İslamiyet’in Ortaya Çıkışı

Editör:
Irmak Çelik
spot_img

Dünya tarihi, pek çok farklı dine ev sahipliği yapmıştır. Bu dinlerin en sonuncusu olan İslamiyet, hoşgörü dini olarak anılır. Barış, esenlik ve teslim olma anlamlarına gelen İslamiyet; insanların kendi isteğiyle, arzusuyla, içten bağlılıkla Allah‘ı kabul etmesidir. İlk ayeti “Oku!” olan ve yeni bir medeniyetin doğmasına yol açan İslam’da sanata, bilime, edebiyata önem verilmiştir.

Namaz Kılan Kadın Kaynak islamveihsancom

Din ve İslam Üzerine

Bir yaratacının peygamberleri aracılığı ile insanlara gönderdiği ilahi kanunlar din olarak tanımlanır. Bu kanunların, insanları kendi tercihleriyle hem dünyada hem de ahirette mutluluğa götürmek için gönderildiğine inanılır.

Din, ilk insanla birlikte var olmuştur. Allah tarafından gönderilen ve Müslümanlar tarafından son semavi (İslamlık, Musevilik ve Hristiyanlığın ortak niteliği) din olduğuna inanılan İslam, herkesi davet eder, tüm beşeriyeti kapsar. Bundan dolayı İslam’ın kıyamete kadar geçerli olacağına, peygamberinin son peygamber ve kitabı Kur’an-ı Kerim‘in son kutsal kitap olduğuna inanılır.

Dinin ilkelerini ve kurallarını Yüce Allah belirler. Allah koyduğu bu kurallarını peygamberlerine vahiy ile göndermiştir. (Vahiy, Allah katından peygamberlere gönderilen kuşku götürmez bilgi, ilahi mesaj, ezeli ve ebedi hakikat demektir.) Peygamberlerin görevi de işte bu hakikati yani dinin ilkelerini insanlara ulaştırmaktır (Martı, 11, 2019).

Sultanahmet Camii Kaynak cnnturkcom

İslam’ın amacı, insana kendisiyle, Rabbiyle ve diğer insanlarla sağlıklı bir ilişki kurmada rehber olmaktır. Böylece hem bireysel, hem de toplumsal huzur sağlanacak, yeryüzüne adalet ve merhamet hakim olacaktır (Martı, 13,14, 2019).

Nur Dağı Hira Mağarası Kaynak neolducom

İslamiyet’ten Hemen Önce

İslam’ın doğduğu yer; doğusunda Basra Körfezi, batısında Kızıl Deniz, güneyinde Umman Denizi, kuzeyinde ise Suriye ve Filistin çölleri olan Arap Yarımadası‘dır. İslamiyet’in doğuşu sırasında Orta Doğu’daki en güçlü devlet Bizans İmparatorluğu; sonrasında ise Sasaniler olmuştur.

İslamiyet’in ortaya çıkışından önce Arap topraklarında insanlar putlara tapmışlardır. Bu döneme Cahiliye Dönemi denmiştir. Cahiliye Dönemi’nde Arabistan’ın en önemli bölgesi olan Hicaz’da kabileler tarafından yönetilen şehir devletleri kurulmuş ve Kabe büyük putlarla doldurulmuştu.

Sürekli savaşan Araplar Haram Ayı (hac dönemlerinin savaşsız geçirilebilmesi için bir tür barış geleneği olarak kabul gören aylardır ve cahiliye döneminden gelmektedir. Zilkade, Zilhicce, Muharrem, Recebden oluşur) olarak gördükleri aylarda savaşmazlar, kurdukları panayırlarda eğlenceler, yarışmalar düzenleyip ticaret yaparlardı. Arap Yarımadası’nda yaşayan halk bedevi ve medeni olarak ikiye ayrılıyordu. Bedevi halk çöllerde çadır kurarak yaşayan göçebe halk; medeni halk ise şehirlerde yaşayıp tarım ve hayvancılıkla uğraşan kesimdir.

İlk Emir İKRA Oku Kaynak yabendecomtr

İslamiyet’in Ortaya Çıkışı

İslam, Mekke’de 7. yüzyılın başlarında Hz. Muhammed’e vahiylerin gelmesiyle ortaya çıkmıştır. Hz. Muhammed (s.a.v.) peygamberlikle kırk yaşındayken görevlendirilmiştir.

