İntermezzo Aslında Ne Anlatıyor?

Editör:
İclal Yaka
spot_img

Çağdaş İrlanda edebiyatının öne çıkan isimlerinden olan Sally Rooney, “Güzel Dünya Neredesin?”, “Normal İnsanlar” ve “Arkadaşlarla Sohbetler” isimli kitaplarıyla uzun süre edebiyat gündeminde kalmayı başarmıştır. Yazarın, Normal İnsanlar ve Arkadaşlarla Sohbetler isimli kitapları yakın dönemde diziye uyarlanmış ve en az kitaplar kadar yankı uyandırmıştır. Hali hazırda geniş kitlelere hitap eden yazarın son kitabı “İntermezzo” yayımlandığı günden itibaren büyük bir sansasyon yaratmıştır desek yanlış olmaz. Tüm dünya ile aynı anda Türkiye’de de yayınlanması yazarın yalnızca kendi kitlesinin değil, diğer okurların da dikkatini çeken bir hamle olarak karşımıza çıkmıştır. Okurlarına evrensel bir okuma deneyimi sunan yazar, bir yandan yoğun eleştirilere maruz kalırken diğer yandan genç yaşında başardıklarıyla da büyük beğeni toplamıştır.

Sally Rooney| typelish

Modern edebiyata ilginiz varsa, büyük kitlelerce okunan bu roman ne anlatıyor, bu insanların hepsi bir anda neden böyle bir okuma heyecanına kapıldı diye düşünüyorsanız; hadi gelin, birlikte İntermezzo ne anlatıyormuş bakalım!

Parçalanan Bir Aile, Bir Arada Kalmaya Çalışan Kardeşler

İntermezzo| BBC

İntermezzo, en basit anlatımla iki kardeşin arasındaki bağa odaklanıyor. İnsan hakları avukatı olan Peter ve satranç dahisi olan Ivan’ın arasındaki iniş çıkışlarla dolu kardeşlik bağı, onları bir arada tutan en önemli faktörün -babalarının- ölümünden sonra geriliyor. Kitap, “Bu bağı güçlendirmek ya da kopmasını engellemek mümkün olabilecek mi?” sorusunu gündemde tutuyor, bu problemi irdeliyor ve kardeşlerin çabalarına, çabasızlıklarına, vazgeçişlerine, denemeye devam etmelerini işliyor.

Madalyonun İki Yüzü: Ivan ve Peter

Sally Rooney| AOLcom

Birbirlerinden tamamen farklı karakterlere sahip bu iki kardeş, onları bir arada tutan babaları olmadan iletişimlerini nasıl devam ettirecekleri konusunda büyük bir problemle karşılaşıyorlar. Sessiz, içe dönük, iletişim kurmakta ve sosyalleşmekte zorluklar çeken Ivan ve öte tarafta onun tam aksi bir yerde konumlanıp dışa dönük, kontrolcü ve baskın bir karakter olarak Peter. İki kardeş arasındaki ilişkiyi ifade etmek ise oldukça güç çünkü aralarında ilişki denebilecek kadar bir etkileşimin olmadığı kitabın ilk sayfalarında bile anlaşılıyor. Karşılıklı olarak birbirlerine sevecen bir tutum içinde olmayışlarının yanı sıra bu duygu durumu çoğunlukla negatif tarafta yoğunlaşmaktadır.

Aralarındaki asıl anlaşmazlık ise Ivan’ın kendisinden yaşça büyük bir kadınla kurduğu duygusal ilişki sonrasında gün yüzüne çıkmaktadır. Kardeşinin yaşça büyük bir kadınla ilişki kurmasının bir hata olduğu görüşünde olan Peter, tepkisini esirgemez, sert veya kırıcı olabileceğini düşünmeden yorumlarda bulunur. Ivan’ın sosyal ilişkilerdeki başarısızlığını göz önünde bulundurarak, böyle bir romantik ilişkide dikiş tutturamayacağını; hayatına aldığı kişinin ise onu kullanacağını düşünür, bunu dile getirmekte de hiçbir sakınca görmez.

Kardeşine karşı koruma içgüdüsüyle hareket ettiğini düşünecek olduğumuzda ise benzer bir ilişkiyi Peter’ın da kendisinden yaşça küçük bir kadınla yaşadığını göz önünde bulundurmamız gerekecektir. Peter’ın birden fazla kişiye sevgi besleyebileceğine olan inancı, iki insanı da benzer aşk ve sevgiyle hayatında tutma arzusu onu eleştirdiği ve yargıladığından daha büyük bir ilişki problemine sokmaktadır. Bu anlamda ne hayatında varlığını sürdüren eski sevgilisi Sylvia’dan ne de kendisinden küçük kız arkadaşı Naomi’den vazgeçer.

