Progresif Rock estetiğinin oluşmasında başrolü üstlenen ve farklı müzik türlerinin harmanlanmasıyla, müzikal şölen yaratan grup: King Crimson.
Gitar virtüözü Robert Fripp liderliğindeki İngiliz grup, kurulduğu dönemde egemen olan pop ve folk müzik türlerinden kaçınarak büyük bir kült dinleyici kitlesi oluşturmayı başardı ve böylelikle Art Rock ve Progresif Rock türlerinin en önemli gruplarından biri haline geldi.
Bugün sizler için alışılmışın dışında müzik üretmekten çekinmeyen, 70’li yıllara damgasını vurmuş ve günümüzde de büyük bir dinleyici kitlesine sahip olan efsanevi King Crimson grubunu mercek altına alıyoruz.

Müzikal Serüvenin İlk Yılları
Ağustos 1967’de, davulcu Michael Giles ve basçı kardeşi Peter Giles, oluşturdukları grup için hem şarkı söyleyebilen hem de org çalabilen müzisyen arıyorlardı. Bunun için gazeteye ilan verdiler ve bu ilana şarkı söyleyemeyen bir gitarist olan Robert Fripp cevap verdi. Bu vesile ile “Giles, Giles ve Fripp” doğdu. Üçlü, “The Cheerful Insanity of Giles Giles and Fripp” adlı tek bir albüm kaydederler fakat albüm başarısızlıkla sonuçlanır. Bu olayın üzerine seslerini genişletmeye çalışan üçlü, klavyeci Ian Mcdonald‘ı gruba dahil eder. McDonald’ın tavsiyesiyle başarılı bir söz yazarı olan Peter Sinfield gruba katılır. Grup yavaş yavaş kurulmaya başlanmışken, tempoya uyum sağlayamadığı gerekçesiyle Peter Giles gruptan ayrılır. Kısa bir süre sonra Fripp’in arkadaşı olan Greg Lake, Giles’ın yerini doldurur. Böylelikle Kasım 1968’de, King Crimson’ın ilk temelleri atılmış oldu.
Peter Sinfield tarafından bulunan grubun adı, İbranicedeki şeytan kelimesinin karşılığı olan “Beelzebub” ile eşanlamlı olduğu varsayılmıştır. Fakat Sinfield, bu kelimenin dünyanın karanlık güçlerine sahip olan herhangi bir hükümdar anlamına geldiği konusunda ısrar etmiştir. Rober Fripp’e göre ise Beelzebub, Arapçada “amacı olan kişi” anlamına gelen “B’il Sabab” dan İngilizceye geçmiştir. Ancak bu ismin “ba’al zebul” dan yani “yükseklerin efendisi” deyiminden türediği kabul edilmektedir.
King Crimson, Temmuz 1969’da Londra’daki Hyde Park’ta Rolling Stones’un ücretsiz konserinde yaklaşık 500.000 kişinin önünde çalarak ilk dönüm noktalarını gerçekleştirmiştir. Bu ayın ilerleyen saatlerinde King Crimson, nihayetinde ilk albümlerini kaydetti. The Court of the Crimson King, dönemi etkisi altına alacak olan progresif rock hareketinin en çetrefilli albümlerinden biriydi, ancak Sinfield’ın gotik şarkı sözleri ve kıyamet teması sayesinde dinleyicileri etkilemeyi başarmıştır.
Jimi Hendrix‘in öncülük ettiği psychedelic rock’tan etkilenen albümün “21st Century Schizoid Man” adlı ilk parçasının sözlerinde Vietnam Savaşı’na yer verilmiştir. Albümde bulunan bir diğer etkileyici şarkı ise “Epitaph” olmuştur. “The fate of all mankind I see is in the hands of fools” sözleriyle savaşın anlamsızlığının tasvir edildiği bu parçada gitarın hüzünlü tınısı hepimizi etkilemiştir. Progresif Rock dinleyicilerini etkisi altına alan bu albümden sonra Ian McDonald ve Michael Giles gruptan ayrıldılar.
Damga Vuran Albümler: In The Wake of Poseidon, Lizard ve Islands

