“İz bırakmadan kayıp gittin; senin rüyan neydi peki?” Cioran’ ın alıntısı ile açılan “Erbab Sergisi” küratörü Aydan Uzun ve sanatçı Gamze Avcu ile sergi ve sanat üzerine keyifli bir röportaj yaptık.
Manifestosunu okuduğunuz andan itibaren sizi heyecanlandıran kişisel bir sergi; bu serginin muazzam donanımlı genç küratörünü ve yetenekli genç sanatçısını yakından tanımak istedik. Birlikte yola çıktıkları bu sergi; ziyaret edenleri derinden etkileyecek ve mutlaka bir iz bırakacak. Dünyada herkes birbirinin kalbini kolayca kırarken, kalp teması üzerine harika bir sergi. Yolu düşen herkesin mutlaka görmesi gereken bu eserler 1 Ocak 2023’e kadar Tarihi Rumeli Han’da görülebilir. “Ben dünyanın ruhuyum. Bilirkişiliğim kendi üzerime.”
Erbab Manifesto
İz bırakmadan kayıp gittin; senin rüyan neydi peki?”
Kalbin içinden, kalbinden bir yerden çıkmışım. Bulunduğum evrende duygularımla harmanlanırken yeryüzünü yöneten dört erdemi de üzerime almalıymışım. “Akıl-İtidal- Doğruluk ve Kudret.” Ben dünyanın ruhuyum. Bilirkişiliğim kendi üzerime. Buradayım… Kendim; akıntıda sürüklenmiş, meraklı, istekli biraz da bekleyişteyim.
Dünya kaldırımlarında ilgisizliğin elinden kurtardığım her şeyleyim. Büyüyecek, arttıracak olan benim. Derinlerde tutunan köklerimden gelen gücü hissediyorum. Katı, yoğun ve sabitliğimin yanında bir akışkanlığım var. Üzerime anlar cereyan ediyor ve bu tüm buruşukluklara rağmen aktif düzen ve elde edilen enerji ile yaşamın yaşanması gerektiğini bana anımsatıyor. Tutunurken kurguladığım, kurgularken kaybolduğum geçitlerden geçiyorum. Geçitlerin kalıcılığı merak konusu. Merakıma yenik düşüyorum ki düşecek yerim bile kalmamış. Etrafta aşkın bir biçimsizlik hakim. Zihnimin yönetiminde dolanıyorum, dolaşıyorum, dolaylaşıyorum.
Anlar biriktikçe anılardan kaçıyorum. Kaçarken benimle gelenler; kucakladıklarım ve ayağıma takılanlar da oluyor. Eşit olmayan tüm zaman kullanımlarının değerlerini belirliyorum. Kullanımlarına bağlı olmaksızın; beklentiler ve gerçekler arasındaki mesafenin kısalığından mutluluk duyarken, bu değeri belirleyen durumları araştırıyorum. Zamanın merkezi, nedeni ya da sonucu olmak; kendi ekseninde ileriye dokunma gücünü bana veriyor, uzanıyorum. İzler ellerimde.
Aydan Uzun

Sizi tanımayanlar için kendinizden biraz bahseder misiniz?
Aydan Uzun : 7 Aralık 1996’da İstanbul’da doğdum. Moda Tasarımı Ön lisansını bitirdim. Lisansımı ise Sanat Yönetimi Bölümü’nde eş zamanda İletişim Sanatları bölümünden yan dal yaparak tamamladım. Tüyap Sanat Fuarı’nda, The Pill Sanat Galerisinde, Contemporary’ de ve Artweeks Akaretler gibi sanat etkinliklerinde sergi asistanlığı yaptım. İki yıldır yarı zamanlı olarak bir Sanat Yönetimi firmasında küratörlük yapıyorum. Bağımsız gerçekleştirdiğim sergilerin yanında, çalıştığım firma ile birçok farklı lokasyonda karma sergiler düzenliyorum. 2020 yılında benim için büyük anlam taşıyan Rafine Sergisi’nin röportajını da sizinle gerçekleştirmiştik. Yine size içimi döküyor olmaktan çok mutluyum..

Gamze Avcu : 1993 İstanbul doğumluyum. Küçük yaştan beri resim atölyelerinde büyüdüm. Lisans ve yüksek lisansımı plastik Sanatlar ile resim bölümü üzerine tamamladım. Sanat mecrasında önemli sanatçılardan İsmail Acar ile atölye paylaştım. Ay yapım prodüksiyon ile işbirliğim oldu. Bu sene, kendi sanat yönetimi markam olan Yuga Art Consultancy’i kurdum. İcra ettiğim sanatı, sanat yönetimi düşüncesi ile kurgulayıp, disiplin gözetmeksizin farklı mecralarda sergilemek ve farklı meslek gruplarına sanat desteği vermek istiyorum.

