Woody Allen’ın Marshall Brickman ile senaristliğini yaptığı, yönetmen koltuğunda ve başrolünde karşımıza çıktığı 1979 yapımı “Manhattan” filmi, New York sokaklarına dair görsel bir şölen sunmanın yanı sıra doğu yakasının gözde metropolünün çarpıklaşmış, yüzeysel ilişkilerini de romantik komedi atmosferi içerisinde ele alması ile göze çarpmaktadır. Woody Allen, filmde canlandırdığı Isaac karakteri üzerinden Manhattan’da var olmaya çalışan bir yazarın inişli çıkışlı aşk yaşamına dair tecrübelerini işlemekte, karakterin düşünceleri üzerinden döneme dair detaylar sunmaktadır. Film, Isaac karakterinin kötü giden evliliğinin bitmesinin sonucunda beraber olmaya başladığı on yedi yaşında bir genç kız olan Tracy ile olan ilişkisi ile açılış yapar. Tracy karakterinin görünüşünden ses tonuna kadar her detayı yaşının masumluğunu temsil edecek nitelikte sade ve zarif vurgularla karşımıza çıkar.
Dikkat! Bu yazımız filme dair spoiler içermektedir.
İnce Sınırlar: Aşkın ve Dostluğun İnce Çizgisi
Isaac kendisinden yaşça küçük olan Tracy ile olan birlikteliğini doğal akışında açıkça yaşamakla beraber, film boyunca Tracy’ye aralarında bulunan yaş farkını hatırlatarak bu birlikteliğin uzun bir birliktelik olamayacağını belirtmektedir. Tracy ise bir noktada yaşının getirdiği tecrübesizliğin sonucu ile Isaac’e güçlü bir aşk duyduğunu davranışları ile gösterir ve sözleri ile ifade eder. Film boyunca ikilinin arasında sürekli olarak bir sınır koyma ve sınır aşma çabası gözlemlenir.
Filmin akışında Tracy Isaac’in dairesinde uzun vakitler geçirmekten hoşlansa da Isaac’in Tracy’yi dairesinden ve sonucunda kendisinden uzaklaştırma çabası bu sınır savaşına bir örnek teşkil eder. Isaac aralarındaki yaş farkını göz ardı ederek bir ilişkiye adım attığı halde, çevresindeki insanlara sürekli olarak on yedi yaşında bir genç kızla beraber olduğunu vurgulayarak durumu gülünç bulduğunu ifade eden diyaloglara girmekten kaçınmaz. Aynı zamanda Isaac karakterinin çeşitli durumları ölüm ile ilişkilendirerek bu durumlardan kaçındığı görülür. Örneğin sakinleştirici içen Mary’e bunun kanser yapacağını ifade etmesi, başka bir sahnede bir iskelete bakarak bir gün kendisinin de bir iskelet gibi olacağını söylemesi Isaac’in ölüm korkusunu izleyiciye sezdirir. Isaac’in ölüm korkusu yaşadığı izleyiciye hissettirilirken Tracy ile olan yaş farkını her seferinde vurgulaması da yine ölüm korkusunu ve gençliğe dolayısı ile hayata duyduğu tutunma ihtiyacını yansıtır niteliktedir.
Modern Metropolün Duygusal Dokusu: Katmanlar Arasındaki Dans
Isaac’in boşanma sonrası hayatında Tracy ile geçirdiği vaktin dışında uzun zamandır tanıdığı dostu Yale ve Yale sayesinde tanıştığı Mary karakteri ile de zaman geçirdiği görülmektedir. Isaac’in yakın arkadaşı olan Yale ilk bakışta mutlu bir evliliği ve iyi bir işi olan maddi durumu yüksek bir “New Yorker” tiplemesi çizse de ilerleyen dakikalarda Yale’in Mary isimli bir kadınla tanıştığı ve kadından çok hoşlanıp bir ilişkiye başladığı gösterilir. Yale’in monoton şehir hayatında belki de aradığı heyecanı bulduğu nokta Mary’dir. Mary ise eşinden boşanmış Manhattan’ın spontane gece hayatına düşkün bir kadın olarak dikkatleri çeker.
Mary Yale’in evli bir adam olduğunu bilmektedir. Bununla birlikte kendi içerisinde bu durumu ahlaki olarak sorgulamasına rağmen bir süre bu ilişkiyi devam ettirir. Filmin akışında bu karmaşık ve toplumun geneline zıt düşecek ilişki anlayışları olağanca halleri ile devam ederken izleyici ahlaki sorgulamalar yapmaktan kendini alıkoyamaz. Mary karakteri ilerleyen zamanlarda evli bir adamla birlikte olmanın “yanlışlığının” değil, evli bir adamın daima ilgisini alamayacağının farkına vararak bu ilişkiyi bitirme kararı alır. Bu sırada Mary’nin aynı ortamda sıklıkla vakit geçirdiği Isaac ilgisini Mary’e kaydırmıştır. Yale ise bu durumu problem etmez aksine Isaac’i bu konuda yüreklendirir. Bu durum da yine günümüz ilişki ve aşk kavramlarının algılanışını sorgulatacak niteliktedir. Duyguların film boyunca yüzeysel yanlarını aynı zamanda derin ifade edilişlerini görme şansı yakalarız. Mary ile yakınlaşan Isaac, Tracy’ye artık başka birini sevdiğini ifade ederek aralarındaki yaş farkını da tekrarlayarak Tracy’nin bu durumu hemen atlatacağını ve hayatına bakmasının ona faydalı olacağını ifade eder. Isaac Tracy’yi terk ederken son derece pervasızdır.
Filmin devamında Mary ile güzel bir ilişki yaşadığını düşünen Isaac, Mary ile Yale’in yeniden görüşmeye başladığını öğrenerek ani bir darbe alır. Filmin bu sahnesinden sonra Isaac’in öfkesini ya da üzüntüsünü görmek beklense de Isaac filmin kapanışında Tracy’ye doğru koşarak onunla olma fikrine yeniden bağlanır. Bu noktada metropolün modern dünyasına ait ilişkilerin niteliği de yeniden sorgulanır. Manhattan’ın çok katmanlı şehir ağında duygular da katmanlaşmış, duyguların yönü sürekli yer değiştirir vaziyette kişiden kişiye savrulmuştur. Woody Allen Manhattan’a dair birçok detayı sıkılmadan izleyeceğiniz bu romantik dramda bizleri gülümsetirken Manhattan’ın renkli insan tiplemelerinin duygularına dair geniş bir perspektif sunuyor.
Filmin fragmanını buradan izleyebilirsiniz: