Birinci ve İkinci Dünya Savaşı arasındaki dönem, modern toplumun tarihinde son derece zengin bir zamandı. Fotoğrafçılık da dahil olmak üzere tüm sanatların derinden etkilendiği dönemin en ses getiren isimlerinden biri de Philadelphia’da Emmanuel Radnitzky adıyla doğan sanatçı, Man Ray‘di.
Günümüzde etkisini yalnızca sanat dünyasında değil, moda endüstrisinde, hatta popüler kültürde bile hissettiğimiz Man Ray, kendisini Paris avangardıyla tanıştıran Marcel Duchamp‘ın teşvikiyle radikal karanlık oda tekniklerini, sürrealizmin kurucularıyla olan yakın ilişkilerinin katkısıyla fotoğraf ortamını sanatsal ifade aracına dönüştürerek medyayı aşan, sonu gelmez deneyler yapan yaratıcı bir dahi olarak kabul gördü.
Man Ray’in Sanat Üretimi

Marcel Duchamp’ın pisuar üzerine boyayla bir imza atmasıyla insanlar ve nesneler, kelimeler ve sayılar, duvarlar ve kurumlar, Antoine Hennion’ın tanımıyla bir yığın “dolayım”, başka deyişle, bir sanat eserinin kendi yaratıcısı dışındaki insanlar tarafından algılanıp temellük edilmesini sağlayan bir dizi işlem tarafından sanat dünyasında yeni bir tarih yazıldı. Bütün bu dolayımların ardındaki zihinsel temsiller; insanlardan, nesne ve kelimelerden farklı olarak doğrudan gözlemlenemez ancak eserlerle ilgili, fiili durumlarda ifade edilen yorumlar üzerinden algılanabilir ayrı bir dolayım olarak değerlendirildi. Bu bilişsel çerçeveler ya da “sembolik sınırlar” türsel sınıflandırma gibi, aksiyolojik ölçüt gibi, biyografik modeller gibi görünen; görsel yetilere hapsedilerek belirli bir bağlamda özgül bir inceleme yapılmadığı takdirde pek algılanabilir olmayan, sanat hareketi içinde kışkırtıcı ve zihni uyaran örtük sanatı üretti.

“Sanatta ilerleme yoktur, sevişmede ilerleme olmadığı gibi. Bunu yapmanın sadece farklı yolları vardır” görüşünde olan Man Ray, fotoğrafçılığa yönelik deneysel yaklaşımlarıyla nesneleri fotoğraf kağıdına yerleştirerek oluşturulduğu “Rayographs”ı ve negatif pozlama sırasında kağıda tam ışığı hızla maruz bırakma tekniği olan “Solarization”ı icat ettiği karanlık odada kendi yolunu çizdi. Mantığı yerle bir ederek; zıtlıkların birliği, tutarsızlıkların ifadesiyle, kısacası yaşamın kendisiyle…

Ray’in rayograph çalışmaları, bir tür sapmayı temsil eder, geleneksel yöntemlerden sapmayı… Bu sapma, Ray’in kendisini resimden uzaklaştırmasına ve birincil sanatsal ortamı olarak ışığın doğrudan manipülasyonunu benimsemesine yol açtı. Çeşitli sanatsal biçimler arasında geçiş yaparak daha akışkan bir yaklaşımla soyut ve irrasyonel kompozisyonlar üreten Ray, geleneksel fotoğrafçılığa gerçeküstü bir nitelik kazandırarak sürrealist harekete önemli katkılarda bulundu. Man Ray’in sürrealist fotoğrafları, disiplinlerarası bir yaklaşımı benimseyen, plastik değerleri kaybetmeden çalışmalar üretmek isteyen sürrealist sanatçılar için farklı bir ifade aracı olarak geçmişten bugüne değin farklılığını ortaya koymuştur.
20. Yüzyıl Avant-Garde’ının Öncü Vizyoneri Olarak Man Ray
Man Ray 1921’de New York’tan Paris’e taşındığında, stüdyosunu, fırçalarını ve boyalarını finanse etmek için Vionnet ,Lanvin ,Chanel ve Schiaparelli gibi modacılarla çeşitli iş birlikleri yaparak moda fotoğrafçılığına giriş yapmıştı. İlk işi şehrin önde gelen tasarımcılarından biri olan Paul Poiret içindi.

Man Ray’in serideki en sevdiği çalışması, ışık yayan bir Brancusi heykelinin yanında poz veren Denise Poiret’ydi. “Bu resim olacaktı, karar verdim,“ dediği kaydedildi, “Sanat ve modayı birleştirecektim.” Moda fotoğrafçılığını öncelikle deneysel sanat eserlerini desteklemenin bir yolu olarak görerek ticari çalışmalarının sanatsal ifade potansiyelinden yararlanmaya karar verdi. Neyse ki moda dünyası da onun gerçeküstü yaklaşımından memnun kaldı ve deneysel çalışmalarından bazılarını desteklemeye devam etti.

