Marilyn Monroe Efekti: Olana Kadar Olmuş Gibi Davran!

Editör:
Esmanur Göçmen
spot_img

Kökeni her ne kadar insanlık tarihi kadar eski de olsa psikolojiye ‘taze bir bilim dalı’ denebilir. Bu nedenledir ki psikolojinin ortaya attığı çoğu teknik, teori ve kuram popülerizmden yola çıkarak açıklanır. Marilyn Monroe Etkisi de bunlardan sadece biri. Bu kavram, Amerikalı ünlü oyuncu Marilyn Monroe’nun ruhsal dünyasının davranışlarına nasıl tezahür ettiğini ve çevresinde bıraktığı etkiyi açıklıyor. Bu nedenle ünlü sanatçının kişisel geçmişini ve içinde bulunduğu çevre koşullarını bilmek, bu kavramın anlaşılmasına katkı sağlayacaktır.

Ruh Hastalıkları Marilyn’e Ailesinden Kalan Kötü Bir Miras

Kaynak Monroe 6 Things You Probably Didnt Know Vogue

Güzel sanatçının genleri nedeniyle ruhsal yapısı psikolojik rahatsızlıklara çok yatkın. Yakın aile fertlerinden anneannesinin, doğum yaptıktan sonra ağır düzeyde lohusa depresyonu yaşadığı, dedesinin ise eşini terk ederek Hindistan’a kaçtığı, oradan da tabiri caizse delirerek döndüğü biliniyor. En yaygın kanaat ise anneannesinin ve dedesinin manik depresyon rahatsızlığından muzdarip olduğu yönünde. Zaten Marilyn’in en büyük korkularından biri de anne ve anneannesi gibi akıl hastanesine yatıp delirerek ölmek.

Marilyn Nasıl Bir Ortamda Yetişti?

Kaynak admagazinefr

Marilyn’in anneannesi kızının ruhsal sorunlar yaşaması ve Marilyn’in babasının kim olduğunun belli olmaması nedeniyle torununa bakması için bir bakıcıyla anlaşıyor. Başlarda para karşılığı bu işi yapan bakıcı, Marilyn’in annesinin ve anneannesinin psikolojik rahatsızlıklarından dolayı ona bakamayacaklarını düşünerek Marilyn’i evlat ediniyor. Yaklaşık yedi sene kadar bakımını üstleniyor. Bakıcısının dindar, katı ve soğuk disiplini altında yetişen Marilyn, okula başladığı dönemde de evlatlık olmasından dolayı birtakım dışlanmalar yaşıyor. Yaşadığı bu dışlanmalar sonucu oldukça duygusal ve kırılgan bir çocuk oluyor. Sonrasında Marilyn’in bakıcısı, onun da annesi gibi akıl hastası olacağını düşünerek Marilyn’e bakmaktan vazgeçiyor ve onu annesine geri veriyor. Annesi ise o dönem çok yakın bir kız arkadaşıyla birlikte yaşıyor. Marilyn’i bir müddet yanında tuttuktan sonra bakamayacağını anlayarak başka bir aileye bırakıyor. Marilyn’in yeni ailesi ilk bakıcısının aksine rahat bir hayat yaşayan, alkolik ve disiplinsiz bir aile.

Marilyn bir şekilde annesinin yanına tekrar dönüyor. Annesinin akıl hastanesine yatmasının ardından, annesinin birlikte yaşadığı kız arkadaşıyla kalmaya devam ediyor. Annesinin arkadaşı Marilyn’in hayatını oldukça fazla şekillendiriyor; Marilyn makyaj yapmayı, giyinmeyi ondan öğreniyor. Oyuncu olma fikrini aşılayan da yine annesinin arkadaşı. Marilyn, teyzesi olarak kabul ettiği bu kadının evlenmesiyle yetimhaneye bırakılıyor. Hayatının belki de en dip dönemini burada yaşıyor. Yetimhanede geçirdiği süre boyunca yaşadığı zorlukları hafifletmek için hayal kurmaya, kurduğu hayalleri gerçekmiş gibi yaşamaya başlıyor.

Monroe Etkisinin temelleri de burada atılıyor. Marilyn kendisini, yetimhanedeki en dikkat çeken ve en güzel görünen çocuk oymuş hatta en iyi aileye o gidiyormuş gibi hayal ediyor. Sonrasında bunları kendi kendine sesli bir şekilde söyleyerek karşılıklı bir diyalog oluşturuyor. Zamanla söylediklerine kendi de dahil olmak üzere herkesi inandırıyor.