Gamze hanım bu sorumuz size; sanatınızdaki çıkış noktalarınız nelerdir? Malzeme kullanımı açısından özgünsünüz. Malzemeleri nasıl belirliyorsunuz?
Elbette ki, hayatım. Örnek hayatlar. Hikaye seviyorum ben. Şuna çok inanıyorum; sanatçının üslubunu oluşturan her kalem çok önemli elbet; fakat malzeme dili öylesi kuvvetli ki, ifadeyi oluşturan en kilit kalem bana göre. Resmin karakteridir.
Peki eserlerinizin oluşumu hangi aşamalar sonucunda gerçekleşiyor?
Üretimlerim ‘an’ larımdan çıkıyor. Bugüne dek farklı medyumlarla çalışmaktan büyük keyif aldım. O an ‘ne’ ve ‘nasıl’ çıkacaksa işte o şekilde çıkıyor.
Aydan hanım küratörlük yaparken mekan, konu ve sanatçı seçimlerinizi hangi faktörler belirliyor?
Sergileri planlarken en önem verdiğim temel husus mekan seçimi oluyor. Benim için tamamlayıcıdan çok ana konu diyebilirim. Sergi mekanının; atmosferiyle, dokusuyla kendi anlatımı olmalı. Düşüncelerimin yanı sıra sanatçı, sergilenen eserler, sanatçıların düşünceleri, sergi konusu gibi birçok noktayı da fazlasıyla desteklemeli. Sergileri planlarken düşündüğüm bir konu kurgusu oluyor ve o kurguyla yeni bir adım atıyorum. Adımımda o konuya uygun mekan arayışından sonra, tüm bu konsept ile kiminle ve kimlerle ilerleyebilirim sorusuyla sanatçı birlikteliklerim oluşuyor. Uyum, anlatım dili, aktarım gücü gibi faktörler projenin şekillenmesinde önem taşıyor.

‘Erbab’ isimli sergide sanatseverleri neler bekliyor?
Aydan Uzun : Erbab Sergisinde bir kalp izliyoruz. O kalbin yolculuğunu, duygularını görüyoruz. Kalp ve kökler üzerinden oluşturduğumuz kişisel bir hikayeye tanık oluyoruz. Kişisel diyorum çünkü herkeste farklı duygular uyandıracak, herkese yolculuğunu hatırlatacak, ziyaretçilerin kendileriyle yüzleşeceği, farkındalıklarının artacağı bir hikaye. İstiklal Caddesi gibi işlek, tarihi bir yerde Rumeli Han’ın altında bir Sarnıçta işliyoruz bu hikayeyi. Yerin altındayız ve kökler biziz. Erbab; köklerimizden kalbimize uzanan ve derin anlatımları olan bir sergi. Kendini arayan bizlere, yol gösterecek…
Gamze Avcu: ‘Erbab’ benim ilk sergim ‘Bab’tan sonra ki ‘her bir günüm’. Dolayısıyla gelen herkes bir hikaye okuyacak. Erbab hikayesi itibariyle çok duygusal bir yatağa sahip. Herkes bu yatakta dinlenip, kalplerine bir ayna tutup kendilerine söylediklerini, söylemediklerini görecek ve hissedecekler. Kısacası güzel bir yüzleşme olacak.
Serginin görsellerinde Çürümenin Kitabı’ndan bir alıntı karşılıyor bizi. Erbab ile Cioran‘ın mükemmel eseri arasındaki bağlantıyı nasıl kurmalıyız sizce?
Aydan Uzun : “İz bırakmadan kayıp gittin; senin rüyan neydi peki?” alıntısı ile sergiyi başlattık. Sergi’nin sözü üzerine çok düşündük ve Erbab’ı en iyi anlatacak sözü bulduğumuza inanıyoruz. Bundan sekiz ay önce Gamze ile bir yemek yerken bana ikinci kişisel sergisini açmak istediğini söyledi. Elime kendini anlattığı, intihar mektubu gibi bir kağıt tutuşturdu ve okuduğumda Cioran felsefesi ile bağdaştırdığım noktalar oldu. İçime işledi, birlikte yapalım bunu dedik. Bu noktada sanatçı Gamze Avcu’ yu anlama ve yorumlama konusunda Cioran’ın da katkıları olduğunu söylemeliyim.
Gamze Avcu : Cümleyi Aydan aldı. Bu süreçte Aydan ile birlikte; beni anlatan, hikayemi anlatan cümleyi bulmakta zorlandık. Çok keskin olmayan fakat yumuşak bir cümle de değil. Biraz davetkar, az biraz meraklı, göreni umutla içine çekecek bir cümle olmalıydı. Bir çok cümleden geçtik. Kalbimize sinen ‘İz bırakmadan kayıp gittin, senin rüyan neydi peki?’ Sizce de çok yerinde değil mi?
Katıldığınız, gerçekleştirdiğiniz sergilerdeki gözlemleriniz neler? Sizce küratör ve sanatçı olarak; karma ya da kişisel serginin kolaylıkları ve zorlukları nelerdir?
Aydan Uzun : Öncelikle “Erbab” küratörü olduğum ilk kişisel sergi. Gamze ile bunu gerçekleştirdiğim için çok mutluyum. Kişisel serginin küratörü olarak en önemli olanın sanatçıyı anlamak ve doğru yorumlamak olduğunu görüyorum. Benim “işte bu” dediğim, inandığım noktaların, serginin sanatçısı ile uyumu büyük önem taşıyor. Biz öncelikle iki dostuz, bunun da artısını bu proje de gördüğümüze inanıyorum. İlk kişisel sergi deneyimimi, sanatını çok sevdiğim Gamze ile gerçekleştirdiğim için çok huzurluyum. Karma sergilerde ise; küratörün daha geniş bir zamana, diyaloğa ve güce ihtiyacı var. Birleştirici, toparlayıcı, koordinasyonu ve seçimleri sağlayan tempolu bir iş, her şeyi düşünmek zorundayız.. İkisinin de dinamikleri çok çok başka.
Gamze Avcu : Her serginin dili ve ifadesi, sanatçının enerjisi ile farklı bir dünya. Karma sergi bence temiz, çünkü resmi teslim ediyorum, belli bir yüzde ve katılım payı ödedikten sonra her şey ile galeri veya küratör ilgileniyor. Kişisel sergi ise tam yetki sorumluluk. Aydan ile çalıştığım için mutluyum. Dostluk ilişkimizde karakter itibariyle de disiplinli bir çalışma hayatı olduğunu bildiğim için, bu projeyi hazırlarken çok rahattım. Erbab’ın her bir taşında ekibimin çok emeği vardır. Tüm çalışma arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.
Bruce Ferguson sergileri şöyle tanımlamaktadır: “Sergiler kurumların ve küratörlerin kendilerine ve bize anlattıkları sanatla ilgili hikayelerdeki ana karakterler gibidir.” Siz sergilerinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Aydan Uzun : Sergilerimi bir bütünlük anlatısı olarak tanımlayabilirim. Süreçten çok, ortaya çıkanın tamamıyla uyumu sergilerimin ana dili.
Gamze Avcu : Erbab benim, sergim ‘erbab’ benim. Seride bir sıra var, kitap okumak gibi sayfa atlamadan okumak çözümlemek, hikayeye girmek gerekiyor. Hikayemi İstiklal’ de anlatmak beni heyecanlandırıyor.

