Türkü, belli bir olay üzerine yazılmış günden güne anonimleşen halk ezgisidir. Türküler, bize benliğimizi anlatır. Türküler, kulaklarımızda naif bir tınıyken, yüreklerimizde sonu gelmeyen koskocaman birer hikayelerdir. Mihriban, Sarı Gelin, Yemen Türküsü, Kara Tren, Hastane Önünde İncir Ağacı… Bazen bir türkü sizi alır, masallarda hiçbir zaman nerede olduğunu bilemediğimiz Kafdağı’na götürür.
Haydi, gelin ”Halil İbrahim” türküsüyle beraber aşalım Kafdağı’nı!
Dağda kızıl ot biter, içinde keklik öter
Eşkıyadan da beter, uslan be Halil İbrahim
Kıvırcık saçlarına, kar düşmüş uçlarına
Dağın yamaçlarına, yaslan be Halil İbrahim
Derede su durulur, daldan köprü kurulur
El yerine vurulur, aslan be Halil İbrahim
Kıvırcık saçlarına, kar düşmüş uçlarına
Dağın yamaçlarına, yaslan be Halil İbrahim
Müfreze dağı sarar, dağda kaçaklar arar
Geçit vermez kayalar, hızlan be Halil İbrahim
Kıvırcık saçlarına, kar düşmüş uçlarına
Dağın yamaçlarına yaslan be Halil İbrahim
Halil İbrahim; Fatsa doğumlu, kıvırcık saçlı, yakışıklı bir delikanlıdır. Şemsiye, saat, silah gibi aletlerin tamir ve tadilatı ile geçimini sağlar. Yıllar sonra Halil İbrahim komşu köyden Ahmet Ağa’nın dillere destan güzelliği ile meşhur kızına aşık olur ve onu kaçırır, ardından evlenirler. Bir vakit sonra Halil İbrahim hanımını ve oğlunu köyde bırakıp askere gider. Askerdeyken Ahmet Ağa’nın kendi mal varlıklarını, tarlalarını, arazilerini üstüne geçirdiğini, kızı ile torununu da alıp kendi evine götürdüğü haberini alır. Halil İbrahim bu acılı haberin ardından dayanamayıp askerden firar eder. Ormana yakınlığıyla bilinen evinin etrafında saklanır, bazen de evine gidip gelir. Günün birinde evine giderken jandarmalar tarafından yakalanır. Ceza olarak telefon direğine bağlanıp acımasızca dövülür. Cezasını çeken Halil İbrahim askerliğini tamamlayıp döner ama karısı, çocukları elinden alındığı için hayata hala dargındır. İnsanlardan, köyünden uzakta yaşamaya başlayan Halil İbrahim’in eşi dostu da kalmamıştır artık. Silahsız gezemeyen Halil İbrahim evinde -eskiden de olduğu gibi- tamirat işleriyle uğraşmaya devam eder. Yılların ardından Fatsa’da yapılan büyük bir operasyonda Halil İbrahim teröristlerce yakılan evinden kaçar, ormana sığınır. Ama jandarmalar tarafından bulunur ve hiçbir suçu olmamasına rağmen yıllar önce yediği dayak aklına gelir. O korkuyla bir anda kaçmaya çalışır. Hasano deresinin köprüsünü sel alıp götürmüştür. Taşkın dereyi geçen Halil İbrahim, tam dağlara doğru kaçarken başından vurulur ve kayalara yaslanır. Halil İbrahim, ölürken bile yere düşmez.
Peki ya siz, hangi türkünün hikayesinde olmak isterdiniz?
Emeğine sağlık 🙂
Teşekkür ederiz 🙂