Sessizlikler, Çatışmalar ve Hesaplaşmalar

Saly Rooneynin Kitapları| RockArt

Rooney’nin romanlarında en çok rastladığımız şey onun diyaloglara dayanan metinleridir. Bu yazım tarzı onun zaman zaman eleştirilmesine sebep olsa da yazar diyalogları oldukça etkili bir şekilde kullanarak, karakterler arasındaki karşılıklı iletişimin güncel bir dinamiğe sahip olmasını sağlar. Diğer romanlarından farklı olarak bu romanda Rooney, diyalogları aktif olarak kullanmasına rağmen sessizliklere de sıklıkla yer vermiştir. Bu sessizlik, aslında karakterlerin iç dünyasına yaptığımız yolculuklarla karşımıza çıkmaktadır. Yüzeysel ve basit görünen karakterlerin kendi dünyalarındaki savaşları, kendileriyle ve çevreleriyle olan yarışları aslında yalnızca göründüklerinden ibaret olmadıklarını kanıtlar niteliktedir. Karakterlerin iç dünyasına yaptığımız bu yolculukla Rooney okuyucuya hiçbir karakterin saf iyi ya da saf kötü olmadığını mümkün olduğunca sakinlikle açıklıyor. Sınırları ihlal edildiği için abisine öfke dolu olan Ivan’ı anladığımız gibi hayatının en büyük kırılma noktasında yanında kimseyi bulamayan Peter’ın nasıl bir yalnızlıkla mücadele ettiğini görünce onun karakter gelişiminin nasıl evrildiğini, bu evrilişin arkasındaki haklı sebepleri de anlamaya başlıyoruz.

İnsan İlişkilerinin Karmaşıklığı: Psikolojik Bir Çözümleme

Normal People| Refinery29

Rooney’nin romanlarında öne çıkan unsurlardan bir diğeri de karakterlerin psikolojik tahlillerine sıklıkla yer vermesidir. Onun karakterleri yalnızca dış dünyayla değil kendileriyle de bir çatışma içindedir. Karakterleri anlayabilmek içinse yalnızlık, bağlanma ihtiyaçları ve iletişim problemlerinin yarattığı gerilimlere odaklanmak gereklidir. Bu bağlamda, iletişim problemleri dendiği an birçoğumuzun aklına “Normal People” gelmektedir. Rooney’nin kaleminden çıkan, Marianne ve Connel karakterleri birbirlerini anlamak ve kendilerini anlatmak hususunda kitap boyunca problem yaşamaktadır. Çift, aralarındaki yoğun duygusal bağa rağmen iletişim kurmakta zorlanır, bu yüzden iletişim kursalar çözülecek problemlerin hepsi büyük bir anlaşmazlık yumağına dönüşür.

İnsanların birbirlerini anlamak konusundaki zorluklarına odaklanan yazar, karakterler arasındaki iletişimi genellikle yanlış anlaşılmalar, eksik iletişimler ve aktarılamayan hissiyatlarla süsler. İnsan ilişkilerinin doğasında var olan bu karmaşıklık bütün gerçekçiliğiyle karşımıza çıkar. Böylece insan ruhunun çok katmanlı yapısı okuyucu tarafından anlaşılabilir hale gelir. Onların bu problemler yüzünden yaşadıkları git-gel durumları, dış dünyayla kurmaya çalıştıkları denge, empati unsurunu destekleyen bir noktada karşımıza çıkar.

İki kardeşin psikolojik olarak çözümlenmelerinden ayrıca bahsedecek olursak, Ivan hakkında şunları söyleyebiliriz; karakterin en belirgin özelliği kendine dair bir güvensizlik duygusuyla baş etmeye çalışıyor oluşudur. Sohbet ederken, cümle kurarken bile tedirgin bir yaklaşım sergiler, elle tutulur bir biçimde başarıları olmasına rağmen satranç konusunda bile yapabileceğine dair inancı sekteye uğrar. Ivan’ın bu konudaki düşüncelerini ve hislerini daha rahat anlayabilmek için aşağıdaki alıntıyı okumak faydalı olabilir.