Bir koleksiyoner, gelecekte bir sanatçının eserinin çok değerleneceğini nasıl anlayabilir? Bize bu konuda ipuçları verebilir misiniz?
Aydan Uzun : Sanatçının sanat yönü, katıldığı sergiler, ilerlediği kişiler, sanat ortamındaki lokasyonu, düşüceleri, sanatına tüm bunları nasıl aktardığı bence bu yönde önemli.
Gamze Avcu : Hiç bir fikrim yok. Koleksiyoner değilim. Modern sanatı destekliyorum fakat sevmiyorum. Sanatçıların üretmesini her ‘an’ yeni eserlere, yeni medyumlara tanık olmak beni mutlu ediyor ama mana bulamadığım çokça ‘şey’ ile karşılaşmakta mutsuz ediyor. Ben emeğe inanıyorum. Emek gördüğüm her şey ‘baş tacıdır’.
Son olarak, Söylenti’nin sanatsever okurlarına söylemek istedikleriniz nelerdir?
Aydan Uzun : Söylenti Dergiye olan sevgimle başlamak istiyorum cümlelerime. Benim için önemli bir ekip ve başarı Söylenti. Teşekkür ediyorum yine benimle oldukları için.. Okurlara ise Gamze’nin yukarıda belirttiği mükemmel anlatımıyla hikayeyi takip etmelerini öneriyorum. Erbab Sergisi 1 Ocak’a kadar devam ediyor. Kendi Erbab’ınız ile gidin, gezin ve mutlaka görün…
Gamze Avcu : Eminim sene sonuna dek bir arkadaşınızla bir kahve bahanesiyle İstiklal caddesine yolunuz düşecektir. Rumeli Han’a girin. Alt kata inin; karşınıza bir kitap çıkacak, hikaye oradan başlıyor. Masadaki mercekleri kullanın. Mercekler detayları derinden görmek isteyenlere Erbab’ın bir jesti. Aynı sıra duvardan hikayeye devam edin. Kitap bittikten sonra bir kalp çıkacak karşınıza; her resimde bir yerlerde gizli. Bulun onu. Hikayeleri okuyun, kalbinize dokunacağımdan eminim..