Bir albümü gerçekten sevdiğinizde, o albüm artık sadece bir müzik koleksiyonu olmaktan çıkar, hayatınızın bir parçası olur. Sabah kahvenizin yanında eşlik eder, otobüste kafanızı cama yasladığınızda size fon olur, gece yarısı düşüncelerinizin fon müziğine dönüşür. Jakuzi’nin “Fantezi Müzik” albümü benim için tam olarak böyle bir şey. Ama daha fazlası da var: O, beni şehrin çatılarında yürüyormuşum gibi hissettiren bir albüm. Ve sanırım, bunu hisseden sadece ben değilim.
Jakuzi ve Alternatif Türkçe Synthpop Devrimi
Türkiye’de alternatif müzik sahnesi genellikle “synthpop ve Türkçe olmaz” gibi önyargılarla şekillendi maalesef. Ancak Jakuzi, Fantezi Müzik albümüyle bu algıyı yıkan en önemli gruplardan biri oldu. Fantezi Müzik albümü, 80’lerin retro havasını taşırken, 2020’lerin şehirli yalnızlığını anlatıyor. Bunu yaparken de melankoliyi dans ettiren bir hale sokuyor.
Jakuzi, synthpop, darkwave ve new wave üçgeninde dolaşan, ama bu sınırların içinde boğulmadan Türkçe sözlerle müziğin ciddiyetine ince ince ironiler serpiştiren bir grup. Kendi müziklerini tanımlarken, darkwave, synthpop, krautrock, disko ve post-punk’tan ilham aldıklarını söylüyorlar. Ama burada en kritik nokta şu: Bütün bu türleri alıp Türkçe bir kimlik kazandırıyorlar. Post-punk’tan disko tınılarına, krautrock’tan melankolik arabeske kadar her şey var içinde. Biraz retro, biraz yeni. Elektronik ama hisli. Soğuk ama sıcak. Bir paradoks gibi. Tıpkı şehir hayatının kendisi gibi.
Jakuzi’nin yaptığı şey, aslında bir zaman yolculuğu. Ve işin en güzel tarafı, bu albümde sahipleneceğiniz, sanki sizinle konuşan şarkılar var. Albümdeki şarkıları dinlerken, yürüdüğünüz sokakta kendinizi şehrin içinde kaybolmuş buluyorsunuz. Sözleri, ritmi, vokalin titrek ama kararlı hali… Ve en önemli şeylerden biri: Bu albüm sizi ritmiyle içine çekiyor. Bir noktadan sonra, kendinizi o ritmik düzenin içine bırakıyorsunuz. Ve bu düzen, sizi farklı bir ritimle yürütmeye başlıyor. Adımlarınızın farkına varıyorsunuz. Bu şarkılar, yürüdüğünüz sokakla kurduğunuz bağı değiştiren şeyler.
Albüm Şarkıları Üzerinden Bir Yolculuk
Geriye Dönemiyor
“Kendini bir bulsa
Alıp yerine bir koysa
Kolay olurdu her şey
Keşke emin olsa”
Albümün açılış parçası “Geriye Dönemiyor”, krautrock tarzı “motorik” ritmik döngü ile dinleyiciyi hemen yakaladığına eminim. Parça, kesinlikle derin ve kesintisiz bir synth-bas hattı üzerine kurulu olup adeta transa sokan bir sürükleyiciliğe sahip… Adından da anlaşılacağı üzere geri dönüşü olmayan pişmanlıklar ve geçmişe özlem temasını işliyor ve bizlerin aslında zamanla iç dünyasında bir değişimin yaşandığını ve artık ne kadar istese de eskiye dönemeyeceğimizi bir kere daha hatırlatıyor.
Geçmişte yaptığımız hataları telafi edemememizin verdiği çaresizliği işliyor. Albümün girişinde yer alan bu şarkı, dinleyiciye genel atmosfer hakkında ipuçları vererek derin bir melankoli ve kaçınılmazlık hissi uyandırıyor.