Hz. Muhammed yaşadığı dönemde Mekkelilerin yaşam biçimlerini beğenmemekte ve doğru bulmamaktaydı. Şehirdeki adaletsizlikler, kötülükler, haksızlıklar, insanların taşlara, tahtalara tanrı diye tapmaları, birbirlerini aldatmaları, dolandırmaları gibi ahlaki çöküntüler onu etkiliyor ve üzüyordu. Mekkelilerin ve diğer Arap kabilelerinin yaptığı gibi putlara tapmanın faydasız olduğu sonucuna varmıştı. Ancak neyi nasıl yapacağını bilememenin ıstırabını yaşamaktaydı. Bu nedenle yalnız kalmak amacıyla sık sık Mekke yakınlarındaki Hira mağarasına gitmeye başlamıştı.

Rivayete göre Rasulullah (s.a.v.) bu dönemde bir ara “sadık (doğru) rüyalar” görmeye başlamıştı ve altı ay boyunca devam eden bu süreçte gördüğü rüyalar aynen çıkmıştır.

Bazı kaynaklara göre de ayrıca Hz. Peygamber’in bu dönemde kendisini “Esselamü aleyke ya Rasulallah (Sana selam olsun ey Allah’ın elçisi)” şeklinde selamlayan sesler duyduğu, etrafına dönüp bakınca kimseyi göremediği için merak içerisinde kaldığı, bu seslerin ağaçlar ve kayalıklardan geldiğine dair rivayetler de yer almaktadır.

Anlatılan ve bazı kısımları olağanüstü nitelik taşıyan hususlardan hareketle bu dönemin vahye hazırlık süreci olduğunu söylemek mümkündür.

Hz. Muhammed (s.a.v.)’in Hira mağarasında bulunduğu 610 yılı Ramazan ayının son on günü içerisinde yirmi yedinci gecesi (Kur’an-ı Kerim’de “Bin aydan daha hayırlı” olduğu bildirilen Kadir Gecesi), bazı rivayetlere göre pazartesi günü sabaha karşı Cebrail Aleyhisselam gelerek ona Allah tarafından görevlendirildiğini haber vermiştir. Bu ilk vahiyi Hz. Peygamber şöyle anlatmıştır:

“Oku!” dedi. Zat-ı alileri de:

“Ben okuma bilmem.” cevabını verdiler.

Hz. Muhammed (s.a.v.) hadisenin devamını şöyle anlatmıştır:

“O zaman Melek beni alıp takatim kesilinceye kadar sıkıştırdı. Sonra beni bırakıp yine “Oku!” dedi. Ben de ona “Okuma bilmem!” dedim. Yine beni alıp ikinci defa takatim kesilinceye kadar sıkıştırdı. Beni bırakıp yine “Oku!” dedi. Ben de “Okuma bilmem!” dedim. Nihayet beni üçüncü defa sıkıştırdı. Sonra beni bıraktıktan sonra şu ayetleri okudu:

“Yaratan Rabbinin adıyla oku. O insanı bir embriyodan yarattı. Oku! Senin Rabbin en büyük kerem sahibidir. Kalemle yazmayı öğreten, insana bilmediklerini belleten odur.” (el-Alak 96/1-5)

Bu olaydan sonra peygamberliği tebliğ edilmiştir.

İkinci Vahiy: Peygamberimiz Hz. Muhammed’e bir müddet vahiy gelmemiştir. Bir gün Hira Mağarası’ndan evine dönerken yolda Cebrail’i görmüştür. Korku ve endişe ile evine varmış ve yatağına girip örtünmüştür. Bu sırada Müddessir suresinin ilk ayetleri indilirilmiştir. “Ey bürünüp sarınan! Kalk ve (insanları) uyar, sadece Rabb’ini büyük tanı. Elbiseni tertemiz tut. Kötü şeyleri terk et.” 

Hz. Muhammed, yaklaşık on üç yıl Mekke’de İslam dinini tebliğ ettikten sonra Medine’ye hicret etmiş ve böylece İslam tarihinde yeni dönem başlamıştır. Hicret ardından Müslümanlar ve Mekkeliler arasında bazı savaşlar yapılmıştır. Bedir Savaşı, Uhut Savaşı ve bir savunma savaşı olan Hendek Savaşı en önemli savaşlardır.

