Kediler… Evinde kedi dostları olanlar hatta olmayanlarımız bile bilirler ki onlar hem en mutlu hem en hüzünlü anlarımızın şahididirler. Çoğu zaman pek çok kişiden daha fazla can yoldaşıdırlar bizlere. Hayatımızda, kalbimizde derin yer edinirler. İngiliz ressam Louis Wain’in de kedilerle böylesine sıkı bir bağ kurduğunun izlerini tabolarında rahatlıkla gözlemleyebiliyoruz. Öyle ki, sanatçımız birbirinden farklı rengarenk kedi çizimleriyle tanınır hale gelmiş yaşamı boyunca. Gelin, Louis Wain’e ve hayatının farklı dönemlerinde değişim gösteren bu çizimlerine birlikte göz atalım!

Yaşamının Erken Dönemleri
Altı kardeşin en büyükleri olarak 1860’ta Londra’da dünyaya gelen Louis Wain, yarık dudakla doğdu ve ne yazık ki uzun bir süre zarfı boyunca okula gönderilemedi. Fakat onun kolayca pes etmeye hiç niyeti yoktu, nitekim öyle de oldu. Hatrı sayılır bir okul olan West London School of Art‘da öğrenim görmeye hak kazanmayı başardı. Hatta burda bir süre öğretmenlik dahi yaptı. Sonrasında ise babasının ölümü üzerine, henüz 20 yaşındayken annesine ve beş kız kardeşine bakmak zorunda kaldı. İlk çizimi olan Bullfinches on Laurel Bushes (Defne çalıları üzerinde şakrak kuşları)‘ı ise evinden taşınıp, kendisi için bir oda kiraladığında yaptı.

Sonraki dönemlerde kendini sanatını icra etmeye adamak istedi ve öğretmenlik pozisyonundan ayrıldı. Sonrasında çeşitli hayvanlar ve kır manzaraları konusunda kendisini geliştirdi ve çoğunlukla bu yönde çizimler yapmaya yöneldi. Yaşamı boyunca da her türden canlı çizme ilgisini sürdürdü. Hatta bir dönem çizdiği köpek porteleriyle geçimini sürdürdü. Yeteneği sayesinde hemen hemen hiç işsiz de kalmıyordu. Ancak onu asıl üne kavuşturan şey yeteneği değil, ne yazık ki bir aile trajedisiyle beraber geçirdiği değişimler oldu.

Evlilik Dönemi ve Psikolojik Bulgular
O zamanlar, her ne kadar kız kardeşlerinin mürebbiyesi ve kendisinden on yaş büyük birisiyle evlenmesi çevresi tarafından hoş karşılanmasa da Wain bunu yapmaktan çekinmedi. Emily Richardson ile evlendiğinde henüz 23 yaşındaydı. Fakat evliliklerinin henüz ilk yıllarında, en değerli varlığı, ilhamlarının en güçlü destekçisi eşi meme kanserine yakalandı. Hastalığı sırasında Emily, bir gece yağmurda miyavladığını duydukları kediye kucak açtılar. İkisinin de ortak zaafları olan kediler, Wain’in eşinin hastalığıyla baş edebilmesi adına başvurduğu ilk yollardan oldu. Sürekli eşini biraz olsun neşelendirebilmek adına kedi çizimleriyle sürdürdü meşguliyetini, bilhassa kedileri Peter‘i çizerek. Peter, Wain’in ilk kedi çizimlerinin konusu ve sonraki çalışmalarının itici gücüydü. “Kariyerimin temeli, ilk çabalarımın gelişimi ve çalışmamın kurulması ona aittir.” demişti kendisi dahi. Bu çizimleri de kedilere kriket oynama, bisiklete binme ve çay içme, dans etme gibi insana özgü özellikler atfederek yapıyordu. Çoğunlukla çevresindeki insanları gizlice çizip onları kedilere dönüştürüyordu aslında.

1886’da Wain’in antropomorfize kedilerin ilk çizimi olan “A Kitten’s Christmas Party (Bir Kedinin Noel Partisi)” serisi yoğun ilgiye layık derecedeydi ve eskiden de çalışma deneyiminin bulunduğu gazetelerden biri olan Illustrated London News‘in editörleri, bu resimleri gördükten sonra bunların bir kısmını basmayı teklif etti. Wain’in eşi de yayınlanmaları için destekçiydi. Nitekim arzu ettiği şey de gerçekleşti, çizimi 11 gün süren 150 karelik Bir Kedinin Noel Partisi (A Kitten’s Christmas Party) serisi basıldı ve büyük bir ses getirdi. Öyle sansasyon yarattı ki, bu seri kısa bir süre içinde yeni yıl kartpostallarını, ajandaları ve pek çok çocuk kitabını süslemeye başladı. Fakat ne yazık ki bu, çok sevgili eşinin görebildiği son güzel anılar oldu ve bu basımdan birkaç gün sonra, artık hastalığına daha fazla direnemeyerek vefat etti.

