Margaret Atwood’un kaleme aldığı “Penelope”, Odysseia Destanı’nın modern anlatımıdır ve 2005’te yayımlanmıştır. Penelope’nin doğumundan başlayarak hayatını anlattığı bu kitap, birçok açıdan feminist izler taşımaktadır. Anlatının Penelope ve bazı bölümlerde de asılan on iki hizmetçi tarafından yapılması, destanlardaki “erkek anlatımı” anlayışını yıkmıştır. Kadının nesneleştirilmesi ve susturulması, kadın hizmetkârların köleleştirilmesi, erkek kahramanların övülmesi gibi durumlar ters yüz edilmiştir. (Özen & Çeşmeci, 27.) Penelope, Homeros’un Odysseia destanında, Odisseus’un sadık ve sabırlı karısı olan ve çok göze batmayan bir karakter olarak anlatılmıştır; Atwood, bize bu romanında Penelope’yi çok farklı bir pencereden gösterir. Romanda, Penelope birçok farklı açıdan ele alınır. Bazı açılardan Homeros’un destanıyla uyuşsa da, bazı açılardan Homeros’un destanından çok farklıdır. Atwood’un bu stratejiyi kullanmaktaki amacının cinsiyet rollerini sarsmak ve eleştirmek olduğu romanda açıkça görülmektedir.
Margaret Atwoodun Penelope kitabının canlandırması Grand Theatre Spriet SahnesiLondra
Yazılan her kelimede kadının ötekileştirilmesine, ezilmesine ve dışlanmasına tanık olunan Penelope’de, kadının sadece erkek tarafından değil hemcinsi tarafından da haksızlığa ve zorbalığa uğradığı görülmektedir. Odisseus’un annesi Antikleia ve eski bakıcısı Eurykleia tarafından Penelope’nin doğru bir eş olup olmadığı ve anneliği her zaman eleştirilmektedir.
“Eurykleia beni kanatlarının altına almayı, nerede ne olduğunu ve dilinden düşürmediği üzere “burada işleri nasıl yürütürüz” diye göstermek için konağın dışına çıkarmayı pek önemsiyordu…Gülerken ağzını kapamak gerekip gerekmediği, hangi ortamlarda koşullarda yaşmak takıldığı, yüzünün ne kadarını gizlemek gerektiği, hangi sıklıkta banyo yapıldığı -tüm bu konularda uzmandı Eurykleia.”
Eurykleia, Penelope’nin nereden nasıl davranması gerektiğine karışır ve Odysseus’u en iyi tanıyanın o olduğunu söyler. Penelope’nin kafasına, ideal eşin kocasına bakması gerektiği şeklindeki klişe fikri yerleştirir ve bu ataerkil bir toplumda kadının tanımıdır. (Haneş, 13.)
“Seni tombullaştırmamız gerek,” demişti, “o zaman Odysseus’a sevimli kocaman bir oğul verebilirsin! Senin görevin bu, diğer bütün işleri bana bırak.” Ondan başka konuşacak kimsem olmadığından -Odysseus’un dışında elbet- her defasında dediğine peki derdim.
Ataerkil toplumlarda, kadının en önemli işinin çocuk yapmak olduğu fikri aşılanır. Burada da Penelope’ye en önemli görevinin “Odysseus’a erkek çocuk vermek” olduğu Eurykleia tarafından tekrar edilir.
Penelope’nin hemcinsleri tarafından gördüğü eziyet sadece Eurykleia ve Antikleia ile sınırlı değildir. Atwood, Penelope ve kuzeni Helena arasındaki rekabeti de ele almıştır. Helena, her zaman güzelliğiyle erkeklerin dikkatini çeker ve Penelope hep onun gölgesinde kalır hatta kendi düğününden bahsederken bile şöyle diyordu: “O sırada kuzenim Helena gelmişti yelkenliyle, kendine yakıştırdığı uzun boyunlu bir kuğunun edasındaydı. Kendine özgü salına salına bir yürüyüşü vardı, biraz abartılı. Gündemde benim evliliğim olmasına rağmen dikkatleri üstüne çekmek istiyordu.”
Helena hep dikkat çeken ve herkes tarafından istenilendir. Böylece, Penelope ona kin beslemeye başlar. Belki de Penelope, herkesin zeka yerine fiziksel güzelliğe önem verdiği ataerkil toplumda, ondan nefret ederek kısmen haklıdır. (Haneş,13.) Penelope, Odysseus’un hep Helena’yı arzuladığını ve onun için ikinci tercih olduğunu düşünür.
“Gerçekten de Odysseus onun elini tutmaya talip olanlar arasında yer almıştı, yeryüzündeki her erkek gibi o da Helena’yı kazanmayı istemişti delicesine. Şimdi de yalnızca ikinci seçimi olabilecek biri uğruna yarışıyordu.”
Diğer yandan, Penelope sadece kadın olduğu için ezilirken, kitabın bazı bölümlerinde şarkılarıyla yer alan on iki hizmetçi hem kadın olduğu için hem de alt sınıf olduğu için ezilmektedir. Hizmetçiler, Odisseus’un yokluğunda ortaya çıkan Penelope’nin talipleri tarafından tecavüze uğrarlar. Ama zaten Antik Yunanistan’da tecavüz çok yaygın olduğundan bu normal karşılanır, hiçbir tecavüzcü cezalandırılmaz. Aksine, Homeros’un Odysseia Destanı’nında hizmetçiler suçlu görülüp astırılmıştır. Atwood’un kitabında; hem Penelope’nin hem de hizmetçilerin anlatılarından hizmetçilerin Penelope ve Odysseus’un yaptığı adaletsizliğin kurbanları oldukları açıkça anlaşılmaktadır. (Özen & Çeşmeci, 32.):
Kargı sendeydi
Söz hakkı sende
Senin emrinle
..
Adil değildi ama
Titretiyordun bizi korkuyla
Margaret Atwoodun Penelope kitabının canlandırması Grand Theatre Spriet SahnesiLondra
Margaret Atwood, Penelope’nin ve on iki hizmetçinin anlatısıyla kaleme aldığı bu romanla, destanlardaki erkek anlatım üstünlüğünü alt üst etmiştir. Odysseia Destanı’nın modern anlatımıyla bizlere farklı bir pencere sunan Atwood, destanlardaki erkek kahramanın acımasızlığını ve cinsiyet eşitsizliğini de gözler önüne sermiştir.
Kaynakça
Atwood, Margaret, Penelope, Çev. Dilek Şendil, Alfa Yayınları, İstanbul, 2017.
Haneş, Ioana-Gianina. “Margaret Atwood: The Penelopiad – Rewriting in Postmodern Feminine Literature.” Journal of Humanistic & Social Studies. 2019, Vol. 10 Issue 2, p9-20.
Özen, Özlem & Sevilay Yavuz Çeşmeci. “MARGARET ATWOOD’UN PENELOPE ROMANINDA MİT-YIKIMI VE DİŞİL DİL”. Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 10, Sayı: 20, Temmuz 2020, s. 23-43.
Penelope’s Feminist Odessy. jwa.org . Web. 28.01.2022
Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!
"Ben senin için yaşamayı göze aldım" diyenleriniz varsa, itinayla "Sıkıysa Orta Çağ'da yaşasana" diyebilirsiniz çünkü bu çağda yaşamak sanıldığından çok daha zor.
Sadece hataların sonuçlarına odaklanmak yerine, bu hataların insanları nasıl şekillendirdiğini ve nasıl birer öğrenme fırsatı sunduğunu ele alan sıra dışı kitap: Şahane Hatalar.