Geçtiğimiz Nisan ayında düzenlenen 41. İstanbul Film Festivali, sinemaseverlerin heyecanla takip ettiği etkinliklerden biriydi ve festivalin, iki yıllık pandemi döneminde sinemaya gitmeyi, dostlarıyla filme gidip ardından sohbet etmeyi, art arda gelen filmleri beklerken şehrin sokaklarında, sinema salonlarında vakit geçirmeyi özleyenlere çok iyi geldiğini belirtmek gerek. Festivalde birçok yerli ve yabancı ilgi çekici film gösterime girdi, kimilerine bilet bulabildik kimilerine bulamadık…
Ancak filmleri kaçıranların ya da festivali takip edemeyenlerin hemen üzülmemesi gerektiğini söyleyelim çünkü festivalde öne çıkan birçok film İstanbul, Ankara ve İzmir gibi şehirlerdeki bazı sinema salonlarında Mayıs ayından itibaren yeniden gösterime girecek. Öte yandan dünyanın her köşesinden filmi sinemaseverlerle buluşturan MUBI de festivalde gösterime giren filmleri bir seçki olarak izleyicisine sunuyor. Söylenti Dergi bünyesinde Kültür-Sanat editörümüz Esra Şahin ve İçerik yazarımız İlsu Oynar da, henüz izlememiş olanlara, 41. İstanbul Film Festivali‘nin ardından mutlaka izlenmesi gerektiğini düşündüğümüz 20 filmi bir seçki olarak siz okurlarımıza sunuyor. Şimdiden iyi seyirler!
-
After Yang (Yang’dan Sonra) | Kogonada
İnsan görünümlü android robotların yatılı bebek bakıcıları olarak satın alınabildiği bir dünyada geçen After Yang, bir babanın (Colin Farrell), küçük kızının bozulan android arkadaşını tamir ettirmeye çalışmasını konu alıyor. Bu olay üzerinden bir çekirdek aileye odaklanarak insan olmayı, yaşamın anlamını ve duyguları sorgulayan After Yang, bilinç ve yapay zekâ üzerine düşünen kişiler için iyi bir seçenek.
-
As I Want (Benim Bedenim) | Samaher Alqadi
Mısırlı yönetmen Samaher Alqadi‘nin 2013 yılında Kahire’deki devrimin ikinci yıldönümünde Tahrir Meydanı’nda yaşanan cinsel saldırı olaylarından sonra, kadınların sokağa dökülmesini belgesel halinde beyaz perdeye yansıttığı filmi As I Want, Mısır’daki ataerkil sisteme ve kadın düşmanlığına karşı çekilmiş bir film. Daha fazla istismara uğramayı reddeden güçlü kadınların dayanışmasını, kendisinin ve hemcinslerinin evde ve sokakta maruz kaldıkları eşitsiz ve haksız durumu protesto ederek belgeleyen film, Ortadoğu’da kadın olmanın ne demek olduğunu gözler önüne seriyor.
-
Hit The Road (Yola Devam) | Panah Panahi
Panah Panahi’nin yönetmenliğini yaptığı, 2021’de Cannes Film Festivali‘nde yarışan Hit The Road, İran’ın engebeli arazilerinde geçen bir yol filmi. Dört kişilik bir ailenin nereye gittiklerini bilmeden çıktıkları uzun araba yolcuğunda geçen Hit the Road, hassas ama sevgi dolu bir ailenin geçmiş ve gelecekle yüzleşmesini anlatan duygu yüklü bir drama.
Utama | Alejandro Loayza Grisi
Bolivya yaylarında sakin ve rutin bir hayat süren Kızılderili yaşlı bir çiftin; Virginio ve Sisa’nın yaşamına odaklanan Utama, insanın en temel yaşam kaynağı olan suyla sınanmasını zarif ama vurucu bir dille anlatıyor. Kuraklık ve ekolojik felaketlere vurgu yaparken diğer yandan incelikli bir aşk hikayesi anlatan Utama, estetik sinematografisi ve görkemli anlatısıyla kaçırılmaması gereken bir yapım.
