Keanu Reeves: Kanada’dan Esen Bir Rüzgar

Editör:
Berfin Sayarsoy
spot_img

Keanu Charles Reeves; 2 Eylül 1964 yılında Beyrut Lübnan’da dünyaya gelmiştir. Keanu Reeves, Kanadalı aktör, yönetmen, yapımcı ve müzisyendir. İlk adı olan “Keanu”  Hawaii dilinde “dağlardan gelen serin rüzgar” anlamına gelmektedir. Babası Çin asıllı bir Hawaiili ve annesi İngiliz olan aktör, kendisini Kanada’da büyüdüğü için Kanadalı saymaktadır. Ayrıca kendisi 3 ülkenin vatandaşlığına sahiptir.

Trajik Bir Hayat

Yetenekli ve yakışıklı oyuncu zor bir hayat geçirmiştir. Ünlü oyuncu henüz 2 yaşındayken annesi ve babası boşandı. Annesi ve kız kardeşi ile ilk önce New York’a daha sonra ise Toronto’ya taşındı. Pek parlak geçmeyen okul hayatı kendisine disleksi teşhisi konması sebebiyle daha da zorlaştı.

1993 yılında en yakın arkadaşını kaybeden Reeves, büyük bir trajedi yaşadı. 1999 yılında  Jennifer Syme ile bir aşk yaşamaya başlamıştı. Reeves ve Syme bir bebek bekliyorlardı fakat bebeğin 8 aylıkken anne karnında ölmesiyle ikili derinden etkilendi. Bundan 1.5 yıl sonra Syme, geçirdiği trafik kazası sebebiyle hayatını kaybetti. Anne karnında çocuğunu ve daha sonrasında sevgilisini kaybeden Reeves, hayatının en üzücü dönemlerinden birini geçiriyordu. Küçük yaştan beri sıkıntılarla boğuşan ünlü oyuncunun paraya değer vermemesi de bu yüzdendir. Hayatı boyunca sıkıntılarla boğuşan bu yetenekli adam, hayatta paradan daha anlamlı ve derin şeyler olduğuna inanıyor. Bu yüzden elinden geldiğince herkese yardımcı olmaya çalışıyor.

Altın Kadar Parlak Kariyeri

İlk film deneyiminden sonra Reeves, Hollywood’a taşınmıştır. Burada ilk oynadığı film olan Dream To Belive Kanada yapımıdır. Ancak adını duyurmasını sağlayan işi, 1986’daki Under The Influence adlı TV filmi oldu. İlk başarısını 1989 yapımı olan Bill and Ted’s Excellent Adventure ile yakaladı. İlk başrol deneyimini Sandra Bullock ile 1994 yılında Speed filmi ile yaşadı. Daha sonra Al Pacino ile karşılıklı oynadığı Devil’s Advocate ile büyük ses getirdi. Bu film ona The Matrix‘in kapısını araladı. 1995 yılında oynadığı ‘The Matrix’ çıktığı yıldan beri popülaritesini korumaktadır. The Matrix üçlemesiyle MTV Film Ödülleri’nde birden çok ödül kazanan Reeves, büyük bir şöhret yakaladı. Artık Reeves, dünyanın en çok tanınan oyuncuları arasındaydı. Yetenekli ve yakışıklı oyuncunun en unutulmaz filmlerini sizler için derledik.

The Matrix (1999, ImDb: 8,7) (Aksiyon/Bilim Kurgu)

Bir yaşanan gerçek vardır, bir de yaşananın ötesinde olan gerçeklik. Biri rüya, diğeri ise Matrix! Neo, son derece tehlikeli bir adam olan Morpheus’un gerçeği bildiğine inanmaktadır. Bir gece Neo, kendisini başka bir dünyaya götürebilecek güzel yabancı Trinity ile tanışır. Bu kızın götüreceği dünyada, Neo Morpheus’u bulacak ve Matrix hakkında bir şeyler öğrenecektir. Neo, tam olarak kavrayamadığı şeylerin yaşamını kontrol ettiğini biliyor. Nedir bu Matrix?

