Öncelikle Marshall Berman’ı Tanıyalım…
Marshall Berman Kimdir?
Marshall Berman, 1940 doğumlu Amerikalı bir sosyologdur. Columbia Üniversitesin ’de lisans eğitimini tamamlamıştır ardından Harvard Üniversitesin ‘de doktorasını yapmıştır. Temel ilgi alanı siyaset ve şehir sosyolojisidir. Berman kendisini Marksist ve Hümanist bir yazar olarak tanımlamaktadır. En bilinen yapıtı 1971-1981 yılları arasında kaleme aldığı ve de sosyal ve ekonomik alanlardan modernleşmeyi incelediği “Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor”dur.
Katı Olan Her Şey Buharlaşıyor Kitabını 3 Bölümde İnceleyeceğiz;
- Modernleşme ve Modernitenin Tarihi
2. Modernleşme ve Modernizm
3. Az Gelişmişliğin Modernizmi- Petersburg
Modernlik;Deneyimler yığını
Berman, modernliği şöyle açıklar; “bugün dünyanın her köşesindeki insanlarca paylaşılan hayati bir deneyim tarzı; ben ve ötekilere, yaşamın imkânları ve zorluklarına ilişkin bir deneyim tarzı var. İşte bu deneyim yığınına biz modernlik deriz.”
Modernlik; Bölünmüşlüğün birliği
Modern olmak, bize serüven, güç, coşku, gelişme, kendimizi ve dünyayı dönüştürme olanakları vaat eden, bir yandan da sahip olduğumuz her şeyi yok etmekle tehdit eden bir ortamda bulunmaktır. Modern ortamlar, coğrafi, etnik, sınıfsal ve ulusal, dinsel, ideolojik sınırların ötesine geçer. Modernlik bu anlamda insanlığı birleştirir. Ama bu Berman’a göre bölünmüşlüğün birliğidir.
Modern olmak, Marx’ın deyişiyle “katı olan her şeyin buharlaşıp gittiği” bir evrenin parçası olmaktır. Modernlik geleneklere kökten bir tehdit gibi algılansa da kendisine özgü bir gelenekler yığını oluşturmuştur.
Modernleşme Nedir?
Modern hayatın girdabı birçok kaynaktan beslenir; Fiziksel bilimlerdeki evrene karşı düşüncelerimizi değiştiren keşifler, bilimsel bilgiyi teknolojiye dönüştüren yeni insan ortamları yaratan, eskilerini yok eden, yeni sınıf mücadeleleri yaratan ve tüm bu insanları bir araya getiren kapitalist dünya pazarı. İşte 20.yüzyıl’da bu sürece Berman, ‘modernleşme’ der.
Modernizm Nedir?
Bu tarihsel süreçler, insanları modernleşmenin nesnesi olduğu kadar özneleri de yapmayı kendilerini değiştiren dünyayı değiştirmek için güç vermeyi amaçlayan çeşitli görüşleri belirlemiştir. Bu görüşler ise ‘modernizm’altına girmiştir.
Berman kitapta modernliğin tarihini 3’e ayırır;
İlk evre,16.yüzyıl’dan 18.yüzyıl başına uzanan bu ilk evrede insanlar modern hayatı algılamaya yeni başlar.
İkinci evre, 1790’ların büyük devrimci dalgasıyla Fransız Devrimiyle modern bir kamu aniden doğar. Bu kamu, devrimci bir çağda, kişisel, sosyal, siyasal yaşamın her boyutunda alt üst oluşlar ve patlamalar doğuran bir çağda yaşar. 19.yüzyıl’ın modern kamu alanı, bir yandan hiçte modern olmayan dünyalarda yaşamanın neye benzediğini hatırlatır. Bu ikilik aynı anda iki dünyada yaşıyor olma hissini modernleşme ve modernizm düşüncelerini doğurmaktadır.
Son evre ise, 20.yüzyıl’da modernleşme süreci tüm dünyayı kaplayacak kadar yayılmış, gelişen modernist dünya kültürü sanatta ve düşünce alanında başarılar sağlamıştır.
Berman’a göre 19.yüzyıl modernliğine özgü ayırt edici olan ne?
- Modern deneyimin dinamik tarzı.
- Bu buharlı makinelerin, fabrikaların, demir yollarının, şehirlerin, güçlenen ulusal devletlerin, sermaye topluluklarının her şeye gücü yeten dünya pazarının zeminidir.
19.yüzyıl modernizmini anlamak için 2 düşünüre odaklanır:
Marx’a göre 19.yüzyıl’ı niteleyen olgu hayatın temelinde olan ‘çelişki’dir. İnsanlık doğaya hükmettikçe insan ötekine veya kendine köle olur. Marx, “katı olan her şey buharlaşıp gidiyor, kutsal olan her şey dünyevileşiyor” der ve insanların hayatlarının gerçeği ile yüzleşmek zorunda kaldıklarını ifade eder.