C’mon C’mon, Amerikalı yönetmen Mike Mills tarafından yazılan ve yönetilen siyah beyaz bir dram filmi. Bipolar bozuklukla mücadele eden kardeşinin ricası üzerine zeki ve bir o kadar da hassas olan küçük yeğeni Jesse ile ilgilenmeye başlayan Johhny’nin bu süreçte yeğeni ile kurduğu duygusal bağa tatlı bir üslupla odaklanan C’mon C’mon, 2021’nin en çok konuşulan filmlerinden biri.
-
Aşk, Mark ve Ölüm |Cem Kaya
Cem Kaya‘nın üçüncü belgesel filmi olan ve 72. Berlin Film Festivali‘nin Panaroma bölümünden “seyirci ödülü” ile dönen Aşk, Mark ve Ölüm, 1960’larda Türkiye’den Almanya’ya göç edenlerin hikayesini henüz anlatılmamış, bambaşka bir açıdan ele alıyor: müzik. Film, başka bir yere göç edenlerin, gittikleri yerlerin kültürüne alışmaya çalışırken bir yandan da yıllar içinde nasıl kendi figürlerini ve alt kültürlerini yarattığını ele alırken kültür üzerine yapılmış oldukça ilgi çekici bir belgesel olarak konumlanıyor. Müzikal ve belgesel türlerini röportajlarla da destekleyen Aşk, Mark ve Ölüm merakı olanların mutlaka izlemesi gereken türden bir yapım.
-
Softie (Çıtkırıldım) | Samuel Theis
Fransız yönetmen Samuel Theis’in ikinci uzun metrajı Softie, 10 yaşındaki Johnny’nin bedenini ve cinsel yönelimini keşfetmesini anlatan sarsıcı bir büyüme hikayesi. Kopuk aile bağları, akran zorbalığı, ilk aşk deneyimi ve kendilik inşası gibi çeşitli konuları özgün bir tarzla işleyen Softie, güçlü ana karakteriyle pek çok kişiye ilham olabilecek bir film.
-
Benediction (Kutsama) | Terence Davies
İngiliz yönetmen Terence Davies‘in yazıp yönettiği, İngiliz şair Siegfried Sassoon‘un hayatından kesitlere odaklanan bu lirik-biyografik filmde savaşın, Birinci Dünya Savaşı‘nda asker olarak görev yapan Sassoon üzerindeki etkileri ve bununla beraber gençlik ve yaşlılık yılları, aşkları beyazperdeye taşınıyor. Benediction, karakterlerin genellikle sert bazense esprili aforizmalarla konuştuğu zarif ama ağırbaşlı bir drama. Aynı zamanda öznenin cinselliği kadar sanatsal değerini de sorgulayan ve sorgulatan, yaşanamamış bir gençliğin depresif bir portresi. Film hakkında daha detaylı inceleme için buraya bakabilirsiniz.
-
The Innocents (Masumlar) | Eskil Vogt
2021’de Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünde yarışan The Innocent, Norveç’in küçük bir kasabasında yaşayan dört çocuğun, oyun oynarken doğaüstü güçlerini keşfedip ürkütücü ve gizemli olaylara yol açmalarını konu alıyor. Doğaüstü ögeleri kullanarak çocukların iç dünyalarındaki acımasızlığı ve masumiyeti irdeleyen The Innocent, 2021’in en ufuk açıcı filmlerinden biri. Film hakkında daha detaylı bir yazı için bakınız.
-
Kerr | Tayfun Pirselimoğlu
Nerede olduğunu bilmediğimiz küçük bir kasabada geçen Kerr, babasının ölümünün ardından bu kasabaya gelen Can karakterinin, bir cinayete tanık olmasının ardından yaşananlar etrafında dönüyor. Kasabadaki kuduz köpeklerin yol açtığı karantina kararıyla işlerin daha da sarpa sardığı Kerr, yönetmen Tayfun Pirselimoğlu‘nun yer yer kara mizah unsurlarıyla da harmanladığı ilgi çekici bir dram-gerilim filmi.