Işık ve karanlığın dramatik kontrastını yarattığı dört rayografı, Vanity Fair tarafından Ray bunu geliştirdikten sadece altı ay sonra 1922’de bir özellik olarak basıldı. Televizyon ve radyo çağından önceki dönemde bu tür yayınlar en popüler eğlence biçimlerinden biriydi. Ve böylesine bir kitle pazarı yayılımı Man Ray’in bir sanatçı olarak yeni bir çığır açma ve ilerleme konusundaki bastırılamaz isteğiyle birleşince, kişisel ve ticari çalışmaları arasında aynı motiflerin ve stilistik yeteneklerin çoğu ortaya çıktı.

İkinci Dünya Savaşı 1940’ta Paris’e geldiğinde, Man Ray Hollywood’a taşındı ve sonunda ticari itibarının sanatsal itibarını gölgelemesinden endişelendiği için moda fotoğrafçılığını bırakmaya karar verdi. Elbette, o yalnızca geleneksel moda fotoğrafçılığın kalıplarını altüst etmekten daha fazlasını yapmıştı: moda fotoğrafçılığının statüsünü kendi başına bir sanat formu seviyesine yükselterek Sarah Moon, Guy Bourdin, Paolo Roversi gibi daha pek çok fotoğrafçıya öncü oldu.

Man Ray’in imgeleri modada sık sık yeniden yorumlanmaya konu oldu – Picasso boyalı eldivenler taşıyan ellerin yer aldığı ünlü erken dönem fotoğrafından (1935), bir yıl sonra Schiaparelli’nin sahte kırmızı tırnaklı ikonik siyah deri eldivenlerine ilham kaynağı olacaktı; Jean Paul Gaultier’in imzası niteliğindeki Classique’in 1999 tarihli, Kiki de Montparnasse’ın Afrika maskesi tuttuğu pozu yansıtan ve maskeyi gövde şeklindeki şişeyle değiştiren reklamına kadar… Man Ray’in moda dünyasına ilk girdiğinden yaklaşık 100 yıl sonra bile devam eden etkisi, vizyonunun benzersizliğinin güçlü bir kanıtı olarak duruyor.
Kronovizörde Ray’in Valsi

Ray, fotoğrafın varoluş amacının, izleyiciye gerçeği göstermek ve anı belgelemek olduğu düşüncesini eleştirmiştir. Bu bağlamda sanatçı fotografik imgeler arayıcılığıyla insanın bilinçaltında saklı düşüncelerin bir ifade yolu bulabileceğine inanmıştır. İlerleyen satırlarda Ray’in zihninin karmaşık manzaralarında yaptığı valse eşlik etmeyi deneyeceğiz ki bu hepimiz için başlı başına keşfi çağıran bir insan deneyimi olabilir.

Ray’in 1920 yılında yapmış olduğu Compass (Pusula) adlı çalışmasında devasa büyüklükteki bir mıknatısın kuzey ve güney kutuplarının aşağıya doğru olduğunu ve onun çekim gücüne bağlı olarak da tam altına bir silah yerleştirildiğini görüyoruz. Bu sayede havada asılı duran silahın hedefe doğrultulduğu yorumunu yapabiliriz sanırım. Eserde bir pusula yerine sadece onu hatırlatan bir mıknatısın kullanılması ise dünya savaşlarıyla pusulasını-yönünü- şaşırarak insanlığını kaybetmiş bir topluma işaret ediyor olabileceği şeklinde yorumlanmıştır. Tabancanın tetiğine basılması halinde çıkan kurşunun hemen üzerindeki mıknatısla engellenmesi veya hedefi şaşırması da olası bir sonuç olarak gözüküyor. İşte “Compass” tam da bu olasılığın varlığına işaret ediyor sanki. Ayrıca Ray’in fotoğrafta tercih ettiği bu büyük mıknatısın, insanlığa çare olarak sunulan anlamsız savaşlar karşısında bir barış çözümünü sembolize ettiği de söylenebilir. Bu bağlamda fotoğraf, Man Ray’in savaş karşısındaki barış düşüncesinin sembolik bir ifadesi haline geliyor.
L’étoile de Mer, 1928

