House of the Dragon, çok konuşulan sezonunun sonuna geldi. Bizler de sizler için bu sezon finalini hem kitaptan hareketle hem de dizi çerçevesinde inceledik.
Önceki bölümün incelemesine buradan ulaşabilirsiniz.
Üçlü Yönetim
Naip Prens Aemond‘un emriyle Boğaz’daki ablukayı kaldırmak için Üçlü Yönetim ile anlaşmaya gelen Tyland, Basamak Taşı‘nı onlara vererek bu anlaşmayı sağlıyor. Deamon ve Corlys’in yıllar boyunca savaşıp güvence altına aldığı bu yer, böylelikle Tyland tarafından yeniden pazarlık malzemesi oluyor. Ancak Tyland’ın bu anlaşmayı kabul etmekten başka çaresi de olmuyor aslında. Sonunda Üçlü Yönetim’in donanmasıyla yola çıktığını da görebiliyoruz.
Sheepstealer ve Rhaena
İlk sezondan beri vadi ve koyun göndermesi yaparak Sheepstealer‘ı burada göreceğimizin sinyalini veren dizi, sezon finaliyle bizlere Sheepstealer’ı göstermiş oldu. Rhaena‘nın Aegon ve Viserys‘i arkasında bırakarak peşinden gittiği bu ejderha, kitapta oldukça çirkin olarak tasvir edilir. Tasarımını yakından inceleyemesek de öyle göründüğünü söyleyebiliriz.
Bu noktada dizinin kitaptan çok farklı bir yol izlediğini söylemeden de edemeyeceğiz. Kitapta Sheepstelaer’ı sahiplenen kişi ejder tohumlarından olan Nettles‘di. Nettles karakterinin kitapta Daemon karakteri üzerinde büyük bir etkisi vardı. Ancak bunun yerine Daemon karkaterinin karakter gelişiminde Harrenhal’ün rolünü görmüş olduk.
Siyahlar ve Ejder Tohumları
Geçen bölümde 3 ejderhanın ejder tohumları tarafından sahiplenilmesinin ardından bu bölüm; Ulf, Hugh ve Addam‘a bu durumun nasıl bir etki yaptığını gördük. Kitapta bu fikir Jacearys‘ten çıksa da dizide Mysaria ve Rhaenyra üzerinden yapılan bu uygulama, aslında oldukça risk de taşıyor. Bu bölümde Ulf’ın hareketlerinden de bunu görebiliyoruz. Rhaenyra’nın geçen bölümde söylediği, soylu insanlarda geçmişten gelen bir sadakatin olması alt tabaka insanlar için pek bir şey ifade etmiyor aslında. Hugh ve Addam daha ağır başlı kalsalar da Ulf’ta aynı şeyi göremiyoruz. Ayrıca Addam’ı Siyahlar’a bağlayan Corlys var ancak Ulf ve Hugh için aynı şeyi söyleyemeyeceğiz. Bu nedenle Rhaenyra, çok güçlü bir hamle yapsa da büyük de bir risk aldı.
Diğer yandan Rhaenyra ve Corlys‘in -sonunda- savaşa dair konuştuğunu görüyoruz. Geçen bölüm Rhaenyra, Addam ile buluşmasının ardından kendi konseyine katılmamış ve direkt olarak Mysaria ile görüşmeye gitmişti. Bu durum aslında Rhaneyra’nın konseyden uzaklaştığını ve Mysaria’ya yakınlaştığını ve Mysaria’nın adeta Rhaenyra’ya akıl hocası yaptığını göstermişti. Şimdi nihayet eli yaptığı Corlys’ten tavsiye aldığını görebildik. Aemond’ın Sharp Point‘i yakmasının ardından Rhaenyra, eli güçlü durumdayken hızlı bir şekilde saldırmayı planlıyor.
Harrenhal
“Winter is coming.”
