İlk Türk Kadın Muhtar: Gül Esin

Editör:
Ayşe Olgun
" hide_table_content="td_encvalW2dpemxlXQ=="]

Ülkemizin seçilmiş ilk kadın muhtarı Gül Esin, kadınların siyasi alanda yer almasının nerdeyse mümkün olmadığı dönemde, cesareti ve kararlığıyla bu geleneği bozup kendinden emin adımlarla kadınların bu alanda rol almasına öncülük etti.

Türkiye’de Cumhuriyet döneminde, ilk kez 1930 yılında çıkarılan Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı kanunuyla, kadın haklarıyla ilgili büyük bir gelişme yaşandı. Bu kanun, belediye seçimlerini de kapsamaktaydı. 1933 yılında, kadınlar köy ihtiyar heyetleri ve muhtarlığa seçilme hakkını da kazandı. Bunda elbette Mustafa Kemal Atatürk’ün rolü oldukça büyüktür. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında kadın hareketi için belki de en öncelikli konu siyasi haklarına kavuşmasıydı.

Gül Esin’in Hayatına Bir Bakış

gül hanım kızı ve damadı aydın denge haber

Gül Hanım (Übbül) 1901 yılında Muğla’nın Milas Kazasında doğdu. Ailesi yaşadıkları döneme kıyasla çok fazla muhafazakâr olmadığı için, yaşıtları olan diğer kız çocuklarına göre daha rahat ve özgür büyüdü. Okul hayatıyla ilgili kesin bir bilgi bulunmuyor. Ancak, muhtar seçildiği tarihlerde okuma ve yazmayı biliyor olması onun ya kendi çabasıyla öğrendiği ya da ilkokulu bitirdiği şeklinde değerlendirilebilir.

Beş erkek kardeşini ve ilk eşini I. Dünya Savaşı’nda kaybedince Aydın’ın Çine Kazasının Demircidere Bucağında (sonradan Karpuzlu İlçesi) yaşayan ağabeyinin yanına gitti. Ağabeyinin 1933 yılında doğmuş olan “Cumhuriye Şeref” adlı kızını evlat edindi. Gül Hanım 1933 yılında seçildiği Demircidere köy muhtarlığı görevini iki yıl süreyle yerine getirdi. Muhtarlık görevi süresince birçok yeniliğe imza attı. Görev süresi dolduğunda da yeniden aday olmak istemedi. Kendisine bu arada milletvekilliği adaylığı teklif edilse de bu öneriyi kabul etmedi. 1936 yılında Mustafa Übbül ile evlenerek Çine’ye yerleşti. Evlendikten sonra başka bir işte çalışmadı ve zamanının çoğunu el emeği ürünler yaparak geçirdi. Mustafa Bey ile mutlu bir evliliği vardı ancak eşini 1960 yılında kaybetti. 1970’ten sonra, ağabeyi Halil Usta ile Nazilli’ye yerleştiler. Nazilli’de geçen on beş günün ardından ise, ağabeyini de kaybetti. Ağabeyinin vefatından sonra kızı Cumhuriye Hanım ile hayatına devam etti ve 1990 yılında Nazilli’de vefat etti.

Gül Esin’in Muhtar Olma Hikayesi Nasıl Başladı?

1933 yılında Demircidere köyü muhtarının adaylık sonucu beklediği gibi olmayınca, bu durum Gül Hanım’ı motive etti. Kadınların toplumdaki seslerini duyurmak için mücadele etmeye karar verdi. Böylece köydeki kadınların desteğini arkasına alarak muhtarlık için aday oldu. Muhtarlık kampanyası boyunca kadınların da toplumsal hayatta rol alabileceğini ve karar merciinde söz sahibi olabileceklerini vurguladı. Kadınların toplumsal hayatta daha etkin olması için çeşitli projeler ve etkinlikler düzenledi. 1933 yılında henüz otuz iki yaşında iken yedi erkek adaya karşı tek kadın aday olarak yarıştı ve yaklaşık 500 oy alarak Demircidere Köyünün ilk kadın muhtarı seçildi.

11 Aralık 1933’te Halkevi Gazetesi’nde, ‘Büyük inkılabın ilk kadın muhtarı, vazifen kutlu ve mutlu olsun’ manşetiyle haber oldu. Gül Hanım’ın muhtar seçilmesinde, hem kimse okuma-yazma bilmezken onun biliyor olması hem de kasabanın ileri gelenlerinin onu desteklemesi etkili oldu. Onun muhtar seçilmesi, köy halkı tarafından büyük bir sevinçle karşılandı ve üç gün üç gece davullarla, şenliklerle kutlandı.

