilgisini şöyle tanımlar:
”Bende biraz mizac-ı şairane varsa muhitin eser-i feyzidir. Bu yaşımda şiir zevkinden hisse almağa başlamıştım. Tabiatle de pek samimi bir münasebetim vardı.”
Babasının isteği üzerine Rıza Tevfik, Mülkiye Mektebi’ne kaydolmuştur. Bu okulda geçen günleri, kendi ifadesiyle parlak zamanlarından olmuştur. Yine o yıllarda Darwin ve Bücher gibi filozofları bu yıllarda okur. O sıralarda okulun öğretmenlerin de seçkin kişilerin de olması Rıza Tevfik’in edebiyata olan ilgisini artırarak bu alanda eserler üretmesinin tohumları atmaya başlar. Haylazlıkla geçen öğrencilik kariyerinden dolayı bazı okullardan atılması da onu siyasetle tanıştıran yönü olmuştur. Namık Kemal‘in şiirlerini ve “Rüya” adlı eserini arkadaşlarına okuması ve okulda bir gazete çıkarmasından dolayı okuldan uzaklaştırılır. Eğitim hayatına bir yıl sonra Tıbbiye-i Mülkiye Mektebi’nde devam eder. 1897 yılında mezun olarak Cenap Şahabettin ve Ahmet Mithat‘tın destekleriyle de Karantina İdaresi’ne doktor olarak görev yapmaya başlar. Oldukça donanımlı devam ettiği ve hareketli geçirdiği hayatına ise İstanbul, 30 Aralık 1949 yılında veda eder.

Siyasi Kimliği
1908’de Meşrutiyet ilan edilince yapılan seçimlerde Edirne mebusu seçilir. Siyasete olan ilgisiyle birlikte Herbert Spencer ve Holtzendorf gibi düşünürlerden de etkilenerek muhalif tarafta yer alır. Bölükbaşı, 1914-1918 yılları sırasında politikaya ara vererek üretkenliğini artıracak edebiyat ve felsefeyle ilgili çalışmalar yapar. Dönemin gazete ve dergilerinde şiirler, makaleler ve felsefeyle ilgili eserler üretir. Tarihte önemli yer edinen Paris’te toplanan Barış Konferansı’nda ve Sevr Antlaşması’nı imzalayan heyette yer alması ile öğrencileri tarafından tepkiyle karşılanınca Avrupa seyahatine çıkmak zorunda kalır. Rıza Tevfik, başlangıcından beri Millî Mücadele’nin aleyhinde olması da onu seyahate zorlayan sebepler arasında yer alır.

Edebi Kişiliği
Çok cepheli bir kişilik olarak bilinen Rıza Tevfik Bölükbaşı’nın hayata bakışı eserlerinde de hissedilmektedir. Babasının rolüyle öğrenim hayatı şekillenen Rıza Tevfik, Farsça ve İbranice’yi çok küçük yaşlarda öğrenir. ”Hafız Divanı” ve ”Gülistan” o dillerde okuduğu eserlerden bazılarıdır. Bu eserleri okuması Doğu kültürünü Batı dilleriyle harmanlayabilmesini sağlamıştır.
Rıza Tevfik’in şiirle yakından ilgilenmesi 1885 yılından sonra başlar. Mekteb-i Mülkiye’de okurken, Recaizade Ekrem, Mizancı Murat, Lastik Sait gibi isimlerden etkilenmesi şiir alanında eserler üretmesine olanak sunar.
Rıza Tevfik’in şiirlerinin temaları çoğunlukla aşk, tabiat, nostalji ve çocukluk gibi duygulardan beslenmiştir. “Serab-ı Ömrüm” adlı şiir kitabında Tanrı, kainat, varlık-yokluk, kader ve ölüm kavramlarını işleyerek derin ve yoğun duyguları şiirlerinde yansıtması günümüz edebiyatında hala önemi korumaktadır. Servet- i Fünun sanatçılarından olsa da çağdaş isimler gibi kalıplara sıkışmamış, kendi çizgisinde ilerlemesini sürdürmüştür. 1913 yılından sonra ise hece vezniyle yazdığı şiirler ile edebiyattaki başarısı katlanarak artmıştır. Türk Edebiyatı’nda Parmak hesabı şiiri tekniğinin de sahibidir. Sadece Servet-i Fünun geleneğiyle de hareket etmeyerek halk edebiyatından beslenerek Milli edebiyata geçiş yapmıştır. Sanat anlayışı olarak eserlerinde subjektivizmi benimseyerek toplum sorunlarına izlenimci bir bakış açısı sunmuştur. Samimiyet duygusunu okuyucuya hissettirerek mecaz edebiyat akımlarına başvurmadan dış dünyadaki varlıkların duygularından etkilenerek eserlerini şekillendirmiştir.

Eserleri
Özellikle şiir dalına yoğunlaştığı edebi hayatındaki yazıları, Ulûm-i iktisadiye ve İçtimaiye Mecmuası, İçtihad, Atî, İleri, Muhibbân, Edebiyat-ı Umumiye Mecmuası, Türk Yurdu, Peyâm-ı Sabah, Peyâm-ı Edebî, Düşünce ve Bilgi gibi çeşitli mecralarda ve gazetelerde yayımlamıştır.
Rıza Tevfik; şiir, anı, eleştiri, edebî inceleme, felsefi nesir ve çeviri kategorilerinde sanatını icra etmiştir.
- Textes houroûfîs
- Mufassal Kāmûs-ı Felsefe
- Abdülhak Hâmid ve Mülâhazât-ı Felsefiyyesi
- Rıza Tevfik’in Sanat ve Estetikle İlgili Yazıları
- Felsefe Dersleri
- Mâba‘dettabiiyât Derslerine Ait Vesâik
- Ontoloji Mebâhisi
- Estetik
- Bergson Hakkında
- Serâb-ı Ömrüm
- Ömer Hayyam ve Rubaileri (Çeviri) (Aynı zamanda bu eserinde tüm şiirlerini toplayıp bir kitap haline getirmiştir.)
- Tevfik Fikret Hayatı, San’atı Şahsiyeti
- Biraz da Ben Konuşayım
- Rıza Tevfik’in Tekke ve Halk Edebiyatı ile İlgili Makaleleri.
- Şiiri ve Sanat Anlayışı Üzerine Rıza Tevfik’ten Ali İlmî Fânî’ye Bir Mektup
Dergipark, Şair Rıza Tevfik Bölükbaşı ve Felsefi Düşüncesi, Yayımlanma Tarihi: 01.08.1989, Yazar: İbrahim A. Çubukçu, Erişim Tarihi:18.09.2022, web