-
Alcarràs | Carla Simon
Berlin Uluslararası Film Festivali’nden Altın Ayı ödülü ile dönen 2022 yapım İspanyol- İtalyan dram filmi Alcarràs, Katalonya’nın Alcarràs köyündeki arazilerinde yıllardır şeftali yetiştirerek yaşamlarını sürdüren Sole ailesini merkezine alıyor. Ailenin etrafında gelişen olaylar ekseninde modern yaşamın olumsuz getirilerine vurgu yapan Alcarràs, başarılı kurgusu ve dingin kamera kullanımlarıyla bu yılın kaçırılmaması gereken filmlerinden biri.
-
Vortex | Gaspar Noe
Fransız yönetmen Gaspar Noe‘nun ilk kez Cannes Film Festivali‘nde gösterimi yapılan yeni filmi Vortex, festivalde Altın Ayı ve FIPRESCİ ödülü kategorilerinde yarışarak iki kategoriyi de kazandı. Vortex, yaşlı bir çiftin Paris’teki kitaplar ve hatıralarla dolu dairesinde geçiyor ve bu çiftin son günlerini beyaz perdeye taşıyor, Noe’nun önceki filmleriyle karşılaştıracak olursak oldukça sakin yapısıyla da dikkat çekiyor. Yaşlılık döneminde birçok insanı bekleyen bunama, vücudun yavaşlaması ve bilişsel bozulma hakkında söz söyleyen dokunaklı ve şiddetli bir film Vortex. Filmle ilgili daha detaylı inceleme yazısı için buradaki yazıya da göz atabilirsiniz.
-
Full Time | Eric Gravel
Full Time, Paris’te yaşayan bekar bir anne olan Julie’nin mücadeleyle geçen kişisel yaşamını konu edinen bir film. Günlük rutini çocuklarını hazırlayıp bakıcıya bırakmakla, gündelik ev işlerini halletmekle ve lüks bir otelde temizlikçilik yapmakla geçen Julie’nin koşturmacalı hayatı bir gün pazarlama müdürü pozisyonu için iş teklifi almasıyla değişmeye başlar. Feminist unsurlarıyla öne çıkan Full Time, bu yönüyle pek çok genç kadına ilham olacak türden bir yapım.
-
Zuhal | Nazlı Elif Duru
Nazlı Elif Duru’nun ilk uzun metrajı Zuhal, 38 yaşında bir avukat olan Zuhal’i odağına alıyor. Filmin ana karakteri Zuhal, İstanbul’da iyi bir işi, hoş bir evi, uzun süreli bir ilişkisi olan, üst orta sınıf bir kadındır. Günlük dertleri, iş koşuşturmaları, seyahatte olan sevgiliyle yaptığı telefon görüşmeleriyle geçen sıradan hayatı, bir gece duyduğu kedi miyavlamasıyla değişmeye başlar. Farklı bir çıkış noktasından hareket eden Zuhal, bağımsız güncel sinemamızın kaçırılmaması gereken yapımlarından biri.
-
Flux Gourmet | Peter Strickland
Başrollerinde Game of Thrones dizisinden tanıdığımız Gwendoline Christie ve Sex Education dizisinin yetenekli oyuncusu Asa Butterfield‘in yer aldığı sıra dışı bir kara komedi-korku filmi olan Flux Gourmet, İstanbul Film Festivali’nin Uluslararası Yarışma seçkisinde yer aldı. Film, kendisine Elle di Elle adını veren bir mutfak sanatı kolektifinin Sonic Catering Enstitüsü‘nde bir ay boyunca performans sanatı ve mutfak sanatını deneysel çalışmalarla harmanlamasını konu ediniyor. Yönetmen Peter Strickland’ın kanlı komedisi, yemek kültürüne dair bildiklerimizi yerle bir ederken izleyicisini deneysel bir hikayeyle baş başa bırakıyor. Flux Gourmet, alışılmışın dışında filmleri sevenler için güzel bir seçenek.