John Wick (2014, ImDb: 7,4) (Aksiyon/Suç/Gerilim)

John Wick, emekliye ayrılmış bir tetikçidir. Emekliliğinin tadını çıkarırken karısının yakalandığı amansız hastalıkla hayatı altüst olur. Karısından kendisine kalan en değerli varlığı, can yoldaşı köpeğidir. Ancak evine dalan üç gangster onu da öldürür. Artık kaybedecek hiçbir şeyi de kalmayan John Wick’in tek istediği intikamdır ve New York sokaklarında düşmanlarıyla nefes kesen bir kovalamacanın içine girer. Yönetmenliğini David Leitch ve Chad Stahelski ikilisinin üstlendiği filmin başrolünde Keanu Reeves yer alıyor.

Devils’s Advocate (1997, ImDb: 7,5) (Drama/Gizem/Gerilim)

Kevin Lomax, başarılı bir savunma avukatıdır. Davaların zorluk seviyesi ne kadar yüksek olursa olsun, başarıya alışkın Kevin, bir şekilde jüriyi tesiri altına almayı ve müvekkilini temize çıkarmayı başarır. Mutlu bir evlilik süren avukatın hayatındaki her şey yolunda gibidir. Bir gün, müvekkili haksız olduğu halde kazandığı bir dava sonrasında New York’taki çok büyük bir hukuk bürosundan müthiş bir teklif alır. Teklifi yapan dünyanın en büyük hukuk bürolarından birinin lideri olan John Milton’dur. Kevin’ın vereceği ‘evet’ cevabı, hayatını geri dönüşü olmayan bir şekilde değiştirecektir.

Speed (1994, ImDb: 7,3) (Aksiyon/Macera/Gerilim)

Jack, kurbanlarına korkunç oyunlar oynayan bir kötü olan Howard’ın elinden on üç masum insanı kurtarmıştır. Ancak Howard’ın tek planı, başarısız olan planı değildir. Howard bir otobüse öldürücü patlayıcılar yerleştirmiştir ve eğer otobüs belli bir hızın altına inerse bu patlayıcılar infilak edecektir. Jack, soğukkanlılığını koruyarak bu sıradan otobüsü ve daha da önemlisi içerisindeki masum insanları korumak ister.

Constantine (2005, ImDb: 7,0) (Aksiyon/Fantezi/Korku)

Angela Dodson, ikiz kız kardeşi Isabel’in ölümünün bir intihar olmadığını kanıtlayabilmek için özel dedektif John Constantine’den yardım ister. Ölen kadın dindar bir Katoliktir ve Angela, onun kendi canına kıymış olmasına ihtimal vermemektedir. John, şeytan avlayıp, onları ait oldukları yere gönderen, mistik güçler konusunda belirli bir üne sahip biridir. John, vaktiyle intihara teşebbüs ederek cehenneme gitmiştir. Sonra Dünya’ya yeniden gelerek iyi şeyler yapmak sureti ile yeniden cennete gidebilmeyi umut etmektedir. Isabel’in ölümü vakasına baktığında John, şeytanların, insan dünyasına girmeye çalıştıklarını fark eder ve John’un onlara karşı açtığı savaş, kendisini direkt olarak İblis ile bir çelişkiye yönlendirir.

Dracula (1992, ImDb: 7,4) (Drama/Fantezi/Korku)

Genç bir avukat olan Jonathan Harker, görevi gereği Doğu Avrupa’da küçük gizemli bir kasabaya gelir. Burada ölümsüz vampir Drakula tarafından kaçırılan Harker, onunla birlikte Londra’ya gitmek zorunda kalır. Drakula, Harker’ın nişanlısı Mina’nın fotoğrafını görerek etkilenmiştir ve genç kızı ele geçirmek istemektedir. Önce Mina’nın yakın arkadaşı Lucy’i ele geçiren Drakula’ya karşı Lucy ve arkadaşları direnmeye çalışacaklardır.

Bram Stoker’ın romanından ünlü yönetmen Francis Ford Coppola tarafından uyarlanan Drakula, vampir filmleri arasında en unutulmaz klasiklerden biri olarak yer edinmiştir. Drakula’yı oynayan Gary Oldman ve Van Helsing rolündeki Anthony Hopkins gibi dev isimleri kadrosunda barındıran yapım, 1993’de makyaj, kostüm ve ses efektleriyle Oscar almıştır.