İlk ABD turnesinden sonra Crimson, kadro değişiklikleri ve engellenen tur planları yüzünden, hükümdarsız dönem anlamına gelen “interregnum” dönemini yaşamıştır. Bu dönemde Fripp ve Sinfield, albümü tamamlamak için geçici müzisyen olarak işe aldıkları Michael Giles ile grubun 1970 yılında çıkarmış oldukları “In The Wake of Poseidon” albümünü kaydederler. Caz piyanisti Keith Tippett ve saksafoncu Mel Collins albümde konuk müzisyen olarak yer almıştır. Albüm İngiltere’de 4, ABD’de 31 numaraya ulaşarak büyük bir çıkış yakaladı. En çok dikkat çeken şarkılardan biri albümle aynı ada sahip olan “In The Wake of Poseidon” oldu. Yunan mitolojisindeki tanrıların ruh hallerine yer verilen bu şarkı, mellotrondan çıkan akorlar sayesinde tüylerimizi diken diken etmiştir. “Pictures Of A City” ve ilk albümlerinde bulunan “A Man, A City” parçaları arasındaki benzerlik, yeni albümün eleştiriye maruz kalmasına sebep olmuştur. Huzur temalı albümün akıllara kazınan diğer şarkıları “Cat Food” ve “The Devils Triangle” olmuştur.

Fripp ve Sinfield grubun üçüncü albümü olan Lizard‘ı, 1970 yılında piyasaya sürdüler. Bu albümde Keith Tippett geçici müzisyen olarak yer alırken kornette Mark Charig, trombonda Nick Evans bulunmuştur. Son olarak Yes grubunda yer alan Jon Anderson, albümün “Prince Rupert Awakes” adlı parçasının bir bölümünü seslendirmek için dahil olmuştur. Albüm, grubun önceki eserlerine göre, kullanılan çalgılardan ötürü daha güçlü caz tınılarına sahipti. Albümdeki en dikkat çeken parça ise aldatıcı tarzdaki sözleriyle “Happy Family” olmuştur.

King Crimson, 1971’de dördüncü albümleri olan Island’ı dinleyicileriyle buluşturdu. Homeros’un Odyssey‘inden lirik ilham alınan albüm, farklı bir tarza sahiptir. Albümde öne çıkan parçalardan biri olan “Sailor’s Tale” de Fripp’in banjo esintili gitar solosu ve Mellatron kullanılması; “Ladies of the Road” adlı parçada ise blues esintileri dikkat çekti. Yılın sonunda söz yazarı olan Peter Sinfield’ın ayrılmasıyla Fripp, tekrardan grup elamanı arayışına girişmiştir.
Yeni Üyelerden Sonra Gelen Sessizlik

Grubun tarihi boyunca değişmeyen tek üyesi Robert Fripp öncülüğünde, perküsyoncu Jamie Muir, davulcu Bill Bruford, basçı ve vokalist John Wetton, kemancı ve flütçü David Cross, son olarak söz yazarı Richard Palmer-James gruba dahil oldu. Provalar ve turneler 1972’de tekrar başladı. Bu grup 1973 yılında “Larks’ Tongues in Aspic” adlı ilk albümlerini kaydetti. Ağırlıklı olarak avangart heavy metal esintileri bulunan albümün en dikkat çeken parçası ise rahatlatıcı bir melodiye sahip “Book Of Saturday” oldu.

Muir ayrıldıktan sonra, kalan üyeler Mart 1974’te “Starless And Bible Black”i piyasaya sürdü. Albümün adı Dylan Marlais Thomas’ın “Under Milk Wood” adlı oyunundaki bir alıntıdan oluşmaktadır. Albümün açılış parçası olan “The Great Deciever” ve ikinci şarkı “Lament” stüdyoda kaydedilmiştir. Geri kalan şarkılar ise canlı performanslardan oluşmuştur.