Marilyn’in Güzelliği Onun En Büyük Silahı

Kaynak Wikipedia

Marilyn’in bulduğu bu metot inanılmaz şekilde işe yarıyor. Okulda ise 11-12 yaşlarında birden bire ilgi odağı haline geldiğini, insanların onu güzelliğiyle kabul ettiğini fark ediyor. Kendi içinde de bu durumu ölene kadar devam ettirme kararı alıyor. Bu da histeri krizlerinin fitilini ateşliyor. Dış görünüşüne oldukça fazla önem vermeye, giydiği kıyafetlere ve yaptığı makyaja dikkat etmeye başlıyor. Kendini bu şekilde var etmek, insanlar tarafından bu yönüyle sevilmek için uğraşıyor.

Güzelliği Marilyn’i Nereye Götürüyor?

Kaynak nprorg

Marilyn, teyzesinin genç eşi tarafından tacize uğradıktan sonra teyzesi tarafından apar topar karşı komşuları olan genç bir delikanlıyla 16 yaşında evlendiriliyor. Evliliği boyunca eşi tarafından oldukça kıskanılan Marilyn, eşinin göreve gittiği uzun bir dönem bir fabrikada işe giriyor.  Bir gün “kadınların iş yaşamındaki rollerini” fotoğraflamak isteyen bir gazeteci fabrikaya geliyor ve Marilyn bu gazeteci tarafından keşfediliyor. Sonunda da bir mankenlik ajansından teklif alarak mankenlik kariyerine geçiş yapıyor.

Şöhret Olan Marilyn İle Normal Marilyn İki Farklı Karakter

Kaynak Wikipedia

İş hayatında kendinden çok başkalarının ne düşündüğünü önemseyen Marilyn, daha fazla ilgi ve kabul görmek, daha fazla ünlü olmak için çeşitli kişilerle cinsel birliktelikler yaşıyor ve bir röportajda “Ruhumu satmış gibi hissediyorum.” diyor. Ünlü olmayı hiç sevmeyen Marilyn, tüm bunları ilgi görmek için yapmış olsa da gördüğü bu yoğun ilgi onu zamanla bunalıma sürüklüyor. İçinde bulunduğu camiada saçının renginin, kim olduğundan daha önemli olduğunu dile getirdiği biliniyor.

Monroe etkisinin ikinci bir adımını ise burada görmekteyiz. Marilyn üzerine çektiği gözleri dilediği gibi kullanabiliyordu. İstediği zaman dikkat çekici bir auraya sahip olabilen Marilyn, dilediği zaman bu aurayı kapatıp insanların arasında görünmez olabilmeyi başarıyordu. Hatta bu duruma kişisel fotoğrafçısının eşi yakından şahitlik ediyor. Beraber yaptıkları bir New York gezisinde yaşadıklarını şu şekilde paylaşıyor:

“Marilyn’le New York’ta dolaştığımız, sıradan bir günde yaptığımız yürüyüşü asla unutmayacağım. New York’u çok seviyordu çünkü orada kimse onu Hollywood’da olduğu gibi rahatsız etmiyordu. Gündelik kıyafetlerini giyip, kimse onu fark etmeden Broadway’de yürüyüş yapabiliyorduk. Bir gün bana döndü ve “Benim Marilyn olduğumu görmek ister misin?” dedi. Ne demek istediğini anlamadım ama sadece ‘Evet’ diyebildim. Sonra gerçekten de onu gördüm. Ne yaptığını nasıl açıklayacağımı bilmiyorum çünkü çok ince bir geçişti, ama kendi içinde neredeyse sihir gibi bir şeydi. Aniden arabalar yavaşladı, insanlar başlarını çevirip bakmak için durdu. Bir saniye önce kimse onu fark etmezken, şimdi bunun Marilyn Monroe olduğunu sanki yüzünden bir maske çıkarmış gibi fark ediyorlardı. Daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim.” (Psychcentral, 2019).

Bu kontrol Marilyn’in en bariz yeteneklerinden biriydi, istediği zaman bir yıldız istediği zaman sıradan bir insan gibi davranabiliyordu. Hatta ölmeden önce evlendiği son eşinin tuttuğu günlükte Marilyn’in aslında o kadar güzel bir kadın olmadığını, sahnede bambaşka birine dönüştüğünü yazdığı görülüyor.

Marilyn’in Yarattığı Bu Etkinin Bilimsel Dayanağı Nedir?

Kaynak glamcom

Marilyn Monroe; yüzünde daima tatlı bir tebessümle gezen, şuh bir ses tonuyla konuşup, oldukça sakin ve yavaş hareket eden, adeta kırılacakmış gibi davranan, dik duruşlu, özgüvenli ve bakımlı bir kadındı. Yaşadığı travmalardan dolayı cinsellikten pek hoşlanmazdı ancak dışarıdan bakıldığında son derece seksi görünecek hareketlerde bulunurdu. Onun sırrı ilk olarak dünyanın en güzel kadını olduğuna ve herkesin ona hayranlık duyduğuna kendini inandırmaktı. Aklından sürekli bu tarz düşünceleri geçirip, onları sesli olarak söyler ve bunu sürekli kendine tekrar ederdi. Bunun yanında çok zeki bir kadın olmasına rağmen genellikle aptal taklidi yapardı. Onun cazibesi de bu saf ama seksi tavrından geliyordu. Duruma göre çekiciliğini arttıracak, daha çok dikkat çekecek karakterlere bürünüyor, tam bir histeri hastası olduğu için de role girmekte asla zorlanmıyordu.