Her An Ölecek Gibi
“İkimiz bir olunca
Üstüne bir de susunca
Bir kara delik oluştu
İkimizi de yuttu”
İkinci parça “Her An Ölecek Gibi”, açılıştaki tempoyu düşürerek ağır tempolu bir synth-pop baladı atmosferi sunuyor bizlere… Müziğinde yavaş ve aksak bir ritim ile “smoochy” diye tanımlanabilecek türde yumuşak bir bas riffi öne çıkar; bu bas yürüyüşü parçaya adeta şehvetli bir salınım kazandırıyor. Nitekim vokal performansı titrek ve kırılgan bir tonda, şarkının adeta bir ölüm döşeği itirafı gibi hissedilmesine yol açıyor…
“Her An Ölecek Gibi”, yoğun bir varoluşsal korku ve boşluk duygusunu yansıtır. Sözlerde, iki kişi arasındaki iletişimsizlik ve karanlık bir sessizlik vurgulanır: “İkimiz bir olunca, üstüne bir de susunca bir kara delik oluştu, ikimizi de yuttu” ifadesi, ilişkideki duygusal boşluğu ve çaresizliği güçlü bir metaforla anlatıyor. Bende bu şarkı hep derin bir hüzün ve yalnızlık korkusu hissi uyandırır: Sanki her an her şey bitecekmiş gibi kırılgan bir ruh hali.
Bir Düşmanım Var
“Ama yapamam
Onla başa çıkamam
Çok istesem bile
Öyle hemen yapamam”
“Bir Düşmanım Var”, albümdeki tempoyu orta seviyeye çıkaran, hafif retro bir pop parçasıdır. Müziğinde ilk dikkat çeken unsur, şarkının ortalarına doğru gelen saksafon solosudur. Bu beklenmedik saksafon çıkışı, parçaya 1980’lerin new wave ve sophisti-pop havasını kazandırır. Benim düşünceme göre çok leziz bir sunum olduğu kesin. Favori parçalarımdandır.
Şarkıdaki düşman, dış dünyada değil kişinin kendi içinde konumlanmıştır. İçinde kendisini sürekli eleştiren, yaptığı hiçbir şeyi beğenmeyen bir tarafı vardır. Sözlerde geçen “Bir tarafım var, bana ‘yetersiz’ diyen / … Bir düşmanım var, bütün enerjimi emen, mükemmele tapan gel gör ki öyle olmayan” dizeleri, kişinin içindeki mükemmeliyetçi ve tatminsiz iç ses nedeniyle yaşadığı bitmeyen öz eleştiri döngüsünü gözler önüne serer ve herkesin bu hisse hayatında neredeyse bir kere yaşadığından emin olarak, müziğin nispeten yumuşak ve romantik tonuyla tezat oluşturan bu karanlık öz eleştiri, dinleyicide hem hüzün hem de tuhaf bir teselli duygusu bıraktığı kesin..
Aptal Bir İnat
“Beni hep korkutan
Sözler değildi bakışlardı
Ölenler değil de
Geride öyle kalanlardı”
Dördüncü şarkı “Aptal Bir İnat”, albümün müzikal paletini tekrar hızlandırır ve canlandırır. Davullar düzenli ve itici bir 4/4 vuruş sağlarken, sentetik bas ve ritmik synth’ler monoton ama hipnotik bir döngü yaratır. Bu monotonluk bilinçli bir tercihtir: Şarkı, ismine uygun biçimde adeta “inatla” aynı ritmik motifi sürdürür.
