“21. yüzyılda bilinmeyen bir ülke… Elle tutulamaz, gözle görülemez bir gerçekliğin koridorlarında cirit attığı Devlet Araştırma Hastanesi’nde bulmuştur kendini Ali Z. Yanında kimliği yoktur, çantasını kaybetmiştir. Üstelik oraya nasıl geldiğini de hatırlamamaktadır.
Ali Z., Sistem adlı yapay zekânın yönettiği akıllı hastanenin alt katlarına doğru indikçe sadece Devlet Araştırma Hastanesi’nin değil kendi geçmişinin sırlarını da keşfedecektir. Herkesin her şeyi bildiği ya da bilir göründüğü, bütün sırların ketum gevezeliklerle örtüldüğü bu garip dünyada, numaralandırmış dosyalar, soğuk makinalar, yapay bir manzaraya bakan pencereler arasında çıkış yolunu arar Ali Z. Birey ile Sistem, başkaldırı ile itaat arasındaki o amansız çelişkide vücut bulan bu dünyada çıkış yoktur!”
(Kayıp Hasta – Mehmet Açar (kitapta yer alan kısa açıklama) / Doğan Kitap – basım Mart 2017)
Sinema eleştirmenliği ile ön plana çıkan Mehmet Açar’ın edebi yönü ile karşınızdayız. Sinematik yönünü öykü ve romanlarına aktaran yazarın son eseri olan ve 2017 yılında yayımlanan Kayıp Hasta kitabını ele alacağız. Bir distopya olan eser farklı konusu ve vermek istediği mesajları ile Franz Kafka romanlarını anımsatmaktadır. Genel olarak bir hastane kurgusu üzerine kurulan bu romanda sistem, özgürlük, birey, bilinçaltı ve rüyalar ele alınmaktadır.
Kitap tanıtımında yer alan kısa açıklama ile; “Mehmet Açar’ dan “Toplum mühendisliği” üzerine gizli deneyler, derin devletin günahları, beynin sırları, bilinçdışı, hafıza ve rüyalar üzerine, ironi duygusunun eksik olmadığı Kafkaesk bir roman.”
Farklı kurgusu ile karşımıza çıkan kitap hakkında çok fazla ayrıntı verip tadını kaçırmadan konusuna değinecek olursak şunları söyleyebiliriz: Ali Z. isimli başkarakterimiz bir sabah uyandığında kendini Devlet Araştırma Hastanesi’nde bulur. Yanında ne çantası, ne kimliği, ne de herhangi bir anısı vardır. Ne zaman oraya geldiğini, ne zamandır orada olduğunu bilmemektedir. Kendine dair hiçbir bilgisi olmayan Ali Z.’nin dışarı çıkmasına da izin verilmez. Bir müddet hastanede kalan Ali Z. bileğine takılı olan bileklik ile hastanede tedavisine hatta gezintisine başlar. Bu devlet hastanesi bildiklerimizin aksine özel olarak araştırmalar yapan bir tesistir. Ali Z. buradan çıkmaya çalışır fakat tedavi olmadıkça çıkışı yasaktır. Hiçbir şey hatırlamayan Ali Z. birden kendini hastanenin derinliklerine doğru bir yolculukla tedavide bulur. Bu tedaviler bilinçaltı ve rüyalarını kapsamaktadır. Her geçen gün ilginç rüyalar görmeye başlayan Ali Z.’nin de davranışları değişmeye başlamıştır. Hastanede tanıştığı Erol Bey, Leyla, doktorlar ve diğer kişilerle farklı bağlantıları oluşurken doğru gerçekleri bulmak bir o kadar karmaşık ve zorlu bir sürece giriyordu. Özgürlük kavramının ne ifade ettiği hafızasını kaybeden biri için önemlidir. Tanıştığı her kişi ile farklı sorgulama ve cevap bulma arayışları, bir süre sonra neden sonuç kurma ilişkisinde farklı kapıları açmaya başlar. Hastane bir labirent benzeri olarak sıkı güvenlik önlemleri altındayken alışageldiğimiz araştırmaların dışında deneyler yapılmaktaydı. Her katında farklı bir alanın araştırılmasıyla karanlık sırları ortaya çıkmaya başlar. Rüyalarında gördüğü farklı olaylar ve yaşadıklarıyla kendine sisteme ve düzene ait doğru bir tanıma yolculuğuna başlar. Kendine ve yaşadığı dünyaya ait deşifre olan sırlarla ne yapacaktır?