Bu kaybın onu derinden sarsmasının yanı sıra; eşinin üzerine kız kardeşinin de vefatı, kedileri Peter’in ölümü ve 1. Dünya Savaşı‘nın getirdiği maddi manevi yorgunluk onu içinden çıkılmaz bir buhrana sürükledi yavaş yavaş. Wain artık tabloya döktükleriyle başbaşa kalmıştı. En yakınlarını kaybetmenin yarattığı boşluğun travması ve telif haklarının peşine düşmemesi sebebiyle geçinememe sorunları ne yazık ki sonu gelmez bir psikoz dönemine soktu sanatçıyı. Bu ağır psikoz dönemi günler akıp gittikçe şizofreniye dönüşmeye başladı. Artık tablolarındaki kedileri tasvir ettiği üslup da gözle görülebilir şekilde farklıydı eski çizimlerinden.

Artık dünyanın “normal”ini algılamaktaki başarısızlık boy göstermeye başlamıştı onun için. Ünlü Alman filozof ve psikiyatrist Karl Jesper de bu bulunuş içinde olmayı “Çevre bir şekilde farklıdır, her şeyi ince, sinsi, garip bir şekilde belirsiz bir ışıkla saran bir değişiklik vardır.” ifadeleriyle açıklar. Ortam ve nesneler bağlamdaki niteliklerini kaybetmiş gibi algılandığından, bunun izleri resimlerine de yansımaya gün geçtikçe devam ediyordu. Kedilerin arkasındaki soyut desenler, mahzunlaşmaları, kalabalık gruplar halinde eğlenmeyi bırakmaları da onun semptomatik hareketlerinden bazılarıydı.

Artık her şey iyice ilerlemişti. Hastalığı kedileri gittikçe fraktallara dönüştürdü. İlk bakışta, değişimin kademe kademe oluşu insanı çok ürpertmese de ilk eserleri ve son eserleri arasındaki farktaki bilinçdışı akış oldukça etkileyici. Artık 63 yaşına geldiğinde ise “deli” olduğu gerekçesiyle akıl hastanesine yatırılmak zorunda kaldı. Londra’nın güneyindeki Tooting Hastanesi‘nin yoksullar bölümüne kapatıldı. Fakat oradaki kötü koşullar ne halkın ne de o dönemki İngiltere başbakanı’nın içine sinmiş olacak ki, Wain’in daha iyi koşullarda bakımının yapılması için bir kampanya başlatıldı ve kısa bir süre sonra nihai sonuca ulaşıldı. Çok daha iyi koşulları bulunan ve dünyanın en eski psikiyatri kurumu olarak bilinen Bethlem Kraliyet Hastanesi‘ne transfer edildi.

Hastane çalışanları Wain’in sanatını olabildiğince keyifle inşa edebilmesi için uygun ortam yaratabilmek adına oldukça çaba gösterdiler. Buradaki sevgi ve şefkat ortamı sayesinde düzensiz ruh hali değişimleri azalmaya başladı ve yaşamının geri kalanında zevk içinde çizimlerini yapmaya devam etti. Bu döneme ait çalışmalarında parlak renkler, çiçekler, karmaşık ve soyut desenler dikkat çekiyordu ancak başrol hep aynı kaldı; can yoldaşı kediler.
Filme Konu Olan Bir Yaşam
Bu denli trajediye rağmen sanatın hala ayakta tutmayı başarabildiği bir hayata herkes şahit olmalıydı. Bu amaçla çıkılan yolda Louis Wain’in hayatı The Electrical Life of Louis Wain (Louis Wain’in Renkli Dünyası) ismiyle 2021 yılında beyaz perdeye yansıtıldı. Sanatçıyı Benedict Cumberbatch‘in oynadığı filmde eşi Emily’yi ise Claire Foy canlandırdı.


Son olarak şunu da rahatlıkla söyleyebiliriz ki Louis Wain’in kedilere olan aşkı 20. yüzyılda halkın kedilere karşı tutumunu ve hislerini büyük ölçüde etkiledi. Onun, kedilerin evcil hayvan olarak kabullenilmesindeki etkisi yadsınamayacak ölçüdedir.
KAYNAKÇA
“Louis Wain”. wikiart.org. Web. 27.07.22
“Louis Wain: 20. yüzyılda kediler hakkındaki algıları değiştiren İngiliz sanatçı”. bbc.com. Web. 28.07.22
“Louis Wain: Kediler Hakkındaki Algıları Değiştiren İngiliz Ressam”. listelist.com. Web. 28.07.22
“The Electrical Life of Louis Wain’ Review: Another Mad Genius”. artnews.com. Web. 29.07.22
Öne çıkan görsel Beykent Psikoloji Kulubü’nün 19 Şubat 2016 tarihli sosyal medya platformu paylaşımından alınmıştır.
Sanatçının birbirinden eşsiz eserlerini buradan inceleyebilirsiniz.