-
Mukavemet | Soner Caner
Selahattin Paşalı ve Ece Çeşmioğlu Ölmez’in başrollerini paylaştığı 2022 yapım psikolojik drama türündeki Mukavemet, İstanbul’da bir apartmanın bodrum katında yaşayan Ecem ve Rahmi adlı iki sevgilinin bir gecede yaşadıkları gerilim dolu olayları konu alıyor. Ecem’in eski sevgilisi Kazım’ın kapılarına dayanmasıyla büyük bir kıskançlığa kapılan Rahmi’nin öfkesi kâbus gibi geçecek bir geceyi beraberinde getiriyor. Türkiye’de tek plan çekilen ilk film olmasıyla dikkatleri üzerine çeken Mukavemet, psikolojik gerilim türünü seven izleyicilerin kaçırmaması gereken filmlerden.
-
After Blue (Kirli Cennet) | Bertrand Mandico
Fransız yönetmen Bertand Mandico‘nun Locarno Film Festivali’nin Uluslararası Yarışma bölümünde sunulan ve FIPRESCI ödülünü kazanan filmi After Blue, birçok film festivalinde olduğu gibi İstanbul Film Festivali’nde de gösterime giren filmler arasındaydı. Uzak bir gelecekte, vahşi ve evcilleşmemiş bir gezegende geçen film, Roxy adındaki bir gencin bir suikastçiyi serbest bırakmasının ardından suçlu bulunması ve sonrasında bu “kirli cennetin” doğaüstü yerlerinde çıktığı yolculuğu konu alıyor. Gerçeküstü görünümüne karşı geleneksel hikaye anlatımını benimseyen After Blue, grotesk manzaralarıyla ve müzikleriyle de göz kamaştırıcı bir film.
-
Bana Karanlığını Anlat | Gizem Kızıl
Film Festivali’nde Ulusal Yarışma Filmleri kategorisinde yarışan, Gizem Kızıl yönetmenliğindeki Bana Karanlığını Anlat, yönetmenin ilk uzun metrajlı filmi olmasıyla dikkat çekiyor. Başrolde Aslıhan Gürbüz‘ün yer aldığı film, kalp krizi geçirip vefat eden Veli’nin defnedilmeden önce gasilhaneye getirilmesiyle aile arasında gizli kalmış sırların gün yüzüne çıkmasını beyazperdeye taşıyor. Nermin, eşinin ölümünün ardından geçmiş yılların hesabını gasilhanede yapmaya karar veriyor ancak kocasıyla yüzleşmesi sırasında Nermin, aslında kendisiyle yüzleşiyor.
-
Nitram | Justin Kurzel
Avustralyalı yönetmen Justin Kurzel‘in Cannes’da dünya prömiyerini yapan ve oldukça ilgi gören filmi Nitram, Avustralya tarihinin en kanlı olaylarından, 1996’da 35 kişinin hayatını kaybettiği Port Arthur katliamını, “böyle bir şeyi kim yapar?” sorusundan hareketle, katliamı yapan kişinin bakış açısından ele alıyor. Başrolü oyuncusu Caleb Landry Jones‘a Cannes’da En İyi Erkek Oyuncu ödülünü getiren filmde Nitram karakteri, ailesi dışında toplumdan kopuk, uyumsuz ve yalnız bir hayat sürdürürken zengin bir kadınla arkadaş oluyor. Fakat bu yakınlığın sonu, Nitram’ı ve etrafındakileri felaketlere sürükleyecek bir yolun başlangıcı oluyor.
-
Beutiful Beings (Berdreymi) | Guðmundur Arnar Guðmundsson
İzlandalı yönetmen Arnar Guðmundsson‘un ikinci uzun metrajlı filmi Beautiful Beings, akran zorbalığına maruz kalmış dört genci odağına alıyor. Baba problemleri yaşayan bu dört ergen etrafında şekillenen filmde, Balli adındaki bir gencin de aralarına katılmasıyla cinsiyet temelli davranış kuralları ve şiddet nedeniyle bocalayan gençlerin saldırganlığı ve şiddeti keşfederken bir yandan da sadakati ve sevgiyi öğrenmeleri konu alınıyor. Gençlerin arasında yeni ortaya çıkan dostluğu da irdeleyen Beautiful Beings, şiirsel görüntüler bulacağınız bir yetişkinlik draması.
Hazırlayan: İlsu Oynar ve Esra Şahin.
Siz bu filmlerden hangilerini izlediniz ve düşünceleriniz neler? Yorumlarda buluşalım!