Aptal Bir İnat’ın sözleri, insanı hayatta tutan ya da ilişkileri sürdüren şeyin bazen yalnızca anlamsız bir inat olabileceği fikrini bizim kabul görmeyen tarafımızdan anlatıyor… Bizim aslında kabul etmediğimiz gerçeğin “burada yaşatan, elini bağlayan aptal bir inat”tan bahsediyor şarkı ve derin bir yaşama yorgunluğu ve toplumdan gördüğü baskıya karşı bir kırgınlığımızı bizim yerimize dile getiriyor. Parçanın ana teması, inat uğruna yaşamaya devam etmek kavramıdır: Yaşam sevincinden ziyade, sırf pes etmemek veya çevreye bir şeyleri kanıtlamak uğruna hayata tutunmak.
İstediğin Gibi Kullan
“Bir ışık gözümü aldı
O ne insan, ne de bir tanrıydı
Tereddütsüz bir duygu doğurdu
Sakladığım her şeyi
Eliyle koymuş gibi buldu”
Albümün beşinci sırasında yer alan “İstediğin Gibi Kullan”, Jakuzi’nin karanlık synth-pop estetiğinin en belirgin göründüğü parçalardan biridir. Karanlık tınılı ancak melodik açıdan çekici bir eserdir. Orta tempolu bir electropop ritmiyle ilerleyen parçada, nakarat sırasında yükselen geniş synthesizer pad’leri ve çarpıcı bir lead melodisi duyulur.
Şarkının dinamik yapısı, verse bölümlerinde sakin ve gizemliyken nakaratta dramatik bir yükselişe sahiptir – bu da dinleyicide duygusal bir katarsis etkisi yaratır.- Lirikal açıdan bakıldığında “İstediğin Gibi Kullan”, teslimiyet ve kendini feda etme temalarını işler. Karşısındaki kişiye “Beni al, istediğin gibi kullan, içim ezilsin… beni ele geçirsin” diye seslenen bu şarkı, sakladığı her şeyi ortaya döken bu ışığa karşı koyamayıp “tereddütsüz bir duygu”ya kapıldığını söyler. Buradan hareketle, şarkının psikolojik teması irade kaybı ve kendini bırakış olarak yorumlanabilir. Bu durum bir yandan yoğun bir yalnızlık ve çaresizlik belirtisidir, diğer yandan da bir tutku ifadesidir. Müzikteki karanlık ve klostrofobik hava, bu teslimiyetin pek de sağlıklı olmadığını hissettirir. Biz dinlerken, parça boyunca hem bu tutkulu teslimiyetin çekimine kapılır, hem de alt metindeki kendini yitirme korkusunu sezerek tedirgin oluruz.
Hiç mi Yok
“Peki ama hiç mi yok, hiç mi yok?
İçinde bana dair hiç mi bir şey yok?”
Altıncı parça “Hiç Mi Yok?”, süre olarak albümün diğer şarkılara kıyasla kısa şarkılarından biri (yaklaşık 2:51). Hızlı başlamayan ancak orta tempoda akan ritmi ve hüzünlü bir marş gibi. Şarkının sözleri, açık bir karşılıksız sevgi ve değersizlik hissi dile getirir. Şarkıyı mırıldanırken en sevdiğim kısım, “Peki ama hiç mi yok? İçinde bana dair hiç mi bir şey yok?” diye sorduğum kısım. Bu soru, karşı tarafta bana dair en ufak bir duygu kırıntısı dahi olmadığından yakınan, umutla umutsuzluk arasında sıkışmış bir zihnin ürünü olduğunu aslında dile getirtiyor.
“Hiç Mi Yok?”, yoğun bir yalnızlık ve özlem şarkısı. Şarkının sözlerinde kişi kendini değersiz ve sevilmez görmektedir; buna rağmen karşısındakinden gelecek en küçük onayın tüm hayatını anlamlandırabileceğini düşünür. Hepimiz bunu bir kere düşünmüşüzdür… Müziğin melankolik tınısı ve tekrarlayan yalvarırcasına nakaratı bizde derin bir hüzün uyandırır. “Hiç Mi Yok?”, belki de albümdeki en çaresiz ve kırılgan duyguyu yansıtan parçalardan biridir; dinleyiciyi empatiye davet ederek, sevilme ihtiyacının evrenselliğini hatırlatır.