Romanla ilgili daha fazla detay verip tadını kaçırmak istemiyoruz fakat farklı bir konuyla ilerleyen bu hikayede farklı bir distopya dünyasının kapılarını aralıyoruz. Hikayeyi ilk okumaya başladığınızda ilk bölümlerde Ali Z.’nin bu hastanedeki masum gibi görünürken aksine farklı ve bilinmez girişi ile hikayemiz başlıyor. Hafıza kaybı yaşayan Ali Z. kim olduğunu, ne iş yaptığını, niçin orada olduğunu kısaca kendi ile ilgili her şeyi unutmuştur. Bu yaşadığı hafıza kaybı ile yanında kimliğinin veya kendine ait bir tanımlamaya ait bir eşyanın da bulunmamasıyla hastaneden çıkışına da izin verilmez. Hikayenin ön izlemesi olarak başlayan bu olaylar aslında daha karmaşık bir şekilde ilerleyen, anlamlı ve anlamsız olaylar döngüsüne dönüşür.
Ali Z. aniden gelişen anlam veremediği girişimiyle başlarken ilerleyen bölümlerde ise farklı tedavi yöntemlerinin(rüyalar, bilinçaltı, düşünceler…) girmesiyle unuttuğu anılardan parça parça hatıralarıyla gerçekliği sorgulamaya başlar. Hastanenin her katında farklı bir alan için çalışmalar yapılırken karakterimiz sadece kendine izin verilen alanlara giriş sağlayabiliyor. Bu alanlarda daha çok zihinsel araştırmalar üzerine tedaviler adı altında çalışmalara katılmaya başlar. Başlayan bu süreçle birlikte Ali Z.’nin rüyalarında çok büyük farklılık ve gizemler oluşur. Bu rüyaların garipliği kadar gerçekten yaşananlar ve gerçek kimliği hakkında acaba ip uçları içeriyor muydu? Ali Z. bu tedavi sürecinde farklı katlarda farklı kişiler ile tanışır. Erol bey de bu kişilerden biri iken, onun düşünceleri ve söylemleri adeta alışılagelenin zıt yönündeydi. Sadece Erol bey ile değil burada tanıdığı doktorlar, danışman ve diğer kişilerle gerçekleştirdiği diyaloglar ile olaylar farklı bir boyuta taşınıyor. Tedavi süreci adı verilen çalışmada daha aşağı katlara inerken kendisiyle ilgili bilmediği yönlerini fark eder. Bilinçaltında yatan gerçekler ve asıl kişiliği üzerine özgürlükçü kavramı da hikayede kendini daha çok hissettiriyor. Özgürlük neydi? Gerçek özgürlük var mıydı? Özgürlüğünü kısıtlayan neydi? Bu gizem ve ilerleyiş devlet hastanesi hakkında çok büyük bir gizemi gün yüzüne çıkmaya zorlar. Sistemin amacı ve ilerleyişin dayanağının bireyler üzerindeki etkisi Ali Z.’yi bazı hususlarda kabul etme hissi doğururken sorgulamaları da kendisiyle beraber getiriyordu. Tedaviler öncesinde hastanın izni adı altında razısı alınırken verilmemesi durumunda bulunduğu katta kalması başka bir yere gidememesi adeta sistemin baskısı ve zorunluluğunu hissettiriyordu. Her şeyin bu garip ve farklı hikayesi olayları düşüncelerimiz de çözmeye itiyor. Ali Z.’ye eşlik ettiğimiz bu gizemli yolculukta, bir yandan kendimizce karakterimiz için bir profil oluşturmaya çalışırken diğer yandan da bu yapıyı anlamlandırmaya çalışıyoruz.
Hikayemiz ilerlerken devlet hastanesi, hastanedeki kişiler ve doktorlarla sohbet eden Ali Z. için karmaşıklaşan gerçekler ile sarmalanmış olayların gün yüzüne çıkmasını okuyoruz. Hastanenin yapısının bir bakıma labirent gibi olması ve tedavilerin farklılığı ile bir insan zihninde yolcuğu anlatıyor. Devlet yapısının topluma ve çevreye etkisi, hastanenin bununla ilgisi, insanların doğrululuğu adeta birçok felsefi cevap arayışı içerisine giriyoruz. Sonu ile ilgili ayrıntı vermeden farklı bir final veren bu hikayede kendince ortaya çıkan soruların cevaplarının okuyucuya bırakıldığını düşünüyoruz.

Bir distopya diyebileceğimiz bu eser Kafkaesk örneklerinden biri olarak kitaplıklarımız da yer almaktadır. (Kafkaesk: Franz Kafka’dan esinlenerek üretilen, Kafka’nın tasvirlerindeki gibi, tehdit edici ya da korkutucu anlamlarına gelen bir sıfattır.) Türk Edebiyatı’nda pek fazla örneği bulunmayan distopya kategorisinden bir roman olarak raflarımızda yer alan bu eseri tavsiyemiz olarak okuma listelerinize eklemeyi düşünebilirsiniz. Şimdiden keyifli okumalar.
“Samanyolu’nun sanal halesine baktım. Bu hastanenin dışında çok büyük bir gerçeklik olduğunu düşünmek nedense iyi geliyordu. Çıkamasam bile en azından “dışarısı’’ diye bir yerin olduğunu bilmek rahatlatıcıydı.” (s. 204 – Kayıp Hasta – Mehmet Açar – Doğan Kitap – Basım Mart 2017)