Huzur Nasıl Yazıldı?

Editör:
İclal Yaka
spot_img

Huzur romanı pek çok okur ve edebiyat araştırmacısının ilgi alanına girme başarısını kazanmış, 20. yüzyıl Türk edebiyatının gelişen eserleri arasında en parlak şekilde ismini yazdıran romandır belki de. Huzur romanının bu takdire şayan başarısı ve ünü nereden gelmektedir? Ahmet Hamdi Tanpınar bu romanı ne şekilde yazdı, romanın ardında sıkışan sahne bize neler gösteriyor? Bu yazıda Huzur romanının arka planını inceliyoruz.

Otobiyografik Sahneler

Ahmet Hamdi Tanpınar| Birikim dergisi

Huzur, yazım tekniği bakımından incelendiğinde otobiyografik roman kategorisine girmemektedir, çünkü Tanpınar bu eseri çoğu romanda rastladığımız gibi üçüncü tekil şahıs üzerinden işler. Fakat teknik tarafı bir kenara bıraktığımızda Huzur romanında yazarın birer yansımasını farklı renklere akıtılmış halde görürüz. Kurmaca eserlerin her birinin derinliklerinde otobiyografik bir değer taşıdığı düşüncesi Huzur romanında da kendine bir yer bulmaktadır. Bize bu teorinin realitesini gösteren en büyük delil kaynağı ise romandaki Mümtaz karakterinden başkası değildir. Mümtaz karakterinin kendisini içine hapseden sorgulamalar, tarihte bulunduğu vaziyette kendine yer arayışına çıkması âdeta hayatını yazılarına adamış fakülte hocası Tanpınar’ı yansıtmaktadır.

Tüm bunların yanında romanın diğer karakterleri de Ahmet Hamdi Tanpınar’ın hayatında birer iz bırakmış insanlardan mürekkebine dolmuştur. Romanda oldukça önemli yer tutan İhsan karakteri Mümtaz’ın amcasının oğlu olmakla birlikte Tanpınar’ın fikir dünyasının perdelerini aralayan hocası Yahya Kemal Beyatlı‘dan izler taşır. İhsan karakterinin tarih öğretmenliği rolünü üstlenmesi Beyatlı ile Tanpınar arasındaki kültür paylaşımını, aynı zamanda tarih öğrenme zevkini gözler önüne serer. Bunun sayesinde Tanpınar’ın düşüncelerini farklı kahramanlar aracılığı ile kusursuz diyaloglar sayesinde okur, gerçekliğin arayışına bizler de katılırız.

Karakterler ve Fikriyat

Ahmet Hamdi Tanpınar| Erdinç Bakla arşivi

Kendi fikir çeşitliliğini farklı yollarla yazıya döken Tanpınar, Huzur romanında düşüncelerini karakterler aracılığıyla okuyucuyla paylaşır. Örneğin Mümtaz ile bu karakterin sevgi beslediği Nuran, Tanpınar dendiğinde aklımıza gelen eski ile yeni arasında kalmışlığa dikkat çeker. Çünkü Nuran ile Mümtaz’ın ilişkisi aidiyetten yoksun, yerini bulamamış bir huzursuzluk taşır. Bu huzursuzluk Mümtaz’ı içinden kemirerek yok etmeye çalışmaktadır, aynı zamanda romana ismini büyük bir kontrast oluşturarak verir ve Huzur akıllarda kalmayı başarır.

İhsan karakterinin Beyatlı ile bağdaşlaşması fikriyatta oldukça zengin bir düzlem hazırlar bizlere. İhsan ve Mümtaz’ın kitap boyunca yalnızca tarih değil, çeşitli konularda tartışmalar yarattığını ve her ikisinin de düşünmeyi sevdiğini fark ederiz. Tanpınar’ın edebî anlamdaki ideolojisini kazanması ve kendine devam edecek yolu bulması ile Mümtaz’ın yolunu aydınlatan İhsan aynı paralelliktedir. İhsan ile Yahya Kemal’in “kendi gerçekliğimize geniş çaplı bir dönüş, kendi dünyamızı ciddiye almak” fikri Tanpınar edebiyatının temelini oluşturur.