Lubunya
“Garip bir havan var
Ölünün kalbi bile çarpar
Sevmesem de kimseyi
İstiyorum seni, istiyorum seni”
Albümün yedinci parçası “Lubunya”, ismiyle bile dikkat çeken özel bir çalışma. “Lubunya”, Türk LGBTİ+ argosunda özellikle translara ve eşcinsel bireylere dair kullanılan bir tabirdir. Bu ağır ilerleyen drama, 1980’lerin ünlü synth-pop ikilisi Yazoo’nun melankolik işlerini andıracak bir atmosfer oluşturıyor. Vokal, “Lubunya”da oldukça duygulu ve içten; Kutay Soyocak’ın bariton sesi burada kırılgan bir hal alır ve şarkının duygusunu dinleyiciye doğrudan geçirir. Parçanın orta bölümünde bir köprü kısmı veya solo duyulmaz, bunun yerine vokalin ön planda olduğu yoğun bir duygusal klimaks yaşanır.
Lubunya”nın sözleri, alttan alta bir kimlik gururu ve ötekini sevme temasını barındırır. Anlatıcı “Garip bir havan var, ölünün kalbi bile çarpar / … Sevmesem de kendimi, istiyorum seni” diyerek, kendini sevmese bile karşısındaki “lubunya”yı arzuladığını dile getirir… Lubunya, müzikal olarak hüzünlü bir aşk şarkısı gibi duyulsa da alt metninde queer kimlik gururu ve farklı olana duyulan aşk temalarını taşıyor ve biz de bu aşka tanık oluyoruz, bazen de yaşıyoruz.
Üstüme Gelme
“Kolay olan sıraya uymak
Zor olan kendini bulmak
Kolay olan bir şeyler almak
Zor olan geri yerini koymak”
Sekizinci şarkı “Üstüme Gelme”, albümdeki ruh halini hemen farklı bir yöne çekiyor. Tempo orta-hızlıdır ancak şarkı boyunca bizlere bir gerginlik hissi yaratılır. Vokal performansı “Üstüme Gelme”de daha öfkeli ve bunalmış bir tondadır; Kutay Soyocak burada sanki kendisine akıl verenlere ya da üstüne gelenlere karşı sesini yükseltiyor gibidir. ben bu parçada anlatılan ruh halinin kısa süreli rahatlama bulsa da tekrar baskıya maruz kalması şeklinde de yorumlamayı seviyorum.
Bizim bazı günlerde çevremizdekilere ”Beni artık merak etme, yaşıyorum bir şekilde… Gücüm yok yeni bahaneye, bir de senin tavsiyene. Ne olur üstüme gelme” diye sitem ettiğimiz günleri anımsatıyor… Depresif bir insanın, çevresindekilerin sürekli “nasihat vermesinden” yorulup “Lütfen beni rahat bırakın, kendim halletmeye çalışıyorum” deyişi gibidir. Çevrenin onun halini “tembellik” ya da “kaçış” olarak yorumlaması nafiledir; aslında yaşadığı derin bir içsel sorundur. “Üstüme Gelme” bu yönüyle içe kapanma ve izole olma isteğini dile getirir. Müziğin gergin ve tekrar eden yapısı, bu bunalmışlık hissini pekiştirir; biz şarkıyı dinlerken, sanki biriken stresin bir patlama noktasına geldiğini hissediyoruz.
