Işık ve gölgeyi ustalıkla kullanarak Barok tarzında adını söz ettiren Hollandalı ressam Rembrandt Harmenszoon van Rijn.
“Resim doğanın torunu, doğrudan tanrıyla ilişkisi var.”

Ressamın Tarzı ve Üslubu
Rembrandt; resim, karakalem, mürekkep ve tebeşir eskizlerle farklı türlerde eserler vermiştir. Üslubu, kariyerinin başından sonuna her aşamada gözlemlenebilir ve bu üslup değişimi etkileyici eserlerinin ön plana çıkmasında etkili olmuştur. Kompozisyona yaklaşımı ışık ve gölgeyi işlemesi kademeli bir dönüşüm göstermiştir. Beyaz figürleri karanlık bir arka plandan aydınlık bir ön plana geçerken betimlemiştir (Gompertz 156).
Sanat yaşamı boyunca portreler, manzara resimleri ve anlatı resmi üzerine çalışmalar yapan sanatçı ilk başlarda düz tarzda resimler yapmış, sonraki yıllarda dalgalı ve pürüzlü bir üslubu benimsemiştir. Benzer üslup değişikliği gravürlerinde de görülmüştür. 1640’ların sonlarından itibaren üslup ve teknikte yenilik arayışı ile deneysel çalışmalara yer vermiştir (Grzymkowski 172).
Ayrıca Rembrandt pek çok ünlü ressama ışık olmuştur. Van Gogh’un ilk yıllarındaki koyu arka plan kullanımı Rembrandt etkisindendir. Yine Georges Seurat, Louvre’da eski ressamların resimlerini kopyalarken en çok Rembrandt’ın eserlerinden etkilenmiştir (Hodge 252).
Eserlerinde Kullandığı İmza Süreci
Rembrandt Harmenszoon van Rijn, soyadındaki “Harmenszoon” kelimesiyle babası Harmen’a atıfta bulunurken, “van Rijn” soyadı ailesinin yaşadığı yeri, yani Ren Nehri’nin yanı başını ifade eder. İlk yıllarında eserlerini RH (Rembrandt Harmenszoon) “Harmen’in oğlu” kısaltmasıyla imzalar. 1626’den 1632 yılına kadar resimlerinde RHL imzası görülür. 1632’de RHL van Rjin olarak imzalamayı sürdürür. Yirmi altı yaşından itibaren eserlerini sadece “Rembrant” adıyla imzalamaya başlar. 1633’ten ölümüne kadar ismini “Rembrandt” olarak değiştirir. Bir görüşe göre; tek isimle devam etme kararı, eserlerine adlarıyla imza atan Michelangelo, Titian ve Rafhael vb. diğer büyük ressamların çalışmalarıyla kendi eserlerinin eşdeğerde olduğunu düşünmesindendir (Grzymkowski 172).
Sanatında İlerleyişi ve Eserleri
Rembrandt, 1606’da Leiden’de doğar. Rembrandt, önce Leiden’de bir tarih ressamı olan Jacop van Swanenburgh’un yanında çalışmaya başlar. Üç yıl sonunda Leiden’den ayrılarak Amsterdam’a taşınır. Burada başka bir tarih ressamı olan Peter Lastman ile altı ay kadar çalışır. İtalya’da öğrenim görmüş Lastman, ışık ve karanlığın ani değişimi üzerinde tasarımlarıyla bilinen Caravaggio eserlerine olan hayranlığını ve coşkusunu genç çırak Rembrandt’a aktarır (Andrews 10).
1624’te Rembrandt Leiden’de Jan Leivens ile ortak bir atölye açar. Genel itibariyle 1620 ve 30’larda tarihsel öğeler ve İncil’den sahneler resmeder. Bunlar dışında iyi bir gözlemci olarak günlük şehir hayatından sokak manzaralarını içeren gravürler yaparak ününü artırır. Bu dönem içinde verdiği eserlerden farklı olarak Stüdyosunda Bir Ressam adlı yapıtında kendini resim yaparken gösterir.

Sanatçı, resimlerinde psikolojik etkiler oluşturmak için kullandığı chiaroscuro tekniği ve atmosferik efektleri ile dikkatleri üzerine çeker. 1629 senesinde şair ve besteci Constantijn Huygens’in, Rembrandt’ı ön plana çıkarması ve Lahey sarayı için resim siparişi ayarlamasıyla sanatçı büyük ün ve servet kazanır (Hodge 136,162).
Bu ünün arkasında Rembrandt’ın eserlerinde resme bakanlarda bıraktığı yoğun duygu yatar. Duyguların karşıya geçişi üstündeki kabiliyetini ise saatler süren modelliğini kendi yaptığı çalışmaları sağlar. Yıllarca kendini gözlemlemesi ve resmetmesi sayesinde yüzleri betimlemede ustalaşır (Andrews 19).

