Dünya masalları şüphesiz ki küçüklüğümüzün simgelerinden biridir. Bazen ailelerimizden bazen de öğretmenlerimizden dinlediğimiz, öğrendiğimiz ve başkalarına aktardığımız dünya masalları; temelinde her zaman dinleyene ders verme amacı gütmektedir. Hepimiz dinlediğimiz masalların ardından verilmek istenen mesajı bulmaya çalışmışızdır.
Bazı masallar var ki arkasında aslında hiç hoş olmayan, tarihe kara bir leke gibi iz bırakan bazı olayları anımsatmaktadır. Masalda geçen karakterler, olay akışı ve hatta tasvir edilen mekan olgusuna baktığımızda gerçekte yaşanan bu tarihi olaylarla son derece benzerlik taşıdığını fark ederiz ve ister istemez içimiz ürperir. Küçüklüğümüzde dinleyerek, ders çıkararak büyüdüğümüz bu dünya masallarının aslında bu kadar da masum olmadığını öğrenmek, ilk başta kabullenmesi oldukça güç geliyor insana.
Elbette bahsettiğimiz bu durum tüm dünya masalları için geçerli olmayabilir. Belki de geçerlidir fakat henüz açığa çıkmamıştır. Fareli Köyün Kavalcısı, ardındaki olayın araştırılarak ortaya çıkarıldığı masallardan biridir.

“Fareli Köyün Kavalcısı” Neyi Anlatıyor?
“Evvel zaman içinde Hamelin adında bir köy varmış. Bu köy, Almanya’da nehrin kenarındaymış. Sakin ve sevimli bir köymüş ancak 50 yıl önce Hamelin’i kirletmeye başlamışlar yollara, evlerinin önüne hatta gittikleri her yere çöp atmışlar.”
sözleriyle başlar Fareli Köyün Kavalcısı. Kasabaya dadanan farelerden kurtulmak amacıyla bir kavalcı ile yapılan anlaşmayı konu alan masal, temelinde kasabadan birçok çocuğun aynı anda evlerinden ayrılmasını anlatır.
Kasaba halkı, kasabayı basan farelerden kurtulmak için kavalcı ile ücreti karşılığında anlaşır. Kavalcı, kavalını çıkarır ve çalmaya başlar. Kavalın büyülü sesini duyan tüm fareler kavalcının peşinden gider. En sonunda nehre düşerek tüm fareler boğulur ve kasaba farelerden kurtulmuş olur. Kavalcı, parasını almak için kasabaya geri döndüğünde ise kasabanın muhtarı tarafından kandırıldığını anlar. Muhtar, farelerden kurtulduğu için para vermeye gerek kalmadığını düşünür, aç gözlülüğüne yenik düşer ve kavalcıya ödemeyi yapmaz. Durum böyle olunca da kavalcı kavalını yeniden çıkarır, büyülü sesini tüm kasabaya yeniden yaymaya başlar. Bu sefer peşine takılan fareler değil, çocuklar olacaktır.
İşin bu kısmında masal iki farklı şekilde mutlu sona ulaşıyor. Birinci versiyonda kavalcı, kavalını çalar ve 130 çocuğu peşinden sürükleyerek ormana götürür. Uyukladığı sırada kasabanın yolunu hatırlayan çocuklardan biri kavalı alır, çalarak tüm çocukları yeniden köye götürür.
İkinci versiyonda ise rivayete göre kavalcının peşinden giden 130 çocuğun, en arkada kalan üç çocuktan biri görme, biri işitme biri de fiziksel açıdan engellidir. Görme engelli çocuk, göremese de kavalın sesi hoşuna gittiği için sesi takip etmektedir. İşitme engelli olan çocuk ise kavalın sesini duymasa da bu kadar çok çocuğun nereye gittiğini merak ettiği için peşlerine takılmıştır. Fiziksel engelli çocuk ise diğerleri kadar hızlı yürüyemediği için grubun arkasında kalmıştır. Hâl böyle olunca bu üç küçük çocuk, durumu anladıklarında kasabaya geri dönerek ailelerini durumdan haberdar eder ve diğer çocukların kurtulmalarını sağlar.