Crimson’ın 1974’teki Amerika turnesi esnasında David Cross gruptan ayrılır. Bu ayrılıktan sonra geri kalan üçlü, Ekim 1974’te çeşitli sanatçılara da yer verdikleri “Red” albümlerini piyasaya sürdüler. “Starless” adlı şarkı, barındırdığı derin sololarıyla herkesi etkilemiştir. Buna rağmen Fripp, King Crimson’ın “sonsuza dek tamamen bittiğini” açıklar. Ve böylelikle 1975 ve 1981 yılları arasında King Crimson sessizliğe bürünür.
Yeniden Doğuşla Birlikte Gelen Albümler
Uzun süren sessizliğin ardından 1981 yılında Fripp, yeni bir grup kurmayı düşünür fakat bu fikrinden vazgeçerek King Crimson bünyesine baterist Bill Bruford, bas gitarist Tony Levin ve gitarist Adrian Belew‘u katar. Yeniden doğan grup, 1981 yılında “Discipline” adlı post-punk, new wave ve funk etkileşimli bir albüm çıkarır. Levin’in bas gitara ek olarak Chapman Stick kullanması şarkılara farklı bir hava katmıştır. Yenilenen tarz ile en dikkat çeken parça “Frame by Frame” olmuştur.
Haziran 1982’de, varoluşsal sancılar temasının baskın olduğu “Beat” adında yeni bir albüm yayımlandı. Melankolik “Neal And Jack And Me” ve doğaçlama tekniğine sahip “Requiem” dikkat çeken parçalar olmuştur. Hız kesmeden devam eden Crimson, 1984 yılında “Three of a Perfect Pair” adlı yeni albümlerini piyasaya sürer. İki kısımdan oluşan bu albümün çıkış parçaları “Three of a Perfect Pair” ve “Sleepless” olmuştur.
Ayakta Kalmayı Başarmış Yaşayan Efsane
Kısa bir aradan sonra Crimson, 1995 yılında “THRAK” adındaki on birinci stüdyo albümleri sundu. Çoğunlukla caz ve rock tınıları içeren bu albümde dinleyicilerini tatmin eden en önemli parça, sözleri sayesinde “Walking On Air” olmuştur. Sene 2000’i gösterdiğinde ise “Larks’ Tongues in Aspic” albümünün dördüncü kısmını içeren “The ConstruKction of Light” adlı albüm yayımlandı fakat eski şarkılara benzediği gerekçesiyle eleştirmenlerden tam not alamadı. King Crimson, “Absent Lovers: Live In Montreal” gibi eski şarkılarının canlı konser versiyonlarından oluşan albümlerinin yanı sıra, 2003 yılında son stüdyo kayıtları olan “The Power To Believe” adlı on üçüncü albümlerini piyasaya sürdü. Tüm zamanların en iyilerinden biri olmayı başaran King Crimson’ın kendisini derin ve kalıcı bir şekilde yansıttığı bu albümde, blues esintileriyle birlikte “Eyes Wide Open”da olduğu gibi pop tınılarına denk geliyoruz.
Yaşayan efsane olarak nitelendirilen King Crimson, 50 yılı aşkın süredir hem şarkı sözleriyle hem de benimsedikleri müzik tarzlarıyla birçok müzik severin gözde gruplarından biri olmayı başarmıştır. Yazımızı King Crimson’ı oluşturan gitarist Robert Fripp’in sözüyle sonlandırıyoruz.
“King Crimson var olmaya ihtiyaç duyduğunda var olan bir gruptur.”
Sizin için hazırladığımız King Crimson Albümlerindeki En İyi Şarkılar adlı çalma listemizi dinlemeyi unutmayın!