Dizinin Harrenhal tarafında Daemon‘ın büyük bir ordu topladığını görüyoruz. Tüm lordların sadakatini geçen bölüm bir Blackwood idam ederek almıştı. Daemon karakterinin sezon başından beri karakterinin çok başka bir yere gittiğini de görmüş olduk. Bu bölümle de aslında karakter gelişimini tamamlamış oldu. Ancak en önemlisi Buz ve Ateşin Şarkısı evreninin gelişimini ve Fatih Aegon‘un rüyasının gerçekliğini görmesiydi. Daemon burada Brynden Rivers‘ı görüyor. Brynden Rivers, bildiğiniz gibi Bran Stark‘a duvarın ötesinde akıl hocalığı yapan 5. Aegon‘un gayri meşru çocuğu. Ayrıca bir Targaryen olan Daeneyrs‘i de görerek vadedilmiş kişinin o olduğunu anlıyor.
Daemon bu görülerle aslında Game of Thrones dizisinde de gördüğümüz Ölüler Ordusu‘nun durdurulamayacak derecede güçlü olmasını ve bu orduyu durdurabilmek için diyarın başında bir Targaryen olması gerektiğini anlıyor. Bu orduyu durdurabilmenin yalnızca gerçek varis ile -yani Viserys’in seçmiş olduğu varis ile- gerçekleşebileceğini anlamış oluyor. Rhaenyra’nın Harrenhal’e gelmesiyle de ikilinin arasındaki buzlar eriyor ve Viserys’in varis ilan edildiği yerde Daemon, Rhaneyra’nın otoritesini kabul ediyor.
Ancak tüm bunların öncesinde bu bölümde yaşanan ve tüylerimizi diken diken eden bir sahne mevcut. Alfred Broome, Daemon’u görmeye geldiğinde onunla büvet ağacının altında konuşmaya başlarken arkada “Traitor!” (Hain) dendiğini duyuyoruz. Ancak bunu fark edebilmek bir hayli güç. Bu sahnede sesi sonuna kadar açarsanız duyabilirsiniz. Bu da aslında izlendiklerini açıkça gözler önüne seriyor. Ancak bu izlenme Game of Thrones dizisinden de hatırlayacağınız gibi üç gözlü kuzgun yani Brynden Rivers ile gerçekleşiyor bizce. Hatırlasanız Brynden sayesinde Bran Stark da babası Lyanna Stark’ı kurtarmaya geldiğinde ona “Baba!” diye seslendiğinde Ned Stark‘ın bunu duyduğuna şahit olmuştuk. Yani Daemon ve Alfred de orada kesinlikle yalnız değiller.
Daemon karakterinin Alys Rivers ile olan görülerinde Helaena‘nın da buna dahil olduğunu, hatta Helaena’nın Daemon’ı yönlendirdiğini görüyoruz. Açıkçası bu bölüm Helaena’nın bu hikâyede büyük bir rolünün olduğunu da görmüş olduk. Öyle ki Daemon’a söylediğine göre Daemon’ın da bu hikâyede yalnızca bir noktada rolü var. Oldukça güzel bir sahneydi diyebiliriz burası için. Buradan sonra sahnenin Helanea’ya kesmesi ve Helaena’nın aslında o an iletişimde olması oldukça güçlüydü. Helaena karakterini daha fazla görmek istememize neden olan bir sahneydi. Kitapta karakterine dair bir şey bilmediğimiz Helaena, dizi ile bambaşka bir yol çizdi kendine. Bu noktada da dizi aslında kitabın üzerine çıktı diyebiliriz.
Kral’ın Şehri
Olayların Kral’ın Şehri‘nde bir paniğe yol açtığını söylemek mümkün. Özellikle Aemond’ın, Siyahların üç sahipsiz ejderhaya binici bulmasıyla öfke içinde hareket ettiğine şahit oluyoruz. Bu da karakterle oldukça tutarlı bir davranış. Aemond’ın Helaena’ya Dreamfyre ile birlikte uçup bu savaşa katılması gerektiğini söylediğini hatta bunun için zorladığını görüyoruz. Israrların devam ettiği sonraki sahnede ise Helaena’nın Aemond için bir kehanet ortaya attığını ve her şeyin farkında olduğunu da görüyoruz.