“Biriyle konuşmaya çalıştığımda çoğu zaman gerçekten sıkıcıymışım gibi hissediyorum. Çünkü konuştuğum kişinin dalıp gittiğini, söylediklerimle hiç ilgilenmediğini fark ediyorum. O yüzden fazla konuşmuyorum genellikle, sanırım. Arkadaşlarımla bile pek konuşmuyorum. Aklıma söyleyecek bir şey gelebiliyor ama diğer herkesin bakış açısından ne kadar sıkıcı olacağını düşünüp söylemiyorum. Fakat seninle konuşurken – sanırım dürüst olmak gerekirse, biraz ilgileniyor görünüyorsun.” (Ivan’ın sevgilisi Margaret’la olan sohbetlerinden bir alıntı syf.125)

Bu güvensizlik Ivan’ın çevresiyle kurduğu bağları da etkilemektedir. Kimseyle derin ilişkiler kuramaz, kurduğunda ise sürekli bunu sorgular. Bu sebeple bir savunma mekanizması geliştirir ve kendisine bağımsız, özgürlükçü bir profil çizer. Bu bağımsız görünümün altında ise anlaşılmaya ve bağlanmaya olan ihtiyacı yatmaktadır. Bu sebeple anlaşıldığını hissettiği bir ilişkiye karşı yoruma kapalıdır çünkü nadiren kurabildiği bu bağ onun için kutsaldır ve kaybetmekten korkar. Ivan bu hislerini şu cümlelerle açıklar:

”Hayatta olduğunu bilmenin bile hayatımı güzelleştireceğini düşünüyorum. Yalnızca hatırlamanın bile – seninle olduğumu, birlikte böyle hoş bir deneyimi paylaştığımızı. (…) benimle tekrar görüştüğün için sana teşekkür etmek istiyorum. Çünkü benim için çok şey ifade ediyor.” (syf.133)

Ivan’a kıyasla daha özgüvenli ve rahat bir profil çizen Peter ise özgür ruhuna rağmen ilişkiler söz konusu olduğunda karmaşık bir ilişki ağına sahiptir. Onun duygusal kaçınma ve bağlanma korkusu ilişkilerini çıkmaza sürükleyen en önemli etmendir. Kendini bir ilişkiye tam anlamıyla bırakmak konusunda büyük problemlerle baş etmeye çalışan Peter, hayatına yeni aldığı Naomi’yi sevmesine rağmen ruhunun derinliklerini ona göstermekten kaçınır. Böylece aralarındaki ilişki yüzeysel konumundan ileri gidemez. Peter bunu büyük bir problem olarak görmez çünkü yıllar önce derin yönünü gören ve o yanını besleyen Sylvia hâlâ hayatındadır. Uzun süren bir sevgililik evresinden sonra Sylvia’nın yaşadığı kaza sebebiyle ilişkilerine arkadaş olarak devam etmeye karar vermiş olsalar da Peter ona karşı duygularını bastıramamış, Sylvia’nın onda yarattığı konfor alanından kopamamıştır. Ancak yine de Sylvia ile olan ilişkisine dönmek konusunda tereddütler yaşar, bağlanmanın getireceği sorumluluklardan kaçtığı için de ne Sylvia ile ne de Naomi ile düzgün bir ilişki kuramaz. Peter’ın bağlanma konusunda yaşadıklarını onun zihninden aktaracak olursak, onun bu konuyla ilgili yorumunu şu cümlelerle dile getirdiğini görebiliriz:

“Gitti artık o: Bırak gitsin. Hayatını yaşamak zorundasın. Evde aklını dağıtmanı sağlayacak küçük ve hoş bir kız arkadaşın var, başka ne ister ki insan. Düşündükçe fenalaşıyor Peter: Kim için peki, onun için mi öteki için mi yoksa kendisi için mi. Peki neden bağlanıyor, neden belli insanlara böyle bağlanıyor ki. (…) Belki de her şeyi bırakıp kaçmalı. Bağlanmak tüm acıların kaynağıdır, budistler öyle diyor. Şimdi ve eskiden sahip olduklarına, bildiğin hayata, gerçekte sevdiğin bir avuç insanla yere tutunmak ve bırakmamak. Asla pes etmemek, asla kabul etmemek, sürekli tuzağın derinlerine düşmek, daha sıkı tutunmak, daha fazla sevmek, daha fazla nefret etmek.” (syf.336)

Her iki karakter de psikolojik olarak karmaşık figürler olarak karşımıza çıkar. Ivan’ın bağlanmaya olan ihtiyacı ve Peter’ın bağlanmaktan kaçışı iki zıt kutup olarak romanda yer alır. Rooney, modern ilişkilerdeki güç dengesizliklerini, duygusal manipülasyonu ve bireyin kendini var etme çabasını ustalıkla işlemekte ve okuruna insan psikolojisinin çok katmanlı yapısını oldukça sade bir biçimde sunmaktadır.