Rembrandt portre çalışma ve denemelerinde model olarak sadece kendini resmetmez. Aile üyelerini de model alır. Babasının son portrelerinden biri olan Harman Gerrits van Rjin Portresi’ni, kırmızı ve siyah tebeşirle pürüzlü hareketli zemin üzerinde resmeder. Ressamın babası portrenin çiziminden birkaç ay sonra ölür.

1631’de Amsterdam’a yerleşen Rembrandt, bir sanat taciri ve girişimci olan Hendrick van Uylenburgh’un yanında kalır. 1634’te Hendrick’in kuzeni Saskia van Uylenburgh ile evlenir. Aynı yıl öğrencilere resim teknikleri ve resim çizmek hakkında dersler vermeye başlar.
Rembrandt o dönem dünyanın en kozmopolit şehirlerinden birinde olmanın avantajı ile üç sene gibi kısa süre sonunda Aziz Luka Ressamlar Loncası üyeliğini alarak önemli bir mesleki itibar kazanır. Bu sayede gelirini ve şöhretini daha da arttırır (Andrews 30-31). 1639’da popüler bir semte yeni bir ev alır. Ancak gelir gider dengesizliğinden ötürü ve yeni alınan evin yüklü borcu ailenin geçim sıkıntısı çekmesine neden olur. Bu sıkıntılara çiftin ilk üç çocuklarının bebekken ölümleri eklenir. Aynı sene ressam annesini de kaybeder. 1641 yılında doğan Titus bebeklikten yetişkinliğe kadar yaşayan tek çocuklarıdır. Ancak bu doğumdan bir sene sonra Saskia hayata gözlerini yumar. Rembrandt, Saskia sağken pek çok portresini yapar (Andrews 42-43).

1640’larda kayıpları ve acılarına rağmen yenilikçi sanatçı resim yapmayı ve öğretmeyi sürdürür. Resmettiği nesnelerin yönüne göre fırça darbeleri kullanan ilk ressamlardandır (Hodge 162).
1642’de en bilinen resimlerinden biri olacak grup portresi günümüzde Gece Devriyesi adıyla anılan resmin siparişini alır.

Ressamın aile hayatında karşılaştığı talihsiz ve acı sonlar sanatsal açıdan Rembrandt’ı zorlar. Gece Devriyesi tablosundan sonra eserlerinde içe dönüklük hissedilir. Bu dönemde yaşadıklarından uzaklaşmak için doğaya yönelir. Manzara resim ve gravürleri üzerinde denemeler yapar.

1660’ta Rozengracht’ta küçük bir eve taşınır. 1661’de Rembrandt yeni belediye binasının resmini yapma işini alır. Claudius Civilis’in Komplosu tablosu iki yılını bu resmi bitirmek için uğraşır. Tablo beş buçuk metrekarelik boyutuyla sanatçının yaptığı en büyük resimdir.

1663’te Hendrickje otuzlu yaşlarında vebadan ölür. Titus, babasının tek temsilcisi olarak çalışmayı sürdürür. Rembrandt, 1668’de oğlunu da yitirir (Grzymkowski 170-171).

Ömrünün kalan son yirmi yılında aldığı portre siparişlerini yapar ve kendi yaşlanma sürecini resmeder (Hodge 162). Rembrandt bilinen on beş Otoportre yapar. 1669’da yaptığı Otoportre ise doruk noktada olanıdır (Gompertz 150-152).

Rembrandt hayatının sonunda kadar resim yapmayı sürdürmüş. Son resmi olan otoportresinde dahi risk alarak yenilikçi bir bakış açısından kendini şeffaf biçimde incelemiş ve sanatçı benliğini sergilemiştir. İçebakışı bir sanat formuna, otoportreyi de insanın doğasını bir ifade şekli olarak bulmuştur. Rembrandt’ı farklı kılan bakış açısı ve kendi dünya görüşü olmuştur (Gompertz 152).
Rembrandt, 4 Ekim 1669’da oğlundan bir yıl sonra Amsterdam’da hayatını kaybeder (Grzymkowski 170-171). Geride tamamlanmamış yirmi iki eser dışında seksene yakın otoportre olmak üzere bugün paha biçilemeyen yüzlerce eser bırakır.
Kaynakça
- Andrews, Jorella. İşte Rembrandt. Çev. Cemre Ömürsuyu Seyis. İstanbul: Hep Kitap, 2017.
- Gompertz, Will. Sanatçı Gibi Düşün …ve Daha Yaratıcı, Daha Verimli Bir Hayata Kavuş. Çev. Süreyyya Evren. 7. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2022.
- Grzymkowski, Eric. Sanat 101 Leonardo Da Vinci’den Andy Warho’a Sanat Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey. Çev. Orhan Düz. 14. İstanbul: Say Yayınları, 2022.
- Hodge, Susie. Sanat Anında Açıklanan 200 Temel Kavram. Çev. Duygu Dalgakıran. 4. İstanbul: Kronik Kitap, 2023.
Teşekkürler yeni yazılarını beklemekteyim…ellerine saglik