“Bu dalgaların ona getirecekleri bir şey olduğunu mu sanıyordu; yoksa mağaranın içine dolup boşalan suyun o acayip uğultusuna mı kendini kaptırmıştı? Bu seslerde onun için neyin, hangi sırrın daveti vardı?”

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın edebiyata olan sevgisinin filizlendiği, çevresindeki ve yazı dünyasındaki güzellikleri fark edebilmesini sağlayan dönemdir Antalya’da geçirdiği 1916 güzü. Bu şehir ona aşkı, yeni duyguları öğretmiş; aynı zamanda sanat dünyasına adım atmasına sebep olacak güçle donatmıştır onu. Benzer geçmişi Huzur romanında Mümtaz karakteri de Antalya’daki hastanede geçirmiştir. Mümtaz Antalya manzaralarında şimdiyi, gerçeği ve geleceği sorgulamaya çekilir; Mümtaz’a hastane çıkışında çamlıkların altında parlayan mavilik Tanpınar’a aşkı hissettiren, şiir yazdıran denizdir.

Savaşın İzleri

Tanpınarın Askerlik Yılları| Tanpınar Edebiyat Araştırmaları Merkezi MSGSÜ

Huzur romanının ilk bölümü Mümtaz’ın ağzı ile savaş yıllarından bahsederek açılış yapar; kitapta birinci dünya harbinin yıkımı, İstanbul çevresindeki tutum ve değişimler, insanlar ile bilhassa Mümtaz üzerindeki etkisi ele alınır. Savaşın gerçekliğini ciddiye alarak bu mesele üzerine düşünen Tanpınar, kendi çocukluk yıllarını da savaş ile geçirmenin etkisiyle eserinde savaştan çıkmış İstanbul‘u betimlemeye özen gösterir. Hayatları birden değişen insanlar arasında Mümtaz kendine gidecek bir yol aramaktadır, bu arayışı zamanın ve mekanın gücünü kullanıp sorgulayarak sürdürür. Yaşanan yıkım ise Mümtaz’ın psikolojik kaçışını da beraberinde getirmektedir. Mümtaz karakterinin kaçışını yaratan ise Tanpınar’ın fikrî hayatının kendisidir, çünkü ona göre savaş “insanlığın topyekûn yıkımı” olarak tanımlanmaktadır.

Savaşın Ahmet Hamdi Tanpınar‘ı böylesine etkileme sebebinin altında elbette ölümün ağır gerçeği yatmaktadır. Savaş yıllarında Musul yolculuğu sırasında annesini kaybeden usta yazarımız ile savaşta babasının vefatı haberiyle yüzleşen Mümtaz benzer paydada buluşurlar. Bu büyütücü acı ile yalnızlığı yeni bir duygu edinir her ikisi de. Savaş ve ölüm ile yüzleşmek zorunda kalan Tanpınar yaşadığı acıyla bağdaşan savaş anılarını şu sözlerle dile getirir:

“Biraz iyileşip sokağa her çıkışımda birkaç cenaze ile, sefaletin her nevi ile karşılaşıyordum. (…) Her kımıldanışta hastalıkla, açlıkla kemirilmiş insan yüzleri görüyordum.”

Deneme Bir Roman

Tanpınar| pinterest

Tanpınar‘ın yazar ve şair kimliğinin yanında bir eleştirmen, edebiyat tarihçisi, kültür adamı ve eğitmen olması onun değerli bilgi birikimini gözler önüne serer; bu ise eserlerindeki kusursuzluğu arttırmaktadır. Öyledir ki Türk edebiyatının en başarılı roman örneklerinden sayılan Huzur’a yalnızca kurmaca bir roman gözüyle bakmak doğru sayılmaz, Tanpınar bu romanına gösterdiği özen ve elinde tuttuğu birikim ile onu bir şahesere dönüştürür. Aynı zamanda Huzur’u yazarken zihninde bulundurduğu motivasyon ve gayeler onu birer tezli roman yapar fakat Tanpınar tezli roman ifadesinin edebî kaygılardan uzak, estetikten uzak olduğu düşüncesindedir; bu nedenle tezli roman kategorisinin dışında kalan bir derinlikle diğerlerinden ayrılır Huzur. Bunun yerine romanı oluştururken edindiği birikim ve diğer eserlerinden aldığı gücü yeni bir adlandırma yaparak anlatır Tanpınar:

“Tabiri caizse çok hususi bir zaman içinde Huzur’da bu iki şeyin, dünya meseleleri ile kendi zamanımızın münakaşası vardı. İsterseniz buna bir deneme roman deyin.”