Belki De Sen Haklısın
“Sonunda bak anladım
Hem bencil hem de korkağım
Ben görmezden gelirken
Sen elinden geleni yaptın”
“Belki De Sen Haklısın”, Fantezi Müzik albümünün duygusal doruk noktalarından biri. Orta tempolu bir ritim yapısına sahip olan şarkı, dijital davullar ve yumuşak synthesizer akorlarıyla başlar. Kutay Soyocak, pişmanlık ve özür dilemeyi adeta sesiyle hissettiriyor parçada. Sözler bakımından “Belki De Sen Haklısın”, albümdeki diğer parçalardan farklı olarak suçluluk ve iç görü temalarına değiniyor. “Belki De Sen Haklısın”, ilişkilerdeki iletişimsizlik ve özür dileme üzerine bir çizgi izleyen parça. Bu şarkıda artık kendimizi sorgulayıp hatalarımızı kabullenmeye başlıyoruz. Bu da, albümdeki bir önceki parça olan “Üstüme Gelme”yle tam bir karşıtlık oluşturuyor. Orada çevreyi suçlayan, baskılardan bunalmış bir ruh hali varken; burada daha sakin, içe dönük bir tavırla suçu kendimizde aramaya başlıyoruz. Karşımızdakini anlamaya çalışıyor, hatta haklı olabileceğini kabul ediyoruz. Bu yönüyle şarkı, olgunlaşmanın ve içsel yüzleşmenin bir ifadesi haline geliyor.
Bu değişim, albümün duygusal yolculuğunda önemli bir dönüşümdür. Müzikal olarak da hüzünlü ama hafif umutlu tınıları siz de hissediyorsunuz. Bu yüzleşmenin getirdiği içsel arınma duygusudur. Biz, bu şarkıda yoğun bir pişmanlık ve hüzün hissetmekle birlikte, aynı zamanda bir rahatlama ve katharsis da deneyimliyoruz; çünkü sonunda bir şeyler adlandırılmış, hatalar kabul edilen kısmımızı yanımızda taşıyoruz. “Belki De Sen Haklısın”, albümde fırtınalı denizlerde gezinen ruh halinin bir durulma anı gibi.
Koca Bir Saçmalık
“Nasıl birisin
Beni böyle üzebilirsin
Sanki her şeyi denedin
Kalabilirsin
Pekâlâ gidebilirsin
Daha değersiz hissettiremezdin”
Benim ne zaman dinlersem dinleyeyim gözlerimi uzaklara daldıran ve hep karşımda biri varmış gibi söylediğim bu parça…
“Koca Bir Saçmalık”, bir hayal kırıklığı ve bezginlik şarkısıdır. Şarkıda vokal, muhatabına sitem dolu ifadeler kullanır: “Nasıl birisin, beni böyle üzebilirsin… Sanki her şeyi denedin; kalabilirsin, pekala gidebilirsin” diyerek karşı tarafın tutumuna öfke ve kırgınlık gösterir. Belki kalmak-gitmek konusunda kararsız kaldığını veya ilişkiyi anlamsız yere yıprattığını ima eden bu sözler, tüm beklentilerinin boşa çıkmasıyla şarkının devamında taçlanıyor ve hepimizin elinde sadece Koca Bir Saçmalık kalıyor. Şarkının enerjik müziği ile acı dolu sözleri arasındaki kontrast, albümün genel teması olan “acıları hareketli müzikle dışavurma” yaklaşımına uygun şekilde bizi ince ince işlemeye devam ediyor…
Yine Aynı Şeyi Yaptım
“Yine eskisi gibi
Yüzüme güldü
Nasıl oldu da ben
Bunu mahvettim”
Albümün kapanışını yapan “Yine Aynı Şeyi Yaptım”, hem müzikal hem de tematik olarak etkileyici bir final sunar. Süre olarak albümün en uzun parçasıdır (6:02) Şarkının ilk bölümü, yavaş sayılabilecek bir tempoda, düşük volümlü bir bas motif ve sakin synth notalarıyla başlar. Fakat şarkı ilerledikçe katmanlar eklenir ve yoğunluk artar. Parçanın sonuna doğru, albüm boyunca belki de hiç duymadığımız kadar vahşi ve deneysel bir ses kolajı ortaya çıkar -işte buraya bayılıyorum- Bence, Kutay Soyocak’ın vokali bu final bölümünde alışılmadık derecede David Bowie’yi andıran teatral bir hale bürünüyor.