Hz. Muhammed ve Müslümanların hicreti, İslam takviminin başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Hz. Muhammed Müslümanların lideri olarak faaliyetlerine Medine’de devam etmiş ve İslam toplumunu kurmuştur. Burada oluşan yeni Müslüman toplum, siyasi ve hukuki yapısıyla yeni bir devletin doğumuna yol açmıştır. 629’da Mekke fethedilmiştir. İslam, Arap Yarımadası’nda hızlıca yayılmaya başlamıştır. Hz. Muhammed’den sonra Dört Halife Dönemi’nde İslam’ın yayılışı ve devletin sınırları genişlemeye devam etmiştir.

Kaynak milliyetcomtr

İlk Müslümanlar

Hz. Muhammed Allah’ın kulu ve elçisi olduğunu ilk olarak eşi Hz. Hatice‘ye söylemiş ve onu hak dinine davet etmiştir.

İslam dinini ilk kabul eden Hz. Hatice olmuştur. İslam’ı kabul eden ilk Müslümanları daha da saymak gerekirse: Ali, Ebubekir, Osman, Zeyd bin Harise, Talha bin Ubeydullah, Zübeyr bin Avvam, Sa’d bin Ebi Vakkas, Abdurrahman bin Avf, Said bin Zeyd, Ebu Ubeyde bin Cerrah, Hamza bin Abdulmuttalib, Haris, Cafer, Musab bin Umeyr, Mesud, Iyas, Ebu Zerr el-Gifari, Selman el Farisi, Osman bin Mazun, Bilal-ı Habeşi, Habbab, Hatib, Halid Bekir, Abdurrahman Cahş, Ebu Ahmed, Amir, Amir Rebia, Vakıd, Erkam, Üveys, Halid, Ömer Anbese, Nuaym, Süheyb, Ammar, Mikdad, Said Hudri’dir.

Mekke Medine Kaynak timeturkcom

İslamiyet’in Yayılışı

Hz. Muhammed’den sonra Dört Halife Dönemi’nde İslam’ın yayılışı ve devletin sınırlarının genişlemesi devam etmiştir. Yeni fetihlerle başta Suriye ve Irak bölgeleri olmak üzere Filistin, Mısır, Kuzey Afrika’nın büyük bölümü İran ve Horasan toprakları, Müslümanların yönetimi altına girmiştir. Emeviler Dönemi’nde (661 – 750) Maveraünehir, Sind ve Endülüs (İspanya) topraklarında fetihler devam etmiştir. Abbasiler Dönemi’nde (750 – 1258) dinin toplumda yayılmasına ve ilim ve kültürel faaliyetlere hız verilmiştir. 10.yüzyıldan itibaren Karahanlıların Müslüman olmasıyla Orta Asya Türkleri kitleler halinde İslam’a girmeye başlamıştır.

11. ve 12.yüzyıllarda İslam bir yandan Anadolu’ya diğer yandan Hindistan, Batı ve Orta Afrika’ya yayılmış, Orta Asya’dan Endülüs’e kadar uzanan geniş topraklarda halkın büyük çoğunluğunu Müslümanlar oluşturmuştur. Anadolu’da İslamlaşma süreci Büyük Selçuklular ile devam etmiştir ve Osmanlılar ile birlikte Balkan coğrafyasına doğru genişlemiştir. Ayrıca, Müslüman tüccarlar aracılığıyla Çin ve Güney Asya’da kitleler tarafından benimsenmiştir. Özellikle 20.yüzyılın ikinci yarısından itibaren göçler ve Müslüman topluluklar aracılığıyla Afrika’nın içlerinden Rusya’ya, Güney Amerika’dan Uzak Doğu’ya kadar birçok ülkeye yayılmış durumdadır.

İslam dininin inanç açısından en belirgin özelliği Allah’tan başka yaratıcı kabul etmemesi esasına dayanması, Allah’ın birliği ilkesine verdiği önemdir. Müslüman olmak için Kur’an-ı Kerim’in tamamının Allah tarafından Hz. Muhammed’e indirildiğine iman etmek, ayet ve hadislerde bulunan dinin zorunlu ve temel ilkelerine de kesinlikle inanmak gerekmektedir.