Masalın Tarihi Arka Planı
Her iki versiyonda da mutlu sonla biten, yapılan anlaşmalara sadık kalınması gerektiğini vurgulayan bu masalın dayandığı gerçek hikâyede ne yazık ki mutlu bir son yer almıyor. Tarihler 1284 yılını gösterdiğinde Almanya’nın Hameln kentinde rengarenk giyimi ve kavalıyla dikkat çeken bir adam, herhangi bir neden olmaksızın arkasına takılan 130 çocukla birlikte ortadan kaybolur. 130 çocuktan geri dönen olmamıştır.
Tarihi kayıtlara göre; bahsedilen bu olayla ilgili yazılan en eski yazılı kayıt, olaydan on yıl sonrası yani 1384 tarihinde kaydedilmiştir. Latince yazılan kayıtta şu sözler geçmektedir: “Çocuklarımız ayrılalı on yıl oldu.”
Tarihsel olarak bakıldığında olaya dair yine en eski kayıtlardan biri diyebileceğimiz bir diğer önemli kanıt ise 1600’lü yıllarda şehrin kilisesinde yer alan ve daha sonradan yıkılan vitraydır.
Rivayetler Silsilesi
Olayın uzun zaman önce gerçekleşmesi ve hakkında çok sınırlı kaynaklara sahip olunmasından kaynaklı, masalın dayandığı gerçek hakkında birden fazla teori vardır. Mesela, Amerikalı tarihçi David Wallechinsky’e göre kavalcı, gerçekte kavalcı değildir. Asker toplama görevlisi olduğu düşünülerek, toplanan bu 130 kadar çocuğun Çocuk Haçlı Seferi‘ne götürüldüğü düşünülmektedir. Ortaya atılan bu teori ise o dönemlerde asker toplamaya gelen görevlilerin, aynı kavala benzeyen bir müzik aleti çalmalarına dayanmaktadır.

Hameln şehrinin resmi internet sitesinde yer alan bilgiye göre bir diğer rivayet ise masalda anlatılan çocukların gerçekten çocuk olmadığı yönünde. Civar bölgelere yerleştirilmek konusunda istekli olunan bir grup kasaba sakininin nüfus sayımında kayıt altına alınmasıyla ilişkilendirilmektedir. Burada bahsi geçen çocuk kavramı ise bildiğimiz çocuktan ziyade, o kasabada yaşayan kişileri kapsayan genel bir tabir olarak yorumlanmaktadır.
Bir diğer teoriye göre; aslında kavalcının bir sapık olduğu ve kaçırdığı çocuklara türlü türlü işkenceler yaptıktan sonra kimisini öldürdüğü kimisini ise astığı yönündedir. Bir başka teoriye göre de aslında hiçbir zaman kavalcı veya çocukları kaçıran herhangi biri var olmadı. Orta Çağ zamanında ölüm, barındırdığı kasvetli anlama taban tabana zıt olacak bir biçimde renkli, cıvıl cıvıl giyinen bir adam şeklinde betimlendiği için buradaki kavalcı aslında ölümün kendisi olmaktadır. Çocuklar da ölümle doğal bir şekilde buluşmuştur.
Ortada henüz doğruluğu kesin bir şekilde ispatlanamamış birçok teori olsa da Fareli Köyün Kavalcısı‘nın sıradan bir masal olmadığı apaçık ortada. Bu vesileyle de masallar başta olmak üzere diğer birçok edebi türde anlatılanların tamamen hayal gücüyle ortaya çıkmadığı, ipin kaynağını bulduğumuz takdirde gerçek bir olayla karşılaşma ihtimalimizin çok yüksek olduğunu görüyoruz. Bunlardan biri ve aslında en bariz örneği de Fareli Köyün Kavalcısı‘dır.
Yaşadığımız dünyada yer alan, gerek dinlediğimiz gerek bizzat rol aldığımız masalların büyülü ve aldatıcı güzelliklerine kapılmayıp gerçeklere bağlı kalmayı unutmayın. Bir başka masalın tarihinde görüşmek dileğiyle.