Nietzsche’de’ modern tarih tıpkı Marx gibi diyalektiktir. Ona göre Hıristiyanlığın idealleri bir yandan çöküşüne zemin hazırlamakta ve sonuçta çıkan ‘Tanrının ölümü’ ve ‘Nihilizmin yükselişi’ olur. Nietzsche’ye göre modern insan kendini bu değer boşluğunda bulur. Berman’ın bu örneklerle anlatmak istediği; gerek Marx’ın gerek Nietzsche’nin vurguladığı her şeyin karşıtına gebe olduğu ve “katı olan her şeyin buharlaşıp gittiği bu dünyayı kavramaktır.
Katı olan her şey buharlaşıp havaya karışıyor, kutsal olan her şey dünyevileşiyor ve insanlar nihayet gerçek yaşam koşullarıyla yüzleşmek zorunda kalıyorlar. Artık hiçbir şey kutsal değildir, dokunulmaz değildir. Yaşam, kutsallıktan arındırılmıştır. Artık modern insanları durduracak bir şey kalmamıştır. Çıkarları için her şeyi ezip geçebilirler. Bu Berman’a göre Marx’ın modern burjuva toplumunun tasvirinin doruk noktasıdır.
Burjuva çağını ötekilerden ayıran ne?
- Üretimin sürekli dönüştürülmesi, toplumsal ilişkilerin değişmesi ve ortaya çıkan belirsizlik ve yeniden kaynaşma bunlar burjuva çağını ötekilerden ayırmaktadır.
- Bu çağda yeni olan her şey kemikleşemeden miadını dolduruyor. Ancak Berman’ın burada belirtmek istediği şey, bu sarsıntı, kaos, belirsizlik bu toplumu yıkmak yerine aksine daha da sağlamlaştırıyor olmasıdır. Modern egemen bu sınıfın tek korkusu “kalıcı istikrar” oluyor.
Marx’ın belirttiğine göre burjuva toplumunun inşa ettiği her şey yıkılmak üzere inşa edilmekte “katı olan her şey” sırtımızdaki giysilerden onları dokuyan tezgâh ve makinelere, makinenin başında çalışan insanlara, işçileri sömüren şirketlere, şehirlere kadar tüm bunlar yıktırılmak, dağıtılmak, parçalanmak yerle bir edilmek üzere yapılıyor. Öyle ki ertesi hafta işlenebilsin, yerine yenisi konabilsin ve bu süreç sonsuza dek tekrar tekrar, çok daha karlı biçimde devam etsin.
Petersburg: Az Gelişmişliğin Modernizmi
Berman, 19.yüzyıl’da modernleşmenin alt üst oluşlarının sürdüğü yerleri bize gösterdi peki ya Batı-dışında ne oluyordu? Batı dışında dünya pazarının gelişmesine rağmen modernleşmenin gerçekleşmediği yerlerde ne oluyordu? Bu durumu incelemek için 19.yüzyıl Rusya’sına bakmamız gerekecek.
Modern Rusya’yı oluşturmanın en önemli gerekçelerinden biri Rus İmparatorluğunun ekonomisinin tam da Batı uluslarının ekonomisinin yükseldiği dönemde düşüşe geçmesiydi. Bu nedenle Ruslar, modernizmi gerçekleşemeyen uzaklarda olup biten bir şey olarak algıladılar. 19.yüzyıl Rusya’sı, 20.yüzyıl’da beliren üçüncü dünyanın bir arketipidir. 19.yüzyıl boyunca Rusya’da modernliğin en net görüldüğü yer imparatorluk başkenti St.Petersburg’du. Berman’a göre bu şehrin kuruluşu yukarıdan aşağıya zorbaca yürütülen ve dayatılan dünya modernleşme tarihinin belki de en dramatik kertesidir. Peter bu şehri, 1703’de Largoda gölünden topladığı sularla Baltık Denizine açılan Finlandiya Körfezine döktüğü yerde kurmaya başlamıştır. “Bataklıklar üzerindeki bir şehir.”
18.yüzyıl boyunca Petersburg, yeni seküler resmi kültürün hem merkezi hem de simgesi haline gelmiştir. Çar I. Petro, Petersburg’la yeni bir şehir yaratmakla beraber orada yaşayacak insanın yeni bir prototipini üretmeye çalışmıştır. Berman’ın Petersburg-Moskova karşılaştırmasını genel anlamda “Kutsal şehre karşı dünyevi bir şehrin kurulması”bağlamında ele alabiliriz.Rus toplumunun yeni bir kimliğe büründürülme çabasının mekânsal karşılığıdır.
Bu şekilde Petro yalnızca Rusya’yı modernleştirmekle kalmamış toplumsal bir devrim de gerçekleştirmiştir. Bütün bunları yaparken sanki Çar’ın kafasında ‘’Kenti değiştirmek hayatı değiştirmektir’’ ilkesi vardır. Öyle ki özellikle şehir büyüdükçe gösterişli dış mekânlar, diplerinde teneke mahalleleri sakladı.