Cemaat Kaynak neolducom

İslam’ın Asli Unsurları

Müslüman olabilmek için İslam’ın inanç esaslarının, bu esaslara olan bağlılığın, İslam’ın beş şartının ve İslam’ın diğer zorunlu ve temel hükümlerinin eksiksiz olarak kabul edilmesi gereklidir.

İslam’ın beş şartı; Kelime – i Şehadet, namaz kılmak, oruç tutmak, zekat vermek, hacca gitmektir. İmanın  şartları ise Allah’a inanmak, meleklerine inanmak, ilahi kitaplara inanmak, peygamberlere inanmak, ahirete inanmak, kaza ve kadere inanmaktır.

Arap Yarımadası’nda doğmuş ve kısa sürede yayılmış olan İslam dini yeni bir medeniyet meydana getirmiştir. İlme olumlu bakışı ve teşvik edici öğretileri Müslümanları dini bilimler kadar, felsefi – akli bilimler, tıp, fen bilimleri ve sanat alanında önemli eserler vermeye yönlendirmiştir.

Edebiyat, yazı (hat), mimari, musiki gibi alanlarda İslam Medeniyeti tarafından ortaya koyulan eserler, kendine özgü bir sanat anlayışına sahip olup biçimden ölçülere, fonksiyonlarından içeriğine kadar sadece estetik kaygılardan değil, aynı zamanda ortak inancın en güzel şekilde ifade edilmesi düşüncesinin bir sonucudur.


Kaynakça

spot_img
Gökçe Çoban
Gökçe Çoban
- gülmek için hep bir yumuşak G planın olmalı -

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Neşe Kelimesinin Kökeni Nedir?

Üç selam, beş hoşbeş, iki gönül alma, bir gülümseme, dünyanın neşesi bu işte.

2025 İlkbahar ve Yaz Modasında Öne Çıkan Trendler

Ekoselerden pastel renklere, aksesuarlarda maksimalizmden yarım pantolonlara bu sezonun öne çıkan trendleri!

Dopamin Döngüsü: Telefonlarımız Bizi Nasıl Bağımlı Hale Getiriyor?

Fark etmeden içine çekildiğimiz ekranlar, aslında beynimizde gizli bir döngüyü harekete geçiriyor: dopamin döngüsü.

Modern Resimde Oryantalizmin Doğuşu

Batı'nın Doğu üzerindeki hakimiyeti sonucu Doğu medeniyetinin tanımları değişmiş, klişeler ve ön yargıların yanı sıra kültürel bir görkemi barındıran Oryantalist resim doğmuştur.

5 Farklı Şairden Toplumculuk Teması

Toplum sorunlarını halka duyurmada aleni bildiri niteliğinde şiirler yazan beş toplumcu şairin şiirlerindeki toplumculuk temasına daha yakından bakalım.

Multitasking Miti: Aynı Anda Birden Fazla İş Yapabilir miyiz?

Multitasking günümüzde verimlilik göstergesi gibi görülse de, bilimsel araştırmalar beynimizin aynı anda yalnızca tek bir işe odaklanabildiğini gösteriyor.

When We All Fall Asleep Where Do We Go? Albüm İncelemesi: Billie Eilish’in Sıra Dışı Dünyası

Billie Eilish, "When We All Fall Asleep Where Do We Go?" albümüyle karanlık duyguları pop müzikle buluşturarak kendi tarzını cesurca ortaya koyuyor.

İstanbul Mimarisi: Ragıp Paşa Apartmanı

Ragıp Paşa Apartmanı, İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde, Batılılaşma dönemi mimarisiyle inşa edilmiş, tarihi ve estetik açıdan önemli bir yapıdır.

Yanmış Kibritlerden Olağanüstü Başarılara: Louis Kahn’ın Hikâyesi

Yanmış dallarla ve kibritlerle başlayan yolculuğuyla mimarlık tarihine kazınan bir isim: Louis Kahn.

Yalın Tutku Aslında Ne Anlatıyor?

Yalın Tutku, sıradan bir aşk hikâyesi değil, bir kadının arzusunu sakınmadan taşıma çabası.