Tanpınar’ın da ifadesinde bahsettiği gibi, Huzur romanı gerçek meselelerin dikkate alınarak ve aynı zamanda bu gerçekliğin gücü altında hakikatı gösterme esini ile ortaya çıkmıştı. Okuyucuya farkındalık sağlamak sanatın gücüyle elde edilebilir bir gayeydi ve bunu sağlayacak kişi slogan ile değil, sanatın diliyle okuyucuyu eşiğe taşıyan sanatçıdan başkası olamazdı.

“Rilke bu asrın belki en güzel kitaplarından biri olan Malte Laurids Brigge’nin Notları’ın Defteri için ‘hayatla barışmak imkanlarını aradığım eserdir’ der. Huzur benim için bu vazifeyi gördü… Onunla dünyaya açıldım. Çünkü huzursuz bir dünyada yaşıyoruz. Çünkü insan kendisi ile barışık değil, değerler karşısında ve insan karşısında yeniden düşünmeye mecburuz. Çünkü her şeyden şüphedeyiz ve nihayet arkamızda eskisi kadar kuvvetle Allah’ı hissetmiyoruz. Hülasa huzursuzuz. Onun için.”

Ahmet Hamdi Tanpınar’ı gerçek bir aydın yapan fikirleri ile eserlerinin en iyi tonda birleşerek en şahane fakat en yüksek sesi çıkarabilmesidir, çünkü o, amaç güderek yazdığı eserlerinde dahi bir ideolojinin kölesi olmayı seçmez. Onun için sanat, usta olduğu edebiyat oldukça önemlidir. Düşündükleri iyilikten ibaret olan bir yazar, tartışılmaz bir fikir senaristi. Fikir dünyasıyla eserlerinin bağdaştığını Huzur romanı açısından baktığımızda Tanpınar’ın söylediği şu sözlerde net olarak görebiliriz.

“Memleketimizde zihni bir tembellik var. Bir safsata gibi görünecek ama ıstırapsız ve meselesiz yaşıyoruz. Eğer kitap bu tembelliği silmeye yardımcı olacaksa memnun olurum.”


Kaynakça

Tural, Secaattin. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Makale ve Denemelerinde İnşa Ettiği Roman: Huzur. Kırklareli Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi. Türk Kültürü İncelemeleri, Aralık 2010

Köker, Saniye. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur’unda Otobiyografik Açılımlar. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 47 (2022): 309-318.

Tanpınar, Ahmet Hamdi. Huzur. Dergah Yayınları, 2013

Almaz, Caner. Arşiv Odası: Ahmet Hamdi Tanpınar’la “Huzur” Üzerine Söyleşi. Ne Okuyorum. 24 Ocak 2017. web. Erişim Tarihi: 15 Şubat 2025

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.

HBO Max’te İzleyebileceğiniz Yapımlar

İşte HBO Max'te izleyebileceğiniz yapımlar.

Exulansis: Anlaşılamamanın Getirdiği Vazgeçiş

Exulansis, kişinin anlaşılamayacağını düşünerek kendini anlatmaktan vazgeçişini konu alır.

Şahane Hatalar : Kendi Maceranı Kendin Yarat

Sadece hataların sonuçlarına odaklanmak yerine, bu hataların insanları nasıl şekillendirdiğini ve nasıl birer öğrenme fırsatı sunduğunu ele alan sıra dışı kitap: Şahane Hatalar.

Yahya Kemal Şiirlerinde Yedi Farklı Tema

"İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar." Türk edebiyatına hayalinden kelimeler armağan ve miras bırakan Yahya Kemal Beyatlı.

Kayıp Seslerden Yazının Öznelerine: Virginia Woolf’un Eserlerinde “Kadın” Teması

Woolf’un dilinde "kadın", tarihin dışına itilmiş bir sesin geri çağrılması, unutulmuş bir hakikatin dile gelmesidir.