Nikolas devrinde Petersburg: Saraya karşı bulvar
Berman’a göre Nikolas’ın saltanatı Rusya tarihinin en karanlık dönemlerindendir. Nikolas’ın ‘başarılarını’ betimleyecek olursak; “kat kat sansür düzenleri kurmuş, okulları ve üniversiteleri muhbirlerle doldurmuş, tüm eğitim sistemini fiilen felç etmiş, sonuçta tüm düşünce ve kültürü hapse, yeraltına ya da ülkenin dışına sürmüştür” Ekonomik ve endüstriyel büyümeyi gerçekleştirmek için sürdürülen merkantilist girişimler politikası bilinçli ve kesin olarak terkedilmiştir.
Nikolas’ın dayatılmış modernleşmesinden doğan tutarsızlıklarla Petersburg, Berman’ın “azgelişmişliğin modernizmi”olarak adlandırdığı ayırt edici biçimde tuhaf bir modernizm biçiminin kaynağı ve ilhamı olmuştur. Nikolas devrinde devlet uyuklarken modernliğin koordinatları hükümet binaları ve anıtların oluşturduğu görkemli yığından Nevski Bulvarına kaymıştır..
Nevski Bulvarı ”şehrin en uzun, en geniş, en iyi aydınlanmış ve en düzgün sokağıydı” Nevski Bulvarı birçok bakımdan ayırt edici ölçüde modern bir ortamdı: ”Birincisi sokağın düzlüğü, ferahlığı, uzunluğu, kaldırımların ve yolların iyi döşenişi hareket halindeki insanlar ve eşyalar için onu ideal bir araç, yeni yeni beliren hızlı ve ağır trafik için mükemmel bir geçit haline getiriyordu. Berman, Nevski’nin önemini vurguladığı şu sözleri ile mekânın politik gücüne gönderme yapmaktadır: “Petersburg gibi uluslararası bir şehirde bile Nevski alışılmadık ölçüde kozmopolitti.
Her sınıfın bir araya geldiği tek yerdir. Nevski onları bir araya getiriyor; bir girdapta karıştırıyor, elde edebildikleri deneyim ve temaslarla öylece bırakıyordu onları. Petersburglular âşıktı Nevski’ye ve bıkmaksızın efsaneleştirdiler; çünkü onlar için azgelişmiş bir ülkenin yüreğinde modern dünyanın tüm göz kamaştırıcı vaatlerini sunuyordu.
1860’lar: Sokaktaki Yeni İnsan :Rusya’da siyasi bilincin ve nihilizmin yükselişi
Bu ”yeni insanlar” kendilerini yavaş yavaş belirmeye başlıyor, ‘’23 Eylülde Nevski ’de ki kalabalık şaşırtıcı bir şey görür, belki de sokağın ilk kez şahit olduğu bir şeydir bu: bir politik gösteri. Rektörün kararlarını protesto eden yüzlerce öğrenciden oluşan bir grup üniversiteden çıkıp rektörün evine doğru yürümeye başlamıştır.
Berman’ın deyimiyle artık “Bu sokaklar geri dönülmez biçimde politik bir mekân olarak tanımlanmıştır.”
Bu bölüm Petersburg’un ‘’kaderinin’’ nasıl değiştiğini aktaran bir bölümdür. Başkent olarak politik gücünü yitirdiyse de, güçlü bir “politik mekan”olarak kalmaya devam edecektir. Batı-dışı toplumların modernlik adına Avrupa’yı model alıp; onlar gibi kurumsallaşmayı, onlar gibi giyinmeyi, onlar gibi yaşamayı ve hatta onlar gibi düşünmeyi hedeflediklerini söyleyebiliriz.
Modernleşme çabası içerisine girmiş bu toplumların dikkatlerinden kaçırdıkları belki de en önemli nokta Batı tipi modernleşme sürecine kendi dinamikleri içerisinde ve uzunca bir tarihsel devinim akabinde girmiştir. Yani Batı için modernleşme bir “süreç” olarak toplumsal dönüşüm içerisinde meydana gelmiştir.
Batı- dışı toplumlarda ise modernleşme bir “proje” olarak göze çarpmaktadır. Rusya’nın modernleşme aşamalarını tabandan yayarak değil de tepeden inmeci bir model izlemesi, modernleşmenin toplumsal devrimle sonlanmasının diğer bir nedeni olarak gösterilebilir. Dayatılan, tepeden inme modernleş(tir)menin sahne bulduğu Petersburg, Moskova ile karşılaştırılma bağlamında Berman’ın tasviriyle;
Petersburg Rus hayatını dolduran tüm yabancı ve kozmopolit unsurları temsil eder. Moskova ise Rus halkının tüm yerli birikimi ve kendine ait geleneklerini gösterir. Petersburg kirlenme ve yozlaşma; Moskova kutsaldır, Petersburg dünyevi (hatta belki de ateist); Petersburg Rusya’nın kafasıdır, Moskova yüreğidir. Bu değerlendirmeler, Rus toplumun getirilmek istenilen durumu anlamak açısından önemli değerlendirmelerdir.