‘‘Muhtarlık için aday olduğumda, kimse bana karşı çıkmadı. Muhtarlığa, o zamanki nahiye müdürümüzün isteği ile girmiştim. İlk kadın muhtar seçildiğimde de herkes bana yardımcı oldu. Muhtarlığım sırasında da köydeki kız kaçırma olaylarının önlenmesinde büyük çaba harcadım. Köye yol, köprü ve köy konağı yaptırdım.’’

İmkansızlıklardan İmkanlar Yaratan İlk Kadın Muhtar

Gül Esinin muhtarlığı hakkında gazetede çıkan haber yazısı aydın denge haber

Gül Hanım, muhtarlık görevine başladıktan sonra köyün sosyal ve ekonomik gelişimi için çok çaba gösterdi. Köy işlerinin evlerde veya kahvelerde toplanarak halledilemeyeceğini düşündüğünden “Köy Odası” denilen bir mekân yaptırdı. Köy odası sayesinde köylülerin aralarındaki iletişim ve dayanışma da güçlenmiş oldu. Köyde belirli yaşın altındaki gençlerin kahvehanelere girmesini yasaklayıp onların avcılık, binicilik gibi spor dallarında faaliyet gösterebilmeleri için bir “Gençler Derneği” kurdu. O dönem çok sık yaşanan kız kaçırma olaylarının önüne geçmek için aileler ve gençlerle görüşmeler yaparak, evlenmek isteyen gençlerin kendisine başvurup ailelerini ikna edeceğin sözünü verdi. Bu sözünü gerçekleştirmesiyle o dönemde, kız kaçırma olayları ciddi biçimde azaldı. Karpuzlu-Çine arasına taş döşemeli yol ve bir köprü inşa edilmesine önayak olarak köyün diğer merkezlerle ulaşımını da sağladı. Kız çocuklarının okuması için ev ev gezerek ailelere eğitimin önemini anlattı. Gül Hanım’ın bu çabasını gösteren bir anı, köylüler tarafından şöyle anlatılmaktadır:

“1935 yılı Cumhuriyet Bayramı şenlikleri sırasında çok güzel şiir okuyan bir çocuk dikkatini çeker. Defterine çocuğun ismini kaydettikten sonra öğretmeni ile konuşur ve çok başarılı bir öğrenci olduğunu öğrenir. Anne ve babasını da soruşturduktan sonra ailesinin fakir ve çocuğun ileri düzeyde eğitim almasını sağlayacak düzeyde olmadıklarını anlar. Ağabeyi Halil Usta’ya bu çocuktan bahseder ve geleceğinin çok parlak olacağı dolayısıyla okuması gerektiğini belirtir. Bunun üzerine çocuğun üst dereceli okula gidebilmesi için gerekli masrafları karşılar.”

Geleneksel Kıyafetlerden Modern Kıyafetlere Geçme Mücadelesi

dönemin geleneksel kıyafetleri dergi park

Gül Hanım, yaşamı boyunca, kadınların modern Türkiye’ye yakışması için her alanda mücadele etti. Kadınların artık geleneksel kıyafetler yerine modern kıyafetler giymeleri konusuna da el atarak Anadolu gazetesine bir mektup gönderdi. Bu mektupta Türk kadınına şu şekilde seslenmiştir:

 “Türklüğü hiçbir millet tarihinde bulunmayan bir ilerlemeyle çok kısa bir zaman içinde inkişaf edip mucizeler yaratan ve Türk’ün ezeli ve ebedi bir yol göstericisi olan Gazi Mustafa Kemal’in biz kadınlara bahşettiği hürriyetlerdir ki, şu mektubumu yazabilmek cüretini kendimde buldum ve ortaya bir nokta-i nazar attım. Türk artık medeni milletler arasına girmiştir ve eski Türk medeniyeti nasıl cihan tarihinde kıymettar sahifeler işgal etmiş ise yeni Türk medeniyeti de yakın bir atide her millet tarihinde daha yüksek mevkiler alacaktır. Yalnız Türk köylü kadınlığı aleminde katiyen durmadan ve hiçbir sebep aramadan yapılması lazım gelen mühim bir iş vardır. Bu da köy kadınının giyim işidir… Madem ki medeniyiz ve medeni bir millet olduğumuzu cihan tasdik etmiştir. Köylü kadınlarını da uzun masraflardan kurtarmak ve medeni kisveye büründürmek zamanı gelmiş ve geçmiştir… Bendeniz Türkiye’nin ilk kadın muhtarı sıfatı ile şu nokta-i nazarımı açıkça arz ediyor ve bu işi Aydın Umumi Meclis heyeti muhteremesinden beklemeyi bir hak biliyorum.”