Marilyn belki tüm bunları yaşadığı psikolojik rahatsızlıklara borçluydu ancak kullandığı bu yöntem bilimde yeni bir kuramın fitilini ateşledi. Bilişsel Davranışçı Terapinin “Davranışsal Aktivasyon Kuramı“na göre kişi kötü ruh halini iyileştirmek istiyorsa canı istemese bile harekete geçmek zorunda. Püf nokta ise bireyin nasıl hissetmek istiyorsa ona göre hareket etmesinde yatıyor. “Olana kadar olmuş gibi davran” fikrine dayanan bu kuram Marilyn Monroe’da da aynı şekilde işliyor. Kişinin kendine olan saygı, sevgi ve inancı; özgüvenli bir duruşa sahip olmasına neden oluyor. Özgüvenli bir tavır fiziksel hal ve harekete yansıyarak çevresindeki herkesi kendine hayran bırakıyor. Zamanla da sizi olmak istediğiniz kişi yapıyor.

Kaynakça

Ortamlarda Satılacak Bilgi Podcast, Merve. “Marilyn Monroe / Şöhretin Bedeli” , 1 Haziran 2022. https://open.spotify.com/episode/5usNxij5LdK4EsHPvo13Kp?si=tJtdAeK9Q4CuVKmFT797fw(Erişim: 28.03.2024)

Psychcentral, “The Marilyn Monroe Effect: The Nonverbal Communication of Confidence”. Healthlinemedia, 2 Eylül 2019. https://psychcentral.com/blog/the-marilyn-monroe-effect-the-nonverbal-communication-of-confidence#1 (Erişim: 28.03.2024)

Kapak Görseli: usatoday.com

spot_img

Yorum Yap

Yorum girişi yapınız.
Adınızı girin

Geyik: Türk Mitolojisinin Derinliklerindeki Ruhsal Rehber

Türk mitolojisinde geyik, doğa ile insan arasındaki ilişkiyi simgeler. Ruhsal yolculuk, rehberlik ve dönüşüm figürü olarak geçmişten günümüze derin bir anlam taşır.

Alıntının Hikâyesi: Livaneli’den Aşk, Travma ve Unutabilmek Üzerine

“Aşk, bir uçurum kıyısında gözü bağlı yürümektir.”

Müziğin Kalbinin Attığı O Yer: Royal Albert Hall

1871'de açılan Royal Albert Hall yıllar boyunca birçok sanat etkinliğine tanıklık etmiştir.

İngiliz İç Savaşı: Sebepleri ve Sonuçları

17. yüzyılda İngiltere'de yaşanan iç savaş, kısa bir süreliğine de olsa Cromwell liderliğinde askeri bir yönetimi meydana getirdi.

Anadolu Turnesi: Psikedelik Bir Yolculuğun Sosyolojik Yansımaları

Alternatif rock grubu Venus Music Peace Band'in Anadolu Turnesine dair bir belgesel incelemesi.

Magnum Fotoğrafçısı Elliott Erwitt: Sıradışı Perspektif

Magnum fotoğrafçılarının yeni yazısında Elliott Erwitt'in hayatına ve eserlerine doğru bir yolculuğa çıkıyoruz.

Star Wars Sith’in İntikamı: Bir Trajedinin Epik Kapanışı

Skywalker'ın öyküsü, galaktik düzenin çöküşünü, dostlukların sonunu ve aşkın trajedisini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Macbeth Sendromu: Hırsla Yoğrulan Bir Kimliğin Çöküşü

Macbeth Sendromu, bireyin hırs uğruna kimliğini ve vicdanını yitirerek psikolojik çöküşe sürüklenmesini anlatan patolojik bir durumdur.

You’ya Veda: Önceki Sezonda Neler Oldu?

You, beşinci sezonuyla son kez ekranlara gelirken, önceki sezonlarda neler oldu hatırlayalım.

Altı Çizilenlerde Bu Ay: Ahmed Arif | Hasretinden Prangalar Eskittim

Söylenti Edebiyat editörleri, Altı Çizilenler serisinde bu ay, doğum gününde, şiirin aykırı sesi, toplumcu gerçekçiliğin öncülerinden, Türk edebiyatının benzersiz şairi Ahmed Arif'e yer veriyor!