Sözler bakımından “Yine Aynı Şeyi Yaptım”, derin bir pişmanlık ve kendini sabote etme temasını anlatır. Parça bittiğinde geriye bir sessizlik kalır – bu da dinleyicide güçlü bir hüzün ve sarsılma etkisi bırakır. Parçanın ismi “Yine Aynı Şeyi Yaptım” bu döngüsel hataya açıkça gönderme yapar – anlatıcı kendi kötü döngüsünden çıkamamaktadır. Bu şarkı, öz-sabotaj ve tekrarlayan hatalar temasını bize hissettirir. Kapanış olması itibariyle de albümün genel hikâyesini tamamlar: İlk parçalarda dış dünyaya karşı bunalan ve yalnız hisseden birey, süreç içinde ilişkiler kurmuş ancak kendi hatalarıyla onları da yitirmiştir. Bu noktada, albüm boyunca süregelen yalnızlık ve yabancılaşma duygusu belki zirve yapar; Albüm, tüm duygusal yükünü bu son parçada boşaltarak, adeta bir romanın trajik final sahnesini müzikal olarak yaşatır.
Jakuzi, fantezi müziğin sulu gözlü romantizmini, synthwave’in karanlık sokaklarını ve post-punk’ın umursamaz umutsuzluğunu aynı potada eritti. Ve sonuç? Bir bakıma, Türkiye’de alternatif müziğin kaderini değiştiren bir albüm.
Bu albüm, romantik bir yalnızlığın, karanlıkta dans eden bir melankolinin, çatılara bakarak yürüyen bir ruhun hikâyesi. Ve bana kalırsa, Jakuzi’nin misyonu tam olarak bu: Duyguların sentetik olmadığını göstermek.
Kaynakça
Birekul, Mehmet. “Popüler Kültür Ve Müzikte Anlamın Kaybı.” Akademik İncelemeler Dergisi, vol. 10, no. 1, 2015, pp. 155-80, doi:10.17550/aid.84081.
Griffiths, Daniel. “No Synthesizers”? No Way! How Queen Backtracked on a Boast, Embraced Synths and Went Stratospheric. Future Music, emusician, Keyboard Magazine, 23 Nov. 2023, web. 16 Mar. 2025.
Jakuzi. Fantezi Müzik. City Slang, 2017. Spotify, web.18 Mart 2025.
Jazzhane. “Jakuzi: Season 3.” Jazzhane, 2024, web. 16 Mar. 2025.
PopMatters. “Jakuzi – Hata Payı.” PopMatters, 7 May 2019, web. 16 Mar. 2025.
Saloniksv. “Jam Session: Jakuzi.” Salon IKSV, 2024, web. 16 Mar. 2025.
Yücel, Taner. “Jakuzi’s Mission and the Evolution of Turkish Synthwave.” Interview with City Slang Records, 2017.
Yazıyı çok beğendim. Bir müzik albümünü ele alış şekli bence puanlarla falan olmamalı. Bu şekilde janralara, sound tercihlerine değinip hissiyatı olabildiğince keyifli şekilde betimlemek en güzeli. Ellere sağlık
çok değerli bir yazı olmuş, daha fazla görmek istediğim kesin ♥️
Kadıköy’ün güzel insanları Jakuzi, güzel konu, umarım hepiniz güzel yerlere gelirsiniz, güzel inceleme 🌹
Çok iyi açıklanmış ellernize sağlık!!
Nası birisin, beni böyle üzebilirsin..
Tuğsenn belki 4 5 yıl önce sen dinletmiştin Jakuziyi bana bugün bu yazıyı yazmış olman koca bir duygu seli. Olmak istediğin yerde olduğun için çok mutluyum. Seni seviyorummmm her yazdığın cümleyi merakla bekleyeceğime emin olabilirsin🩷
Çok güzel yazmışsınız şimdi gidip “geriye dönemiyor” parçasını açmaya gidiyorum