Ancak Gül Hanım’ın geleneksel kıyafetlerle mücadele konusundaki çabası, dönemin koşulları yüzünden pek olumlu sonuç vermemiş ve kendi köyünün kadınlarını böyle bir uygulamaya geçirememiştir.

Mustafa Kemal Atatürk Muhtar Gül Hanımı Şereflendirdi

Gül Hanımın muhtar seçilme sürecinde gösterdiği cesaret ve çabalarından ve muhtarlık görevi boyunca da yaptığı çalışmalar ve yeniliklerden haberdar olan Mustafa Kemal Atatürk bu durumu sevinçle karşıladı ve Gül Hanıma mektup yazarak onu şereflendirdi.

Gül Hanım’ın kızı Şeref Cumhuriye Bozkurt, bu durumu şu sözlerle anlatmıştır:

“1933 yılında kadınlarımıza seçme seçilme hakkı tanınınca muhtar adayı olmuş. Dört erkek rakibine fark atarak 500 oyla Türkiye’nin ilk kadın muhtarı seçilmiş. Köyde huzuru sağlamış, kahvehanelerde kumarı yasaklamış, kız kaçırmaları önlemiş. Kadın erkek dayanışmasını sağladığı için köy kadınlarının sevgilisi olmuş. Atatürk bunu duyduğunda çok sevinmiş. Mektup yazarak kutlamış, her bayramda kartlar yollarmış. Onu cesaretinden ötürü ödüllendirmiş. Ankara’ya çağırmış.”

Cumhuriyet tarihimizin ilk kadın muhtarı olan Gül Esin, 18 Aralık 1990 tarihinde Nazilli’de vefat etti. Gül Esin’in başarısı sadece yedi erkek adaya karşı seçim kazanması ya da yaptığı hizmetler ile sınırlı değildir. Aynı zamanda seçme ve seçilme hakkının cinsiyete bağlı olmadığını ve kadınların yönetim görevlerinde ne kadar başarılı olabileceğini de kanıtlamıştır.


Kaynakça

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Yelpazeli Kadın (1918) Tablo Okuması: Gustav Klimt’in Son Eseri

Yelpazeli Kadın tablosu, zarafeti ve özgünlüğüyle hem sanat tarihine hem de Klimt'in kariyerinde büyük bir önem taşımaktadır.

Dante’nin İlahi Komedyası’nda İnsanlığın Mitolojik ve Manevi Seyahati: Kayboluşun Karanlığı ve Kurtuluşun Işığı

Dante’nin İlahi Komedyası; insanlığın ahlaki seçimlerini sorgulamasına, içsel çatışmalarını aşmasına ve evrensel sorulara yanıt bulmasına rehberlik eder.

Kırmızının Tonlarına Bürünmüş 7 Yabancı Albüm Kapağı

Temalarında kırmızı renginin ön planda olduğu ve gizli anlamlarıyla bizi farklı yolculuklara çıkaran albümleri sizler için derledik.

Marmaris’te Yaz Rüyası: 5 Günlük Keşif Rotası

Ege ve Akdeniz'in incisi Marmaris için keyifli bir yol rotası.

Feminizmin Gücü: Patriyarka’nın Sosyal Yapılara Etkisi

Patriyarkal sisteme meydan okuyan feminizm, kadını güçlendirip eşitlikçi bir toplum inşasına öncülük eder.

Söylenti Konser Takvimi: Üç Büyükşehirde Kimler Var?

Söylenti müzik ekibi tarafından hazırlanan; İstanbul, Ankara ve İzmir'e müzik coşkusunu tattıracak birbirinden farklı Mayıs ayı konserleri sizlerle!

5 Farklı Sebeple Neden Yaşlı Adam ve Deniz Okumalıyız?

Yaşlı Adam ve Deniz, mücadelenin değerini ve kaybetmenin içinde de bir başarı ve onur olduğunu dile getiren zamansız bir hikayedir.

Türk Mitolojisinde Kartal Figürü

Kartal, Türk mitolojisinde önemli bir yere sahip hayvan figürüdür. Destanlara ve efsanelere konuk olarak hükümdarlık alametine dönüşmüştür.

Geyik: Türk Mitolojisinin Derinliklerindeki Ruhsal Rehber

Türk mitolojisinde geyik, doğa ile insan arasındaki ilişkiyi simgeler. Ruhsal yolculuk, rehberlik ve dönüşüm figürü olarak geçmişten günümüze derin bir anlam taşır.

Alıntının Hikâyesi: Livaneli’den Aşk, Travma ve Unutabilmek Üzerine

“Aşk, bir uçurum kıyısında gözü bağlı yürümektir.”