Man Ray’in, Robert Desnos’un La ‘place de l’etoile isimli şiirinden esinlenerek yönettiği ve görüntülediği filmde şiiri, anlatmak, göstermek için hiçbir girişimde bulunmadığını görüyoruz ki şiirin kendisi de anlatısal olarak değerlendirilmemiştir. Yani bir erkek ve bir kadın arasındaki romantik karşılaşmayı ima eden görüntülerin ötesinde tutarlı bir olay örgüsü veya hikaye yaratımından çok öyküsel bir deneme olduğunu söyleyebiliriz. Filmde, yatakta çıplak yatan kadının görüntüsünden sonra “Rüya görmüyorsun” yazısı çıkar. Şiir bu gibi sahnelerde hiçbir anlam sunmaz ancak bu düşsel atmosfere rağmen “Rüya görmüyorsun” der.
Ray, görüntüleri var olan anlamlarından soyutlayıp sürrealist sanatın birer temsili olarak yepyeni bir bağlamda konumlandırmıştır. Bu bağlamda gerçeklerle düşlerin iç içe geçtiği filmde, gerçeğin nerde başlayıp düşün nerde bittiğini ayırt etmek bizler için güçleşmektedir. Bu durum şaşırtıcı değildir çünkü gerçeküstücüler düş görme ve uyanma deneyimlerimizi bir hayal gücü gerçekliğinde eritme amacı güderler.
Dönen bir denizyıldızının gösterimiyle başlayan filmin sonraki sahnesinde bir kapı açılır ve film kapının kapanmasıyla son bulur. Adam ve kadının geldikleri evin kapısından geri çıkarken gösterilmeyip, kapının kendi kendine açılıp kapanarak gösterilmesi izleyicinin kafasında filmle ilgili oluşturduğu kodlara uymamaktadır. Filmin tıpkı Desnos’un şiiri gibi eylemsel bir hareket içermediği, ancak olası bir eylemin tüm öğelerini barındırdığını söyleyebiliriz. Filmde; belirli ruh hallerini ortaya çıkaran ancak öyküye katkıda bulunmayan hareketler, semboller, tanımlar ve ifadeler gösterilir. Farklı görüntüler ile anlamlı ve anlamsız yazıların gösterilmesi, bir aşk ilişkisinde her zaman olabilecek anlık duyguları yansıtmak üzere bir araya getirilmiş gibidir.

Filmde, son çekimde kadın kendinden emin bir ifadeyle kameraya bakar. Kadınla kamera arasında, üzerinde “Güzel..” yazan bir ayna vardır. Cam çatlar, kadın kafasını çevirip bir kez daha kameraya bakar. Bu sahnenin gerçeküstücü sinemanın özelliklerinden biri olan kadın figürü ve kadınla ilgili olan erotizmin her zaman süreceği ve onun her zaman baştan çıkarıcı biri olduğunu anlattığı söylenebilir. Ayna, kadının kendisini her şeyden çok seyirlik bir şey olarak gördüğünü anlatmak için konulmuş gibidir. Kadın seyredilen birisi olarak dişiliğini sunmaktadır. Ayna karşısında içindeki gözleyen ve gözlenen kişilikleri, kadın olarak onun kimliğini oluşturan ama birbirinden ayrı iki öğe olarak görmeye başlar. Kendi varlığını algılayışı, kendisi olarak bir başkası tarafından beğenilme duygusuyla tamamlanır. Ray, ayrıca filmde kadını camdan, etten ve ateşten çiçeklerle karşılaştırarak kadını gerçeküstücü bir imge olarak kullanmıştır. Bu film, bir bakıma Ray’in cinsel ve duygusal ilişkinin unsurlarını nasıl değerlendirdiğine dair fikir verir niteliktedir.
Lee Miller ve Man Ray Arasındaki Derin Bağ

Man Ray’in en akılda kalıcı resimlerinden biri de Observatory Time‘dır kuşkusuz. Fotoğrafta, Paris Gözlemevi’nin üstündeki gökyüzünde süzülen vefat etmiş sevgilisi Lee Miller’ın dudaklarının tasviri yer alıyor. Fotoğraf; kadının ne hayal ediyor olabileceğine dair ipuçları arayan Ray’in zihnini yansıtıyor. Miller kendisinin bir versiyonundan diğerine zarif bir şekilde geçebilen, bir model, bir ilham perisi, bir moda fotoğrafçısı ve bir savaş muhabiriydi. Yani bu bir kabus ya da erotik bir fantezi olabilir.

Fotoğraflarını genellikle sanat ve yaşam arasındaki boşlukta işleyen Ray, süslü teknolojiyi küçümseyerek, onlara önemli olanın kamera değil, bunun yerine kameranın ardındaki kişinin vizyonu olduğunu gösterdi.
Kaynakça
A Surreal Friendship, Henri Cartier-Bresso, Magnum Photos. Web
How Man Ray Changed The Face of Fashion Photography, Dazed Digital. Web
Man Ray’in Eserlerinde Sürrealizm Etkisi, Ece Pınar, Idil Sanat ve Dil Dergisi, 2023. Web
Man Ray- Compass, Fine Art Vendor. Web
Marcel Duchamp and Man Ray, Arthur.io • A Digital Museum. Web
Man Ray, Rayogram Tekniği Ve Resim Sanatında Değişimler, Melis Sucuoğlu,Akdeniz Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Resim Anasanat Dalı. Web
Understanding Man Ray’s Surrealist Photographs, Everett Heebe, Artsper Magazine, 18 Nisan 2024. Web
Surrealist Film Movement Overview, The Art Story. Web
Surrealism in Photography| Man Ray, Mira Con Efren: Look at Art Photography with Efren. Youtube