Diğer yandan Larys, olacakları öngörerek Aegon’u şehirden dışarı çıkarmaya çalışıyor. Bu sahnede Aegon kendi durumundan bahsederken Larys’in bunu düşünmeyip olacakları söylemesi de oldukça ironikti. Larys’in aslında olayları yaşarken strateji gerçekleştirmesi gerekirken her şeyi en başından ayarladığını görüyoruz. Bu karaktere ileride ne olacağına da merakla bekliyoruz açıkçası.
Kral’ın Şehri’nde küçük bir birlikle ayrılan Cole ve Gwayne arsında geçen konuşmaya şahit oluyoruz. Cole karakterinin de Rook’s Rest savaşı ile başka bir noktaya evrildiğini görüyoruz ve ejderhaların savaşının insanlar açısından düşündüğü kadar kolay olmadığını anlamış oluyor aslında. Böylece insanlar açısından bu savaşın neye mâl olduğunu da görmüş oluyoruz. Criston Cole karakteri de eskiye göre daha oturmuş görünüyor.
Alicent ve Rhaenyra
Bölümün son kısmında Alicent ve Rhaenyra‘nın konuşmasını izliyoruz. Kitaptan farklı olarak Alicent, Rhaenyra ile bir pazarlık yapıyor. Kitapta bu durum Deamon ve Aemond üzerinden planlanıyordu. Deamon, Aemond’un kendine olan zaafını bildiğinden onu Harrenhal’e çekiyor ve Rhaneyra ile başka bir yol üzerinden Kral’ın Şehri’ni ele geçiriyorlardı. Bu değişiklik ile aslında kitapta yer alan çoğu şeyin bir spekülasyon olduğunu da vermiş oldu dizi. Ancak bu değişiklik izleyicileri pek de memnun etmişe benzemiyor. Zira dizinin sezon finalinin aldığı puanlar oldukça düşük.
Alicent karakterinin tutarsızlıklarını daha önceki incelemelerimizde dile getirmiştik. Karakterin hem Siyahlara hem de Yeşillere ihanet edebileceğini gördük. Başlattığı şeyin parçası olmak istemese de ne yazık ki merkezinde yer alıyor.
Ayrıca Otto Hightower‘ın esir olduğunu gördük. Önceki bölümlerde Beasburry Hanesi‘nin Hightowerlara karşı ayaklandığını ve savaş çıkardığını biliyorduk. Otto, onlar tarafından esir alınmış olabilir.
Bölümün sonunda ise herkesin harekete geçitiğini gördük: Starklar, Lannisterlar, Velaryonlar, Üçlü Yönetim, yeni ejderha binicileri, Nehirova Ordusu, Hightower Ordusu ve onunla birlikte uçan Prens Daeron’un ejderhası Tesserion ve Kral’ın Şehri’nden ayrılan Aegon. Böylece üçüncü sezonda büyük savaşlar göreceğimiz de kesinleşmiş oldu.
Bölümün son sahnesinde Rhaenyra ve Alicent arasında yapılan kontrast da oldukça yerindeydi diyebiliriz. Rhaenyra içeride görevlerine hapsolmuşken, Alicent dışarıda artık bu görüşmeden sonra daha özgür olduğunu düşünüyor. Aralarında tutsaklık ve özgürlük üzerinden bir zıtlık oluşturmaya çalışmışlar diyebiliriz.
Genel olarak oldukça yavaş ilerlese de güzel sahneler izlediğimiz bir sezonu geride bıraktık. Üçüncü sezonu heyecan ve merakla bekliyoruz!