Kitabın Gizli Mesajı

İntermezzo| Koffer

“İntermezzo” kelime anlamı olarak, satranç literatüründe bir tehdit hamlesi olarak tanımlanır. Bu hamle, oyunun seyrini değiştiren ve beklenmeyen bir hamledir. Karakterler ve kitap ismi arasındaki bağ, İntermezzo’nun kelime anlamını öğrenince aydınlanıyor çünkü kitap boyunca iki kardeş arasındaki bağın kopup kopmayacağı ikilemi arasında kalıyoruz. Tam bitti dediğimiz anda ya da artık düzeldi dediğimiz anlarda gelen beklenmedik hamleler sürecin seyrini değiştirip, olayların gidişatına yön veriyor.

Rooney’nin anlatım tarzındaki belirgin değişiklik bu anlamda karakterleri anlayabilmemiz için okuyucuya fırsat veriyor. Diyalogların yoğun olduğu anlatımdan yavaşça sıyrılıp bilinç akışı tekniğine yer vermesi, karakterlerin hangi hareketi ne sebeple yaptığını algılamamız açısından yol gösterici bir noktada konumlanıyor.

Kısaca, İntermezzo yalnızca iki kardeşin hikâyesini değil; aile ilişkilerinin karışıklığını, yasın bireyler üzerindeki farklı tezahürlerini, modern ilişkilerin çıkmazlarını, bireylerin hem kendileriyle hem de geçmişleriyle çatışmalarını konu alıyor. İnsan ilişkilerinin kırılgan doğasının bütün kırgınlıklara ve yenilgilere rağmen çabalanmaya değer olduğunu gösteriyor. Çaba, her durumda işe yaramasa da insan her durumda yaşamaya devam ediyor.

Bonus:

İçimizdeki Şeytan| Kampüste Ne Var

Eğer İntermezzo okumayı sevdiyseniz fakat modern edebiyatın sade dilinden hoşlanmıyorsanız, benzer temaları işleyen; bir klasik olsa da güncelliğini kaybetmeyen, Sabahattin Ali‘nin İçimizdeki Şeytan kitabını okuyabilirsiniz çünkü kitap, karakterlerin iç dünyasındaki karmaşıklığı, insan ilişkilerinin zorluklarını irdeleyen çarpıcı bir eser olarak karşımıza çıkıyor. Aşk, aidiyet, birey ve toplum çatışmaları konularını okumayı seviyorsan bu kitap tam sana göre!


Kaynakça:

”İntermezzo Nedir?/Satranç Terimleri”. chess.com. web. Erişim tarihi:02.02.2025

Öne çıkan görsel: listelist.com

spot_img
Derya Gülcan
Derya Gülcan
splendidly selfish, charmingly helpless excellent fun til you get to know her

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.

HBO Max’te İzleyebileceğiniz Yapımlar

İşte HBO Max'te izleyebileceğiniz yapımlar.

Exulansis: Anlaşılamamanın Getirdiği Vazgeçiş

Exulansis, kişinin anlaşılamayacağını düşünerek kendini anlatmaktan vazgeçişini konu alır.

Şahane Hatalar : Kendi Maceranı Kendin Yarat

Sadece hataların sonuçlarına odaklanmak yerine, bu hataların insanları nasıl şekillendirdiğini ve nasıl birer öğrenme fırsatı sunduğunu ele alan sıra dışı kitap: Şahane Hatalar.

Yahya Kemal Şiirlerinde Yedi Farklı Tema

"İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar." Türk edebiyatına hayalinden kelimeler armağan ve miras bırakan Yahya Kemal Beyatlı.

Kayıp Seslerden Yazının Öznelerine: Virginia Woolf’un Eserlerinde “Kadın” Teması

Woolf’un dilinde "kadın", tarihin dışına itilmiş bir sesin geri çağrılması, unutulmuş bir hakikatin dile gelmesidir.