Point Break (1991 ImDb: 7,2) (Aksiyon/Suç/Gerilim)

Los Angeles’ta eski başkanların maskeleriyle banka soygunları yapan bir çete türemiştir. Sörfçülerden şüphelenen FBI, genç bir ajanı Johnny Utah’ı onların arasına sokar. Fakat gruba sızan Johnny, kısa zamanda karizmadik lider Bodhi’nin etkisine girer. Aksiyon sinemasının sayılı kadın yönetmenlerinden Kathryn Bigelow imzasını taşıyan bu hızlı tempolu yapım, türün meraklılarını tatmin etmiş ve gişelerde oldukça başarılı olmuştu.

47 Ronin (2013, ImDb: 6,2) (Aksiyon/Drama/Fantezi)

“Ronin” Japon kültüründe efendisiz kalmış samuray savaşçılarına verilen isimdir. Lord Asano’nın himayesinde huzurlu bir hayat süren Ako halkı ve onların koruyucu savaşçıları olan samurayların düzeni, İmparator Shogun Tsunayoshi’nin Lord Kira eşliğinde ülkeye gerçekleştirdiği ziyaret ile alt üst olacaktır. Zira Kira’nın Asano için hain planları vardır. Diğer yandan melez Kai, Lord Asano’nın kızı Mika’yı imkansız ve tutkulu bir aşk ile sevmektedir. Ama Kira’nın planlarında hem Ako’yu hem Mika ele geçirmek vardır. Carl Rinsch’in yönetmen koltuğuna oturduğu filmin senaryosunu Hossein Amini ve Chris Morgan beraber kaleme aldılar. Filmin başrollerinde ise Keanu Reeves, Hiroyuki Sanada ve Kô Shibasaki paylaşıyor.

The Lake House (2006 ImDb: 6,8) (Drama/Fantezi/Romantik)

İki insan birbirleri ile gerçek anlamda birleştiklerinde aralarındaki bağ bazen öylesine naif ve basit olur ki cennetteyken bile yüreği harekete geçirebilir. Her seferinde doğru yerlerde ama yanlış zamanlarda bir araya gelen kalpleri cennet, gözyaşları ile yıkar. Bu kırık kalpleri onarmak için ise cennet, zamanı aşar. Kate, doktorluk mesleğinde bir başka iş teklifi nedeni ile oturduğu yerden taşınmak zorunda kalır. Göl kenarındaki evinden ayrılmak ise işin en zor kısmıdır. Kendisinden sonraki kiracıya, kendi adına gelecek mektupları göndermesi için bir not bırakır. Yeni kiracı Alex, evi dehşet bir halde bulur. Bakımsız, pis ve yıllar içinde yıpranmış bir hali vardır. Tuhaf bir zaman kayması imkânsız bir aşkın başlangıcıdır.

Sweet November (2001, ImDb: 6,7) (Drama/Romantik)

Nelson Moss, tüm hayatı işi olan, işkolik bir adamdır. Bir gün ehliyet almak üzere girdiği bir sınavda Sara isimli deli dolu bir kızla tanışır. Sara, Nelson’dan en azından bir ay boyunca onunla yaşamasını ister. Nelson, teklifi kabul edecektir. Kısa sürede aynı eve taşınan iki insan, yine kısa sürede birbirlerine aşık olacaklardır. Sara, hayatında ilk kez birisine aşık olmuştur. Nelson’ın bilmediği durum ise aşık olduğu Sara’nın kanser olduğudur. İki insan, ölümle hayatın girdabına beraber tutulmuşlardır.

Dangerous Liaisons (1988, ImDb: 7,6) (Drama/Romantik)

Son derece zengin ama sıkıcı bir hayat yaşamakta olan aristokratlar, tutku ve ihanet etrafında türlü oyunlar oynayarak hayatlarını renklendirmeye çalışırlar. Özellikle de başkalarının yaşamları üzerinden yaparlar bunu. Marquise de Merteuil’in sıradaki planı, eskiden birlikte olduğu adamla beraber olan kuzeninin kızı Cecile üzerinedir. Bakire olan kızı baştan çıkarması için Vincomte de Valmont’u ikna etmeye çalışır. Valmont için çocuk oyuncağı gibi duran bu durum onun hiç ilgisini çekmemektedir aslında. O Madam Tourvel ile ilgilenmektedir. Valmont’un kötü ününden haberdar olan Cecile’in annesi Madam Volange’ın Tourvel’i Valmont’a karşı doldurması yüzünden amacına ulaşamayan Valmont, kadından intikam almak için kızı Cecile’e yönelecektir. Öte yandan en önemli kuralını bozmuş ve Tourvel’e aşık olmuştur. Film bir roman uyarlamasıdır.

My Own Private Idaho (1991, ImDb: 7,0) (Drama)

Portland’ta geçen hikaye sokaklarda yaşayan iki erkek fahişenin hayatlarına ve aralarındaki ilişkiye odaklanıyor. Mike, ailesi tarafından terkedilmiş, hayatı sokaklarda geçmiş, sessiz bir gençtir. Aynı zamanda da narkolepsi hastasıdır. Öte yandan Scott, kendini erkeklere ve kadınlara satmasına rağmen heteroseksüel olduğu konusunda ısrar eden, varlıklı bir ailenin oğludur. Onun için fahişelik, geçinmek için para kazanmak zorunda olan Mike’ın aksine sadece keyfidir.

Gizliden gizliye Scott’tan hoşlanan Mike, annesini bulmayı kafasına koymuştur. Onu bulmak için Idaho’ya, oradan da İtalya’ya giden ikilinin bu yolculuk sonrası hayatları tamamen değişecektir. Gus Van Sant’ın William Shakespeare’in 4. Henry ve 5. Henry oyunlarından uyarladığı film, şiirsel anlatımı ve oyunculuklarıyla izlenmeyi hakediyor. 1993 yılında hayatını kaybeden River Phoenix’in önemli filmlerinden biri olan Benim Güzel Idaho’m, oyuncuya Venedik Film Festivali’nde de en iyi erkek oyuncu ödülünü getirmişti.

Matrix severlere bonus: Animatrix (2003, ImDb: 7,3) (Animasyon/Aksiyon/Bilim Kurgu)

Animatrix, Matrix dünyasının animasyon ortamına aktarılmış öykülerinden oluşuyor. Osiris’in Son Uçuşu ise 9 kısa filmden oluşan serinin en çarpıcı örneklerinden biri. Bilgisayarlı animasyon teknolojinin ulaştığı yeri görmek açısından da önem taşıyan yapım, unutulmaz bir kılıç gösterisiyle başlıyor. Daha sonra ise bir direnişçi gemisine geçiş yapıyoruz. Zion’a doğru yolculuk yapan gemi, şehrin çevresini saran düşmanlara karşı bir mücadeleye başlar. Matrix Reloaded’dan önce animasyonu izlemek, olağanüstü bir fragman etkisi yaratıyor. Matrix 1 ve 2 arasındaki köprü olmaktan daha çok ikincisine dönük bir heyecan uyandırıyor. Neo ve dostlarının işinin çok daha zor olduğunun da ipuçlarını veriyor!

Kaynakça

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

İngiliz İç Savaşı: Sebepleri ve Sonuçları

17. yüzyılda İngiltere'de yaşanan iç savaş, kısa bir süreliğine de olsa Cromwell liderliğinde askeri bir yönetimi meydana getirdi.

Anadolu Turnesi: Psikedelik Bir Yolculuğun Sosyolojik Yansımaları

Alternatif rock grubu Venus Music Peace Band'in Anadolu Turnesine dair bir belgesel incelemesi.

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!

Orta Çağ Avrupası’nda Evlilik, Boşanma ve Eğlence Kültürü

"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.

HBO Max’te İzleyebileceğiniz Yapımlar

İşte HBO Max'te izleyebileceğiniz yapımlar.

Exulansis: Anlaşılamamanın Getirdiği Vazgeçiş

Exulansis, kişinin anlaşılamayacağını düşünerek kendini anlatmaktan vazgeçişini konu alır.